Fast Company Türkiye
CEREN BALLIK ERDİRİK
ANNA LIFE CEO’SU
Son dönemde öne çıkan girişimlerden birisiniz. İş dünyasına getirdiğiniz yenilikleri anlatır mısınız?
Sağlıklı atıştırmalık olarak kategori edilen, küçük ve bakir olmasına rağmen oldukça büyük bir rekabetin yaşandığı bir pazara oynuyoruz. Birbirinin benzeri ürünlerden ayrışacak ve en önemlisi de ‘temiz içerikli’, lezzetli ve yenilikçi ürünler üretebilmek için ilk andan itibaren yatırım maliyetlerimizi artıran ama uzun vadede hem tüketiciye hem de markamıza değer katan bir yaklaşıma inandık. Delly burada sadece çikolata kaplamasıyla bile içinde bulunduğu pazardaki benzer ürünlerden ayrışıyor. Yüzde 60’lık bitter vegan çikolatayı kendi tesislerimizde üretiyoruz. Delly bu anlamda Türkiye’nin sağlıklı çikolata ile kaplanmış ilk atıştırmalığı. Kokolin olmadığımız ve kakao yağı dışında farklı yağlar kullanmadığımız için maliyetler bizim tarafımızda artabiliyor ama tüketiciye sunduğumuz vaadi hakkıyla yerine getiriyoruz ve tüketici de bunu anlıyor. Buna rağmen fiyat aralığımız oldukça adil bir yerde.
Kendi bünyemizde kurduğumuz Ar-Ge departmanı sürekli yeni lezzetler, reçeteler ve temiz gıda üzerine çalışıyor. Karbonhidrat yoğunluğu, doğal şeker oranı, katkı maddesi kullanmama, lif oranı dengesi gibi her anlamda çok çalışıyoruz. Bar üretmek çok da komplike olmayan bir üretim bandı gerektiriyordu ama biz buna bu kolaylıkta bakmadık. Üretim tesisimiz dünya standartlarında, BRCSG global gıda güvenliği standartlarına uygun üretim yapıyor. Aldığımız hammadde, üretim yöntemleri, tesisimizin iş akışının planlaması, ilk günden global gıda güvenliği rehber alınarak çizildi. Dört duvar aldığımız yeri bu standartlara uygun olarak kendimiz tasarlayıp yaptık. Bütün bu ciddiyet yine bizi rekabet ettiğimiz pek çok markanın önüne geçiriyor.
Girişim fikri nasıl doğdu, bir “evreka” anı var mı?
Sanayici bir ailenin en küçük çocuğuyum. Üniversiteyi tamamladıktan hemen sonra aile şirketimizde satış ve ihracat bölümünde işe başladım ve 12 yıl aktif olarak çalıştım.
Ticareti hep seviyordum ama bir şey alıp satmanın veya birilerine bir şey ürettirmenin bana uygun olmadığını da biliyordum. Üretime odaklı bir ailenin içinde büyüdüğüm için kendi işimi planlarken de üretime odaklandım. Gıda, hep içinde olmak istediğim bir endüstri oldu. Çünkü, yemeyi seven ama beslenme şekline dikkat etmek zorunda olan biri oldum.
Dilediğim her şeyi kilo alma endişesi, glüten hassasiyeti, süt ürünü rezistansı gibi nedenlerle yiyemediğim ve mevcut atıştırmalıkların içeriklerini çok iyi bildiğim için her zaman zorlanıyordum. Bu alanda Türkiye’de büyük bir açık vardı. Üstelik ‘wellness’, yani ‘iyi olma’ kavramı tüm dünyada büyük bir ivme kazanmıştı. Evraka anım bütün bu bileşenleri bir araya getirdiğimde oldu. Başta kendim, çocuklarım, ailem olmak üzere yemeyi seven, sağlığına, kilosuna dikkat eden insanlar için üretmek istediğim ‘sağlıklı atıştırmalık’ kategorisi Türkiye’de oldukça bakir bir alandı. Hem çeşitlilik hem lezzet hem de temiz içerik hedefimiz oldu. Yaptığımız fokus grupları ve araştırmaları ile tüketicinin artık etiket okumaya başladığını, yediğinin sadece kalorisine değil, içeriğine de dikkat ettiğini ve çocuklarına daha sağlıklı alternatifler aradığını gördük. Yola bu bilinç ve hedefle çıktık.
Peki nereden nereye geldiniz?
Yola çıkarken ben, eşim ve teknik danışmanımız 3 kişiydik. 5 ay kadar kısa bir sürede dört duvar aldığımız yerimizi BRCGS global gıda kalite standardına göre verimli, teknolojik ve hijyenik bir fabrika haline getirmeyi başardık.
Şu ana kadar yaklaşık 50 milyon TL’ye yakın bir altyapı ve makine yatırımı yaptık, halen de yatırımlarımız devam ediyor. İlk yılımız olan 2023’ü 20 milyon TL ile tamamlayacağız. Şu anda -bizim çapımızda bir gıda kuruluşundan beklenmeyecek sayıda- 4 gıda mühendisi ile çalışıyoruz. Pazarlama, muhasebe, satış, üretim, kalite, Ar-Ge derken şimdi 25 kişilik küçük ama çok donanımlı bir ekibiz. Bu yılın sonunda 40 kişiye ulaşacağız. Kanallarımızın artmasıyla doğru orantılı olarak üretim bantlarımız büyüyecek.Bu yılın başından beri 2 milyon adet bar sattık ve şu anda fason üretimi dahil aylık 2.5 milyon adet bar üretebiliyoruz, bu sayı çok hızlı bir şekilde katlanıyor.
Girişim yolculuğunuzdaki en önemli zorlukları söyler misiniz? Nasıl aştınız?
Maddi ve operasyonel zorluklar üstünde konuşulmaya değmeyecek bir mücadeleydi. En zoru bence; hayallerinizi insanlara anlatmak, önem verdiğiniz detayları savunmak, ortaya çıkacak ürünün ve arkasında yatan fikirlerin önemli olduğunu düşünmelerini sağlamak. Çünkü sizin için önemli olan bir konu, bir ürün, bir fikir başkasının bu konuya verdiği değer kadar değer görüyor. Beni en çok bu zorladı.
Bugün siz de isteseniz evden büyük bir tesiste bar üretebilirsiniz. Ama içine koyacağınız kuru yemişten kuru meyveye seçiminiz, farklı lezzetler için kafa patlattığınız reçeteniz, üstüne kaplamak için çikolatayı kendi kendinize üretmeniz ve bütün bunların toplamında ortaya çıkanın sadece bir ürün değil de bir ideal olduğunu anlatmanız ve inandırmanız en zoruydu.
İLK 5 HEDEFİMİZ
- Başarı hikâyeleri olan sanayici bir ailenin çocuğuyum. Şimdi ise kendi başarı hikayemi yazmak için bu yola çıktım.
- Kalite/fiyat endeksini çok değerli bir noktada tutmak istiyoruz. Makul fiyatta, çeşitliliği yüksek bir marka olacağız.
- Dağıtım kanallarımızı geliştiriyoruz. Henüz 1 yaşına girmemiş çok genç bir marka olduğumuz için her yerde bulunabilirlik bizim için çok kıymetli.
- En önem verdiğimiz şey müşteri memnuniyeti. Geri bildirimlerine çok değer veriyoruz. Her hafta, ‘neleri geliştirebiliriz, eksikliklerimizi nasıl tamamlarız’ üzerine toplantı yapıyoruz.
- Delly markası ile her eve girebilmek istiyoruz. Ardından ihracat yapmak, istihdam sağlamak ve bir kadın olarak üretken kalmak en büyük hedefim.
“AR-GE İLE FARK YARATIYORUZ”
Rekabetin yoğun olduğu bir sektördeyiz. Fakat bizim gibi sadece sağlıklı, temiz içerikli çikolata ve sağlıklı atıştırmalık ile konsantre olmuş firma sayısı neredeyse yok gibi. Herkes diğer işlerinin yanında bunu ek ürün olarak yapıyor. O sebeple de bütün ürünler birbirinin tekrarı. Biz yoğun Ar-Ge çalışmalarımız ile yenilikçi ve çok çeşitli ürünler üretiyoruz.. İyi fiyatlarla bunları tüketiciye ulaştırmak da önemli. Bizim topraklarımız gıda üretimi için müthiş elverişli ve hammadde konusunda da çok zengin, ithal etmemiz için hiçbir sebep yok.
