YAZI: M. RAUF ATEŞ
Güneydoğu’nun önde gelen entegre tekstil şirketlerinden 1993 yılında kurulan Interteks’in kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Mahmut Dicle, seneler evvel kampüs içindeki “kesimhanenin” inşaatı yapılırken, daha önce evini yaparken kullandığı yöntemin izlenmesini istemişti. Ancak, işin başındaki yönetici, “Mahmut Bey, kolonun kalınlığı normalin neredeyse iki katı. Böyle bir kalınlık uygulanmış değil.
Bence gerek yok” diye itiraz etmişti. Ancak, kendi eliyle inşa ettiği “Aile apartmanında” olduğu gibi Interteks’in Adıyaman OSB’deki yeni tesisinin inşaatıyla da yakından ilgilenmişti. “Türkiye Cumhuriyeti’nde böyle bir kalıp yok” itirazına rağmen, kendi yolunu seçmiş, sağlam bir tesis için kararını vermişti.
Bunun sonuçlarını da Türkiye’yi derinden etkileyen büyük depremde gördüler. Çünkü, kendi deyimleriyle “inanılmaz bir uğultuyla” gelen depremden ailece kendilerini dışarı attıklarında gördüklerine kendileri de inanamamıştı. Etrafta sadece kendi evlerinin yanı sıra birkaç apartman daha ayakta kalmıştı. Bütün mahalle, komşularıyla birlikte adeta yok olmuş, dümdüz hale gelmişti.
Kullanılan inşaat yöntemi ve malzeme sayesinde büyük felakette apartman şiddetli şekilde sallanmış, ancak “hafif hasarla” atlatılmıştı ve aileyi sağ salim dışarı çıkarmıştı. Aynı şekilde OSB’deki tesis de masanın üzerindeki kahve fincanı dahi devrilmeyecek kadar sağlam ayakta kalmıştı. Şirketin Kahta’daki diğer tesisi ise o ilçede yıkıcı olmaması nedeniyle hasar görmemişti.
Ailenin genç bireylerinden ve Adıyaman dışında ikamet eden tek aile ferdi Seda Dicle ise işleri İstanbul’dan yürütüyordu. Hem pazarlama direktörlüğünü yürütüyor hem de kendi markası Grimelange’yi dünya markası yapmaya çalışıyordu. Depremin haberini birkaç dakika sonra aldığında Adıyaman’a ulaşması 7 saati bulmuştu. Adıyaman’a bavullara doldurduğu ihtiyaç maddeleriyle ulaştığında, manzara onu şoke etmişti. Mahallelerinden fabrikalara caddelerden kamu kurumlarına, tarihi Ulu Cami’den 50 yıllık çarşısına kadar artık eski Adıyaman yoktu.
Eskisine göre daha sık Adıyaman’a giden, ailesiyle birlikte “konteyner”de yaşayan Seda Dicle, Adıyaman’ı, iş dünyasını ve geleceğini anlattı:
SEDA DİCLE
ŞEHİR
Adıyaman
AİLESİ
Babanın 10, annenin de 10 kardeşi var. Büyük aile toplam 123 kişiden oluşuyor. Çekirdek aile 6 kişi. Depremde geniş aileden kayıplar var.
ŞİRKET
İnterteks, iplikten konfeksiyona kadar üretim yapan entegre bir tesis.
ÇALIŞAN
800 kişiden 80 kişi iş başı yapabildi.
DEPREM HERKESİ EŞİTLEDİ
Adıyaman’da şu anda hiçbir şekilde ev olarak yaşam alanı yok. Müstakil ev sahiplerinden “az hasarlı” olanlar bayram sonrasında konutlarını kullanmaya başladılar.
Aslında şu anda Adıyaman’da yoksul ve zengin neredeyse eşitlenmiş durumda… Neredeyse herkes ya konteyner ya da çadırda yaşıyor. Prefabrikler ise kamu görevlileri ile yakınlarını tamamen kaybedenlere öncelik verilerek yeni teslim edilmeye başlandı.
Biz çok geniş bir aileyiz. Doktordan milletvekiline kadar geniş bir meslek grubundan yakınlarımız var. Şu anda hiç kimsenin evi yok. Herkes konteynerde yaşıyor. Buna rağmen ailemizden tek bir kişi bile Adıyaman’ı terk etmedi. Orada kalmayı normal olarak görüyorlar. Başka şehre taşınmak gibi bir seçenek bizim dünyamızda yok.
İki kardeşim de benim gibi Koç Üniversitesi’nde, bir ağabeyim ise İngiltere’de okudu. Hepimiz tekrar Adıyaman’a döndük. Aile olarak doğduğumuz yere yatırım yapmak, bölgenin refah ve medeniyet düzeyini yükseltmek gibi bir amacımız var. Pazarlamamız İstanbul ve İspanya ağırlıklı olmasına rağmen merkezimizi Adıyaman’da tuttuk. Orada devasa bir tesis, huzurlu bir hayat, geliştirilebilecek bir işletme ile sosyal yaşam var. Buna sahip çıkmaya devam edeceğiz.
BÜYÜK GÖÇ YAŞANDI
Adıyaman’ın il nüfusu 407 bin, merkez nüfusu ise 280 bin düzeyinde. Hesaplamalara göre Adıyaman’dan deprem sonrasında 160 bin kişi gitti. Şehrin merkezinde bayram öncesine kadar insan görmek mümkün değildi.
Biz 35 yıldır aynı mahallede, 17 yıldır aynı aile apartmanında oturuyoruz. Şimdi bizim mahalle gibi bölgelerde sokakta hiç kimseyi göremezsiniz. Eski yerleşim yerleri neredeyse ortadan kalktı. Dağın eteklerindeki yerleşim alanlarında biraz hareketlilik var.
Mağaza, market ve kafe gibi mekanlar yok denecek düzeyde… Sadece ihtiyaç karşılayacak şekilde market, kafe ve küçük büfe tarzı işletmeler var. Onlar da şehirde kalanların kendini motive etmesiyle açıldı. Bizim iştiraki olduğumuz AVM’yi insanlar nefes alsın, hayata dönsün diye 3’üncü haftada açtık.
İnsanların hiçbir şeyi kalmadı. O nedenle çalışanlar işe dört elle sarılıyor, normalden daha fazla çalışıyorlar. Çünkü, gidecek, yapacak hiçbir şey yok. Büyük bir kısım da hâlâ işe başlamak dahi istemiyor.
TESİSLERDE DURUM NE?
Adıyaman’da sanayi çok büyük değil. Şu anda pek fazla bir şey kalmadı. Adıyaman Organize Sanayi Bölgesi’nde 60 kadar şirket olduğunu tahmin ediyorum. Bunun 20’si yıkıldı. Ancak, bu yıkılan tesisler kaldırılabilir, hızlıca üretime dönebilir durumda.
Temel yıkım ise Kahta dışında ilçelerdeki OSB’lerde gerçekleşti. Gölbaşı OSB’de hiçbir şey kalmadı. Bir yakınımızın 40 milyon dolarlık yatırımı yok oldu. Depremle birlikte çıkan yangında toz haline geldi.
Bizim ilimizde bir numaralı sektör tekstildir. Ağırlıklı konfeksiyondur, iplik çok azdır. Onun ardından call center yatırımları gelir. Mobilya, hayvan yemi ile mermer yatırımları var. Çok iyi kalitede mermer üretilir. Bir de üniversitemiz var. Onun dışında memurlardan oluşan bir hayat vardır.
TESİSİ ÇALIŞTIRMAK ZOR
Adıyaman’da tesislerin yüzde 25’i çalışır durumda. Sanayi Odası’ndan ve babamdan öğrendiğim kadarıyla tesislerin büyük bölümü kapalı…
Bir haftamızı enkaz başında geçirdik. Birkaç gün kendi yakınlarımızın enkazlarıyla ilgilendikten sonra çalışanlarımıza ulaşmaya çalıştık, evlerine gittik, kontrol ettik. Bizim ana kampüste 800 çalışanımız var. Bunlardan 40’ını kaybettik. Ailelerinde ise dolaylı çok ciddi kayıp var. Ancak, bu 800 kişiden ortada pek kimse yok. Şu anda fabrikada sadece 80 kişi var. Herkes şehri terk etti, Doğubayazıt’a giden bile var.
Biz 14’üncü günde tesislerimizi açtık. INTERTEKS’in kampüsünde üretim iplikle başlar, paketlenmiş ve tüketicimize gidecek şekilde son bulur. Hepsi tek çatı altındadır. Elektriği bile kendi üreten bir tesistir. İplik, kumaş, baskı, nakış, konfeksiyon ve tam donanımlı teknolojilerle yapılmış depomuz mevcuttur. Herhangi bir Grimelange ürününün neredeyse sadece etiketini satın alırız. Onun dışında her şey tek kampüste üretilir.
Biz 80 çalışanımızın kalması nedeniyle şöyle bir önlem aldık: Kişi sayısının yüzde 80’i konfeksiyon bölümündedir. İplik ve boyahanede 30-40 kişi çalışır. Biz önceliği ipliğe ve kumaşa verdik. Kumaş tam kapasiteye döndü. Eksik çalışan konusunu ise ailece biz tamamlıyoruz. Örneğin, finans direktörlüğünü yürüten ağabeyim, boyahane tarafında çalışmaya başladı. Baskı ve nakış tarafını da açtık, ama konfeksiyon henüz üretime geçemedi.
Bizim Kahta’da da tesisimiz var, oranın kapasitesini artırmaya ve bölgedeki diğer şehirleri üretim için kullanmaya başladık. Onuncu gün Kahta fabrikasını açtık ve o günden bu yana tam kapasite çalışıyor.
ESKİ GÜNLERE DÖNMEK
Aslında üretime bir an önce dönmeyi biz bilinçli bir şekilde yapıyoruz. Hayatı normalleştirmek istiyoruz. Fabrikanın bahçesine konteynerler koyduk. Çalışanlarla birlikte ailece biz de konteynerlerde kalıyoruz, çalışanlarımızdan evlerine geçenler de oldu ama özellikle idari kadromuzun tamamı ile şu anda birlikteyiz.
Adıyaman’ın doğal dokusunu, mimarisini korumak çok önemli… Eğer bunu yaparlarsa, insanlarımız geri döner. Zaten bayramdan sonra bir dönüş başladı. Dönmeyenlerin önemli bölümü ise çocuklarının okulu olanlardan oluşuyor. Onların da büyük çoğunluğunun da yasam alanları oluşturulmasının ardından okullar kapandıktan sonra geleceğini tahmin ediyoruz.
Mahalleyi, çarşıyı ve genel kültürü korursak eskiye dönüş olur. Örneğin, annem, eski evimize gitmek istemiyor. “Karşı komşu yok, eski esnafımız yok, arka binada kardeşim yok kaybettim, tamamen yok olan seneler neden gideyim” diyor. Konteyner mağazalar açıldı ama kimsede satın alma hevesi yok.
İKİ ÖNEMLİ DERS
- AİLE APARTMANI
Adıyaman’da çok aile apartmanı gerçeği var. Geçmiş yıllarda “güvenlik” nedeniyle çok sayıda aile bu tip apartmanlar inşa etti. Depremle birlikte birçok aile bütün çocukları ve büyükleri ile tamamen yok oldu. Şu anda dünya bir daha kurulsa, Adıyaman’da kimse “aile apartmanında” oturmaz. Ben kendimi bildim bileli aile apartmanında yaşadık. Yanlış bir şeymiş, ders oldu. - ENTEGRE TESİS RİSKİ
Burada bir ders daha aldık. Entegre yapılar, şimdiye kadar bilindiğinin tersine bazı riskleri de barındırıyormuş. Normalde bize müthiş bir avantaj sağlıyordu. Öyle bir yapı düşünün ki hiç dışarı çıkmadan araç bile kullanmadan aynı kampüs içerisinde hammaddeden son ürüne bir yapı elinde. Ancak, bütün yatırımı bir şehre yığmanın zararını gördük. Bizi Kahta’daki fabrikamız işe hızlıca dönme anlamında kurtardı. Öbür türlü üretim büyük zarar görecekti. Ana işin tek yerde tek coğrafyada ve tek kampüste toplanmasının büyük bir handikap olduğunu da görmüş olduk.
“İŞ DÜNYASINDA UMUTSUZLUK HAKİM”
- İş dünyasının ruhu hali depremin ilk günlerinde nispeten iyiydi. Şartlar kötü ve korku hakim idi ama toparlanacağı umudu vardı. Şimdi ise gerçekler ile yüzleştik, çalışanların dönüşü anlamında umut daha zayıf.
- Bizler de yaşadıklarımızdan birçok ders çıkarıyoruz. Dünyanın en iyi fabrikasını yapsan da etrafta insan olmayınca, her şey anlamını kaybediyor. Herkeste müthiş bir anlamsızlık var. Sabah uyanıyor, yüzünü yıkıyor, çalışıyor ve uyuyorsun. Ertesi gün yine aynı rutini yaşıyorsun.
- Toparlanmanın en azından sene sonunu bulacağını düşünüyoruz ama bireysel evler yapma konusunda istek çok düşük, insanlar hüzünlü ve yorgun. Ben kendi ailemin bile sene sonuna kadar konteynerden çıkacağını sanmıyorum. Çünkü, kimse eve girmek istemiyor, korkuyorlar.