in , ,

Şirketler için yeni dönem stratejileri

“YAPABİLECEĞİNİZİN EN İYİSİ İÇİN ÇALIŞIN”

ABD’nin Dışişleri Eski Bakanı olan Henry Kissinger’in konuşmalarını hazırlayan bir ekibi vardı. Bir gün ekipten birini çağırdı ve onun için oldukça önemli bir konuşma hazırlamasını istedi. Yazar bir gün sonra Kissinger’in kapısını çaldı ve ona konuşma metnini verdi. Kissinger, birkaç saat sonra tekrar gelmesini söyledi. Birkaç saat sonra yazar tekrar geldiğinde konuşma metnini elinde tutarak ona şunu sordu: “Yapabileceğinin en iyisi bu mudur?” Yazar biraz sinirle, “Alıp tekrar bakayım” dedi ve daha iyisini yapmak için çıktı.

Daha sonra konuşma için sıkı ter döktü ve Kissinger’e yeniden götürdü. Bu kez olduğuna emindi. Henry ona birkaç saat sonra tekrar gelmesini söyledi. Geri geldiğinde Kissinger elinde metinle aynı şeyi sordu: “Yapabileceğinin en iyisi bu mudur?”.

Yazar telaşlanmaya başladı. Metnin çok iyi olduğunu düşünüyordu ve metni daha iyileştirebileceğinden emin değildi. Fakat son bir deneme daha yapmaya karar verdi. üzerinde çalıştı, her satırdaki anlamı ezdi, her cümleyi ışıldayana kadar parlattı. Artık yapabileceği bir şey olmadığına kanaat getirince metni götürdü. Gene birkaç saat içinde dönmesi söylendi. Yazar, Dış işleri Bakanı’nın kapısına geldiğinde sinirden titriyordu. Bakan elinde metin, aynı soruyu sordu: “Yapabileceğinin en iyisi bu mudur?” Bu kez yazarın canına tak etmişti. “Evet, elimden gelen budur” dedi. “Peki” dedi Bakan, “İyi. Okuyayım o zaman.”

Bu anekdotu Pepsi Co’nun eski CEO’su Indra Nooyi’nin bir konuşmasından aldım. Biliyorum, zor zamandan geçiyoruz, koronavirüs hayatımızı altüst etti. Ancak, bir şekilde bunu yenip, hayatımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz. O nedenle moralimizi bozmadan, en iyiyi yapma tutkumuzu kaybetmeden yola devam edelim. Nooyi’nin şu sözlerini de aklımızda tutalım:

“Demek istediğim şey, ne yapıyor olursanız olun metnin bu son şekli için uğraşın. Size güvenmeleri konusunda diğerlerine ilham vermiş olursunuz, kendi itici gücünüzü yaratırsınız. Bu ister ilk işiniz, ister hayalinizdeki iş olsun, ister kendi işiniz ya da bir fotokopici dükkanı olsun, çabanız yüzde 110 olmalı. Elinizdeki işte olabileceğinizin en iyisi olun, gelen her fırsatı yakalayın. Gelecekle ilgili azminizin ve kariyer planlarınızın kapıyı erken kapatmasına izin vermeyin.”

GUCCI’NIN GÖLGE YÖNETİM KURULU

Yeni kuşağı, onların günlük hayatını, işe ve tüketime bakışlarını anlamak giderek daha kritik hale geliyor. Bu nedenle çok sayıda Başkan ve CEO’nun “reverse” danışmanlık aldığını, gençleri dinlediğini, onlara dijitalleşme ve benzeri konularda danıştığını biliyorum. Bunu Türkiye’de düzenli yapanlar da var.

Ancak, öğrendiğim kadarıyla moda markası Gucci, bu işi birkaç adım ileriye taşımış. Biliyorsunuz, bazı ülkelerde muhalif partiler, hükûmeti izlemek ve politikalar üretmek amacıyla “gölge kabine” (Shadow cabinet) oluşturuyorlar. Gucci de bu yoldan gitmiş ve bir “Gölge yönetim kurulu” (Shadow Board) oluşturmuş. Ancak, üyelerinin tamamı “milenyum kuşağı” gençlerden oluşuyor. 2015 yılında yeni göreve başlayan CEO Marco Bizzarri tarafından başlatılan bu uygulamayla ilgili birkaç bilgiyi paylaşmak istiyorum.

1- Değişik disiplin ve uzmanlıklardan gelen gölge yönetim kurulu, şirketin üst düzey yönetim ekibiyle düzenli toplantılar yapıyor. Bu grubun üyeleri 30 yaş altı gençlerden oluşuyor.

2- Birlikte yapılan toplantılarda, şirketin normal gündeminde yer alan konular da ayrıca gençlerle birlikte ele alınıyor. Bu, şirkete, kendi bakış açılarıyla gençlerin bakış açılarını karşılaştırma olanağı da veriyor.

3- İcra kurulu üyeleri, ağırlıklı olarak onların görüşlerini almaya çalışıyor. Bu toplantılardan çıkan görüşler, bir anlamda “uyandırma servisi” işlevi görüyor.

4- 2015-2019 yılları arasında Gucci’nin satışları 3.5 milyar eurodan yüzde 136 büyümeyle 8.2 milyar euroya ulaştı. Bu büyümeye internet ve dijital alandaki yeni strateji öncülük etti. Aynı dönemde bir önemli rakibinin satışı yüzde 11.5 düzeyinde geriledi.

Gucci’nin CEO’sunun gençlerle yaptığı çalışmanın bir başka ayağını, onlarla öğle yemeği oluşturuyor. Bizzarri, gençlere, “Bana şirketi geliştirecek/ileriye götürecek 3 fikir verir misiniz?” diye soruyor.

“IMPACT GİRİŞİMLER YARATMALIYIZ”

Startup (Girişimci) dünyasında çok anlamlı bir kavram var; “Impact” (Etki yaratan). İngilizcede 6, Türkçede 4 harfli bu kelimenin gücü göründüğünden daha fazla. Geçenlerde Endeavor Türkiye Başkanı Emre Kurttepeli’den bu konuyu dinledim. Corporate Startup Day’de konuşan Kurttepe, bir anlamda, “Girişim var, girişim var” diyor ve ekliyordu: “Bizim yaratmamız gereken ‘Impact’ girişimci olmalı.”

Ondan kastı da şu idi: Birkaç kişi bir araya gelip küçük bir şirket kurabilir. Bunlar kâr edip, belli bir ihtiyacı karşılayabilirler. Ancak, istihdam yaratan, değişik iş ortaklarına katkıda bulunan “etkin” şirketlere ihtiyaç var.

Kurttepeli’nin tanımına göre Türkiye’de bu tipe uygun 825 “etkin girişimci” faaliyet gösteriyor. Bu şirketlerin yarattığı istihdamın büyüklüğü ise 25 bini buluyor. Ancak, son 5 yılda “scale up” (Belli büyüklüğe ulaşmış) startup yaratma gücümüzde azalma var. Kurttepe’ye göre Türkiye’nin ekonomik durumu, kurulan şirketlerin yapısı ve odaklanmaları da bunda etkili oluyor. Bu nedenle önemli bölümü “Seri E” yatırım aşamasında takılıp kalıyor ve büyük fon bulamadıkları için yukarı “sıçrama” yapamıyorlar. Oysa 2019 yılında Almanya’da bu tip 502 şirket 5 milyar dolar, İsrail’de ise 522 startup 3 milyar dolarlık yatırım aldı. içinde bulunduğumuz zor dönem geride kaldığında, girişimci dünyasının bu konuyu gündemine almasında yarar var.

Yazar: Rauf Ateş

Fast Company Türkiye Kurucusu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yeni Normalde Dijital Trendler

Dijitalde %5 alarmı