in , , , ,

“3’üncü şirket hatırlanmaz ilk 2’de olmak lazım”

Yıldız Holding YKÜ Murat Ülker sorularınızı yanıtlıyor.

3’ÜNCÜ-ŞİRKET-HATIRLANMAZ-İLK-2’DE-OLMAK-LAZIM
murat-ulker
Murat Ülker

Bir sektörde/markada rekabette bazı uzmanlar ilk 2, bazıları ilk 3 “olun” der. İlk 3’te yer almadığı için piyasadan çıkanlar da vardır. İçinde bulunduğumuz dijital dünya sizce bu görüşü değiştirdi mi? İlk 3 dışına hayat var mı?

Biliyorsunuz, 1 ve 2’nci sırada yer alanı herkes bilir. İlk 2 arasında genellikle hangisinin ikinci olduğu tartışılır. Ancak, çoğu zaman 3’üncünün kim olduğu hatırlanmaz. Onun için küçük, sınırlandırılmış bir coğrafyada ya da kategoride 1’inci ya da 2’nci olmayı hedeflemek hâlâ en doğrusu. Reklam ve lojistik maliyetlerinin rekabette belirleyici olduğu, düşük kâr, yüksek büyüme ikileminin yaşandığı e-ticaret kategorilerinde ise bu kural geçerli değildir. Biraz da kuralsızlık hakimdir.

ChatGPT ve arkasından gelen yazılımlar için ne düşünüyorsunuz? İş dünyası ve insanlık için yararlı gelişmeler mi?

Şimdilik ilginç ve güzel bir oyuncak gibi görünüyor. Mutlaka ileride eğitimden sağlığa, finanstan, pazarlamaya birçok alanda işe yaracaktır. Biz orta mektepte okurken hesap makineleri vardı ama onları sınavlarda kullanmak yasaktı. Lisede fizik, kimya derslerinde imtihanda formüller kitabına bakmak serbestti ama sorulan problemler o kadar zordu ki, o gün yanımızda ChatGPT olsa çözebilir miydik bilmiyorum.

Herhalde ChatGPT, öncelikle öğrencilerin, büro elamanlarının işlerini kolaylaştıracak başvuru kaynağı olacak, daha sonra da sonraki aşamalara geçilecek diye düşünüyorum. Daktilo, bilgisayar, internet, teleks, faks, e-posta gibi yararlı araçların yanına ChatGPT’yi de başlı başına bir yardımcı araç olarak eklemek gerekiyor galiba. Yalan yanlış bilgiyi yayma, insanları manipüle etme gücü tartışılıyor ama insanlık yararlarını fazla görüp bu aracı da kısa sürede normalleştirecektir. Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.

Siz yıllardır “GOYA” (Gez Oturma Yerinde Artık) diyorsunuz. Yakın zamanda Starbucks CEO’sunun bir uygulaması konuşuluyor. Siz de dolaşırken, tezgaha geçiyor, ikram yapıyor musunuz? Bu konuya nasıl bakıyorsunuz?

Tabii ki. Hem sadece ben yapmıyorum, işçi sendikamızın temsilcileri bile yapıyor. Hatta konuyu vazgeçilmez olarak görüyorum. Yakınlarda bir Cuma namazı çıkışı, Yıldız Holding’in genel merkezinin bulunduğu Çamlıca’da, hemen önümüzdeki sokakta Çokokrem arabasında tezgahtarlık yapmıştım. Bir keresinde de aşure dağıtmıştım. Her şekilde tüketicimize yakın olmak, onu ürünleri deneyimlerken görmek, onunla konuşmak bazen yüzlerce sayfa pazarlama araştırması raporundan daha fazla içgörü sağlayabilir. Bu nedenle bu konuda hiç biri fırsatı kaçırmam, kimsenin de kaçırmasını istemem.

Bir internet işine giriyorum. E-ticaret üzerinden olacak. Globali hedefliyorum ama bir ilden, Türkiye’den mi başlamalıyım? Yoksa Türkiye ve birkaç ülkeye aynı anda mı girmeliyim? Siz ne dersiniz?

“Bir internet işine giriyorum, e ticaret yapacağım” deseniz, öncelikle iyi düşündünüz mü? diye sorarım. Dünyada şu andaki ekonomik durum ve finansal gerçekler şimdilik “para yakıp”, değer oluşturmayı hedefleyen işleri desteklemiyor. İlla “para yakacağım” diyorsanız da globali hedeflemeniz çok güzel. Ancak, biliyorsunuz ki, regülasyonlar var ve oldukça zorlayıcı olabilirler. Bu nedenle önce iyi bildiğiniz bir yerel piyasadan başlayıp, daha sonra diğer hedefleri gerçekleştirmek daha doğru olur.

Son yıllarda “veriye dayalı” karar almak çok konuşuluyor. Siz bu konuda ne diyorsunuz? Kararlarda veriyi, işlenmiş veriyi kullanabiliyor musunuz?

İçinde bulunduğumuz dönemde karar verirken mutlaka veriye dayanmak gerekir. Bu veri; deneyim, içgüdü olabileceği gibi işlenmiş gerçek veri de olabilir. Ama gerçek verinin hem durumsal hem de geçerli olması gerekir. Bu çok önemlidir. Çoğu zaman atlanıyor. Yani veri, karar vereceğimiz duruma ve onun geçerli ölçümüne mi dayanıyor bu çok önemlidir. Yoksa gerçek sandığımız veriler bile sizi yanıltıcı olabilir. Bunun için karar verirken verinin yanında istişareye de yer vermek gerekir. Geniş bir istişareden çıkan sonucu uygulamak yanlış bile olsa doğrudur!

Şu sıralar kafanızı en çok hangi konu/soru kurcalıyor? Neden?

İnsanlar ışık hızı ile düşünüp karar verir. Ama fiziksel yetenekleri el verdiğince uygulama yapabilirler. Onun için kafamı kurcalayan bir sürü şey var. Ama cevapsız kalan tek soru şu aralar şu: ”Sümme maza” (sonra ne olacak?)

Murat Bey, yazılarınızda “sağlıklı nakit akışı” konusuna değiniyorsunuz. Bu konu neden önemli? Bir şirketin nakit akışının sağlıklı olduğunu ortaya koyan bir “oran”, “rasyo” var mıdır?

Şirketlerin performansını bütçe (satış, masraf) ve benzer kârlılık ve nakit akışı rasyolarına bakarak ölçebiliriz. Hele bugünlerde “cash is the king” (nakit kraldır) evrensel bir kural haline gelmiştir. Bir şirketin pozitif nakit akışı olmadığında bugünkü şartlarda hele Türkiye’de artık borçlanması bile kabil değildir. Bu şartlar altında da bence artık net kâr ve pozitif nakit akışı ile performans ölçülmelidir. Bunun en güzel göstergesi de negatif sermayenizin büyüklüğüdür. Buna halk lisanıyla başkasının parasıyla iş yapmak denir. Bugün bütün perakendeciler böyle çalışıyor. Hatta İngiltere’nin bir numaralı bisküvi üretici ve satıcısı da böyle çalışıyor. Bu da calib-i dikkattir.

Ayrılan yönetici geri döner mi?

Çok başarılı olup bizden ayrılmak isteyen üst düzey arkadaşlarımız oluyor. Bunlar da genellikle çok iyi teklif alıyorlar. Gelip benimle konuştuklarında dinliyor, eğer gerçekten iyi bir kariyer olanağına gidiyorlarsa, destekliyorum. “Eğer başarılı olmazsanız da buraya gelirsiniz” diyorum.

Yetenek için 3 kriterimiz

  1. Liyakatlı olmak
  2. Performans ölçümü
  3. Doğru değerlendirme

Bizde gelir içinde primin payı yüksektir

Biz grup olarak çalışanlara prim ödemeye önem veririz. Satışçı ekiplerde gelirin yarısı sabitse yarısı ise tamamen performansa dayalıdır. Üst yönetimlerde de benzer bir yol izleriz. Bazı yöneticilerde 5’te 1, bazılarında 3’te 2’si primden oluşur. Bir bölümünde de 4’te 1 performans uygularız. Prim bizim işimizde çok önemlidir. İş başarılırsa gelir öderiz. Ama benim primim yok, sadece maaşla ve biraz daha rahat çalışırım. Oğlum Yahya’nın da primi vardır. Ben performans değerlendirmelerinde önce “Sen olsan kendine ne kadar not verirdin?” diye sorarım. Onun görüşünü alır, sonra notunu veririm.

YAZARIN DİĞER YAZILARI:

Yazar: Fast Company Türkiye

©Fast Company Dergisi, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş. tarafından Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun şekilde yayınlanmaktadır. Fast Company’nin isim hakkı ABD’de Mansueto Ventures’a, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş.’ye aittir. Dergide yayınlanan yazı, tablo, fotoğraf ve görsellerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Londra-tarzı-dönüşüm!

Londra tarzı dönüşüm!

hakiki-ceo-ya-giden-yol-adnan.bali

Hakiki CEO’ya giden yeni yol