in , , ,

Demografik dönüşüm

Yıllar önce Türkiye’nin demografik yapısının “büyük fırsat penceresi” sunduğu ortaya konulmuştu. Aradan yıllar geçti, nüfus dönüştü, iç göç ve göçmen dalgası etkili oldu. Peki, “Demografik Fırsat Penceresi” hâlâ açık mı? Prof. Dr. Aysıt Tansel ve uzmanlar, bu sorunun yanıtını veriyor…

demografik-donusum

YAZI: M RAUF ATEŞ

Stanford Üniversitesi’nde yönetim dersleri veren Robert Chess, yaşlanan nüfus ve oradan çıkacak mesaj konusunda ilginç bir örneğe dikkat çekiyor. Çok sayıda teknoloji şirketi kuran ve yöneten Chess, özellikle iş dünyasının yaşlanan nüfusu anlamamalarını, 1980’lerin başındaki bilgisayar sektörüne benzetiyor. Ona göre, bilgisayarın patlama yapacağını öngören çok sayıda girişimci ve şirket, önceliğini ‘donanıma’ vermişti. Fakat, bazıları da bu işin arkasındaki gerçek gücün ‘yazılım’ olduğunu sezmiş ve o alana yatırım yapmışlardı:

“Bilgisayar sektörünün kazananları, yazılıma yatırım yapanlar oldu. Şimdi demografideki değişim ve özellikle yaşam süresinin uzaması benzer bir fırsat sunuyor. Çok sayıdaki lider hâlâ gençlere odaklanmış durumda. Ancak, gerçek fırsatlar yaşlı nüfusta olacak.”

Birleşmiş Milletler’in araştırmasına göre dünyada büyük bir demografik değişim yaşanıyor. Bu değişimin lokomotifini ise yaşlanan nüfus, doğurganlık oranındaki azalma ve aileye düşen çocuk sayısı oluşturuyor.

Birleşmiş Milletler’in araştırmasına göre dünyada 60 yaş üstü nüfus, genelden tam 5 kat hızlı artıyor. Bunda 1900 yılından bu yana ortalama yaşam süresinin 2 kat artması da etkili oluyor. Araştırma, şimdilerde doğan çocukların 100’lü yaşlara ulaşmalarının büyük olasılık olduğuna dikkat çekiyor.

ABD İş İstatistikleri Kurumu’nun verileri de ilginç saptamalar içeriyor. Buna göre 1994 yılında 65-69 yaş grubunun iş gücündeki payı yüzde 22 idi, 2024’te yüzde 36 oranına çıkacak. Yazar Susan Golden’a göre, bu büyük değişim sonucunda dünyada “uzun yaşama” kaynaklı ekonomi, 8 trilyonu ABD’de olmak üzere 22 trilyon dolara ulaşacak.

Prof. Dr. Aysıt Tansel

BÜYÜK NÜFUS DÖNÜŞÜMÜ

Türkiye’de demografiyle ilgili önemli çalışmalardan biri Prof. Dr. Aysıt Tansel ile Doç. Dr. Şeref Hoşgör tarafından TÜSİAD için gerçekleştirildi.

Türkiye’nin önündeki önemli döneme dikkat çeken raporun adı Demografik Fırsat Penceresi idi. 1999 yılındaki raporun üzerinden 23 yıl geçti ve Türkiye’de önemli değişimler, gelişmeler yaşandı.

Raporu hazırlayanlardan Prof. Tansel, son gelişmeleri de ele alarak “fırsat” konusunu ve demografik dönüşümü analiz etti.

DEMOGRAFİNİN 3 EVRESİ

Demografik Fırsat Penceresi, genç nüfusun (15 yaş altı) şişkinliğini değil, çalışma çağı nüfusunun (15-64 yaş grubu) artmış olması ile birlikte yaşlı nüfusun (65 yaş ve üzeri) henüz çok artmamış olmasını ifade eder.

Ayrıca Demografik Fırsat Penceresi dönemi, toplumların geçirdiği ‘demografik dönüşüm’ sürecinin evrelerinden biridir. Çok önemli bir evre olduğunu söylemem gerekiyor. Demografik dönüşüm sürecinin de üç evresi vardır:

  • Yüksek doğum hızı ve yüksek ölüm hızı.
  • Düşen ölüm hızı ve daha yavaş düşen doğum hızı.
  • Düşük doğum hızı ve düşük ölüm hızı.

Bu, üçüncü evre iki biçimde görülüyor. Önce düşük doğum ve düşük ölüm hızı ile birlikte nüfus artış hızı düşüyor. Fakat “nüfus momentumu” dolayısıyla nüfus artışı devam ediyor. Günümüzde Türkiye bu evreyi yaşamaktadır.

Sonraki evrede doğum hızı, ölüm hızından düşüktür ve bu nedenle nüfus azalır. Yaşlı nüfus artar ve çalışma çağındaki grubun oranı düşer. Günümüzde Almanya, bazı Avrupa ülkeleri ve Japonya gibi ülkeler bu son evreyi yaşamaktadır.

YAŞ DAĞILIMI ÇOK KRİTİK

Bu verilerin de gösterdiği gibi nüfusun yaş dağılımı çok önemlidir ve demografik dönüşüm ile ilişkilidir. Türkiye’de 2014’te genç nüfusun (0-14 yaş grubu) toplam nüfus içindeki oranı yüzde 24.3 düzeyindeydi. Çalışma çağındaki nüfusun (15-64 yaş grubunun) toplam nüfus içindeki oranı yüzde 67.8, yaşlı nüfusun (65 ve üzeri yaş grubunun) oranı ise yüzde 8 idi. Çalışma çağı nüfusun artış hızı (yüzde 1.5), toplam nüfusun artış hızından (yüzde 1.2) daha yüksektir.

Nüfus artış hızı 2000’de yüzde 1.43 iken, sonraki yıllarda önemli ölçüde düştü. 2023’te bu oranın yüzde 0.84 olduğu tahmin ediliyor. Ortanca yaş ise 2000’te 25.8, 2014’te 30.7 oranındaydı. 2023 yılında yüzde 34’e ulaşacak. Elimizdeki veriler, nüfusun yarısının, “ortanca” yaştan büyük, yarısının “ortanca” yaştan küçük olduğunu ortaya koyuyor.

DOĞURGANLIKTA 2050’YE DİKKAT

“Toplam doğurganlık hızı” (TDH), 2013 yılında “yerine koyma oranı” olan 2.01’in altına düştü. TDH, bir kadının doğurgan olduğu dönemde doğurabileceği ortalama çocuk sayısını gösterir.

TDH, en yüksek düzeye Güneydoğu Anadolu’da çıktı, en düşük oranı ise Batı Marmara’da (1.55 çocuk) gördü. Bu oran, 2011 yılında en düşük Batı Anadolu’da (1.67 çocuk) en yüksek Doğu Anadolu’da (3,02 çocuk) gerçekleşmişti. Tüm Türkiye’de ise bu oran 2014’te 2.17 çocuk iken, 2050’de 1.85 çocuğa gerileyeceği tahmin ediliyor.

Bu ve önceki tahminler, benim ve Şeref Hoşgör’ün 2012’de TUSİAD için yaptığımız projeksiyonlara dayanıyor. Daha sonraki yıllarda TUİK ve ATO gibi kurumlar da projeksiyonlar gerçekleştirdi. Bazı farklılıklar gösterseler bile yaşanacak sürecin aynı olduğu açıktır.

PROJEKSİYONDAN ÇIKAN VERİLER

Yine Tansel ve Hoşgör projeksiyonlarına dayanarak şunları söyleyebiliriz:

  • Günümüzdeki eğilimler devam ederse, 2014’te yüzde 8 olan “yaşlı nüfus” oranı 2050’de yüzde 17’ye çıkacak.
  • Toplam nüfus, 2050’de 100 milyona yaklaşacak, sonra ise azalmaya başlayacak.
  • “Ortanca yaş”, 2023’teki 34’ten 2050’de 42.9 yıla yükselecek.
  • Günümüzde kadın başına 3 çocuk yapılmasını teşvik eden önlemler alındığını görüyoruz. Bunlar çok çocuk yapan kadınlar için erken emeklilik, kreş ücretlerine devlet katkısı ve çocuk başına para ödemeleri gibi tedbirleri içeriyor. Ortalama çocuk sayısı 2050’de 3 çocuğa ulaşırsa, toplam nüfus 2075’te 140 milyonu bulacaktır.

FIRSAT PENCERESİ AÇIK MI?

Nüfusun artış hızı azalıyorken, “çalışma çağındaki nüfusun” artması ve yüksek sayılara ulaşması, “Demografik Fırsat Penceresi” olarak anılıyor. Bu durum toplumun geçirdiği yaş yapısındaki değişikliklerle ilgilidir.

Başlangıç evresinde çocuk-genç nüfusun ağırlığı yüksektir. Orta evrede ise “çalışma çağındaki” nüfus ağırlıklıdır. Son evrede yaşlı nüfusun ağırlığı yüksektir.

Demografik Fırsat Penceresi, “çalışma çağı” nüfusun yüksek, genç ve yaşlı bağımlı nüfusun düşük olduğu evrede görülür. Çalışma çağındaki nüfus, çalışma, üretme ve kazanma potansiyeline sahiptir. Bu dönemde hem kamu hem de özel tasarruflar artarak toplumsal ve ekonomik gelişmeye daha çok yatırım yapılmasını sağlar.

Ancak, bu fırsat penceresinden yararlanmak otomatik değildir. Japonya, Güney Kore gibi ülkeler 1970-1980’lerde Demografik Fırsat Penceresinden yararlandılar. Ancak, aynı yararı Latin Amerika ülkeleri elde edemedi.

Fırsat penceresinden faydalanabilmek için, en önemli faktörü ‘eğitim ve istihdam’ oluşturur. Özellikle çocukların eğitim ve sağlığına yapılacak yatırımlar ile geleceğin nüfusu daha eğitimli, becerili ve üretken olacaktır. Aynı zamanda bu nüfusa istihdam yaratılabilirse, ekonomik büyüme de mümkün olacaktır. Eğer çalışma çağındakiler iş bulamazsa, ücretler düşecek, işsizlik, yoksulluk ve toplumsal huzursuzluk artacaktır.

Demografik Fırsat Penceresi, ülkelerin tarihinde bir kere gerçekleşen ve daha yüksek yaşam düzeyini yakalayabilmek için bir şanstır. Türkiye’de bu süreç 2041 yılına kadar devam edecektir.

DÖNÜŞÜM SONRASINDA NE VAR?

Demografik dönüşümün sonraki evresinde yaşlı nüfus artacaktır. Yaşlı nüfusun sağlık ihtiyaçları artacaktır. Birçok ülke bu konuda önlemler aldı. Sosyal güvenlik sistemi üzerindeki mali yükü karşılayabilmek için, evlilik ve doğum teşvik edildi, emeklilik yaşı yükseltildi. Bu evrede uluslararası göçler de önem kazandı.

Fırsat penceresi evresi ile yaşlı nüfusun yüksek olduğu dönemide farklı sosyo-kültürel değişimler yaşanacaktır. Tasarruf ve tüketim örüntüleri farklı olacaktır. Fırsat dönemde tasarruflar artarken, yaşlı nüfus döneminde tasarruflarda azalma öne çıkacaktır.

Bu durumlar finansal piyasaları farklı olarak etkileyecek, yatırım araçlarına talepte değişimler gözlenecektir. İşgücü piyasası da etkilenecek, yaşlıların ağırlık kazandığı dönemde işgücü azalacaktır. Bu nedenle onların mal ve hizmet üretimine katkısı sınırlı olacaktır.

Çalışma çağı nüfusun arttığı dönemde eğitim, yaşlıların arttığı dönemde ise sağlık harcamaları ağırlık kazanacak.

 

CEM BOYNER

“ORTA YAŞ VE YAŞLI NÜFUSA DAHA FAZLA YÜZÜMÜZÜ DÖNMELİYİZ”

  • YENİ FIRSATLAR Yeni neslin iş dünyasından beklentileri, pandemi ile gelen uzaktan çalışma fırsatının çalışana sunduğu daha özgür seçim fırsatı, son dönemde hızla artan göç oranları kurumların yeni yetenekleri kazanmasını zorlaştırırken, diğer bir yandan da önemli bir fırsat  ve çeşitlilik sunuyor.
  • YAŞLANMA GERÇEĞİ Kabul etmemiz ve hazırlanmamız gereken en önemli gerçek ülkemizin “yaşlandığı”. Bu gerçeğin Boyner Grup’ta 2 önemli yansıması var.
    Birincisi, Türkiye’de perakende sektörüne yön vermeyi kafasına takmış, rotasında yenilik olmadığında huzuru kaçan bizimki gibi yapılarda genç yeteneklerin vizyonuna duyduğumuz ihtiyacı göz ardı etmemek. Bizim, demografik değişimin altında yatan tüm gerçeklere rağmen, genç yetenekleri aramıza katabilmek gibi bir sorumluluğumuz var. Ülkemizin nüfusu yaşlanırken, grubumuzun olgun ama hep dinamik bir yapıda kalmasını hedefliyoruz.
  • DEĞİŞİMİ YÖNETMEK İkincisi ise koşulsuz memnuniyet ve mutluluk sunmaya odaklandığımız müşterilerimiz açısından değişimi ve değişimle gelen beklentileri yönetme zorunluluğu.
  • YENİ STRATEJİ GEREKLİ Artık, sadece gençlik üstüne kurulan stratejiler yeterli değil. 2001 yılında hane başına çocuk ortalaması 3 iken, bugün bu rakam 1’e düşmüş durumda. Ömrün uzaması da alıştığımız yaş sınırlarını değiştiriyor.
    Dolayısıyla bunca yıldır stratejilerimizin temelinde konumlanan genç hedef kitleyi düşünmeye devam ederken, alım gücü daha yüksek, perakendeye bakışları teknoloji kullanımının yaygınlaşması ile değişen orta yaş ve yaşlı nüfusa biraz daha yüzümüzü dönmemiz gerekiyor.
    CEM BOYNER
    Boyner Grup YKB

 

NÜFUSTA BÜYÜK DÖNÜŞÜM

Bilim insanları ve istatistikler, Türkiye’deki nüfus hareketlerine yönelik önemli ipuçları veriyor.

Genç nüfusun gücü

  • %22: 1980’de 0-14 yaş grubu nüfusun yüzde 39’unu oluşturuyordu, 2022’de yüzde 22’ye geriledi.
  • %15: Türkiye’de yüzde 15 seviyesindeki 15-24 yaş grubu oranı, yüzde 10,5’lik Avrupa Birliği’nin oldukça üzerinde.
  • 6.9 MİLYON: Çocuk nüfus (0-4 yaş), oran olarak değil, mutlak olarak da azalmaya başladı. 2018’de 7.8 milyon olan nüfus, 2022 yılında 6.9 milyona düştü..

Prof. Tansel’in araştırmasından 3 kritik oran

 

HAKAN BİNBAŞGİL

YENİ FIRSATLAR

  • SEKTÖRE ETKİSİ BÜYÜK Bankacılık sektörü, dijitalleşmede dünyaya örnek olabilecek nitelikte. Başta mobil bankacılık, ödeme sistemleri, ileri analitik gibi alanlarda uluslararası platformlarda dikkat çekiyoruz. Tabii demografik yapımız da yatırımlarımızda bize cesaret veriyor, yeniliklerimiz müşterilerimiz tarafından hızla kabul görüyor.
  • TEKNOLOJİDE GENÇ ETKİSİ Örneğin Akbank’ta bir müşteri, mobil bankacılığı ayda 32 kez kullanıyor. Bu çok yüksek bir rakam. İşlemlerin yüzde 95’inden fazlası artık şube dışında gerçekleşiyor. İhtiyaç kredisi gibi ürünlerin yüzde 85’ten fazlası mobil bankacılıktan satın alınıyor. Genç nüfusun ve teknolojiye yatkınlığın bu başarıda önemli bir etkisi var.
  • KADIN ETKİSİ Kadınların işgücüne katılımının ve eğitim düzeyi gelişmiş ülke düzeylerine yaklaşmasının ülkemizin gelişimi için çok önemli bir fırsat olacağını düşünüyorum. Bankamız çalışanlarının yüzde 55’i, yönetimde aktif olanların yüzde 50’si kadın. Özellikle lider takımımızdaki kadın oranı yurtiçi ve dışında birçok kurumda maalesef şimdilik pek rastlanmayan bir özellik.
  • BÜYÜK AVANTAJ Önümüzdeki dönemde katma değerli teknoloji üretebilen yetkin çalışanların ve özellikle işgücüne katılan genç adayların kazanımına yönelik küresel rekabet kuşkusuz daha da artacak. Teknoloji ve dijitalleşme açısından önemli fırsatlar sunan mevcut demografik yapısıyla ve kadın işgücü potansiyeli ile Türkiye’nin bu süreci avantaja çevireceğine inanıyorum.
    HAKAN BİNBAŞGİL
    Akbank Genel Müdürü

 

JENNIFER SCIUBBA

“EKSİK İSTİHDAM EN BÜYÜK SORUN”

  1. Dünyada ‘düşük doğurganlık’ ve ‘yaşlı nüfusa’ doğru kayma artık kaçınılmaz hale geldi.
  2. Dünya ülkelerinin yüzde 71’i, nüfuslarını yenileyecek oranın altında bir doğurganlığa sahip. Pek çok ülke gibi Türkiye’nin doğurganlığı artırma önlemleri de etkili olmayacak.
  3. İşsizlik ve istihdam eksikliği bu kadar büyük bir sorunken, nüfusu sırf artırmış olmak için artırmaya çalışmak, ekonominin büyümesine ve gelişmeye katkı yapmaz.
  4. Türkiye’nin nüfusu yaşlansa da Avrupa veya Asya’daki diğer ülkelere göre çok daha genç ve büyük avantaj sağlıyor. Ortalama yaş Türkiye’de 32, Doğu Asya’da 40, Avrupa’da ise 42.
  5. Türkiye bu avantajını çarçur ediyor. Çünkü, büyük bir ‘eksik istihdam’, yani iş gücüne katılım sorunu var. Bu, yaşlanmadan da büyük bir
    sorun.
    JENNIFER SCIUBBA
    ‘8 Billion and Counting’ kitabının yazarı

Yazar: Rauf Ateş

Fast Company Türkiye Kurucusu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

bos-konut-sorunu-nasil-asilabilir

‘Boş konut’ sorunu nasıl aşılabilir?

kosedoktoru

Şirket Doktoru