Fast Company Türkiye
Fotoğraf: Pixabay
Fikir çağında yaşıyoruz. Startup’lar ve mevcut şirketler değişimi kucaklamalı ve değişimin üç gruptan oluştuğunu anlamalıdır: ‘Kademeli değişim’, ‘Dönüştürücü değişim’ ve ‘Yıkıcı değişim’. Günümüzün son derece rekabetçi dünyasında kazanmak için ‘Farklı Düşünmemiz’ ve mevcut rekabet ortamını dönüştürücü veya bozucu bir fikir bulmamız gerekiyor. Süreç, strateji ve teknoloji artık iş dünyasının minimum gereklilikleri. Kazanmak için ‘yaratıcılığın mantıksız gücünü’ işinize mutlaka enjekte etmelisiniz. Fikirlerin beslendiği, teşvik edildiği, test edildiği ve uygulandığı bir şirket kültürü yaratmak gerekiyor. Üretim, finans ve teknoloji ekiplerinin yanı sıra cesur, yaratıcı insanları işe almalısınız. Bu, son detayına kadar mükemmel uygulama ile bağlantılı BTI yani ‘The Big Transformational Idea’ (Büyük, Dönüşümsel Fikir) çağıdır.
HİKAYE ANLATAN DEĞİL, PAYLAŞAN
Bir pazarlamacının dünyayı potansiyel tüketici gibi hissetmesi gerekir. Pazarlamacı, tüketicinin nasıl hissedeceğini, tüketici bilmeden önce tahmin edebilmelidir. Startup’ın hikayesini tüketicinin hayatına nasıl dahil edeceğini, bağlılık sağlayacağını, ilham vereceğini ve onlarla nasıl paylaşacağını anlaması gerekir. Pazarlamacı hikaye anlatan değil, hikaye paylaşan olmalıdır.
EN YAYGIN HATA
Startup’ların yaptığı en yaygın hatalardan biri, enerjik, ilerici ve genç bir pazarlama yöneticisini yeterince erken işe almamaktır. İlk odaklandıkları alanlar genellikle teknoloji, finans, satış ve yatırım toplama gibi alanlar oluyor. Kaçınılmaz olarak da ürünün pazara uyum süreci uzun sürüyor ve tüketicinin empatisi düşük oluyor. Pazarlama bütçeleri de genellikle ya çok düşük ya da kesinti yapılan ilk bütçe kalemi. Çoğu işletme için, tüketici/müşteri katılımını duygusal olarak oluşturma konusunda bir boşluk var. Çünkü normalde müşterilerin nasıl hissettiklerinden ziyade ne söylediklerine ve ne yaptıklarına odaklanırız. İdeal olarak, bir startup’ın üst düzey ekibinde mutlaka bir pazarlama yetkilisi olmalıdır. Esnek, çevik, duyarlı, hızlı öğrenmeye ve hızlı düzeltmeye aç bir pazarlama uzmanı…
STARTUP’LARA 2 TAVSİYE
- HER YERDE OLMANIZA GEREK YOK
Çok az sayıda global marka var. Her yerde olmanıza gerek yok. Yerelden başlayın, sonra bölgesel olarak yayılın, ardından da uluslararası pazarları hedefleyin. Balığın olduğu yerde avlanın. Michael Porter’ın şu tavsiyesini de unutmayın: Ancak kendi iç pazarınızda ulusal olarak güçlü olduğunuz zaman global pazarlara açılın. - YEREL YETENEKLERLE ÇALIŞIN
Yeni bir pazara girdiğinizde de hemen kendi görüşlerinizi empoze etmeyin. Yerel tüketicileri ve yerel pazarı anlayan yerel yetenekleri işe alın. İnsanları şirket kültürünüzde eğitmek, bir dış pazar hakkında sıfırdan bilgi edinmekten daha kolaydır. Aynı anda ülkenin farklı yerlerinde yola çıkmak yerine, sahada zaman geçirdiğinizden ve şehir şehir sıfırdan bir strateji geliştirdiğinizden emin olun. Yeni girdiğiniz yabancı bir ülkede genişlemeden önce yerel bir odağa sahip olmanız gerekir.
STARTUP’LARA ÖNERİ “ZAMANSIZ BİR YAKLAŞIM”
Los Alamos’ta da dedikleri gibi; her şey fikirler, deneyler, öğrenme ve ardından genişleme ile ilgilidir. Bir startup’ta pazarlama tamamen bir sorunu çözmekle ilgilidir. Zamansız bir problem çözme yaklaşımı sergilenmeli.
LOVEMARK’A GİDEN YOL
Her şey artık ‘Gaye’ ile başlıyor. Lovemark olabilmek için markanın kim olduğunu, neye inandığını ve neyi temsil ettiğini bilmesi gerekiyor. Pazarlamacılar artık bir marka oluşturmakla yetinmemeli; bir hareket yaratmalı. Dünyayı daha iyi bir yer yapan inanç ve eylemlere dayalı bir hareket. Önce bunu yaptığınızda ancak ‘aşk’a giden yolda güven ve saygı inşa edebilirsiniz.
Sorularınızı iletmek için: [email protected]
YAZARIN DİĞER YAZILARI:
