Başarı her ne kadar değişik tanımlansa da başarıya giden yolda tüm girişimcilerin ortak noktaları olduğunu düşünüyorum:
ODAK Başarıya odaklanmak, en büyük ortak nokta ve bu işin olmazsa olmazıdır. Aynı anda 5 değişik konuyla uğraşabilirsiniz ama odak noktanızın başarı olması gerekiyor. Unutmayın, başarının ne olduğuna siz karar veriyorsunuz. Başarıya odaklanmak, bir adaleyi geliştirmek gibidir ve sürekli olarak güçlendirmeniz gerekir.
KİŞİLER İkinci bir etken de kiminle zaman geçirdiğinizdir. Aileniz ve arkadaşlarınızı kastetmiyorum. Onlar genelde hayatınızın sabit birer parçasıdır. Fakat genel olarak kimlerle zaman geçirdiğiniz çok önemli. Başarılı girişimciler, kendilerine ilham veren insanlarla zaman geçirir, yeni dünyalar tanır ve asla doymayan bir merak duygusuna sahip olur. Biri çağırdı diye yanına gitmez, kiminle zaman geçireceğine kendisi karar verir.
DOĞRU TARAFI SEÇMEK Kutuplaşmaktan çekinmeyin. Siz bir girişimcisiniz, siyasetçi değil. Tartışmadan, soru sormaktan asla vazgeçmeyin. Fikirlerinizin arkasında durun ve asla bulunduğunuz ortama göre fikrinizi esnetmeyin. Bir sektörü değiştirmek için yola çıktıysanız ve bir işi rakiplerinizden daha iyi yaptığınızı düşünüyorsanız, buna inanıyorsanız, bunu dile getirmekten de korkmayın.
RUH SAĞLIĞINA DİKKAT Kendi ruh sağlınıza hakim olun. İyiye inanın, nefret etmeyin, kin tutmayın, mümkünse kıskanmayın. Kıskançlığın etkisi altında attığınız adımlar size hem zaman hem de dostluk kaybettirir. Biri size kötü davranırsa, sizi dolandırırsa yapmanız gereken intikam peşinde koşmak değil, o insanı hayatınızdan çıkarmaktır. Zira bir girişimcinin intikama ayıracak bir dakikası bile yoktur.
SEVDİKLERİNİZ Size ilham verenlerle zaman geçirirken, sevdiklerinizi unutmayın. “Sevdiklerinize zaman ayırmazsanız, zaman sizi sevdiklerinizden ayırır.” Hiçbir başarı, sevdiklerinizi kaybetmenin yarattığı boşluğu dolduramaz.
NEFRET EDENLER Başarı yolunda ilerlerken, sizden nefret eden insanların (“haters”) çoğalmasına şaşırmayın. Bu da seçtiğiniz yolun doğal bir parçasıdır. Bu insanlar bir şekilde kendiliğinden kaybolurlar. Dolayısıyla onlarla asla zaman kaybetmeyin. Biri size sosyal medyadan kötü niyetle bulaşıyorsa, ona cevap vermeyin. Vereceğiniz yanıt, sırf ilginizi ayırdığınız için içeriğinden bağımsız olarak onu mutlu edecektir.
HATAYA ÜZÜLMEYİN Bir insanı hata yapmak kadar geliştiren az olay vardır. Hatalar sizi başarıya giden yola daha fazla odaklandırır. Ancak hata yapmaktan korkmamak, hatalarınızı tekrarlama alışkanlığına sahip olmanıza yol açmamalı. Ömrünüzde sürekli hatalarınızı tekrarlıyorsanız, bunun nedenini iyice araştırın.
ARINMA Yaş, kilo, boy gibi “zorunlu olmayan sayılardan” kendinizi arındırın. Aynı şekilde kimseyi, ‘doğduğu ülke, ailesi, teni, cinsiyeti’ gibi seçemediği unsurlardan dolayı eleştirmeyin.
RUTİNLER Rutin, girişimci için ölümdür. Rutinden uzak durun, kendinizi zorlayın ve yeni fırsatlarla tanışmaya şans verin.
GEZEN KURT Ve, son olarak “gezen kurt, aç kalmaz”. Devamlı kendinizi geliştirin, meraklı olun, seyahat edin ve okuyun.
İLK GİRİŞİMİMDE YAPTIĞIM, DERS GİBİ 4 KRİTİK HATA
Bu soruya eminim her girişimcinin vereceği tonlarca farklı yanıt vardır. Benim de öyle… İlk girişimim olan Markafoni deneyimimle bu soruya yanıt vermek isterim:
- Plansızlık Çok plansız programsız başlamışız. Bugünün deyimiyle, “bam bam bam, taktik maktik yok” diyerek işe girmişiz. Bir şeye inanıp, sürekli yolda strateji ve uygulama üzerinde çalıştık. Bu aynı zamanda, ama daha sonra, bizim en kuvvetli kasımız oldu.
- İlk çalışan faktörü İlk çalışanlarımız daha çok eş, dost ve bildiğimiz insanlardan oluşuyordu. Bunun, özellikle güven boyutunda muazzam avantajları oldu. Daha sonra şirket hızlıca büyüyünce durum biraz bisiklet ve çocuk olayına dönüşüyor. Çocuk (yani şirket) büyüyünce, bisiklet aynı kalıyor ve yeni bir bisiklet gerekiyor. Başka bir deyimle, yeni başlayan bir şirkette çok değerli olan bir çalışan/yönetici, büyümüş bir şirkette aynı şekilde değerli olamıyor. O zaman ya bu kişileri taşımanız veya zorlu bir ayrılık için karar vermeniz gerekiyor. Genelde bu boyutu iyi yönettiğimizi düşünüyorum.
- Yatırımcı ilişkileri Melek yatırımcılarımız çok iyi idi ve sonuna kadar bu iyi ilişkimizi devam ettirdik. Kurumsal yatırımcı tarafında ise aynı şeyi söyleyemiyorum. “Keşke daha sık eleyip, ince dokusaydık” diye düşünüyorum. Kurumsal yatırımcılar tarafından her zaman çok yoğun bir ilgi vardı. Ama aslında bizim yapmamız gereken, doğru kurumsal yatırımcı profilini kendimiz tespit etmekti. Yani bu konuda liderliği elimizde tutmamız lazımdı. Bazen karşınıza çıkan fırsatlara karşı koymak gerekebilir.
- Ülke dışına açılma İlk iki senemizde 6 ülkeye açılmış, yurt dışına açılan ilk Türk internet şirketi olmuştuk. Daha sonra uluslararası genişlemede ilk baştaki kadar hızlı devam edemedik. Bunun iki nedeni vardı; Birincisi yurtdışı koordinasyonu yorucu ve zaman isteyen bir işti. İkincisi, şirkete 2.5 sene sonra büyük bir değerlemeyle yatırım gelmesiydi. Belki Markafoni’yi iki sene daha sonra, 10 ülkeye daha açılmış haliyle satsaydık daha iyi olurdu.
SON DÖNEMDE EN BEĞENDİĞİM STARTUP
Benim son aylarda beğendiğim bir girişimin Aposto olduğunu söyleyebilirim. Yeni nesil yayıncılık anlayışıyla çevremdeki herkesi kendine abone yaptı. Şimdi yeni bir dönem başlatarak, dışarıdan yazarlara altyapı sunarak bir platform olma yoluna girdi. Bundan sonra Aposto’nun uluslararası açılımına şahit olacağımızı düşünüyorum. Ve tabii ki ekibin gelişmesini ve büyümesini izleyeceğiz. Hem bağımsız olması hem çok geniş bir yelpazede konulara değinmesi Aposto’yu geleceğin basın yayın dünyasının bir parçası yapıyor.