in , , , ,

“Biyoteknolojide dünya lideri olacağız”

Bugün Avrupa’nın 1 numaralı biyoteknoloji şirketi olan Qiagen, moleküler teşhis, uygulamalı testler, akademik ve farmasötik araştırmalar yapıyor. Almanya’da kurulan ve ilerleyen yıllarda Hollandalı QIAGEN N.V. holdingi altında konsolide edilen şirket, pazarda önemli bir numune ve tahlil teknolojileri sağlayıcısı. Kurucusu ise 1960 yılında Almanya’ya göç etmiş bir Türk: Metin Çolpan. Çolpan, başarı hikâyesini ve planlarını Fast Company için anlattı…

Biyoteknolojide-dünya-lideri-olacağız

YAZI: MEHTAP DEMİR

Ailesi Almanya’ya göç etme kararı aldığında henüz 5 yaşındaydı. 1960 yılında kayıt yaptırdığı Alman okulunda, Alman olmayan ilk öğrenciydi. İlk aylarda bunun sıkıntısını yaşadı, ancak sonra alıştı. Eğitiminin büyük bölümünü Almanya’da tamamladı. Fakat lise eğitimi için ülkesine döndü. 1968 yılında geldiği Türkiye’den, 1972 yılında İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun olarak Almanya’ya geri döndü.

Sonrasında Almanya’da kimya alanında üniversite eğitimi aldı. 1983 yılında mezun oldu. PhD (doktora) tezini yazma aşamasında yaptığı seçim, sonraki hayatını şekillendirecekti. Bu dönemde nükleer gazların izolasyonu üzerinde çalışmaya yöneldi. Yaptığı çalışma, özellikle askeri alanda kullanılabilecek bir ürün geliştirmeyle sonuçlandı.

O dönemde Almanya’da teknoloji odaklı şirketlerin kurulumunu ve gelişimini destekleyen bir hareket başlamıştı. Hükümet yenilikçi şirketlere destek sağlıyordu. VC (risk sermayesi) şirketleri de bu dönemde kurulmaya başlamıştı.

ABD’de ise bu dönemde moleküler biyoloji ve genetik teknolojileri yükseliyordu. Aslında Almanya henüz bu hareketin bir parçası olamamıştı. Ancak, bu trendin ilk işaretleri özellikle üniversitelerde başlıyordu.

Genç bilim insanının geliştirdiği ürün, DNA ve RNA’yı izole etmeye (‘virus isolation’) yardımcı oluyordu. Normalde 1-2 günü alan bir işlemdi. Onun çalışmaları sayesinde süreç 1 saate indi. Kendi anlatımıyla, “Bu ürünün geliştirilmesi ve satılması bilim insanları için hiç kuşkusuz bir ilerleme” olarak görülüyordu. Ürün gelişmişti ama ortada bir şirket organizasyonu yoktu. Kendi geliştiriyor, kendi üretiyor ve yine bireysel olarak satışı tamamlıyordu. Dönüm noktasıysa 1988 yılında ürünü ABD’de pazara sürmek olacaktı. Orada açtıkları şubeyle birlikte hem kendisinin hem de ürününün önü açıldı.

Almanya’nın, hatta dünyanın önde gelen biyoteknoloji şirketi Qiagen’in kurucusu Metin Çolpan’dan söz ediyoruz. Nasdaq’da halka arz edilen ilk Alman şirketi olan Qiagen’in kurucusu Çolpan, girişimcilik öyküsünü ve hedeflerini anlattı.

Teknik eğitim almışsınız. Girişimciliğe ilginiz üniversitede mi başladı?
Üniversite yıllarında girişimciliğe ilgim vardı. Bağımsız olarak fikirlerimizi hayata geçirmek beni cezbediyordu. Öğrenciyken enstitüde çalışıyordum. Virüsü izole etme/ayırma fikrimi hayata geçirmek zordu, Bu işlem 2 haftadan fazla zaman alıyordu. Ancak bunu yaklaşık 3 güne indirebilecek bir fikrim vardı. PhD tezimin konusu da bunu daha kısa süreye indirebilmek üzerineydi. 1979-1983 yılları arasında yaptığım çalışmalar neticesinde, “virüs izolasyonunu” yarım günde yapılabilecek aşamaya getirmiştim.

O dönemde, teknoloji odaklı şirketler yükselişteydi. Amerika’da birçok biyoteknoloji şirketi kurulmuştu. Şu anda var olmayan bazı şirketlerden birinin kurucusu aynı zamanda çok ünlü ve çok başarılı bir risk sermayedarıydı. Almanya’da bu tür ürünler için bir pazar olacağını düşündük. Bir şirket kurmak maceradan çok daha öte bir girişimdi. O dönemde 3 farklı kimya şirketine de iş başvurusu yapmıştım. Fakat hiçbirinden olumlu dönüş alamamıştım. Reddedilmem belki de başıma gelen en iyi şeylerden biriydi; beni kendi şirketimi kurmaya yönlendirdi.

Üniversite sonrasında genetik enformasyon okuma metodolojisini geliştirmiş, makinesini yapmışsınız. Bunun anlamı nedir, bu gelişme neden önemlidir?
O dönemde, yani 1985’te herkes DNA üzerine çalışıyordu; ‘pure form’ (saf biçim) izole etmek için basit bir yöntem bulmak çok önemliydi. O dönemde, ‘e.coli bacteria’ işin temeliydi. Sonradan insan kanı, hücresi gibi formlar haline geldi. Biz koronavirüsü ayrıştırmada (virus isolation) sisteme dayalı bir yöntem kullanan tek şirketiz. Bunu, yaptığımız ‘saliva’ (tükürük) testiyle başardık. Her seferinde ayrıştırılarak saf forma getirilen genetik bilgi, üzerinde araştırma ve insan testleri yapılabilecek duruma geliyor. Bu ürünü bir sigara filtresi gibi düşünebilirsiniz. Birbirine yakın boyuttaki virüsleri ayrıştırırken benzer şekilde bir tampon görevi görüyor.

Bu önemli buluşu ticarileştirmek için şirket kuruyorsunuz. Şirketi kurduğunuz ilk yıllardan, karşılaştığınız zorluklardan söz eder misiniz?
En temel zorluk, o dönemde Almanya’da VC’ler (risk yatırımcılarının) pek bilinmiyor olması, yaygın olmamasıydı. Avrupa’da bugün olduğu gibi startup’lara yatırım yapan fonlar yoktu. Yatırım bulmak çok zordu, fakat şanslıydık ki çalışma arkadaşlarımdan biri ve genetik mühendisliğinin öncülerinden olan Charles Wiseman, Zürih’te bir laboratuvarda çalışıyordu. Onun Moshe Alafi adında Bağdatlı bir arkadaşı vardı. Amerika’da yaşayan Alafi, biyoteknoloji alanındaki ilk risk yatırımcısıydı. İsrail’den Amerika’ya geçtiği bir gün Frankfurt Havalimanı’nda buluştuk, 3 saat sohbet ettik. Konuşmanın sonunda Qiagen’e önce 3 milyon dolar, ardından bir 3 milyon dolar daha yatırım yapacağı vaadini verdi. O dönem bir kişinin 3 milyon dolar yatırması çok büyük bir ilerlemenin başlangıcıydı. Diğer Alman şirketlerini, enstitüleri ve yatırımcıları da harekete geçirdi. Bu karar sonrasında kısa sürede 5.5 milyon Alman Markı topladık. 3 sene sonra aldığımız 3 milyon mark daha yatırımla, 8.5 milyon mark değerinde yatırıma ulaşmıştık. Bu, 1996’da Nasdaq’da halka açılmadan önceki değerimizdi. Bununla birlikte, biz 1991’de zaten kâra geçmeye başlamıştık.

Bu başarıyı getiren 3 önemli faktörü paylaşır mısınız? Neleri farklı yaptınız da önemli bir girişim kurdunuz?
Birincisi insan faktörü. Moshe Alafi’ye, ‘Bir şirkete 3 milyon dolar yatırım yapmaya sebep olan fikir nedir’ diye sormuştum. O da “İnsanlara inanıyorum ve insanlara yatırım yapıyorum” demiş ve ardından da “Senin gözlerinde, bu fikir çalışmasa bile başka bir fikirle geleceğini ve paramın dönüşünü alacağımı gördüm” diye eklemişti. Bu nedenle yaptığınız işe inanmanız, bir fikri gerçekleştirmek için tutkuyla yanmanız önemli. Bu fikir için gece gündüz çalışmaya hazır mısınız? Buna karar verin.

İkincisi, doğru zamanda, doğru ürüne sahip olmak. Aynı ürün fikri, 5 yıl arayla aynı etkiyi yaratmayabilir. Pazarı iyi anlamanız, yarattığınız ürüne gerçekten bir ihtiyaç olup olmadığını görmeniz lazım. Müşterinize her zaman yeni bir ürün veya yeni bir gelişme sunmalısınız. Pazarda var olan ürünü satmanızın size bir getirisi olmaz. Ayrıca, biz global pazar için ürün geliştirdik. Almanya, pazar olarak oldukça küçük olurdu. Bugün 2.2 milyar dolarlık yıllık gelire ulaştık. Almanya’nın payı sadece yüzde 10 düzeyinde… Amerika ise gelirlerimizin yüzde 40-50’sini oluşturuyor.

Son olarak ürüne ve insanlara güvenmeli, müşterinizi çok iyi anlamalısınız. Müşteriler alıştıkları ürünleri ve iş yapış biçimlerini değiştirmekte çok tutucudurlar. Bu nedenle esnek olmalısınız.

Qiagen’in bugün ulaştığı büyüklükten söz eder misiniz?
Biz bu işe 1984’te 10 kişiyle, doğal olarak sıfır gelirle başladık. Bugün dünya çapında 7 binden fazla çalışana ulaştık. Yaklaşık 2.2 milyar dolar gelirimiz var. Piyasa değerimiz yaklaşık 12 milyar dolar. Hemen hemen tüm büyük ülkelerde faaliyetteyiz. Yakın zaman önce Rusya’dan çıktık. Hiç şüphesiz başladığımızdan bu yana ürün çeşitliliğimiz arttı. Her zaman kullanılabilecek, ‘tüketilebilir’ ürün dediğimiz ve süreçleri manuel yerine otomatik yapabilen araçlar. Oldukça kârlı bir şirketiz. Kârlılık oranımız yüzde 25 civarında seyrediyor. Bu nedenle gelirlerimizin yaklaşık yüzde 15’ini araştırma-geliştirme (R&D) faaliyetlerine ayırıyoruz.

İnsanlık tarihini değiştirebilecek büyük gelişmelere tanıklık edeceğiz. Öngörülerinize göre en ‘yıkıcı’ inovasyon ya da gelişme ne olacak?
Ben bu alanda ‘yıkıcı’ diyebileceğimiz gelişmelerin kısa süre içinde yaşanacağını çok öngörmüyorum. Çünkü, çok küçük adımlarla ilerleyebildiğiniz bir alandan söz ediyoruz. İnsan ömrünü, yaşam süresini uzatma konusundaki çalışmalara baktığımızda bu alandaki temel değişikliklerin, çocuk ölümlerinin azalması veya kalp hastalıklarının tedavi edilebilmesi gibi gelişmelerden kaynaklı olduğunu görürsünüz. 200 yıl önce çocukların çoğu ölü doğuyordu. Ancak bugün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu oran oldukça düşük. Bu alanda en ufak bir ilerlemenin dahi uzun zaman gerektirdiğini ve bir hastalığın çok erken aşamada tespitinin ve önlenmesinin dahi büyük ilerlemeler olduğunu unutmamak lazım.

Dünyada her sektörü derinden etkileyen AR, VR gibi çeşitli teknolojiler var. Biyoteknoloji alanını en fazla etkileyen teknoloji nedir?
Yapay zeka, bu alanda yardımcı bir araç, fakat dijital teknolojilerle insanları tedavi edemez ve iyileştiremezsiniz. En nihayetinde işe kan ile başlamak zorundasınız. Kana bakarak ‘evet ne olduğunu görüyorum’ diyemezsiniz; üzerinde çalışmak zorundasınız. Yapay zeka, veriyi analiz etmede yardımcı bir araç. Başka alanlarda oldukça kritik olabilir. Bizim alanımız içinse önemli bir araç fakat yeterli çözüm değil. Açıkçası bizim en çok kullandığımız teknoloji, ‘zoom’. Yüz yüze çalışmanın yerini almasa da bir telefondan fazlasını ifade eden ve bize işbirliği yapma fırsatı sunan bu aracın en fazla kullandığımız dijital gelişme olduğunu söyleyebilirim. iPhone, 10 yıl önce yoktu, şimdi ise onsuz yaşayamazsınız. Zoom da bu durumda şu an.

Siz aynı zamanda bir inovatör, bir mucitsiniz. Şimdi nelerle uğraşıyorsunuz?
Qiagen ürünlerinde yeni geliştirmeler üzerinde çalışıyoruz. Şirkette aktif olarak çalışmasam da teknoloji topluluğunda yönetim kurulu başkanıyım. Bu nedenle şirkette baş bilim insanlarıyla yeni fikirler geliştirmek üzerine daima işbirliği ve iletişim içindeyim. Beyin üzerine çalışmalar yapan bir kök hücre şirketine de yatırım yaptım ve yönetim kurulundayım. Şu anda üzerinde çalıştığım ve vakit ayırdığım temel işler bunlar.

Qiagen için nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz?
Şirketin 40 yıl boyunca sürdürdüğü ilerlemeyi aynı şekilde devam ettirmesi başlıca amacımız. Sakin kalıp gözlerimizi açık tuttuğumuzda şirketin yılda yaklaşık yüzde 10 büyüyeceğini öngörebiliyoruz. Açıkçası bu işe başladığımda, şirketin bir gün bu büyüklüğe geleceğini asla tahmin edemezdim. 10 yıl içinde 200 milyar dolar değerinde bir şirket olabileceğini tahmin edebilir miyim? Hayır. Bu, olası görünmeyen bir büyüklük. Bu nedenle, bir şirket için yüzde 10 yıllık büyüme oranı oldukça iyi… Özellikle de bu büyüklüğe rağmen bağımsız kalabilmeyi başarmışsa.

Yeni gelişmeler peşindeyiz. Genetik mühendisliği, bebek adımlarından henüz çıkıyor. İlaç sektöründeki gelişmelerde devrim yaşanacağı aşikardı. Alman şirketleri, o dönemde ilaç şirketlerinin bu denli büyüyeceğini öngörmüyordu. Bugün en büyük Alman ilaç şirketi dünya çapında 50’nci sırada. Almanya bu şirketlerin potansiyelini hafife aldığı gibi, dijitalleşmeyi de göz ardı etti. Bilgisizlik ve kibir en büyük tehlikedir. Ülkelerin belirli alanlardaki gelişmeleri görmezden gelmesi de büyük tehdit oluşturur. Kendinize şunu sormalısınız: “Peki ya işe yararsa?” Şu veya bu sebepten işe yaramaz gibi cevaplar veremezsiniz. 5-6 yıl evvel hiçbir Alman şirketi Tesla’nın otomotiv pazarını ele geçireceğine ihtimal vermiyordu. Şimdi ise herkes elektrikli araç pazarından pay alma yarışında. Başlangıçta pek çok farklı gerekçeyle uzak durdular. Tamamen bilgisizlikle bu pazarda alacakları payı kaçırdılar. Qiagen şu anda Avrupa’da 1 numara. Dünyada 1 numara olmak için çalışıyoruz. Türkiye’de bir ofisimiz var fakat araştırmalarımız Almanya, İngiltere ve ABD’de sürüyor.

Teknoloji ve diğer gelişmelerden ziyade “insan” faktörünü vurguladınız. Bu alanda başarı için en önemli bileşenin insan olduğunu söyleyebilir miyiz?
Evet, her zaman! Sizinle aynı fikirleri paylaşan insanlar olmalı. Bir yönetici olarak da sizin temel sorumluluğunuz insanları sizinle yol almaya teşvik etmek, onları motive etmektir. İnsanlara ilham vermelisiniz. Onları ‘kutunun dışında’ düşünmeye yönlendirmelisiniz. Bünyemize daha fazla insan katmaya devam edeceğiz. Her sene yaklaşık yüzde 10 büyüyoruz, bu oranda insan da işe alıyoruz. Önümüzdeki bir sene içinde yüksek oranda insanı işe alacağımızı söyleyebilirim. Halka açık bir şirket olarak söylediğim rakamlara çok dikkat etmemde fayda var ancak 2022 sonu itibarıyla 2.2 milyar dolar gelir ve 7500 insandan söz edebiliriz.

Pazar büyüklüğünden bahsedersek, genetik mühendisliği alanına sadece araştırma tarafından baktığımızda muhtemelen 3-4 milyar dolar arasında olduğunu söyleyebiliriz. Koronavirüs aşıları tarafında, pazarda küçük bir payımız var, aşının geliştirilmesi ve üretimi için belirli ürünleri sağlıyoruz. Ancak aşıyı üretmiyoruz. Bu nedenle, faaliyette olduğumuz pazardaki diğer şirketlerle karşılaştırdığımızda, pazar muhtemelen 4 milyar dolar civarında değere sahip fakat ticari şirketler yaklaşık 2 milyar. Bu da pazarda hâlâ fırsat olduğu anlamına geliyor.

“GELECEK YÜZYIL ‘BİYOTEKNOLOJİ YÜZYILI’ OLACAK”

  1. Yenidönem
    Geçtiğimiz yüzyıl, “dijital yüzyıl” olarak adlandırıldı. Gelecek yüzyılın ise “biyoteknoloji yüzyılı” olacağını söyleyebiliriz.
  2. Tedavi devrimi
    Hastalıkları tedavi etmenin çeşitli yolları var. Örneğin, koronavirüs aşısı yeni bir yöntemin kullanılmasıyla hayata geçti. Terapötik olarak daha evvel kullanılmamış bir yöntemdi. Onkoloji, kalp hastalıkları ve daha pek çok farklı alanda yeni yöntemler deneniyor.
  3. Büyük hastalıklar
    Ayrıca, artık tedavide kök hücre temelli yöntemler de kullanılıyor. Bunlarla kalp krizi veya kanser gibi büyük hastalıkların tedavisi mümkün olacak. Bu nedenle belirli hastalıkların tedavisi için kök hücreleri kullanma fikri dahil, gelecek 10-15 yılda bu alanda çok büyük gelişmelere tanıklık edeceğiz.
  4. Genetik
    Genetik kökenlerinizden, hangi genetik hastalıklara sahip olabileceğinize kadar çeşitli soruların cevapları verilecek. Kan örneğinize bakarak hangi hastalıklara sahip olma potansiyeliniz olduğu rahatlıkla saptanabilecek. Böylece çok erken aşamalarda önleyici tedaviler uygulanabilecek.

2.5 MİLYAR DOLAR
“Biz bu işe 1984’te 10 kişiyle, doğal olarak sıfır gelirle başladık. Bugün dünya çapında 7 binden fazla çalışana ulaştık. Yaklaşık 2.2 milyar dolar gelirimiz var. Piyasa değerimiz yaklaşık 12 milyar dolar.”

SEKTÖRDEKİ 3 FARKIMIZ

  1. Qiagen oldukça inovatif bir şirkettir. Genetik mühendisliği araştırmalarını ileriye taşıyan araçlar ve teknolojiler geliştiriyoruz.
  2. Genetik hastalıkları veya genetiğe bağlı hastalıkları belirlemede teşhise yönelik testler geliştirmede çok aktifiz.
  3. Koronavirüs, HIV, hamilelik testi gibi genetik bilgiye dayalı testler üretiyoruz.

10-15 YIL
“Belirli hastalıkların tedavisi için kök hücreleri kullanma fikri dahil, gelecek 10-15 yılda bu alanda çok büyük gelişmeler olacak. Genetik kökenlerinizden, hangi hastalıklara sahip olabileceğinize kadar çeşitli soruların cevapları verilecek. Kan örneğinizden hangi hastalıklara sahip olabileceğiniz saptanabilecek.”

Yazar: Mehtap Demir

Fast Company Türkiye Yazı İşleri Müdürü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Deprem Yardımlaşma Seferberliği

dusunce-liderini-takip-edin

(Düşünce) Liderini Takip Edin