YAZI: İPEK KOŞAN
Cekingen bir çocuktu. Bu özelliği, onu ilginç bir davranışa yöneltecekti. O yıllarda, bir “role girmenin” kendisini rahatlattığını keşfetmişti. Zaten tiyatro, sinema ve oyunculuğa büyük bir merakı vardı. Bu nedenle kolaylıkla role giriyor, kendini “rahatlatıcı” bir özgüven içinde buluyordu. Zamanla sanat merakı ve role girme alışkanlığı, onu tiyatroya ve oyunculuğa yöneltti.
Üniversite eğitimi için Amerika’ya gidince, tutkusunu yaşama olanağı bulduğunu hissetmişti. Brown Üniversitesi’ndeyken bir yandan tiyatro sanatları ve oyunculuk okuma kararı verdi. Aynı zamanda ailesinin önerisiyle uluslararası ilişkiler eğitimi de alarak çift ana dal yapıyordu.
Lisans eğitiminin ardından, herkes ondan işletme gibi bir alanda yüksek lisans yapmasını beklerken, farklı bir yola girmeyi tercih etti. Amerika’da oyunculuk yüksek lisansı için MFA programlarına başvurdu ve Brown Trinity Rep MFA programına kabul edildi. Böylece oyunculuk üzerine yüksek lisans eğitimi serüvenini başlatmış oldu.
Üç yıl süren yüksek lisans eğitimi ona yeni bir bakış açısı kazandırdı ve kariyerine yol veren sanatçılarla tanışmasını sağladı. Çünkü, ders veren hocalar, aynı zamanda Rhode Island eyaletinin ana tiyatrosu olan ve Viola Davis ile Richard Jenkins gibi ünlü oyuncuların kariyerlerini başlatan Trinity Rep Tiyatrosu’nun başlıca yönetmen ve oyuncularındandı.
Böylece, eğitim aldığı hocalarla birlikte profesyonel tiyatro prodüksiyonlarında oyunculuk yapma olanağını da yakalamıştı. Fark yaratan ve keyif veren bir programdı. Üç yılın sonunda yolculuğu bu kez New York’a uzandı.
Sözünü ettiğimiz kişi, Sinan Eczacıbaşı. Eczacıbaşı Holding’in Yönetim Kurulu Başkan Vekili Faruk Eczacıbaşı’nın oğlu. Kendisini film yapımcılığına götüren yolculuğuna İstanbul’da rollere girerek başlamış, ardından ABD’de sanat alanında kendine özgü bir yol çizmişti.
Tiyatro başta olmak üzere oyunculuk deneyimleri olan Eczacıbaşı, Doğan Grubu’ndan Arzuhan Yalçındağ’ın oğlu Alihan Yalçındağ ile birlikte yapımcılık işine de girdi. Curious Gremlin adlı bu şirketin büyük bir yapımı yakın zaman önce sinemalarda gösterime girdi.
Aile işinin dışında kendine farklı bir kariyer yolu çizen Sinan Eczacıbaşı, deneyimlerini ve hedeflerini Fast Company dergisiyle paylaştı.
OYUNCULUKTAN YAPIMCILIĞA
Bir projede rol alabilmek için düzenli olarak seçmelere gidiyordum. Profesyonel olmak için bir ajansa kayıtlı olmanız gerekiyor. Benim de kayıtlı olduğum bir ajans vardı ama sonrasında bu işte çok iyi olmadıklarını fark ettim. Çünkü beni, karakter açıklamasında “Middle Eastern” yazan tüm seçmelere gönderiyorlardı ve başka hiçbir detaya önem vermiyorlardı. Bu bana komik ve absürt gelmeye başladı. Bu nedenle kendim birkaç proje buldum. Beraber çalışmaktan keyif aldığım sanatçılarla düzenli olarak çalıştım.
Hem tiyatro hem de film seçmelerine gidiyordum ama tiyatroda daha deneyimli olduğum için o alanda daha fazla fırsat bulabiliyordum. Yine de içimde hep bir filme geçme arzusu vardı.
Daha sonra bir tiyatroda yardımcı yönetmenlik yapma fırsatı yakaladım. Böylece yapımcılığa doğru yöneldim. Birkaç film setinde prodüksiyon asistanlığı gibi pozisyonlar bularak çalıştım, deneyim kazandım. Kameranın arka tarafında olmaktan da keyif aldığımı fark ettim. Sette görünmeyen insanların başarıları ve çalışmaları ilgimi çekti.
Bendeki değişim pandemi döneminde tam anlamıyla gerçekleşti. Çünkü o dönemde oyunculuk fırsatları azalmştı. Ben de kendimi bir anda yapımcı olarak buldum.
ŞİRKET KURMA SÜRECİ
Sanat girişimi macerama önce iki ortağımla birlikte bir yapım şirketi kurarak başladım. Zamanla ortaklarımızdan biriyle vizyon farkı olduğunu fark ettik ve yollarımızı ayırdık. Diğer ortağımla ise çok iyi çalışıyorduk.
Yeni çıkan ‘Psikoterapi’ (Psycho Therapy: The Shallow Tale of a Writer Who Decided to Write About a Serial Killer) filminde çalışırken Alihan Yalçındağ ile tanıştık. O da filmin yapımcılarından biriydi. O dönemde ortağımla yeni bir şey kurma fikrimiz şekillenmeye başlamıştı. Zamanla Alihan’la amaçlarımızın ne kadar örtüştüğünü fark ettik.
Benim her zaman Türkiye ile Amerika’daki endüstri arasında köprü kurabilme hayalim vardı. Böylece güçlerimizi birleştirmeye karar verdik, 2021 yazında Curious Gremlin adlı şirketimizi kurduk. Üçümüz de şirkette ana sorumlulukları paylaşıyoruz.
Ben işin daha çok yaratıcı tarafındayım. Kendimiz bir proje geliştiriyorsak, yazarla yakından çalışarak senaryonun oluşum sürecini yönetiyorum. Aynı zamanda elimize geçen senaryoları ilk ben okuyorum. Alihan, pazarlama ve bağlantılar kurma konusunda çok başarılı, işin idari kısmında çok fazla bilgisi var. Diğer ortağım Scott Aharoni ise lojistik, ajans, menajer, şirketler arası anlaşmalar ve işin teknik taraflarında çok başarılı. Yeni bir şirket olunca ünlü oyuncular çekmek zor olabiliyor. Bu ilişkileri kurmak ve bizim lehimize kullanabilmek konusunda çok iyi.
BAĞIMSIZ FİLMİN BÜTÇESİ
Film prodüksiyonu büyük bütçeler gerektiriyor ama bu büyüklük filmden filme değişiyor. Mesela ben korku filmleri kategorisini çok severim. Hatta bazen en iyi korku/gerilim filmleri daha düşük bütçeyle yapılıyor. Büyük/pahalı efektlere güvenmek yerine daha yaratıcı yöntemler kullanarak gerilim ve korku yaratılabiliyor.
Bununla birlikte, film yapmak genel olarak pahalı bir iş. Bağımsız filmler 2 ila 10 milyon dolar arası bir bütçeyle çıkabiliyor. Biz de bağımsız filmler üzerinde çalışıyoruz; dolayısıyla projelerimizin bütçesi 3-7 milyon dolar arasında değişiyor.
Şirket olarak başından beri ana yapımcılığını üstlendiğimiz Psikoterapi adlı film var. Bunun dışında prodüksiyonunda yardımcı olduğumuz üç film daha çıkmak üzere.
Bunlardan biri, ünlü oyuncu Kristen Stewart’ın ilk yönetmenlik denemesi olan ‘The Chronology of Water’. İlk gösterimi bu yıl Cannes Film Festivali’nde yapıldı.
Ayrıca bir tane korku filmimiz de var. Ana yapımcılığını üstlendiğimiz başka projeler de geliyor.
YATIRIMCI BULMA İŞİ FARKLI
İşin yaratıcı tarafında olmaktan keyif alıyorum. Daha başka projelerimiz de olacak ama bunun için bütçe gerekiyor.
Bu işte mutlaka yatırımcılarınızın olması gerekiyor. Bazı gruplar kendi parasını koyabiliyor ama bu oldukça zor.
Çekim sırasında beklenmedik durumlarla karşılaşabiliyorsunuz. ‘Psikoterapi’ filminde bunu deneyimledik.
Filmler için yatırımcı bulmak enteresan bir süreç. Büyük bir projeyse ve bilindik bir stüdyo araya girerse, bunun yatırımcı bulmaya etkisi büyük oluyor. Bazen bir distribütörün çok öncesinde aldığı ama çekim için bütçe bulmanız gereken projeler oluyor. Bu örneklerde parayı bulmak daha kolay olabiliyor. Çünkü film bittiği sürece alıcınız zaten hazır. Ama bu durumlar nadir yaşanıyor.
PARA KAZANDIRIYOR MU?
Bu iş para kazandırıyor ama bilinmezliği çok olduğu için büyük riskleri de var. Biraz “high risk high reward” (Büyük risk, büyük gelir getirir) durumu var. Neyin başarılı olabileceğini tahmin etmekte iyi olmanız gerekiyor ve bu da hiç kolay değil.
Biz kendi beğendiğimiz projeleri yaparak ilerlemeye çalışıyoruz. Aslında bir proje doğru yolda ve sabırla yapılırsa, para kazandıran bir işe de dönüşebiliyor. Özellikle iyi bağlantılara sahipseniz, gerisi nispeten daha kolay olabiliyor. Özellikle son filmimizde bunu yaşayarak öğrendik. Birtakım hatalarımızı da öğrendik ve geleceğe heyecanla bakıyoruz. Artık neyi yapıp neyi yapmayacağımızı daha iyi biliyoruz.
Psikoterapi filminden sonra başka yapımcılar ve şirketlerle tanışarak ağımızı genişlettik. Aslında film endüstrisi, Covid pandemisi sonrasında çok değişti. Önceden bilgilere ulaşmak çok kolaydı. Şimdi film yapımcıları ve şirketler, neyin başarılı ya da neyin başarısız olduğuna yönelik bilgileri paylaşmıyor, kendilerine saklıyorlar.
HAYALİM KÖPRÜ KURMAK
Şimdiye kadar öğrendiklerimizi kullanarak, kendi projelerimize odaklanma amacımız var. İşin yaratıcı kısmında hem daha iyiyim hem de daha çok keyif alıyorum. Yazarlarla çalışarak kendi projelerimizi geliştirmeye başladık. Bu dönemde, ana yapımcısı olduğumuz ve kendimizin geliştirdiği projelere yoğunlaşacağız.
Türkiye ile Amerika arasında film endüstrisinde bir köprü kurma hayalim var. Her ne kadar Amerika’da yaşasam da evim Türkiye’de. Türkiye’de yapımlara imza atmak, buradaki sanatçılarla Türkiye’de ya da Türkiye’deki sanatçılarla burada çeşitli işler yapmak istiyorum.
Gurur duyacağım, izlemekten keyif alacağım yaratıcı projelerin yapımında imzamın olmasını isterim. Uzun süredir yapmayı hayal ettiğim, çok değer verdiğim hikayelerden oluşan projelerim de var. Yaratıcı ve bana yeni şeyler öğreten filmler beni çok heyecanlanıyor.
Önümüzdeki dönemde çok konuşulacak projeler yaratmak istiyorum. Deneyimlerim daha çok film üzerine olsa da dizi yapmayı da amaçlıyorum. Uzun hikayeleri seviyorum. Dizi biraz daha komplike ve para gerektiren bir iş fakat iyi bir hikaye varsa, gereken bağlantılarla bu da mümkün olabilir.

SİNAN ECZACIBAŞI EĞİTİMİ
- Brown Üniversitesi Tiyatro Sanatları ve Oyunculuk
- Brown Trinity Oyunculuk Yüksek Lisans
GÖREVİ
- Curious Gremlin Kurucu Ortağı
- Eczacıbaşı Holding uzaktan katkı.
HEDEF
- Türkiye’de film ve dizi yapmak
5’TE 2 BAŞARI
“Film sektöründe 5 filmden 2 tanesi başarılı olduğu sürece, diğer kayıplar geri kazanılır olarak görülür. Başarısız olan filmler de çokça var. Ama genelde bir başarının verdiği kazanç epey fazla olabildiği ve senelerce süren bir gelir yaratabildiğinden dolayı, başarısızlıkların açığını rahatlıkla kapatabiliyor.”
BABAMDAN NE ÖĞRENDİM?
- ÖNDEN FARK EDEBİLMEK Babam Faruk Eczacıbaşı’nın teknoloji ve inovasyona verdiği değer çok önemli. Değişen akımları önceden görmeye çalışmak bizim işimizde de çok işe yarıyor. Çünkü, film yapmak çok uzun bir iş. O süreçte çok şey değişebiliyor. Bu değişimleri en baştan fark edebilmek ve esnek olmak babamın sayesinde öğrendiğim şeyler.
- BAŞARISIZLIKTAN ÖĞREN Verdiği dersler arasında aklıma ilk gelenlerden biri, başarısızlıklardan da öğrenecek bir şeylerin olduğu. “Başarısızlıklardan öğrenebilme fırsatınız olsun o yüzden kendinizde bu başarısızlıklar için yeriniz olsun” der.
- TUTKUSU BANA DA GEÇMİŞ Çocukken uyuyamadığım tek gece babamın bana masal anlattığı geceydi. Çünkü cadılarla ilgili bir şey anlatmış, ben de korkudan uyuyamamışım. Bununla gurur duyar. Onun bu tutkusu bana da geçmiş. O da ben de korku filmlerini çok seviyoruz ve bu, şu anda çok işime yarıyor. Oyunculuk yaparken de kötü karakterleri oynardım.
“Amcam Bülent Eczacıbaşı’nın verdiği destekçi mesajların da başarımda etkisi oldu. Annem ve babam da ben filmciliğe geçince filmleri daha farklı izlediklerini söylerler.”
“AİLE İŞİNE UZAKTAN KATKI VERİYORUM”
- AİLE DESTEK OLDU
Ailem, sinema ve oyunculuk okumama çok destek verdi ama yanında uluslararası ilişkiler okumam da onların çok hoşlarına gitti. “Kendini donatıp geliştir” diyorlardı. Her aile çocuklarının aile işinde çalışmasını ister. - UZAKTAN AİLE İŞİNE DESTEK
Benim şirketlerde resmi bir görevim yok ama uzaktan da olsa üzerime düşen görevleri yapmaya çalışıyorum. Dışarıdan bakış açısı paylaşıyorum ya da insanlarla olan ilişkiler konusunda bazen farklı bir perspektif sunuyorum.


