BÜLENT DENKDEMİR
Trustlife Ventures CEO
Tam zamanlı iş hayatım 2001 yılında, dönemin uluslararası yönetim danışmanlığı şirketi Arthur Andersen’de başladı. Bunun öncesinde ise, annemin eczanesinde çıraklık yapmış, üniversitede okurken eşzamanlı olarak ortaokul-lise öğrencilerine matematik-fen özel dersi vermiştim.
2002 yılında ilaç dağıtım alanında Türk-İngiliz ortaklığı olarak faaliyet gösteren Hedef Alliance şirketinde iş geliştirme müdürü olarak çalışmaya başladım. Eczacı bir aileden geliyor olmam, şirketin insani kültürünün bana uygun olması ve organizasyonun hızlı büyüyüp dönüştüğü bir döneme denk gelişim gibi faktörler kariyerimde hızlı bir ilerle fırsatı yarattı.
Ben de o dönem yüksek bir başarma iştahı ve çok yoğun saatler çalışma alışkanlığım ile sanırım bu fırsatları iyi değerlendirdim. İki yıl içerisine Operasyon ve İş Geliştirme Direktörlüğü’ne yükseldim. Sonraki 2 yılda ise ortakların şirket kurumsallaştırma ve hissedarlar ile icracı ekibi birbirinden mesafeli hale getirme kararının da bir sonucu olarak, İcra Kurulu Başkanlığı’na atandım.
29 YAŞINDA CEO!
Bu görevi üstlendiğimde 29 yaşımda idim. Bu şirkette sonraki yıllarda Mısır, Cezayir, Rusya gibi ülkelerde şirket ortaklıkları yaptık. 2010’a geldiğimizde 4 ülkede aynı alanda faaliyet gösteren yıllık yaklaşık 7 milyar dolar ciro ve 11 bin çalışanlı bir büyük yapıya dönüştük. İş hayatımın belki de en çok hata yaptığım ve en hızlı öğrendiğim yıllarıydı.
2010-2013 yılları arasında da, Türkiye görevime ilave olarak, İngiliz ortağımız Alliance Boots’un Avrupa icra komitesine seçildim ve 4 yıl görev yaptım. 2013 sonunda, İngiliz ortak, Türk ortağın hisselerini satın aldı. Bir yandan şirkette kalmam konusunda yapılan teklif, diğer yandan Sancak ailesi ile birlikte iş yaşamıma devam etme seçenekleri arasından kalbimin sesini dinleyerek ikinciyi seçtim.
YENİ BİR SEKTÖR DENEYİMİ
2014 yılı başından itibaren bu kez Türk-Katar ortaklığı ile kurulan konsorsiyumda görev aldım ve bu ortak şirketin, aynı yıl içerisinde BMC Otomotiv ve Savunma Sanayii şirketini satın alması ile birlikte BMC şirketinin İcra Kurulu Başkanlığı görevini üstlendim. Bu görevde 7 yıl kaldım.
Bir yandan o dönem 50’inci yaşını kutlayan çok önemli bir yerli marka, diğer yanda ise son 10 yılında yaşadığı mali ve idari sorunlar nedeniyle insan kaynağının yüzde 90’ını kaybetmiş, ürün ailesi rekabetin dışında kalmış, tesislerinde ciddi yatırım ve yenilenme ihtiyacı olan bir şirket vardı.
İlk birkaç yıl, haftanın 4 gününü İzmir’de geçirerek ekip arkadaşlarımla birlikte gece gündüz çalıştık. Yedinci yılın sonuna geldiğimizde, 3 bin 700 çalışanıyla, 100’den fazla savunma sanayii ve ticari araca sahip, bunlarda yaklaşık yüzde 80 yerli mühendislik becerisine ulaşmış, 20’den fazla ülkeye ihracat yapmış bir BMC ortaya çıkmıştı. Bu dönem, kariyerime milli teknoloji hamlesi yolculuğunda çok değerli tecrübeler kattı.
YENİ KARİYER YOLCULUĞU
BMC görevi ile birlikte, ülkemiz için çok değerli TOGG milli otomobil projesinin de 2017-2021 arasında Yönetim Kurulu’nda ve Yatırım Komitesinde görev yapma mutluluğunu yaşadım.
2021 yılı ortasında, BMC şirketi bünyesindeki ortaklık yapısı değişimi ile ben de profesyonel kariyerime nokta koyup, uzun süredir aklımda olan girişimcilik yolculuğuma başladım. Çok kıymetli kurucu ortaklarım ve bilim ekibimizle birlikte, ülkemizin milli teknoloji hamlesinde mutlaka yer alması gerektiğine inandığımız yerli ve yenilikçi ilaç geliştirme alanında bir şirket ve bir yatırım fonu kurduk. Şirketimiz Trustlife, bugün Türkiye’de çoğunluğu bilimsel araştırmacılardan oluşan 80 çalışanı, İngiltere’de ise 10 kişilik büyük veri ve yapay zeka ekipleri ile birlikte, çoğunluğu kanserlerden oluşan 14 farklı hastalığa yönelik ilaç geliştiriyor.
Bu anlamda ülkemizde bir ilki temsil ediyoruz. 2025 yılı sonuna kadar Faz-1’e yönelik müjdeler vermek için var gücümüzle çalışıyoruz. Trustlife bünyesinde, kurucu ekibimizin kendi yatırımları kadar, ülkemizin çok sayıda kıymetli kurumsal ve bireysel yatırımcılarının da katkısı var. Bilim, finans, yönetim becerisi ve altyapı kaynaklarını bir araya getiren kolektif bir iş modeli ile çalışıyoruz. Tüm bu faaliyetler dışında da, birkaç şirkette icracı olmayan yönetim kurulu üyelikleri yürütüyorum.
DENEYİM PAYLAŞMA HEYECAN
Özellikle 40 yaşımdan itibaren yazarak veya anlatarak deneyim paylaşmak konusunda içimde artan bir heyecan olduğunu fark ediyordum. Bana göre herkesin topluma hizmet etme ve hayır yapma şekli farklıdır. Kimisi cami yapar, okul yapar, kimisi hastane yapar, yurt yapar. Bunların hepsi çok değerli.
Bense genç yaşta bana nasip olan yöneticilik deneyimlerimi; doğrusu ve yanlışı ile genç yönetici arkadaşlarıma aktarmanın çok değerli olduğunu inanıyorum. Bunu konferanslarla, kitapla, dijital platformlarla yapmanın birçok yolu var. Bu faaliyetlerden herhangi bir maddi karşılık beklemiyorum. Paylaşabilmek ve paylaştığımın karşı tarafta az veya çok bir kazanım sağladığını görmek benim için çok kıymetli.
49 yaşıma geldiğim, iş yaşamımda da 25 yıla girdiğim bu dönemde, genç arkadaşlarıma deneyimlerle ağabeylik yapabilirsem ne mutlu bana. Ülkemiz açısından bakıldığında da, Türkiye’nin çok yüksek bir insan kaynağı potansiyeline sahip olduğuna inanıyorum. Bu potansiyelin daha güçlü bir şekilde hayata geçebilmesinin yolu ise, özel sektör, kar amacı gütmeyen kuruluşlar, eğitim kurumları, kamu kurumları gibi birçok organizasyonumuzda, yönetimsel yapıyı ve anlayışı güçlendirmek.
YÖNETİM HAYATA BENZER Mİ?
Evet, daha da ötesini söyleyeyim; bana göre, ‘yönetim hayatın kendisidir, ortak hedefe yürüyen insan topluluklarının hikayesidir.’
Dünyadan insanlığın başlangıcından bu yana hayat ve yönetim kavramları iç içe yürümüştür. İlkel çağlarda insan topluluklarının birlikte avlanması da, yerleşik hayata geçilirken ve kent devletleri kurulurken, organizasyonel sınıflar ve görev tanımlarının inşa edilmesi de, bugünlere geldiğimizde örneğin hayatımızın önemli bir unsuru olan spor kulüplerinin taraftar organizasyonları da, bir afet yaşandığında hızla örgütlenen sosyal yardım organizasyonları da, hepimizin yıllarımızı geçirdiğimiz eğitim kurumlarımızdaki öğrenci-öğretmen-idare-sınıflar-kulüpler-mezun dernekleri gibi yapılar da, siyasi partilerin teşkilatları gibi birçok organizasyon da bunun örnekleridir… Bunlar saymakla bitmez. Dolayısı ile hepimiz zaten hayatı yaşarken yönetimin bir parçasıyız; hem yönetiyoruz hem yönetiliyoruz.
Yönetim dediğimiz şey bu anlamda hedefi paylaşmak, yolculuğu paylaşmak, duyguları paylaşmak, hayatı paylaşmak… İlk yönetim deneyimimiz doğduğumuz anda ailemizin içinde başlıyor. Anne, baba, evlatlar da çekirdek bir organizasyon ve ciddi bir yönetim emeği gerektiriyor. Burada önce evlat olarak yönetiliyoruz, sonra büyüdükçe daha çok söz sahibi oluyoruz ve bu organizasyon dönüşüyor. Sonra aile kuruyoruz ve kendimiz anne-baba rolünde bir anlamda yönetici oluyoruz.
Bu bakış açısı ile aslında şunu söylüyorum. Bugün yönetim deyince, birçoğumuzun aklıma hemen “şirket” kavramı geliyor. Tamam, şirketlerin güçlü yönetimi çok önemli bir konu. Ama buna gelene kadar zaten hepimiz hayatın her anında çok farklı yönetim deneyimleri yaşıyoruz. İşte ben de okuyuculara bunu fark ettirmeye gayret ediyorum.
Tabii ki buradan da konuyu şirketlerde yönetim kavramına bağlayarak derinleştiriyorum. Şirketi yönetirken de aslında yine insanı yönettiğimiz için, gerçek hayatla çok sayıda benzerlikler gösteriyor.
DEĞİŞEN İŞ HAYATI İÇİN GENÇLERE KRİTİK ÖNERİLER
- DEĞİŞİM HIZLI Özellikle değişimin çok hızlandığı, dünyadaki birçok organizasyonun artık birbiri ile ilişkili hale geldiğini, sosyal medyanın iletişim kanallarını bambaşka bir seviyeye getirdiğini, rekabetin arttığını, yapay zeka-büyük veri gibi yeni uzmanlıkların öne çıktığını görüyoruz.
- SADECE DERS ÇALIŞMAK YETMEZ Öncelikle hızlanan dünyada artık gençlerin hayatlarının başında eğitime ayırdıkları 16-18 yıl gibi süreler oldukça uzun. Dolayısıyla, bu yılları sadece ders çalışmak veya okul başarısı olarak ele almak artık çok eksik bir yaklaşım olur.
- STAJ ÖNEMLİ Bu yıllar boyunca, en az okula ayırdıkları vakit kadar; nitelikli stajlara, yarı zamanlı iş fırsatlarına, sosyal yardım kuruluşları gibi kurumlarda katılacakları faaliyetlere zaman ayırsınlar. İnsan ilişkilerini, iş hayatının dinamiklerini öğrenmeye ve sosyal becerilerini geliştirmeye gayret etsinler.
- UZMANLIK Kariyere başladıktan sonra, bir veya birkaç temel alanda uzmanlıklarını derinleştirmeye çalışsınlar, ancak diğer yandan dünyadaki sosyal-siyasi-ekonomik trendleri yakından takip etsinler.
- ÖNCELİK PARA DEĞİL Para kazanmak ve emeğin karşılığını alabilmek çok değerlidir ve en doğal hakları. Ancak, bu noktadaki tavsiyem, bu konuya kısa vadeli bir parametre olarak değil, orta-uzun vadeli bir parametre olarak bakmalarıdır.
- İŞ HAYATI MARATON Güçlü bir kurumda çalışıyorlarsa ve 3-5 yıl emek verildiğinde gelecekte önemli maddi kazanım fırsatları varsa, o gün belki yüzde 20 fazla ücret teklif eden ama geleceği daha belirsiz veya kurum kültürü daha zayıf bir şirkete geçmesinler. İş hayatı maraton koşusudur, maddi ve manevi kazançların planlamasını bu gözle yapmak gerekir.
25 YILDA ALDIĞIM 3 ÖNEMLİ DERS
- İŞ-YAŞAM DENGESİ Çalışkanlık, disiplin, sorumluluk duygusu, başarı hırsı… Bunlar güzel değerler, ama hayat iş yaşamından ibaret değil. Ben bunu 40’ımdan sonra fark ettim. İşe odaklanıp; aileyi, dostlukları, kişisel hobiler edinmeyi ihmal ettiğim uzun yıllarım oldu. Genç arkadaşlarım benim gibi yapmasınlar. Hayat dengeli yaşandığında daha güzel. Kendi dengelerini bulsunlar.
- AİLE BÜYÜK ZENGİNLİK Aile kurmak ve özellikle de evlat sahibi olmak hayattaki en derin mutluluk ve zenginlik. İşe dalıp, veya konformist bir yaklaşım ile bunu ıskalamasınlar. Mutluluğun yanı sıra, babalık deneyimi benim yöneticilik becerilerime de çok önemli katkılar sağladı.
- DUYGUSAL LİDERLİK İnsan çok değerli bir varlık ve doğru liderlikle, doğru iklim içerisinde çalışırsa sonsuz potansiyele sahip. Gerçekten potansiyelinin üst sınırı yok. Bu anlamda duygusal liderlik becerisi, yönetici için en az operasyonel liderlik becerisi kadar önemlidir. Ben bu gerçeği 30’larımın ortalarından sonra fark edebildim. Bu konuyu ne kadar erken kavrayıp kendilerini geliştirirlerse o ölçüde başarıları büyüyecektir.
EĞİTİM VE KARİYER HAYATIMA ÖNEMLİ ETKİ YAPAN LİDERLER
- ÖĞRETMENİM Çalışma disiplini, başarma hırsı, sorumluluk duygusu gibi konularda ilkokul öğretmenimin katkısı çoktur. Mihriban Hoca şimdi 90’lı yaşlarında, fırsat buldukça ziyaretine gidiyorum. Alman Lisesindeki 8 yıllık dönem özellikle analitik beceriler konusunda çok ciddi katkı sağladı.
- PROF. BABÜROĞLU Sabancı Üniversitesi’ndeki dönemimde, bugün hala yakın dostum ve ağabeyim olan Prof. Oğuz Babüroğlu’ndan iş dünyasına ve yönetim kavramına ilişkin çok önemli öğrenimlerim oldu.
- ETHEM SANCAK İş yaşamımda 20 yılı aşkın bir süre patronum ve halen de ağabeyim olan Ethem Sancak’a ayrı bir teşekkür etmek isterim. Çok genç yaşlarımda başladığımız yolculuğumda, özellikle vizyoner bakış açısı, insanların gönlüne dokunabilmek, Anadolu insanını tanımak, liderlik enerjisi gibi alanlarda bana çok büyük katkılar sağladı. Ayrıca başta kendisi ve Sancak ailesinin diğer üyelerinin, henüz 29 yaşımda iken, bana sonsuz güvenerek, ailenin yüzlerce üyesinin de görev yaptığı 4 bin kişilik aile şirketlerini emanet etmeleri benim için çok onurlu bir deneyim olmuştur.
ADVERTORIAL