in , ,

“Kişisel bakıma yeni yaklaşım getiriyoruz”

Psikolog olmak isterken, kendini girişimci olarak bulan Lal Saran, kendi zeytinliklerinden elde ettikleri zeytinyağından ürettikleri kişisel bakım ürünleriyle Lalive markasını kurdu. Ancak Lalive sadece bakım ürünleri markası değil; ‘öz-bakım ve öz-sevgi’ gibi olguları ele alarak, kişisel bakıma daha bütüncül bir yaklaşım getiriyor. Lal Saran girişiminin yolculuğunu ve hedeflerini anlattı.

lal-saran-kisisel-bakim

LAL SARAN
LALIVE KURUCUSU

ABD’deki Duke Üniversitesi’nin Psikoloji ve Sanat Tarihi bölümlerinden mezun oldum. Zamanımın çoğunu laboratuvarda, çocuklar ve bebeklerin gelişimi üzerine çalışarak geçiriyordum. O dönemlerde kafamda, empati duygusu yüksek ve hassas insanların iş dünyasına uygun olmadıklarına dair bir düşünce vardı. Dahası, iş insanı olursam, insanlara katkıda bulunmak, onlarla bağ kurmak gibi en çok istediğim şeyleri yapamayacağımı düşünüyordum. Bu nedenle de psikolog olmayı hedeflemiştim.

Ancak, üniversite eğitimimi bitirip döndüğümde, tamamen tesadüfi bir şekilde, Assos’taki zeytinliklerimizin hasadının verimli olması sayesinde ürettiğimiz zeytinyağlarımızı markalaştırmaya karar verdim ve satmaya başladım. Bir anda, kendimi iş hayatında buldum.

İnsan yaptığı her işte kendini görmek istediğinden, ben de kurduğum bu işe, inandığım ve benimsediğim ‘sağlıklı yaşam stilini’ yansıtmaya başladım. Böylece, elde ettiğimiz saf zeytinyağımızdan vücut yağları, el kremleri, saç ürünleri gibi kişisel bakım ürünleri üretmeye başladık.

GETİRDİĞİMİZ 3 YENİLİK

İş dünyasında her kuşağın farklı çalışma disiplinleri var. Şimdiki kuşak, dünyaya verilen zararı telafi etmeye ya da en azından zararını en aza indirgemeye çabalıyor. Ben de kendi kuşağımdaki gençler gibi, sürdürülebilirliğe öncelik veriyorum. Doğaya zarar vermeyen, bilinçli üretim ve tüketim yöntemlerini iş dünyasına getirmeye çalışıyorum.

İkincisi, geleneksel iş dünyasında pek görülmeyen ‘öz-bakım ve öz-sevgi’ gibi olguları ele alıyorum. Son olarak da ‘sağlıklı ve duyarlı yaşam stili’ üzerine kurulan ve bununla bir ‘topluluk’ (birliktelik hissi) oluşturmayı amaçlayan bir marka konumlaması yapıyorum.

GIDADAN KİŞİSEL BAKIMA

Girişimimin esas ‘evraka’ anı, gıdadan çıkıp, kişisel bakım ürünlerine geçtiğim an oldu. Bu geçiş bana psikoloji eğitimi alırken hep hedeflediğim ‘insanların hayatına dokunabilme/katkıda bulunma’ hayalimi, Lalive aracılığıyla da yapabileceğimi fark etmemi sağladı.

Kişisel bakım ritüellerimizin önemini vurgulayarak, insanlara ‘öz-bakım’, öz-sevgi’ ve ‘öz-şefkat’in ne kadar değerli olduğunu anlatabilirdim. Böylece Lalive, yaşadığımız stresli, endişelerle dolu günümüz dünyasında, insanlara kendilerine öncelik verebilecekleri ritüeller yaratabilirdi.

Başladığımızdan bu yana da ürün gamımızı genişlettik ve genişletmeye devam ediyoruz. Türkiye’de birçok kadın kooperatifi ile iletişime geçip, çalışmalarımıza başladık. İlerisi için hedefimiz, yurt dışına açılıp Türkiye’yi, muhteşem coğrafyasını ve Türk çalışanların emeğini gururla temsil etmek.

ZORLUKLARI NASIL AŞTIM?

Bir şirketi, markayı sıfırdan kurmak, yaratmak ve yönetmek birçok sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Hammaddenin topraktan alınmasından, konulduğu şişenin seçimi ve tasarımına, ürünlerin pazarlaması ve müşteriye sunulmasına kadar sürecin her aşamasında bulunuyorum. Bu adımlarda karşılaştığım birçok zorluk oldu. Öncelikle, karşımdaki insanın (kendi ruh halinden ötürü) bana karşı olumsuz davranışlarını kişiselleştirmemeyi öğrenmem gerekti.

Startup’lar, diğer şirketler gibi, sabah 9 akşam 5 çalışmıyor. Saati ve yeri olmayan, her an dinamik ve çalışmanızı gerektiren bir düzen. Yaptığım işe çok tutku duyduğumdan, kendimi neredeyse her an ‘çalışıyor’ buluyorum.

Bu tempo, günün ve haftanın sonunda enerjimin ‘bitmesine’ sebep oluyordu. Kendime ayırdığım zamanı ve ihtiyacım olan şefkati göstermeyi ihmal etmeme yolunu seçerek bu soruna çözüm buldum. Kendime gereken zamanı ayırdığımda, çalışırken daha verimli ve enerjik olduğumu fark ettim.

Son olarak, ‘beklediğim/hedeflediğim’ sonucu ya da cevabı almadığım birçok an oldu. Bu anlarda, ‘olabilecek’ şeyde takılıp kalmak yerine, olanı kabul edip, (elbette markadan ya da ürün kalitesinden ödün vermeden) yeni şartlara adapte olabilmeyi öğrendim.

İŞ HEDEFİMİZİN 4 ÖNEMLİ PARÇASI

  1. BAKIM RİTÜELİ BENCİLLİK DEĞİL Öz-sevgi ve öz-bakımın bencillik olmadığını, bütünsel sağlığımızı korumak için vazgeçilmez bir ritüel olması gerektiği anlayışını yaygınlaştırmak istiyoruz.
  2. DOĞAYA ZARAR VERMEMEK Kişisel bakımın, doğaya zarar vermeden, hatta onun şifasından faydalanarak yapılabileceğini aktarma amacındayız.
  3. TÜRK ZEYTİNYAĞININ TANITIMI Verimli Türk topraklarının ve kaliteli zeytinyağının uluslararası düzeyde temsil edilmesi için çalışacağız.
  4. KADIN ÜRETİCİYE DESTEK Ülkemizdeki kadın üreticilerinin emeğine katkıda bulunmak, en önemli amaçlarımızdan biri.

AİLEMDEN ALDIĞIM EN ÖNEMLİ DERS

  • Babam ve annemin, her aşamada benim sıkı destekçi ve takipçilerim olduğunu söylemek isterim. Doğduğumdan beri ikisinin de çalışmadığı belki bir gün bile olmamıştır. Tam da bu yüzden onlardan aldığım en önemli öğüt, onca iş arasında “kendini unutmamak” olmuştur. Bu öğüdü sadece hayatıma değil, yaptığım işe de yansıtmaya çalışıyorum.”

Yazar: Fast Company Türkiye

©Fast Company Dergisi, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş. tarafından Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun şekilde yayınlanmaktadır. Fast Company’nin isim hakkı ABD’de Mansueto Ventures’a, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş.’ye aittir. Dergide yayınlanan yazı, tablo, fotoğraf ve görsellerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

omer-orkun-duztas-Otomotiv-kamera

“Otomotiv kamera sisteminde global oyuncu olacağız”

sirket-doktoru

Şirket doktoru