Fast Company Türkiye
Fotoğraf: Pixabay
GERÇEK PATRON TÜKETİCİDİR
Uzun yıllardır patronun tüketici olduğunu ısrarla herkese anlatıyorum. Ne marka ne de perakendeci. Sadece tüketici. Müşterinin nasıl hissettiğini bilmek, bir markanın başarısındaki ayrılmaz bir parçadır. Tüketicilerin ne dediğini hepimiz biliyoruz ve ne yaptıklarını da biliyoruz. Önemli olan nasıl hissettiklerini bilmek.
Pazarlama yöneticileri, hikaye anlatmanın artık çözüm olmadığını hatırlamak zorundalar. Çünkü, artık önemli olan hikaye paylaşmaktır. Tüketicilerin bir sesi olmalı (QRcode vb.) ve onlara hızlı, tutkulu ve özenli bir şekilde yanıt vermeliyiz. Bir hata yaparsak ve birini hayal kırıklığına uğratırsak bununla açık bir şekilde yüzleşmeliyiz.
Tüketiciyi dikkatle dinlemeli ve sorunu çözmeliyiz. Markalar birtakım mesajları iletmek ve konuşmak için çok fazla zaman harcıyor ama aktif olarak dinlemek için yeterli zaman yok. Benim ülkem Yeni Zelanda’da, bir Maori sözü vardır; “Titiro, Whakarongo, Korero”… Yani “Bak, Dinle, Konuş.” Yöneticiler de tam da bu sırayla tüketiciyi takip etmek zorundalar…
MÜŞTERİ SEVGİSİ DEPARTMANI
Özellikle böyle zorlu ve belirsizliklerin olduğu zamanlarda markalar, fiyatın, değerin ve mantığın da ötesinde müşterilerinde sadakat yaratmaya çalışmalıdır. Marka hikayelerini de ‘üç sır’la, yani gizem, duygusallık ve samimiyet ekseninde kurgulamalılar.
Ayrıca, müşterilerini her gün sevgiyle ödüllendirmeleri gerekiyor. Müşteri hizmetleri ve müşteri ilişkileri departmanları artık asla yeterli değil. Bir ‘müşteri sevgisi departmanı’na mı ihtiyacınız var? Tüketicilere asla istediği şeyi vermeyin. Onlara asla hayal bile edemeyecekleri şeyleri verin.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK NASIL OLMALI?
Sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm, tıpkı “bozuculuk” (disruption) ve “çeşitlilik” (diversity) gibi aşırı kullanılan jenerik terimler haline geldi. Tüketicileri bir sürdürülebilirlik platformuna dahil etmenin anahtarı, konuşmak değil, teslim etmektir.
DOT adlı bir program var, onu tavsiye ederim. “Do One Thing”, yani “tek bir şey yap”. Markalar, sürdürülebilirlik vaatlerini basit ve kolay anlaşılır hale getirmeliler. Odaklanmış ve ölçülebilir olmalılar. Bunların yanı sıra tüketicilere şeffaflık sağlamalı ve dahil olma şansı vermelidir.
GİRİŞİMCİLERE 3 TAVSİYEM
- GAYE’NİZİ OLUŞTURUN
Girişimciler öncelikle ‘gaye’ oluşturarak işe başlamalılar. Artık her şey gaye/amaç ile başlıyor. Bu amaç, kim olduğunuzu, neye inandığınızı, hayalinizi, odak noktanızı ve hayal edilebilecek en büyük meydan okumayı anlatmalıdır. (64 Shots adlı kitabımda bunları net bir şekilde yazmıştım.) - HEMEN MARKALAŞIN
Girişimcilerin yapması gereken ikinci şey, markalaşmaya hemen başlamaktır. Çok fazla startup, pazarlamayı çok sonraya bırakıyor. Oysa marka manifestosu hayati önemdedir. - EKSTREM SADELİĞİ BENİMSEYİN
Son olarak ekstrem sadeliği öneriyorum. Yedi sayfalık bir sunum hazırlayın ve her ay gözden geçirin. Son derece basit tutacağınız slaytların başlıkları şöyle olabilir:
- Sorun
- Bizim çözümümüz
- Çözümümüzün mevcut en iyi çözüm olmasının üç nedeni
- Hikayemiz / Şimdiye kadarki yolculuğumuz
- Temel zorluklarımız
- Ekibimiz
- İstenen fon miktarı, fonların amaçlanan kullanımı ve gelir tahminini içeren The Ask.
MARKA YÖNETİCİSİNE ÖNEMLİ BİR ÖNERİ
Ülkem Yeni Zelanda’da, bir Maori sözü vardır; ‘Titiro, Whakarongo, Korero.’ Yöneticiler de tam da bu sırayla tüketiciyi takip etmek zorundalar…
Sorularınızı iletmek için: [email protected]
YAZARIN DİĞER YAZILARI:
