Bayer Türkiye olarak odak alanlarınızı ve faaliyetlerinizi bizimle kısaca paylaşır mısınız?
Globaldeki 160 yılı aşkın tecrübemizle sağlık ve tarım alanlarında uzmanlaşmış bir yaşam bilimleri şirketiyiz. “Herkes için Sağlık, Sıfır Açlık” misyonumuz ışığında İlaç, Tüketici Sağlığı ve Tarım Ürünleri iş bölümlerimizle faaliyet gösteriyoruz. Ayrıca, kontrast ajanlar ile birlikte kontrastlı görüntüleme ekipmanlarında uzman Radyoloji iş birimine sahibiz. Türkiye’deki 1.000’e yakın çalışanımızla, faaliyet gösterdiğimiz tüm alanlarda güçlü bir ayak izine sahibiz ve ülkemizin ekonomisine sürdürülebilirlik vizyonuyla katkı sunuyoruz.
İlaç alanındaki konumunuzu ve yerel üretim yaklaşımınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye ilaç pazarında ilk 10’da yer alıyoruz ve hemen her yıl tıbbi ihtiyaçları karşılayan yeni ürünler sunuyoruz. Kadın sağlığı, kardiyoloji, nefroloji, oftalmoloji ve onkoloji alanlarında insanların yaşamlarında fark yaratan yenilikçi ilaçlar ve yeni terapötik yaklaşımlar araştırıp geliştiriyoruz. Güçlü bir yerel ilaç üretimi ayak izine sahibiz, ürünlerimizin 2024 yılı için kutu bazında %77’sini Türkiye’de ürettik.
Ülkemizde faaliyet gösteren küresel ilaç şirketleri içinde kutu bazında en yüksek yerel paya sahip firmalar arasında yer alıyoruz. Örneğin, 2020 yılı sonunda kardiyovasküler ürün portföyümüzde yer alan, dünyada ve Türkiye’de en çok satılan ürünümüzü Almanya dışında başka iş ortağıyla ilk kez Türkiye’de üreterek ülkemizdeki en büyük yerelleşme projesine imza attık.
Türkiye’de odaklandığınız tedavi alanları neler ve bu alanlarda nasıl bir katkı sunuyorsunuz?
Dünya genelinde nüfusun yaşlanması, kronik hastalıkların artmasına ve giderek daha fazla ve çeşitli sağlık sorununun ortaya çıkmasına neden oluyor. Bayer olarak, pek çok hastalığın tedavisine yönelik ilaçlar ve yenilikçi tedaviler geliştirerek çağımızın önemli sağlık sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyoruz. Kadın Sağlığı alanında, yenilikçi ürünlerimiz ve tedavi yöntemlerimizle kadınların sağlığını koruyup iyileştirmeye, sağlık hizmetlerine erişimlerini ve yaşam kalitelerini artırmaya, hekimlerle aralarında köprü kurmaya odaklanıyoruz. Kadın Sağlığı TV ile doğum, aile planlaması, infertilite, menopoz gibi kadın sağlığıyla ilgili merak edilen tüm soruların bilimsel ve güvenilir yanıtlarını alanlarında uzman hekimler aracılığıyla paylaşarak kadınları bilinçlendirmeye devam ediyoruz.
Oftalmoloji alanında, yenilikçi tedavilere odaklanarak hastaların yaşam kalitelerini artıracak ve hastalara daha iyi tedavi imkânı sağlayacak çözümlerimizle tercih edilen bilimsel partner olmayı amaçlıyoruz. Tedavi aralıklarının daha fazla açılabilmesine imkân veren tedavi çözümlerimizle hastaların ve hekimlerin tedavi yükünü azaltmayı hedefliyoruz.
Kardiyoloji alanında, yenilikçi ve öncü ürünlerimizle kardiyovasküler hastalıkların önlenmesi ve tedavisi konularına yoğunlaşıyoruz. Önceliklerimiz arasında kalp ritim bozukluğu olan hastalarda pıhtıya bağlı oluşabilecek inme ve ölüm gibi bazı komplikasyonları önlemek, ritim bozukluğu dışında farklı nedenlerle oluşabilecek inme ve kalp krizi riskini azaltmak ve hipertansiyonu kontrol altında tutmak gibi konular yer alıyor.
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de birçok kanser türüne yönelik yenilikçi ve etkin tedavi seçenekleri sunuyoruz. Her kanser farklı olduğu için bireysel yaklaşıma daha çok önem verilmesi gerektiğini düşünüyor, kanseri tedavi etmenin yeni ve etkin yollarını bulmak için sürekli çalışıyoruz. Onkoloji alanındaki odağımız; hedefe yönelik ve kişiselleştirilmiş tedaviler sunarak hastaların hayatına dokunabilmek.
Nefroloji alanında ise hekim ve hastaların hizmetine sunduğumuz ürünümüzle tip 2 diyabete bağlı böbrek hastalarında kronik böbrek hastalığının progresyonunu yavaşlatmanın yanı sıra kardiyovasküler riskleri azaltmayı amaçlıyoruz. Diyabetli hastalarda görülebilen kronik böbrek hastalığına “Nasıl yeni bir çözüm sunabiliriz?” sorusundan yola çıkan tecrübeli global Ar-Ge ekibimiz, uzun araştırmalar ve birçok faz çalışmaları sonrasında yeni ürünümüzün etkililiğini ve güvenliliğini ortaya koydu.
Ar-Ge ve klinik araştırmalarda Türkiye nasıl bir konuma sahip?
Ar-Ge faaliyetlerimizi hastalıkları önlemeye, azaltmaya ve tedavi etmeye odaklayarak toplumun yaşam kalitesini yükseltmeye ve çağımızın önemli hastalıklarına çözüm bulmaya destek oluyoruz. Bayer’in önemli klinik geliştirme faaliyetlerine Türkiye olarak dahiliz. Bu doğrultuda çeşitli terapötik alanlarda erken faz çalışmalarını yürütüyoruz.
Türkiye’de klinik araştırmalara her yıl ortalama 2 milyon avro yatırım yapıyoruz. Devam eden araştırmalarımız dahil olmak üzere toplamda 60’ın üzerinde faz çalışmamız yaklaşık 400 araştırma merkezinin katılımıyla 3100 gönüllüye ulaştı. Bu araştırmalar arasında hematoloji/onkoloji alanında yürütülen araştırmaların önemli bir payı var. Hematoloji/onkoloji alanında yürütülen 22 araştırmada 118 araştırma merkezinin katılımıyla 610 gönüllü çalışmalara dahil oldu.
Girişimcilik ve sosyal sorumluluk projelerinizle nasıl bir etki yaratıyorsunuz?
Bayer Türkiye olarak sağlık ve tarım alanlarındaki faaliyetlerimizin yanı sıra, girişimcilik ekosistemine yaptığımız katkılar ve sosyal sorumluluk projelerimizle de etki alanımızı genişletiyoruz. 2018’den bu yana yürüttüğümüz G4A Girişim Hızlandırma Programı ile sağlık ve tarım teknolojilerine odaklanan girişimlere hibe, eğitim, mentorluk ve iş birliği desteği sağlıyoruz. Bugüne kadar destek verdiğimiz 47 girişimle ekosisteme yaklaşık 10 milyon TL katkı sunduk.
Bilim okuryazarlığını artırmak adına ise 14 senedir sosyal sorumluluk projeleri yürütüyoruz ve bu sayede Türkiye’nin dört bir yanından 65 binden fazla çocuğun ve gencin hayatına dokunduk. 2024’te, Anadolu’nun dört bir yanındaki öğretmenleri desteklemek ve çocukları bilimin keyifli dünyasıyla tanıştırmak amacıyla Köy Okulları Değişim Ağı (KODA) iş birliğiyle “Köyde Meraklı Sınıflar” projesini başlattık.
“Türkiye’deki 1.000’e yakın çalışanımızla, faaliyet gösterdiğimiz tüm alanlarda güçlü bir ayak izine sahibiz ve ülkemizin ekonomisine sürdürülebilirlik vizyonuyla katkı sunuyoruz.”
BAYER’İN YENİ ÇALIŞMA MODELİ
- Bayer’de köklü bir kültürel dönüşüm sürecindeyiz. Bu dönüşümü, DSO (Dynamic Shared Ownership) adını verdiğimiz yeni çalışma modeliyle hayata geçirdik. DSO, paydaşlarımızı merkeze alıp misyonumuza odaklanırken; hiyerarşiden uzak, iş birliği içinde, hızlı, yalın ve 90 günlük döngülerle çevik bir şekilde çalışmamızı sağlıyor. Böylece uzmanlığımızı, özgün kimliğimizi, yaratıcılığımızı ve girişimci ruhumuzu ortaya koyabiliyoruz. DSO ile kazandığımız ivmeyle, paydaşlarımızla birlikte bilimin ışığında ilerlemeye ve sağlık alanında değer yaratmaya devam ediyoruz.
ADVERTORIAL