Bu konu bana “Pandora’nın Kutusu” konusunu hatırlattı. Kutu açıldı mı, geri dönüş olmuyor. Diş macunu bir defa tüpten çıktı mı, onu geriye sokmak mümkün değil.
Bunu şimdi ‘uzaktan çalışma’ konusunda yaşıyoruz. Ben her zaman yerinden çalışmaya inanmışımdır. Yani sadece sahadakiler, üretenler yerinde olmalı, ofistekiler ise herhangi bir yerde (istediği modelden) çalışabilmeli.
Ama bilirsiniz, askerde temel eğitim vardır. Bu eğitim yemin edene kadar sürer. Askerin acemiliği ancak böyle sona erer. Bir şirketin kültürünün edinilmesi de oryantasyondan ibaret değildir.
Bağlılığın ve adanmışlığın sağlanması, takımdaşlık için mutlaka beraber çalışmak ve aynı ortamda bulunmak faydalıdır.
Bunun sağlanması için, öncelikle dışardan çalışanlarla sahada, üretimde, ofiste çalışanlar arasında “değer” farkının olmadığının benimsenmesi gerekir. Herkes hangi şekilde çalışırsa çalışsın, şirket için aynı değere sahiptir. Algısal bir farklılık şirketin fiziksel çalışanlara ya da dışardan çalışanlara daha fazla değer atfetmesine neden olur, ki bu kültür birliğini bozar, ikilik yaratır.
Eğer herkes dışardan çalışacaksa, mutlaka kültür birliği ve takımdaşlık konuları, sürekli eğitim ve diğer İK uygulamaları ile sağlanmalıdır.
Sizin “dijital liderler” konusunda yazılarınızı okudum. Dijital lider denince siz ne anlıyorsunuz? Bize 3 özelliklerini söyler misiniz?
Dijital liderlik ihtiyacı doğuran yeni terimler ortaya çıktı: Dijital ekosistem, dijital platform, sosyal motor, algoritmalar, yapay zeka ve buna bağlı üstel büyüme! Şöyle bir düşününce, belki geçmişte yaşadığınız iş tecrübenize de tercüme edince, pek de yeni icatlar olmadığını fark edeceksiniz. Bunlara temel teşkil eden düşünce ve davranışlar hep vardı, ama başka şekilde ifade ediliyordu.
Bundan 40 yıl önce bilgisayarlaşmayı nasıl becerebildiysek, dijitalleşmeyi de aynı şekilde beceririz. “Algoritmik düşünmeyi” ise öğrenmemiz gerekiyor, tıpkı bir zamanlar 10 parmak daktilo ve aristo cetveli ile hesaplamayı bilmek, bizim gençliğimizde sistem analistliği ve bugün kod yazmaya aşina olmak gibi…
Sosyal motor ise ekip işi, gençlerle “hemhal” (fellow) olmak gerekiyor. Yani hevesli olmak, öğrenmek ve değişime açıklık, aslında dijital liderin de temel özellikleri arasında yer alıyor. Bir başka deyişle, konu genç ya da yaşlı olmak değil; güncel olmak önemli. Günceli yakalamak istiyorsanız, her şey arkadan geliyor zaten.
Sizin binlerce çalışanınız var. En çok konuşulan konulardan birini sormak istiyorum. Robotlar, yapay zeka ile sizin çalışan sayısı azalır mı?
Hiçbir zaman çalışan sayılarını azaltmak gibi bir hedefimiz olmadı. Öyle olsaydı, faaliyet gösterdiğimiz bu emek yoğun kategoride (gıda ve atıştırmalık) gayretlerimize devam etmezdik. Bizim birinci hedefimiz, rekabetçi ve verimli olmaktır. Umarım işlerimiz gelişir, büyür. Yapay zeka ve otomasyona rağmen çalışan sayımız artar. Geleceğe yönelik tahmin yapmak ya da bir plan belirtmektense, “işlerimizin gelişimine” göre aksiyon almayı tercih ederim.
Türkiye’nin yanı sıra dünyanın çeşitli ülkelerinde onlarca rakibiniz var. Rakiplerinizi nasıl izlersiniz? Hem kurumunuzun yaptığını hem de sizin bireysel olarak izlediğiniz yolu sormak istiyoruz.
Doğal olarak rakiplerimizi yakından izleriz. Ama biz daha çok trendleri takip ederiz, çünkü rakiplerimizin de, bizim de öncelikli hedefimiz tüketicilerimizin beğenisidir, onların beklentilerini karşılamaktır. Rakiplerimizi takip ederken, onların nasıl düşündüğünü ve ne yapabileceklerini anlamaya çalışırız. Bir yandan da bizim bunlara nasıl karşılık vermemiz gerektiğini hesaplarız.
Bu kapsamda bir anlamda “Şeytanın avukatlığını” yaparız; duruma göre “war room” (kurmay savaş toplantıları) ve stratejik planlamayı çözmeye çalışırız. Ama esas ödevimiz, karşılanmayan bir ihtiyacı meydana çıkarıp tatmin etmektir. Bunu yapmışsak kendimizi başarılı sayarız.
Meşhur bir söz var: “Büyük balık küçük balığı yutar.” Sonra “Büyük değil, hızlı balık” diyenler oldu. Siz hangi taraftasınız ve bu seçiminizin nedeni nedir?
Çocukluğumdan beri balık avcılığı yaparım. Okyanuslarda büyük balıklar da avladım. Artık boğazda balık tutamıyorum. Yani istatistiki ihtimal hesaplarına vurunca, şansımın çok düşük olduğunu görüp motivasyonumu kaybediyorum.
Balıkçılıkta “canavar balık” diye bir tabir vardır. Lüfer gibi dişli balıklar, büyük ya da küçük fark etmeksizin diğer balıkları yer, saldırgan olurlar. Hatta dikkat etmezseniz, oltaya geldiğinde balıkçının bile elini kolunu kapabilirler.
Onun için büyük balık ya da küçük balık değil de, yaradılışa uygun olan balık, diğer balıkları yer. Tabii insanın yaradılışı birbirine benzerdir. Bu nedenle insanın da eğitim, maddi ve manevi farklılıklarla kendini donanımlı hale getirmesi, diğerlerinden farklılaştırması da mümkündür.
5 özelliği olmayan yöneticilerle çalışmam
- Dürüstlük “Integrity”, yani dürüstlük çok mühim. Yalan söylememek önemli bir özelliktir.
- Adanmışlık İkincisi ise adanmışlık. Ama gerçek anlamda adanmışlıktan söz ediyorum. Sadece bağlılık değil, ondan ötesi…
- Çalışkanlık Çok çalışkan olmak, bir başka önem verdiğim konudur.
- Takımdaşlık Takım olmak için gerekenleri başkasından beklemeden kendi yapabilmek.
- Benden iyi yapmak Bu özellikleri muhafaza edip geliştirmeyen kimselerle çalışmaya devam edemem. Ben prensip olarak kendi ihtisası olan işini benden daha iyi yapan insanlarla çalışmayı tercih ederim. Yani bana bir şey katmayan, beni geliştirmeyen insanlarla çalışmayı tercih etmiyorum. Sanırım bu özelliğim gün geçtikçe de daha keskinleşiyor.
En beğendiğim kitap
Yakın zamanlarda G-Force ile ortaklaşa kaleme aldığımız bir kitabımız çıktı. “Aldonlar: Bir Atlantik Geçiş Öyküsü” isimli kitap, son zamanlarda okuyup beğendiğim kitap oldu! Galiba ben yazdığım için de öyle düşünüyorumdur… Kitap, 22 Ocak 2022 günü Pendik’ten başlayan, içinde 9 gün Atlantik geçişini de kapsayan, 19 Şubat 2022 günü Antigua Adası’nda biten, beş yolcusu olan bir deniz yolculuğunu anlatıyor. Bu kitaptan birkaç mesaj çıkardığımı paylaşmak isterim. Birincisi, Atlas Okyanusu’nun büyüklüğü ve gücü karşısında insanın ne kadar aciz olduğu idi. Bu güce hükmeden üstün bir güç olduğunu fark ettik. Aklımızı çalıştırarak etrafımızdakileri anlama ve bunlardan sonuç çıkarmanın, yani “kainatı okumanın” ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Herkese de tavsiye ediyorum.
YAZARIN DİĞER YAZILARI: