Katar’da Dünya Kupası maçlarını izlediniz. Ne gibi gözlemleriniz oldu? Liderler hangi dersleri çıkarabilir?
Küresel dünyada iş ve eğlenceyi ayırmak mümkün değil. Çeşitlilik (diversity) ve kapsayıcılık (inclusion) denilen özellikler, aslında iyi bir cemiyet hayatını da besleyen çağdaş hasletlerdir.
Spor, eğlence dünyası (show business) içinde büyük bir sektör. Bu büyük sektör için çeşitlilik ve kapsayıcılık çok önemli özellikler. Diğer sektörlerle mukayese edildiğinde müşteriye, seyirciye aynı kuralların uygulanması, tatmininin düşünülmesi ve saygı duyulması gereken huzur veren bir ortam olması gerekiyor.
Katar’da her milletten, her yaştan insan beraberce maç izledik, hiçbir taşkınlık, tutuklanma, hiçbir adli vaka tespit edilmedi. Güven ve huzur içinde maçımızı izledik ve çok eğlendik, mutlu olduk.
Nitekim Katar başta bazı çevrelerce “Niye Dünya Kupası orada yapılıyor, bu ülke insan hakları açısından sorunlu bir ülke” diye eleştirilirken, turnuva sonunda çeşitliliğe ve kapsayıcılığa önem veren başarılı organizasyonla büyük itibar kazandı.
Futbol takımlarının çalışmalarına baktığımda iki mühim husus görüyorum. Başarılı takımlar çok antrenmanlı, “Übung macht den Meister”, yani temrin ustalaştırır, sözünü gerçek kılmış görünüyor.
Malcolm Gladwell’in 10 bin saat kuralı futbolda da geçerli. Herkes bir diğer takım arkadaşı topa vurduğunda ya da pas attığında, nereye gideceğini, ne olacağını biliyor. Mesela Messi’nin diğer oyunculara eliyle işaret verdiğini gördüm; topun nereye atılacağını gösteriyor, onlara abilik yapıyor.
Bu ustalık, ancak ferdi ve ekip halinde çok çalışmayla mümkün oluyor. Takım oyununun bir sonraki merhalesi ise senaryo planlamasını getiriyor. Futbolda da böyle olduğunu, başarılı takımları ve Messi’yi dikkatle izleyen anlar.
Yine Gladwell’in “futbolun zayıf link, basketbolun güçlü link” olduğuna yönelik bir yaklaşımı var. Yani futbolda başarı için zayıf sporcuları yukarı çekerek, basketbolda ise “skorer” oyunculara yatırım yaparak başarılı olunacağını söylüyor. Buradan işletmelere gönderme yapıyor. Ona göre, “işletme takım oyunu gerektirir ve ancak zayıf personel de güçlendirilerek ekip başarıya ulaşır.”
Ben diyorum ki, birçok başarılı futbol kulübü, hem yıldız oyuncularına hem de diğer oyuncularına yatırım yaparak başarıya ulaşmış görünüyor. Biz de işimizde böyle yapıyoruz ve başarımızın nedeni de bu.
Herkes “hata” yapmayı, hatalardan ders almayı övüyor. Siz ilk büyük hatanızda babanızdan nasıl bir tepki aldınız? Ve sizce hataya ne kadar tahammül edilebilir?
Hataya tahammül edilmez, çünkü gerçektir. Gerçekler de kendi gerçekliklerini size dayatırlar. Bu yüzden hatadan öğrenilir, hata affedilmez değerlendirilir, sonuca göre aksiyon alınır. Tekrar eden hata kadar büyük aptallık yoktur.
Babam çok nazik bir insandı. Bıkıp usanmadan yapmamız gerekenleri söylerdi. Bir şeyi yapmadığımızda ya da kusur işlediğimizde, bize kızmasını isterdim. Zira suskunluğu ve tevil şekli olarak küskünlüğü çekilmez oluyordu. Bu yüzden küsmek yerine hatalarımızı yüzümüze vurmasını isterdim.
Ama şimdi geriye baktığımda kullandığı yöntemin pek etkili olduğunu söyleyeceğim. Hâlâ o günlerden kusurlarımızı hatırlayıp elimizden geldiğince yapmamaya çalışıyoruz.
Uzun zamandır sizden global yatırım/satın alma haberi gelmiyor. Yeni işlere bakıyor musunuz? Yeni yatırım ve satın almada mutlaka değerlendirdiğiniz 3 kriteri paylaşır mısınız?
Uzun zamandır hızlı ve efektif bir satış içindeyiz. 30’dan fazla işimizi (fabrika ve marka) sattık. Hatta bunu kısa zamanda yaptık. Yabancı yatırımcıların da tercihiyle 3 yılda tamamladık.
Ticari iş iklimi uygun olursa, portföyümüzde başkaca satılacak işlerimiz de var. Zira işimizin bir kısmı (gözde yatırım), işleri rehabilite edip büyütüp satmaktan ve yeni iş kurup geliştirmekten ibaret. Çok şükür şu ana kadar kimse “yumurta aldım, sarısı çıkmadı” diye gelmedi. Elden çıkardığımız işler ve markalar piyasada hâlâ başarı ile devam ediyor ve istihdam yaratıyor.
Biz de onların ticaret, dağıtım sinerjilerinden istifade ediyoruz. Bence sadece satın almaları değil, bu satış işlemlerini de M&A (birleşme ve alımlar) işlerimizin bir parçası olarak görmek lazım. Satana da “aferin demek” lazım.
Şu anda tüm Yıldız Holding şirketleri KPI’larına bağlı olarak kâr eden, sağlam mali yapıya kavuşmuş, organik olarak büyüyen şirketlerden oluşuyor. Bunun sonucunda Yıldız Holding’in değeri artıyor, devalüasyon ve enflasyondan etkilenmiyor. Bu arada şunu da belirteyim M&A piyasasından çekilmiş değiliz. Arada teklif verdiğimiz işler oluyor, fakat içimize sinerek bağıtladığımız bir iş hâlâ olmadı.
Son birkaç yıldır “reset”ten söz ediliyor. Sizin okuduğunuz kitaplar arasında böyle çalışma da var. Siz “reset”lemeye inanıyor musunuz? Siz de yapar mısınız?
Şu anda gündemde olan “reset”, yani yeniden kurmak dünyamızın ve uygarlığımızın ihtiyacı. Bu gerçek. Çünkü, bazı konularda iş yapış ve düşünme biçimi kısır döngü haline geldi. Mesela enerji meselesi… Bana seçim imkânı verilseydi tekerleği icat etmezdim. Çünkü, yuvarlak rahat yuvarlansın diye her yeri düzleştirip yol yapıyor, asfalt yapıyoruz. Ve tekrar kullanılamaz hale getiriyoruz. Üstelik de buna medeniyet göstergesi diyoruz. Halbuki atlar ince ayakları sayesinde dağı taşı aşıyorlar, dereleri geçiyorlar.
Tabii şimdiki gelişmeyle geri dönmek mümkün değil. Ama daha önce seçici olsak belki de daha doğru seçimler yapabilirdik. Yani demek istediğim en azından şimdi geleceği düşünüp, kainatı, doğayı, çevreyi korumaya çalışan daha doğru seçimler yapabiliriz.
Ben arada bir de olsa tek başıma kalıp yaptıklarımı değerlendiriyor ve düşünüyor, sonra da kendime yön veriyorum. Hani araç bilgisayarları yol bulmaya çalışırken “recalculated” diye uyarı verir ya, onun gibi bir şey bu. Şöyle bir yaptıklarınızı gözden geçirip, hesap kitap yapıp yeniden rotaya sokmak kendinizi. Bunu işim ve ailem için de yapıyorum. Ekibimle yaparsam da daha çok başarılı oluyorum.
ALGORİTMİK DÜŞÜNCE NEDİR?
Bir söyleşide “algoritmik” düşünmekten söz ediyorsunuz. Tam olarak neyi kastediyorsunuz? Bunun ne yararı olabilir?
- Aslında düşünmek, ışık hızında yaptığımız, nasıl yaptığımızı da bilmediğimiz bir işlem. Ben bazen gece uyanıyorum aklımı kurcalıyorum, kendimi bir gün sonra yapacağım konuşmayı yaparken buluyorum. Sonra mecburen kalkıp kağıda döküyorum.
- Bu bende eskiden beri var. Çocukken oyuncuları seçip hayalimde film çekerdim. Biraz büyüyünce makine seçip fabrika kurmaya başladım.
- Hayalperest olmak önemlidir. Ama bu hayalperestliği disiplinle birleştirmek gerekiyor. Böylece daha başarılı olunabilir.
- Ne düşündüğümüzü, nasıl düşündüğümüzü planlarsak çok daha başarılı oluruz. Algoritmik düşünme tarzı ya da sistematiği de aslında düşüncenin böyle planlı olmasıdır. Çözmek istenilen bir problemin net ve adımlar halinde nasıl yapılacağının belirlenmesi ve sıralanması ve sonra hayalgücünün de yardımıyla çözülmesidir.
“STARTUP YATIRIMI YAPMADIM, ALANIMIZDAKİLERİ İZLİYORUM”
Bireysel veya melek yatırımcılık kapsamında startup’lara yatırım yapan iş insanları var. Siz bireysel yatırım yaptınız mı? Yapmadıysanız bile hangi teknolojiler, hangi tip startup’ları ilgiyle izliyorsunuz?
Yapmadım, çünkü bunu takip edecek zamanım yok. Ben de maaşla çalışıyorum. Başka bir iş yapmayı da düşünmüyorum. Üstelik bu konu ortaklık hukukuna uymaz.
Benim şu andaki işimin geleceğini ilgilendiren, sinerji potansiyeli olan şirketlere ilgi duyuyorum. Odağımın dışında olmayan bireysel startup’larla ilgileniyorum. Bu, teknoloji de teknoloji dışı başka bir inovasyon da olabilir. Malum gıda işindeyiz.
YENİ ŞİRKET ALINCA YÖNETİM TAKIMI DEĞİŞİR Mİ?
Sizin global çapta şirket satın almalarınız oldu. Aldığınız şirketin üst düzey yönetiminde ne kadar değişiklik yaparsınız? Yönetici kadrosunu korur musunuz?
Neticede ben yeni bir şirket satın aldığımda tüm kadroları muhafaza etmek isterim. Çünkü, biz aslında makineye ya da binaya para vermiyoruz. Bizim için esas önemli olanlar çalışandır. Gerçek farkı insanlar yaratır. Bu nedenle mevcut kadrodan istifade etmek isterim ama bazen başarılı bazen de başarısız oluyor. Ancak, bunun kararını da veren ben olmuyorum. Şirketin yönetim kurulu veya yöneticileri kararı verir.
YAZARIN DİĞER YAZILARI: