Fotoğraf: Pixabay
“BOĞAZIM DÜĞÜMLENİYOR”
VAHAP KÜÇÜK
LC Waikiki Yönetim Kurulu Başkanı
“Maalesef geniş bir coğrafyada on bir ilimizi kapsayan çok büyük bir afet ile karşı karşıya kaldık, depremden dakikalar sonra aldım haberi. İlk gün nasıl geçti inanın hatırlamıyorum bile…
Depremin ikinci günü uzun uğraşlar sonucu THY’nin yardım uçağı ile gittim Malatya’ya, doğup büyüdüğüm, kalbimin attığı topraklara. Yola çıkmadan önce binalarımızın sağlam olduğunu öğrenince, ilk iş olarak Malatya’daki 6 fabrika binamızı, çalışanlarımızın ve vatandaşlarımızın gıda ve barınma ihtiyaçları için organize ettik.
Koşuşturmalar gözümden gitmiyor
Yaklaşık 5 bin kişinin ihtiyacını karşılarken, çevre illerden ekmek, su ve kumanya ihtiyaçlarını karşılamak için ekip arkadaşlarımızı harekete geçirdik. Malatya’ya vardığımda saat epey geç olmuştu… Öncelikle fabrikalardan birini ziyaret ettim. Ardından Malatya Kriz Merkezi’ni ziyaret ederek sorumlu Bakan, Vali, Belediye Başkanı ve ilgili yöneticilerle görüştüm.
Olayın vahametini Malatya’ya varınca daha iyi anladım. Elektrik olmayan, yıkıntılar içindeki Doğanşehir’e ulaşınca yine Kriz Merkezi’ne gittim ve ilgili yöneticiler ile görüştüm. -15,-20 derecelerde olan soğuk hava, kar yağışı, insanlarımızın oradan oraya koşuşturması, gözümün önünden gitmiyor.
Memleketim viraneye dönmüştü
Evimize vardığımda da durum benzerdi, yaklaşık elli kişi evin önündeki kamelyaya sığınmıştı. Dört gün bölgede kaldım. Biz Doğanşehirliyiz. İlk ismi Gülşehir, sonra Viranşehir olan memleketim… Uzun süre Viranşehir kalmış, 1900’lü yılların başlarında Doğu ve Karadeniz’den muhacirlerin getirilerek “yeniden doğan” anlamında Doğanşehir adı verilmişti. Ancak, depremle birlikte tekrar “virana” dönmüştü. Uzun süre oturduğumuz, birçok anımıza şahitlik eden apartmanın, akrabalarımın, eş, dost tanıdıklarımın evlerinin yıkıldığına, can kayıplarımıza, enkaz yığınlarından dumanların çıktığına maalesef üzülerek şahit oldum.
Akrabalarımdan, mesai arkadaşlarımdan kayıplarımız oldu. İnsan farklı duygulara kapılıyor, tarifi mümkün değil, anlatırken boğazım düğümleniyor, sözcükler gelmiyor dilimin ucuna.
Acıyı hafifletmenin yolu
Bölgede kaldığım günler boyunca acıyı hafifletmenin en iyi yolunun yardım etme, ihtiyaçları giderme olduğundan hareketle gerek şirketimizin gerek dostlarımızın imkanları dahilinde yurttaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılama konusunda İstanbul Merkez ile koordineli olarak plan yaptık. Şirketimiz bugüne kadar bölgede Kızılay ve AFAD ile birlikte öncelikle giysi ve diğer ihtiyaçlar konusunda elinden geleni yapmakta ve yapmaya devam edecek, iyilik kervanına desteğimizi sürdüreceğiz.”
“ANTAKYA RUHUMU ALDI”
SÜLEYMAN SÖNMEZ
TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı
“Diyarbakır hariç, bütün kentlere gittim. Depremi yaşayan bütün illerden çok etkilendim ama özellikle Antakya ve Adıyaman beni çok etkiledi… Kentlerin hiçbirisini ayırmak istemem ama Antakya, Defne, Samandağ, Pazarcık’taki enkazlar, ruhumu aldı…
Gittik, gördük, özellikle kadınların ne kadar zorda olduklarını gördük. Tuvalet sorununu gidermek için belediyelerle görüştük ve ilk etapta bu sorunun çözülmesine yardımcı olmaya çalıştık.Gerçekten büyük bir dram yaşanıyor. Ancak, şunu söyleyebilirim: Her katmanı içerecek şekilde, herkes sahadaydı ve büyük sınavı başarıyla verdi. Gönüllüler, iş dünyası, gençler; herkes ne yapabiliyorsa yapmaya çalışıyor. Çok büyük bir deprem ama sahadaki koordinasyon bence daha iyi olmalıydı.
Hem vatandaşlar hem de sivil toplum üzerine düşeni yapmaya çalıştı. Altını özellikle çizmem gerekiyor ki, sivil toplum örgütlerinin ne kadar değerli olduğunu gördük. Her sivil toplum örgütü, dernek, sahaya indi ve elinden geleni yapmaya çalıştı.”
“ÇARESİZLİK VE KEDER…”
SİNEM ÖKSÜZ DEDEBAYRAKTAR
Kipaş Holding YKÜ
“Nasıl ifade edeyim ki; çaresizlik ve keder… Güzelim şehrimi ve çok sevdiğimiz insanların kayıp haberini aldıkça daha çok keder, hüzün ve yas duygularıyla doluyorum.
İlk birkaç gün şaşkınlık ve hayatta kaldığımız için şükür vardı… İlerleyen günlerde ise hep keder. Bu süreçte ne kadar yardımsever bir halk olduğumuzu da gördüm. Türkiye’nin dört bir yanından destek ve yardım etme arzusuyla insanlar şehrimize ulaşmaya çalıştı. Kayıplarımız, kayıpları oldu. Yalnız olmamak iyi hissettirdi ama maalesef ilk iki gündeki müdahale çok yetersizdi. Şimdi zaman geçtikçe, ‘hızlı müdahaleyle kurtarabileceğimiz kaç can daha olurdu’ diye düşünüyorum. Allah bir daha yaşatmasın ama yaşadıklarımızdan büyük dersler çıkarmamız gerekiyor.”
“ATOM BOMBASI ATILMIŞ GİBİYDİ”
GAMZE CİZRELİ
BigChefs Yönetim Kurulu Başkanı
“Depremden, sabahın çok erken saatlerinde, Diyarbakır’dan gelen ‘biz iyiyiz merak etmeyin’ telefonlarıyla haberdar oldum. Yıkımın bu kadar büyük alana yayıldığını ilk etapta tahmin edemedim. İlerleyen saatlerde anladım ki felaketin boyutu çok büyük.
Diyarbakır’daki yakınlarımın iyi olduğunun haberini aldıktan sonra ‘acaba çocukluk hafızamıza ait nereler yok oldu’ diye düşünmeden edemedim. Sonrasında Diyarbakır’ın “en az” etkilenenlerden olduğunu anlayınca odağımı pek çok yakın dostumun yaşadığı Hatay’a çevirdim.
Kıyamet günü gibi!
Hatay’a mutfaklarımızı kurmaya gittiğimizde gördüğüm manzara hayatımın sonuna kadar hafızamdan silinmeyecek türdendi. Adeta şehre atom bombası atılmış gibiydi… Her taraf toz bulutu, insanlar çaresizce sağa sola koşturuyor, sanki kıyamet günü yaşanıyordu…
Bir yandan enkaz başında sevdiklerini hâlâ kurtarma umudu taşıyanlar, öteki taraftan battaniyelere sarılı cenazelerini nereye defnedeceklerini bilemeyenler, tüm hatıralarını bir gecede gömmüş insanlar… Buna bir de şehrin tarihinin, kültürel öğelerinin de yıkılışını ekleyin. Ortaya müthiş bir acı ve çaresizlik çıkıyor. Bu telafisi mümkün olmayan büyüklükte bir felaket. Hiçbirimiz hayatlarımıza kaldığımız yerden devam edemeyiz. Ülkece dibe vurduk. Artık kalktığımız yerden değişerek, dönüşerek iyileşeceğiz. Belki kayıpları yeniden yerine koymak mümkün değil ama bundan sonraki süreçte desteklerin sürdürülebilir olması ve atılacak her adımın kalıcı refahın düşünülerek atılmasının gerektiğine inanıyorum.”
“BÜYÜK ACI VE YIKIM”
ADİL KONUKOĞLU
Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı
“Depremi 6 Şubat sabahı İstanbul’da öğrendim ve saat 6.00’da havalimanındaydım. Saat 9.00’da Gaziantep’e vardım. 13.24’te ikinci depremi burada yaşadım. Şehre inince yıkıntıları gördüm, çok üzücüydü. Memleketimi o şekilde görmek içimi acıttı. Gaziantep, Kahramanmaraş ve Adıyaman’da toplam 9 bin çalışanımız var. Onları düşündüm. Kendileri, aileleri güvendeler mi merak ettim. Biz büyük bir aile gibiyiz.
Büyük acıya tanıklık
İlk günden beri sahadayım. Bölgede büyük acılara ve yıkıma tanık oldum. Tüm imkanlarımızı seferber ettik. Biz önce insan üzerine yoğunlaştık. Yapılacak ne varsa onu yerine getirmeye çalışıyoruz.
Gaziantep ve çevre illeri el birliğiyle ayağa kaldırmak için uğraşıyoruz. Elimizden gelen her şeyi yapmaya da devam edeceğiz. Elbette zaman alacak ama başarabiliriz.
Bölgenin yeniden ayağa kalkabilmesi için çalışıp üretmeye devam etmemiz lazım. Barınma, gıda gibi öncelikli ihtiyaçları karşılamak için çalışmalar yapıyoruz. Evlerini kaybeden çalışanlarımız için konteyner kentler kuruyoruz. Adıyaman’a bin 200 konteynerden oluşan geçici yaşam alanları kuruyoruz.
Burada hepimizin üzüntüsü fazla ve hep birlikte seferber olmuş durumdayız. Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş’ın daha fazla hasarı var. Gaziantep sanayicileri olarak üzerimize düşen her şeyi yapacağız. Elimizdekini paylaşıp oradaki sanayici dostlarımıza destek olacağız. ”
“DERİNDEN SARSILDIM”
FUAT TOSYALI/
Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı
“Deprem felaketi hepimizi kalbimizden vurdu. Tabii ki bu bölgede büyümüş, yetişmiş birisi olarak beni daha da derinden sarstı. İlk günden itibaren sahadaydım. Duygularımı tarif etmek gerçekten mümkün değil.
Tosyalı Holding olarak tesislerimizin bulunduğu İskenderun ve Osmaniye’de bu felaketi bizzat yaşadık. Evimize ateş düştü, canlarımızı kaybettik. Kimisi çalışma arkadaşımızdı, kimisi iş ortağımız, kimisi yan komşumuz. Bunu anlatmak, inanın hiç kolay değil. Tarifi de mümkün değil.
Ancak, yaraları sarmak için burada koşuşturarak acıyla baş etmeye çalışıyoruz. Şu anda bölgedeki 6 bin çalışanımız, aileleri ve yakınları için seferber olmuş durumdayız. Tesislerimizde şu anda 500’den fazla çalışma arkadaşımız aileleriyle birlikte kalıyor.
İnsanların burada kalması, bölgenin yaşaması ve canlı kalması için çok önemli. Nitelikli insanlarımızın göç etmesi bölgemiz için yeni bir yıkım olur. O yüzden barınma için hazırladığımız bu özel tasarım yaşam alanlarının hayatın mümkün olduğu kadar normal bir şekilde idamesi için de önemli olacağına inanıyorum. Bu gerçekten büyük bir felaket ve yaralarımızı sarmak gerçekten zaman alacak.”