YAZI: TALAT YEŞİLOĞLU
Büyük deprem haberinin geldiğini izleyen saatler içinde AXA Sigorta’da hemen “acil” durum ilan edildi. Bu gibi durumlarda olduğu gibi saat 09.00 itibarıyla, herhangi bir davete gerek duyulmadan ilk toplantı gerçekleşti.
Şirketin Genel Müdürü Yavuz Ölken, “Deprem Komitesi olarak bir strateji belirleyerek hemen kolları sıvadık” diye o ilk anı anlatıyor. ‘Deprem Komitesi’ ya da ‘Afet Komitesi’ niteliğindeki bu ilk toplantıyı hızlı bir iletişim süreci izledi.
AXA Sigorta’nın deprem bölgesindeki Güney Anadolu Bölge Müdürlüğü, Diyarbakır ve Malatya temsilcilikleri var. Merkez ve bölge yöneticilerinin de işbirliği ile öncelik, çalışanların canlarını ve sağlıklarını korumaya verildi. Bu kapsamda saat 09.00-11.00 arasında, bölgede kalmak istemeyenler başka illere taşındı. Bunu acenteler ile ailelerinin sağlık durumlarını anlamaya yönelik çalışma izledi. İlk 24 saat içinde bütün acentelere ulaşıldı, hayat kaybı olmadığı anlaşıldı. Ardından onların ihtiyaçlarını belirleme çalışmasına girişildi.
Çalışanlar ve acenteler ile onların ailelerine yönelik çalışma tamamlandıktan sonra Yavuz Ölken’in deyimiyle, “üçüncü aşamaya” geçildi: “Artık süratle mobilize olmamız gerekiyordu. Çünkü, can kayıplarının yanı sıra büyük mal kaybı da vardı. Hızlı bir çalışma sonucunda öğle saatlerinde 4 eksper grubunu deprem bölgesine gönderdik. Büyük bir afet yaşıyoruz ama bir yandan da ekspertiz yapılması çok önemli.”
Sektörde 30 yıllık deneyimi olan AXA Sigorta Genel Müdürü Yavuz Ölken, bu “üçüncü” aşamayı, hasar çalışmasından ödemelere kadar olan süreci anlattı:
İLK 3 GÜN STRATEJİSİ
Sigortacı açısından sahada olmak çok önemlidir. Bu işleri uzaktan kumanda ile yönetemezsiniz. Mahalle mahalle, sokak sokak gezdiğinizde ihtiyacı daha net görürsünüz.
Bu nedenle öncelikle ihtiyaç analizini çok iyi çıkarmak lazım. Bunun yolu da şirket/eksper ve müşteri arasında ilişkiyi kurmaktan geçer. Bunları da çok hızlı bir şekilde doküman haline getirmek gerekiyor. Bu konuda bizim dijital becerilerimiz çok üst seviyededir.
Daha da önemlisi bölgeye gitmeden önce rizikoların nerede toplandığını bilmek lazım. Biz hangi organize sanayi bölgesinde, hangi mahallelerde ne kadar riskimiz olduğunu iyi biliyorduk. Örneğin, Antakya’da yıkılan hangi sokakta başımıza ne geleceğinin tahminini önceden yapmıştık.
Depremin şiddetinden yola çıkarak biz ilk 3 günde, büyük veriyi çok iyi işleyen bir şirket olarak, ilk tahminlerimizi yapmıştık. O bölgede portföyümüze ne kadar risk geleceğini hesaplamıştık.
HASARIN DOĞRU ANALİZİ
Sadece hasar tahmini yapmak yeterli değil. Bir yandan da nakit akışını da ayarlamak zorundayız. Belki Türk sigortacılığında duymadığımız rakamları ödeyeceğiz.
Bizim tahminlerimize göre sigorta sektörü, bu deprem sağanağından ötürü 2.5 milyar euro civarında bir hasar ödeyecek. DASK’ın kendi bünyesindeki tahmine göre ödeyeceği tutar ise 1.5-2 milyar euro arasında değişiyor.
Sektör bu hasarın büyük bir bölümünü “reasüre” (yurt dışındaki büyük reasürans şirketlerine devretmek) eder. Bu nedenle de hasar bedelinin önemli bölümü yurt dışından gelecek.
Bizim de taşıdığımız riskler var. Depremin birinci ayını doldurduğumuz bugünlerde bizim şirket olarak ödediğimiz hasar tutarı 550 milyon TL civarında. Bunun üstüne 2.5 milyar TL civarında da bir hasar ödemesi yapacağımızı tahmin ediyoruz. Böylece toplam hasar ödemesi 3-3.5 milyar TL veya döviz bazında 175 milyon euro düzeyine ulaşacak.
HASARIN AYRINTILARI
Hasarın dağılımını ancak AXA’nın portföyüne bakarak analiz etmek mümkün. En büyük yıkımı “konutlarda” görüyoruz. Benzer şekilde bina altlarındaki ticari işletmelerde büyük yıkım var. Küçük sanayi sitesi gibi ayrışık düzende faaliyet gösteren işletmelerde yıkım yüzde 50 civarında. Bölge ekonomisinin merkezleri olan büyük sanayi kuruluşlarında büyük yıkımlar olmadı. Büyük ölçekli hasarlar oluştu, ancak, Adana ve Gaziantep’te sanayi bölgelerinde faaliyet devam ediyor.
Kahramanmaraş’taki sanayi bölgesinde zararlar var ama 3-6 aylık dönemde tekrar ayağa kalkar diye düşünüyoruz. İskenderun’da demir-çelik, kimya tesisleri, boru hatları ve liman gibi çok büyük yatırımlar var. Buralarda zarar var ama bizleri huzursuz edecek düzeyde değil.
Sonuçta hasarlarımızın yüzde 70-75’i “konutlardan” (bireysel) rizikolardan gelecek. Yüzde 10-15’i ticari, yüzde 5’i kaskolardan, yüzde 5’i de sanayi tesislerinden kaynaklanacak. Toplam tutar olarak bakıldığında ise sanayi tesislerindeki hasarın payı yüzde 30-40 oranını bulabilir.
HASAR ÖDEME SÜRESİ
Türk sigorta sektörü güçlü ve yılı bulmadan ödeneceği görüşündeyim. Bence, hasarların yüzde 90’ı ilk 3 ayda ödenir ve biter. Önemli ve büyük hasarlarda, özellikle iş durması hesaplamaları zaman alacaktır. Yine “kâr kaybı” gibi rizikolar ile binaların sağlamlığına yönelik bazı kompleks dosyalarda biraz beklemek gerekecektir.
Geçmiş yıllardan deneyimlerimizle özellikle DASK tarafında ödemelerin 3 ayda tamamlanacağını söylemek mümkün. Sigorta sektörü olarak buna hazırlanıyoruz. Zaten reasörlerin de ilgisi ve desteği var. Sektörün, bu hasarların altından kalkacak gücü ve anlaşmaları var.
Benim nazarımda, en geç ilk 90 günde biz deprem hasarlarının yüzde 90’ını bitirmiş oluruz. Şirket olarak bunu biraz daha erkene çekerek, ilk 60 günde yüzde 90’a ulaşma çabasındayız.
NE TAVSİYE EDİYORUZ?
Sigortacılık sektöründe 30 yıllık geçmişim var. Bu sürede konutlardaki sigortalılık 20’lerden yüzde 35’lere geldi. DASK son 3 yıldır çok iyi çalışıyor ve oran yüzde 30’lardan yüzde 55’lere ulaştı. Bir gelişim var ama bu gelişim kağnı hızıyla gidiyor.
Bunun temelinde eğitim ve farkındalık var. Oradan başlamalıyız. Biz, felaketlerden sonra depremle nasıl yaşayacağımızı anımsayan bir toplumuz. Oysa deprem kuşağındayız ve ilkokuldan itibaren başlayan bir eğitime ihtiyacımız var.
İkincisi, zorunlu sigortalar, her ülkede ekonomiye katkı sağlar. Ancak, Türkiye’de zorunlu sayısı çok az. Oysa varlıklar kolay kazanılmıyor. Biz acenteler başta olmak üzere bu konuda farkındalık yaratmaya, eğitim vermeye çalışıyoruz. Son iki yılda 20 bini aşkın üniversiteliyle buluştuk. Bunun yanı sıra SDDK çatısı altında çok sayıda etkinlik yapıyoruz.
Depremin ve bilgilendirmenin de etkisiyle şubat ve mart aylarında, sattığımız poliçe sayısı, normal dönemin 2 katına ulaştı. Keşke deprem olmadan bu oranlara ulaşsaydık…
“İŞ DÜNYASININ RİSK ANLAYIŞI DEĞİŞMELİ”
- Teknik ekip yeterli mi?
Kahramanmaraş tekstil kentidir. Çok sayıda sanayi tesisinde hasar olmadı. Bu mutluluk verici. Ancak, teknik denetimler veya hazırlıklar olmadığı gibi makine tarafında kaymalar oldu. Örneğin, bazı dokuma tezgahlarının hizası bozuldu. O nedenle iş sürekliliği açısından oradaki sanayicilerin, “Bu tip risklere karşı yeterli teknik ekibe, hazırlığa ve yedek parçaya sahip miyim” sorusunu sormaları gerekiyor. - İlk 72 saati unutun
Bütün işletmelerde iş sürekliliği planları var ama insan bir miktar ihmal edilmiş durumda. En önemlisinin insan olduğunu bir kez daha gördük. İşletmelerin çalışanlar açısından ilk 72, hatta 144 saatinde çalışanları unutmaları gerekiyor. Bu dönemde şirketlerin de çalışanlarını düşünmesi, onlarla birlikte olmasının önemini gördük. Örneğin, çalışanların yaşamlarını sürdürebilecekleri “rezerv” alanlarının oluşturulması gerektiği öne çıktı. - Kardeş kentler
Bunun epeyce yeni bir bakış açışı oluşturacağını düşünüyoruz. Afet yönetiminden güvenliğe kadar hepsine baktığımızda tekil olmayan vakalarla karşılaşma olasılıklarımız çok yüksek. O nedenle Doğu ile Batı’yı, Kuzey ile Güney’i birbiriyle bağlayacak kardeş kentler yaratılabilir. Böylece birbirleri için “yedekleme” yoluna gidilmiş olunur.
KRİTİK RAKAMLAR
- 3 ay: Türk sigorta sektörü güçlü.Hasarların yılı bulmadan önemli ölçüde ödeneceği görüşündeyim. Bence, hasarların yüzde 90’ı ilk 3 ayda ödenir.
- % 70-75: Depremde hasarların yüzde 70-75’i konutlardan kaynaklanıyor. İşletmelerin/şirketlerin hasardaki payı ise yüzde 10-15 düzeyindedir.
- %30-40: Hasarlı sanayi sayısı yüzde 5 düzeyindedir. Ancak, büyük tesisler olmaları nedeniyle hasarın mali tarafındaki payı yüzde 30-40’ı bulabilir.
- %90: Sanayi tesislerinde sigortalama oranı yüksek, Türkiye’de penetrasyon oranı yüzde 90’ı buluyor. Ancak, ticari işletme ve konutlarda oran düşük, yüzde 35’lerde kalıyor.
- %49.5: DASK açısından bakıldığında 10 ilin ortalaması yüzde 49.5 düzeyinde… Ancak bazı illerde bu oran yüzde 35, bazılarında ise yüzde 55’e çıkıyor.
AXA SİGORTA’NIN “ETKİ” STRATEJİSİ
- Bu gibi afetlerde gönüllülük tarafı çok önemli. Biz de desteğimizi AFAD bünyesinde, Türkiye Sigorta Birliği çatısı altında, AXA Gönüllüleri olarak gerçekleştirdik. 150 arkadaşımız arama/kurtarma çalışmalarına katıldı.
- AXA Grubu’ndan 2 milyon euro gibi önemli bir bağış geldi. AXA’nın Meksika ve Güney Kore şirketlerinden de ulaştı.
- Bölgede gerekli ihtiyaçları anladığımız 3 gün geçirdik. Bu süreçte 3 kentimize içinde battaniye, ısınma araçları, botlar ve yemekler gibi yardım maddeleri olan 300 çadır ünitesi gönderdik.
- 2022 başarı ödülleri için ayırdığımız 17.5 milyon TL’lik bir bütçe vardı. Bunu bir desteğe dönüşmek üzere “rezervde” tutulması konusunda acentelerle anlaştık.