Geçen yıl yüksek enflasyona önlem olarak, ‘gerçek kâr’ ve artan işletme sermayesi ihtiyacına dikkat çekmiştiniz. Yılın ilk 6 aylık bölümüne ilişkin bilanço açıklayan çok sayıda şirkette, 3 haneli ciro ve kârlılık artışı dikkat çekiyor. Sizce bunlar gerçek kâr sayılır mı, doğru ölçmenin yolu nedir?
İki haneli enflasyonun birkaç dönem devam ettiği mali dönemlerde, doğru ölçüm yapabilmek için enflasyon düzenlemesi yapılması lazım. Tabii bunun da tek bir kaynaktan yani resmi olarak maliye bakanlığınca yapılması gerekiyor. Daha önce bunu yapıyorduk, bununla yüksek kârlar afaki vergilendirilmemektedir. Herhalde idare de buna geçecektir.
Dünyanın en büyük şirketlerinden bazıları (Apple, Disney, UBS gibi), oluşan krizlere, sıkıntılara karşılık, eski CEO’larını göreve çağırıyor. ‘Bumerang CEO’ olarak da adlandırılan bu kişilere karşılık sizin görüşünüz nedir? Sizce yarar mı, zarar mı ağır basıyor?
Evet, ne yazık ki bu yapılıyor, herhalde dünyada kaht-ı rical yani yönetici kıtlığı dönemine girdik. Genel bir cevap vermek mümkün değil ama “gelen gideni aratır” diye de bir söz var. Her bir vakayı ayrı değerlendirmek lazım. Steve Jobs’un tekrar iş başı yapması, Starbucks’ta da tekrar göreve çağrılma iyi neticeler verdi. Fakat bir yönetim gurusu olan Jack Welch’i de şirketin durumuna bakarak geri çağırmadılar. Disney emekli ettiği eski CEO’su Robert Iger’i işler kötü gidince geri çağırdı, ben de bununla ilgili bloğumda iki ayrı yazı yazdım ama verilen iki yıl süre sonunda başarılı olup olmayacağı hâlâ şüpheli. Dediğim gibi duruma bakıp, her olayı kendi şartları içinde değerlendirmek en doğrusu.
Kriz dönemlerinde CEO’ların ilk başvurduğu önlem, küçülmek, eleman çıkartmak oluyor. Şirketin entelektüel sermayesini koruyabilmesi için sizce patron ve CEO’lar, bu süreci nasıl yönetmeli?
Küçültmekten ziyade odaklanmak, eleman çıkarmaktan ziyade verimliliği artırmak yerinde olur. Bizim 15 bin kişi daha fazla istihdam edip reel olarak büyümemize rağmen bilhassa birçok beyaz yaka ve uzman arkadaşımızla da yollarımızı ayırmış bulunuyoruz. Bu bilhassa yerinden çalışma prensibi ve yeni adet ve usuller edinerek daha verimli çalışmamızdan kaynaklanıyor. Onun için bence bu tür istatistikleri toptancı bir yaklaşımla kullanarak değil analiz ederek her vakayı ayrı değerlendirerek karar vermek gerekir.
Yüksek enflasyon nedeniyle gelir kaybına uğrayan kitlelerde tüketim davranışlarında son dönemde hangi değişiklikler dikkatinizi çekiyor?
Herkes harcarken hem daha dikkatli, hem de elindeki para eridiği için süratle harcamaya çalışıyor. Bu çelişkiyi çözmek zor olmalı. Çünkü, tasarruflarınız yeterliyse ev ve araba gibi asli ihtiyaçlarınızı süratle karşılamaya çalışıyorsunuz ama yeterli tasarrufunuz yoksa bir nevi “vur patlasın çal oynasın” türü günlük hazlarınızdan feragat etmiyorsunuz. Ama her halükarda insanlar ikame yoluna gidiyorlar. Yani çok zam almışlarsa; pastalara ve tatlılara yatırıyorlar ya da onun yerine bir kol boyu kadar çikolata alıp akşam ailece onu yiyerek masa başı sohbet ediyorlar. Böylece talep ikame mallara kaymış oluyor. Şu andaki tüketim davranışı manzarası budur.
Son dönemde toplantılara bakışta değişiklikler var. Kimse eskisi gibi toplantı yapmıyor. Siz şirket toplantılarında eskiden nasıl bir yol izlerdiniz, şimdi farklı bir yolunuz var mı?
Babam Sabri Ülker’in uyguladığı toplantı kuralları Holding’in birçok duvarında asılıdır. Bu kurallar şunlardır: 1) Toplantı zamanında başlamalı 2) Gündeme sadık kalınmalı 3) Konu dışına çıkılmamalı 4) Kimse birbirinin sözünü kesmemeli 5) Başkan dahil hiçkimse gelişigüzel toplantıyı terk etmemeli 6) Başkan dahil muhataplarını dinlemeli 7) 3 saat içinde bitirilmeli 8) Bir sonraki toplantının tarihi ve bazı gündem maddeleri son toplantıda belirlenmeli.
Hâlâ babamın koyduğu genel çerçeve toplantılarımızda geçerlidir. Toplantı hakikaten belirli bir amaçla, belirli bir süre ayırarak belirli konuları görüşüp, bir hedefi gerçekleştirmek için yüz yüze veya uzaktan yapılması gereken ciddi bir iştir. Ben genel müdürken haftada 45 toplantı yapardım. Her sabah mutlaka bana bağlı olanlarla 15’er dakika görüşür, üretim performansını gözden geçirir, vukuatların nasıl hallolduğunu inceler, aksiyon listemizi oluştururduk. Daha sonra geçmiş günün kararlarını gözden geçirirdik. Bana bağlı olan bir düzineyi aşkın insanla bunu yapardım; ama toplantılar 15’er dakika sürerdi. Sabri Beyin toplantı ilkeleri bize çok yardımcı oldu. Şu anda hepsine uyuyor musunuz derseniz, derim ki, gayret ediyorum.
ÜLKER’İ GLOBAL MARKA YAPMAK!
Ülker sevilen ve başarılı bir marka… Neden Ülker’i global marka haline getirmek için çalışmıyorsunuz? Ya da böyle bir hedefiniz var mı?
Ülker’i global bir marka haline getirmek için çalışmıyoruz, denemez. Zaten Ülker şu anda neredeyse globale yakın girdiği her coğrafyada çok başarılı uluslararası bir markadır.
Ama Ü harfi ve telaffuz zorluğu işimizi oldukça zorlaştırıyor. Şimdiye kadar genel geçer coğrafyada adını doğru telaffuz edene rastlamadım. Bu zorluğa rağmen geldiği nokta gerçekten müthiş.
TOPLANTI KURALLARIMIZ
- Zamanında başlamalı
- Gündeme sadık kalınmalı
- Konu dışına çıkılmamalı
- Kimsenin sözü kesilmemeli
- Toplantı terk edilmemeli
- Herkes konuşanı dinlemeli
- Maksimum 3 saat sürmeli
- Yeni toplantının gündemi ve tarihi belirlenmeli.
CEO’LARIN BİR YEDEĞİ OLMALI MI?
Her şirkette CEO’nun mutlaka bir halefi olmalı mıdır? Bu konuya nasıl yaklaşırsınız, siz nasıl bir yol izliyorsunuz?
Her şirkette CEO’nun değil herkesin bir halefi olmalı. Bunu her seviyede İK planlamasıyla gerçekleştiriyoruz. Yılda en az bir defa tüm dünyadaki yöneticilerimizin gelecek kariyerlerini ve ikame edebilecek potansiyelleri değerlendiriyoruz. Tabii herkesin yedeği yok ama acil yedek, uzun dönemli yedek veya geçici olarak paylaşılan sorumluluklar atamalarıyla her zaman geleceğin risklerini göğüsleyecek şekilde çalışıyoruz.
YAZARIN DİĞER YAZILARI: