YAZI: M.RAUF ATEŞ
FOTOĞRAF: HÜSEYİN ALSANCAK
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’a, 2021 yılının eylül ayında katıldığı Young Owners Forum’da, “Çok yakından izlediğiniz teknolojileri paylaşır mısınız” sorusunu yöneltmiştik. Sorunun tam yanıtını vermeden, teknolojileri nasıl izlediğini açıklamış ve şu kısa bilgiyi vermişti:
“Biz teknoloji dünyasındaki gelişmeleri Silikon Vadisi’ndeki inovasyon merkeziniz Maxitech üzerinden takip ediyoruz. Takip etmekle kalmıyor, gelişen ve gelişmekte olan teknolojilerin bir bölümünü orada test ediyoruz.”
Bu bilgiden sonra ‘izlemeye aldığı” 1 numaralı teknolojiyi paylaşmıştı: Silikon Vadisi’nde Open AI’nın duyurduğu GPT 3 teknolojisini çok yakından izliyoruz. Bu, her şeyin yapay zekayla, konuşularak, tarif edilerek yapılmasını sağlıyor. Ben bunun tüm sektörleri etkileyeceğini düşünüyorum. Henüz çok yeni, Beta testleri yapılıyor. “
Yine Maxitech üzerinden ABD’de kuantum bilgisayarlarla çalışmalar yapıyoruz. Mevcut bilgisayar teknolojisinde limitlere gelindi. Bunun bir sonraki adımı kuantum bilgisayarlar olacak, bu teknolojiyi de yakından izliyoruz. “
Hakan Aran ile Young Owners Forum’da bu konuları da kapsayan bir röportaj yaptık. Aynı soruyla başladığımız sohbette, ChatGPT konusunda haklı çıktığına dikkat çekip, yeni dönem için tahminlerini sorduk.
Devamında bankacılığın geleceği, yeni planlar, girişimcilik ve yönetim yaklaşımını da konuştuk:
TEKNOLOJİYİ ÖNCEDEN ANLAMA
Biz, aslında bir girişimciyiz ve Silikon Vadisi’nde İnovasyon Merkezimiz var. Amerika’da, Silikon Vadisi’nde olan gelişmeler Türkiye’ye biraz gecikmeli gelebilir.
GPT3 teknolojisi Amerika’da “beta test”e açıldığında, biz kullanıp neler yapabildiğini görüyorduk. Bugün ChatGPT adını alan, o gün GPT3 olan ki bugün GPT4’e çıktı, teknolojiyi kullandığınız zaman “vay be” dedirtiyor. “Yapay zeka ile birtakım sektörlerde işler yok mu olacak” dediğinizde, ChatGPT ile gerçekten bazı işlerin yok olabileceğini ilk defa güçlü olarak hissettim.
Yazılım dünyasından sinema dünyasına, teknoloji dünyasından finansa pek çok alanda oyun değiştirici bir teknoloji olacağını öngörerek “GPT3 teknolojisi” demiştim. Bugün ChatGPT’nin geldiği yerde işsiz kalabiliriz. Şurada çok rahat moderatör olabilir. Gelip burada bir genel müdürün vermesi gereken cevapları verebilir. Buradaki izleyicilerin hepsinin profilini bilerek, onların en çok ilgi duyacağı konularla bir etkinlik düzenleyebilir. Bunun için hiçbir şey yapmanıza gerek yok. Sadece doğru soruları söylemeniz, doğru sorularla yönlendirmeniz yeterli. Aslında sormayı bildiğiniz zaman alacağınız cevabı da büyük oranda belirliyorsunuz.
CHATGPT NE GETİRECEK?
Ben şu anda ChatGPT’nin özellikle finans alanında çalışan deneyimini çok farklı bir yere getireceğini düşünüyorum. Çünkü, bankacılık ağır bir mevzuattır. Bankada yeni işe başlamış olan bir arkadaşımızın karşısına bir müşterimiz gelip de “İhracat kredisi kullanmak istiyorum” dediğinde, arkadaşımız kısa bir süre de olsa “İhracat kredisi için nereden başlayacağım, hangi ekrandan başlayacağım?” diye düşünebilir. Ancak biz ChatGPT’yi bankanın sistemiyle eğittiğimizde, çalışanın bir arama motoruyla okumasına gerek kalmadan “şunu yaparsan kredi kullandırılmış olur” şeklinde bilgi verebilir.
ChatGPT, arama motorlarını tehdit eder noktaya geldi. Biz şu andaki teknoloji seviyesinde bir şeyi merak ediyoruz, soruyoruz. Sorduktan sonra en ilgili yanıtları görüyoruz, okuyup öğreniyoruz ama hâlâ burada bir efor var. Çok ilgilileri getirsin istiyoruz, o ilgilileri getirdiğinde de birkaçına girip okuyup birleştirmemiz gerekiyor. ChatGPT, bunun bir adım ötesine gitti. Soruyu sorduğunuzda, size dokümanları okuyup onun özetini getiriyor. Dolayısıyla bu çok büyük bir verimlilik artışı demek.
YAPAY ZEKA VE İŞ BANKASI
İş Bankası’ndaki çalışanların yaptığı tüm aramaları otomatize eden, arama yapmaları sonucunda bulacakları dokümanlar yerine ilgili cevabı oluşturan ChatGPT’nin bir iç versiyonu üzerinde çalışıyoruz. Bu teknolojiyi kurum içinde kullanmak mümkün. Ancak, ilk aşamada müşterinin karşısına çıkarmamak lazım. ChatGPT’nin tabii riskli yanı da var. Kullananlar biliyordur. Verdiği cevaplar çok doğru görünüyor ama üzerinden bir değerlendirme yapmak lazım.
Bankacılıktaki senaryolara baktığımda çağrı merkezinde, müşteri ilişkilerinde kullanıldığını görüyorum. Ama onlar için erken olduğunu düşünüyorum. İlk aşamada, en azından bu yıl içerisinde doğrudan müşteriye ChatGPT üzerinden yanıt vermek, onun yazdıklarını müşterinin okuyacağı şekle getirmek riskli. Çalışanlar bununla ilgili sınavdan geçip olgunlaştıktan sonra o teknolojiyi müşteri karşısına getirmek lazım.
Önce çalışan verimliliğini artırması önemli çünkü bu, yapay zekânın aslında tam insanın yanına konumlandırıldığı güzel bir örnek. Yapay zekâyı insanın yanına konumlandırdığınızda insan çok güçlü oluyor.
Beynimizi daha efektif kullanma ve insan beyninden daha doğru şekilde yararlanmanın ilacı yapay zekâ. Yapay zekânın bu kadar popüler olmasının nedeni bize iyi geliyor olması. Gereksiz yere ezberlemek, aklımızda tutmak zorunda değiliz. Her an o bilgi sanki beynimizde gibi yaşayabilir olmak, beynin kapasitesini artırıyor. Bence insanlığın bundan sonraki gelişiminde bu sıçramayı yapacak olan teknoloji olduğu için konuşuyoruz ve hepimiz kullanıyoruz.
GELECEĞİ ETKİLEYECEK TEKNOLOJİLER
Verdiğim bir röportajda geleceği etkileyecek 3 önemli teknoloji sorulmuştu. Birine ‘merkeziyetsiz finans’ demiştim. Finans hâlâ merkezi olmaya devam ediyor. Bir de kripto para dünyası ve kuantum bilgisayarlar demiştim. Kuantum bilgisayarlar ticarileşemedi. Hâlâ daha savunma sanayi modunda kalıyor. Ama onun geleceğine inanıyorum, gelecekte ticarileşecek.
Şimdi bunların yanına daha olgun ve net görünen sanal gerçekliği, artırılmış gerçekliği ekleyebilirim. Artık sanal ve artırılmış gerçeklik konusu yapay zekânın geldiği nokta ile birleştiğinde, verimlilik artışını sağlayacak güzel bir pencere açıyor.
Ayrıca enerji sistemleri ve özellikle yenilenebilir enerji konusunda depolama; rüzgar ve güneş enerjisi ve bunun yazılımlarına ve teknolojisine yapılacak yatırımlar önümüzdeki dönemin muhtemelen en popüler konuları olacak.
BÜYÜK BANKADA HIZLI OLMAK
Teknoloji kökenli olmam, bilgisayar mühendisi olarak bu noktaya gelmiş olmam yönetsel açıdan bana çeviklik sağlıyor. Çünkü teknoloji dünyası çevikliği içinde barındırıyor. Girişimcilik dünyasının hızında hareket etmek zorundasınız. Bütün problemlerinizi öyle çözmüşsünüz. Şimdi bunu banka ölçeğinde uyguladığınızda aslında siz zorlanmıyorsunuz, sadece sizin etrafınızda size ayak uydurmak durumunda olan arkadaşlar zorlanıyorlar.
Ama hem gelenekseli koruma hem de yenilikleri, girişim dünyasının sunduklarını bu geleneksel sistemle birleştirme konusunda en büyük yardımı ekiplerimiz yapıyor. Çünkü hepsini seven ekiplerimiz var. Geleneksel alanın en iyi oyuncularının yanı sıra yenilikçi alanın da çok iyilerinin olduğu zengin bir kadroya sahibiz.
Yetenekli çalışanları, çevik takımlar halinde yan yana getirdiğinizde aslında pek çok şey çözülüyor. Çalışma yöntemini değiştiriyor, çalışma şeklini bankaların geleneksel ağır silolarından çıkarıp daha farklı ortamlara taşıyoruz. Adına Maxi Ofis, İş Mekan dediğimiz ortamlarda keyifle ve bir arada çalışacakları yapılarla bu süreci hızlandırabiliyoruz. Ben zamanımın önemli bir bölümünü aslında bankacılıkta fark yaratacak, gerçekten zaman ayırmaya değen konularla harcamaya özen gösteriyorum.
Baktığınızda geçen ay içinde yaptığımız 2-3 KAP açıklaması bile, oyunu ne kadar büyük oynamaya başladığımızın göstergesi. İş Bankası gibi neredeyse 100 yıllık – ki 26 Ağustos’ta 99’uncu yaşımızı kutladık – bir kurumda bu çevikliği görüp, gençlerle aynı dili konuşabilmek gerçekten beni çok mutlu ediyor. Bu değişimi başarmış olmanın enerjisi de size bir sonraki seferde o zorlukla daha iyi mücadele etme gücü veriyor.
GİRİŞİMCİLİKTE NE İŞİNİZ VAR?
Bence girişimciliği doğru anlamamız önemli. Girişimcilik gerçekten yapan insana mutluluk veriyor ama aynı zamanda çok zorluklar da içeriyor. Yeni işe başlayanlar, yeni iş kuranlar, kuruluş aşamasının zorluğunu iyi bilir. Belli aşamadan sonra da büyütmek, benzer bir zorluk haline gelebiliyor.
Ama girişimcilik dünyasının en kıymetli yanı, aslında bir problemi çözmek. Dünya üzerindeki bir sorunu çözdüğünüz, bir şeyi bulduğunuz zaman girişimci oluyorsunuz. O yenilik adımı çok kıymetli. Ve gelişmeyi sağlayan şey de bence bu.
Girişimciliğe ilgi duymamızın nedeni, “Girişimciler çok güzel şirket kuruyorlar, o şirketle de büyüyorlar. Biz de oraya 100 lira yatıralım, bunu 1000 yapalım” değil. Girişimcilerimiz çok güzel problem çözüyorlar. Çözülen problem, sadece bir şirketi değil, çok sayıda şirketi de hedefliyor.
Aslında odaklandıkları sorun, çok yaygın olduğu için bir problem. O problemin çözülmesi ise küresel anlamda ve geniş ölçekte bir verimlilik artışı anlamına geliyor. Yeter ki o girişimin çözümü geleneksel şirketlerde uygulansın, kullanılsın. Bir girişimci, finans sektörüne ait bir problemi çözdüğünde onu Türkiye’nin 4-5 büyük bankası kullanmıyorsa, o girişim boşa gitmiş demektir.
YENİ NESİL BANKACILIK
Bizim bir tarafta geleneksel müşteri portföyümüz, diğer tarafta girişimcilik dünyasını kapsayan yenilikçi yüzümüz var. Biz bankacılığı bir aracılık faaliyeti olarak görüyoruz. Bu nedenle sadece “mevduat al, kredi ver” değil, “girişimcilik dünyasındaki buluşları al, geleneksel teknolojilere uygula” yaklaşımıyla müşterilerimizin verimliliğini artırmayı da hedefliyoruz. Aslında bu yolla ekonomideki değeri artırmayı, bankacılığın doğal bir uzantısı olarak görüyoruz.
Bunun iyi bir örneğini tarım bankacılığında yapıyoruz. Türkiye’nin tüm verimli ovalarında tarım ihtisas şubeleri açıyoruz. Geleneksel çiftçimiz de tarımı farklı yapmak isteyen çiftçilerimiz de oraya geliyor. Bu tarafta girişimciliğin tarım dikeyini açıyor, tarım teknolojilerindeki girişimcileri destekliyoruz. Bu şubeleri girişimlerle teknolojiye dayalı modern tarım yapmak isteyenleri bir araya getirdiğimiz mekanlar olarak tasarlıyoruz.
Bir banka ilgilendiği konuları bu şekilde harmanladığında ve yönettiğinde, bankacılıkta fark yaratmaya da başlıyor. Böylece bilançonuz, geleneksel bir banka bilançosunun ötesine gitmeye başlıyor. Tüm bunlar birleştiğinde yatırımcı da size farklı bakıyor.
Klasik bilançoda bankacılığın sınırlarıyla bakılıyor. Özkaynak kârlılığı, net faiz marjı gibi kriterlerle değerlendirme yapıyor. Oysa siz yelpazeyi ve müşteri portföyünüzü genişlettiğinizde, yatırımcı buna daha doğru değer biçiyor ve sizin hisse değeriniz artmaya başlıyor. Bu da aslında geleneksel bankacılığın da yapmak istediği şey ama artık bankacılığın sınırlarını değiştirme zamanı geldi.
DEĞİŞİM BİLANÇOLARA YANSIDI MI?
Yansımaya çoktan başladı. Şöyle söyleyeyim; Eylül 2021’de İş Bankası’nın piyasa değeri 3 milyar dolardı. Şimdi 8 milyar dolar. Yapılan faaliyetler bilançolara da yatırımcıya da hisse değerine de yansıyor. Ben bunun çok hızlı olduğunu görüyorum. Çünkü yatırımcı gerçeği görüyor.
DİKKAT ÇEKEN STARTUP’LAR
Yeni dönemde yapay zekâ konusundaki yatırımlarımız artacak. Kurduğumuz fonda yapay zekâyı da dikey olarak belirledik. Onlara neredeyse karşılıksız destek veriyoruz.
Koç Üniversitesi’nde İş Bankası Yapay Zekâ Araştırma ve Uygulama Merkezi’ni kurduk. Bu merkezde doktora, doktora sonrası öğrenciler bilimsel olarak problemlerin çözümüyle uğraşıyorlar.
Öteki tarafta ise yapay zekâ girişimlerine neredeyse karşılıksız diyebileceğim şekilde destek veriyoruz. Hisse almadan, gelecekte başarılı olursa hisseye dönüştürülebilir şekilde yatırımlar yapıyoruz. Bunu da etrafımızdaki çalışmalara kol kanat gerebilelim, desteğimiz dokunsun diye yapıyoruz. Aynı zamanda desteklediğimiz yapay zekâ şirketlerine müşteri oluyor, onların teknolojisiyle verimlilik artışları da sağlıyoruz.
Demir-çelik gibi emtialardan başlayarak emtia finansmanını dijital ortamda yapacak Proemtia adlı bir pazaryeri kurduk. Kurum içi girişimcilik fikriydi ve şirketleştirdik. Bu şirketin gelecekte endüstriyel ürün ticaretinde önemli bir yere geleceğine inanıyorum. İki sene sonra ulaştığı hisse değerini, yüksek müşteri sayısı ve hacmini konuşuruz diye tahmin ediyorum.
Oyun ve fintech alanında da varız. Ayrıca sosyal etki konusundaki girişimleri destekliyoruz. Finansa erişimin kolaylaştırılmasından gelir adaletsizliğinin çözümüne, cinsiyet eşitliğinden sürdürülebilirliğe kadar çeşitli alanlardaki sosyal girişimlere desteğimiz söz konusu.
İNSANSIZ BANKACILIK
Cep telefonu bankacılığı, bugün insansız olarak yapılan en büyük şubedir. Tüm şubeleri geçmiş durumda. İnsansız şubeden önce zaten şube insansız olunca şubeye gerek kalmayacak. Şube, cebe girmiş oluyor.
Şubeler ise şekil değiştirecek. Aracılık hizmetlerinin şekli değişecek. Şubeye para çekme, para yatırma, kredi alma işlemleri için gitmeyeceksiniz. Örneğin, tarım ihtisas şubesine giden kişi, aslında kendi işiyle ilgili bir şey bulmak için gidecek. Müşterinin ticari hayatında anlamınız varsa varsınız, yoksa yoksunuz.
Büyük olasılıkla zaten fiziksel para ortadan kalkacak. Paranın hızla dijitalleşeceğini ve geleceğin bankasında sadece elektronik para mefhumunun olacağını düşünüyorum.
NEDEN BİR HOLDİNG?
İş Bankası aslında bir holding gibi… İş Bankası hisse senedi aldığınızda, içinde Şişecam’ın yüzde 50’sini, Anadolu Hayat’ın yüzde 70’ini alıyorsunuz. Bunların hepsi de halka açık şirketler.
Konjonktüre bağlı olarak, halka açık iştiraklerimizin piyasa değerlerinin Bankamıza yaklaştığı dönemler de oluyor. Banka 100. yılına gelirken, yapısal olarak tüm iştiraklerimizi bir şirket altında toplamak istedik. Holding yapılanmasıyla tüm iştiraklerimizi daha etkin yönetmek ve verimliliklerini artırmak istiyoruz. İlerleyen süreçte, yeni kurulacak şirketin halka arzının gündeme gelmesi de ihtimal dahilinde. Bu çerçevede, Bankamızın kârlılığı ve piyasa değerinin artırılması için ilave güçlü bir alan da yaratılmış olacak. Nitekim Kamuyu Aydınlatma Platformuna (KAP) yaptığımız açıklama ve yatırımcılara yönelik yaptığımız telekonferans sonrasında hisse değerimizin hak ettiği yere gelmeye başladığını görüyoruz.
YENİ DÖNEMİN İLK 3 ÖNCELİĞİ
- İştirakleri tek şirket altında toplayacağımız yeni kurulacak şirketin içini doldurmak, onu hedeflediğimiz yapıya dönüştürmek.
- Moka ve United Payment’i birleştirdik. En büyük ödeme şirketlerinden biri olduk. Şimdi İngiltere’den başlamak üzere global yolculuğa çıkıyoruz.
- İş Bankası’nda insan kaynaklarıyla ilgili konuları daha modern ve üst seviyeye çıkarmak.
Z KUŞAĞI VE İK YAKLAŞIMI
- Z Kuşağına erişebilmek, onları elimizde tutabilmek ve onlardan en iyi şekilde yararlanmak için düzenli danışmanlık alıyoruz.
- İş Bankası markasını daha sıcak hale getirip, Z kuşağına hitap edebilmesi için-en tepeden işe alıma kadar tüm politikaları gözden geçiriyoruz.
- Her fırsatta işe en son giren arkadaşlarla sohbet ederim. Onları, ihtiyaç ve beklentilerini anlamaya çalışırım.
- Ben bürokrasiyi, hiyerarşiyi kırmanın Z kuşağında önemli olduğunu düşünüyorum. Onlar bürokrasiyi sevmiyor. Buna uymaya çalışıyoruz.
- Genel Müdür ve en son işe giren çalışan aynı seviyede olduğunda, aslında Z kuşağının sorunu çözülüyor, birlikte proje yapmaya başlıyorsunuz.
- Değişimin insanla başladığına inanıyorum.
BANKALAR ÇOK KÂR EDİYOR MU?
- Bankacılık, son derece iyi düzenlenmiş, riskleri yöneten, risk yönetiminin asıl iş olduğu bir alan. İş Bankası’nın bugün öz kaynağı 208 milyar lira.
- “Bankalar çok kâr ediyor” eleştirisini yapanlar, 200 milyar TL’lik öz kaynağa karşılık 1 yılda 60 milyar TL kârı çok görüyorlar. Üstelik enflasyon muhasebesi yapmadan… Enflasyon muhasebesi yapıldığında aslında bankalar çok kâr yapmıyor.
- Türkiye’de şöyle bir gerçek var: Kârsız şirketler çoğaldıkça kâr edenler göze batmaya başlıyor. Oysa bankaların kârını değil, zarar eden şirketlerin nasıl para kazanacak hale geleceklerini konuşmamız gerekiyor.
PAZARYERİ İŞİNE NEDEN GİRDİK?
- Banka olarak bu konuya şöyle bakıyoruz; “Hayat dijitalleşiyor. Bütün dikeylerde pazaryerleri olacak. Pazaryerleri, bankacılık ve finans işlemleri, ayrılmaz bir bütün olmak zorunda.”
- Pazarama konusunda bizim adımlarımız çok stratejik, adeta bir legonun parçaları gibi… Pazarama’yı kurmadan önce bir ödeme şirketi olan Moka’yı satın aldık.
- Bizim dikey kurmak gibi merakımız yok. Ancak, oyuncu olmayan bir alana girebilir ya da iyi anlaştığımız girişimlerle stratejik ortaklık kurabiliriz. Bunu da mutlaka hissedar olarak yapıyoruz. Çünkü bu işlerin arkasında çok büyük emek ve sermaye var. Boşuna gitmesini istemiyoruz.