in , ,

Çocukları için girişimci oldu!

Louise Ulukaya, pet şişe, eski balık ağları ve atık tişörtlerden geri ve ileri dönüştürülmüş ipliklerle üretilen yüzde 100 sürdürülebilir bebek ve çocuk kıyafetleri markası Mon Coeur’ün kurucusu. Oğlu Miran’a kıyafet bulamadığı için çıktığı sevgi, tutku ve kararlılıkla beslenen girişim yolculuğunun hikâyesini Fast Company’ye anlattı.

cocuklar-icin-girisimci-oldu

Babası Jean-Georges Vongerichten, temel yaşam felsefesini, “work hard, play hard” olarak aktarmıştı kızına. O da kendi deyimiyle “dünyanın en sıkı çalışan insanı” olarak tanımladığı babasından öğrendiği bu motto’yu aklından hiç çıkarmıyor. Eğitimi gereği önce, her ikisi de şef olan babası ve ağabeyi gibi restorancılık işinde olan Louise Ulukaya, hayatını büyük oranda babasının yönlendirdiğini, ondan esinlendiğini söylüyor. New York’ta dev bir “mutfak/yemek” deneyimi yaratan ve şu anda 65 yaşında, 12 restoranlık zincirde aktif olarak çalışan babası için, “Bana öğrettiği şey; hayatta hiçbir şeyin kolay olmadığı, her şeyin bir anda kaybedilebileceği oldu” diyor.

Louise Ulukaya, herkesin yakından tanıdığı Chobani’nin kurucusu Hamdi Ulukaya’nın da eşi. Oğlu Miran’a hamile kalıncaya kadar restorancılık işinde olan Louise Ulukaya, bebek kıyafetleri gündeme gelince planını değiştirdi, farklı bir alanda girişimci olmaya karar verdi. Çünkü, çocuklarına istediği gibi şık, doğa dostu ve sürdürülebilir kriterlere uygun kıyafet bulamıyordu. Bu nedenle “en iyisi ben üreteyim” diye yola çıkmaya karar verdi.

Üstelik piyasa koşulları da buna uygundu. Sürdürülebilir moda hızlı büyüyor, müşteri talebi artıyordu. Diğer tarafta, global karbon üretiminin yüzde 10 gibi önemli bölümü moda sektöründen kaynaklanıyordu. Bu da önemli bir itici güç oluşturuyordu.

Louise, kendi markasını kurarken hem kendi kendini finanse etmiş hem de en başlarda Hamdi Ulukaya’yı yaptığı işe pek de inandıramamış. Üç yıl süren zorlu bir sürdürülebilir teknolojiyi uygulama konusunda araştırmalar, deneme-yanılmalar sonrasında yaklaşık 1.5 yıl önce Mon Coeur’ü hayata geçirmiş. Louise Ulukaya, markasının hikayesini, amacını ve hedeflerini New York’taki evinden Fast Company’ye anlattı:

3 kriteri karşılayan bir marka

Ben restorancılık işinin içinde büyüdüm. Babam ve erkek kardeşim de restoran işindeydiler. Hem eğitim almışlardı hem de şef olarak çalışıyorlardı. O nedenle ben başka bir şey düşünemiyordum. Bu düşüncem oğlum Miran’a hamile kalana kadar devam etti…

Mina şu an 4.5 yaşında ve markamın ilk fikri onun için gerçekten sürdürülebilir, organik ürünler ararken doğdu. Oğluma giydirebileceğim ürünlerin benim için 3 koşulu karşılaması gerekiyordu.

Birincisi, yeni bir anne olduğum için, tasarım olarak tatlı, şirin görünmeliydi. İkincisi rahat olmalıydı. Üçüncüsü de gerçek anlamda sürdürülebilir kıyafet özelliği taşımasıydı.

Ne yazık ki, bu 3 gerekliliği karşılayan bir marka bulamadım. Sonuç olarak da bahsettiğim bu 3 değerden vazgeçmeden çocuklar ve bebekler için şık görünen, çok rahat ve sürdürülebilir kıyafetleri nasıl yapabileceğim üzerine çalışmaya başladım.

Ön çalışmam 3 yıl sürdü

Mon Coeur, çevre dostu ve sürdürülebilir bir çocuk yaşam tarzı markası. İsim, Fransızcada ‘kalbim’ anlamına geliyor ama sevdiğiniz kişilere, özellikle de çocuklara seslenme şeklidir. Aynı zamanda sevgiyi de çağrıştırıyor.

Mon Coeur, benim için tüm bunları kesiştiren bir isim oldu. Markam için ön çalışma yapmam 3 yıl sürdü. Lansmanı ise 1.5 yıl önce yapabildik. Çünkü, her şeyi doğru şekilde yapmak istedim. İlk sorun ise sürdürülebilir kumaş kaynağı bulmak oldu. Çünkü, beklenenden karmaşık bir sorun oldu.

Geri dönüştürülmüş pamuktan ve ileri dönüştürülmüş kumaşlardan elde edilen kendi ipliğimizi üretmemize yardımcı olacak doğru ortağı bulmamız gerekiyordu. Markamdaki ürünleri tamamen geri dönüştürülmüş malzemelerden yapmak istedim. Birçok marka yüzde 5-10 oranda geri dönüştürülmüş malzemeden yapar. Biz yüzde 100’ü hedefledik. Şimdi Portekiz’de, Avrupa kumaşlarından üretiliyor.

Bebek-çocuk kıyafetleri çok kez giyildiği ve çok yıkandığı için, tamamen geri dönüştürülmüş malzemeden üretmek oldukça zor. Sertifika almamız için de çok fazla test yapmamız gerekiyordu. Dolayısıyla, markanın piyasaya sürülebilmesi ve tüm sertifikaları alabilmesi tam 3 yılımı aldı.

25 ülkede 150 mağazada

Markamızı 1.5 yıl önce kendi web sitemizden direkt olarak tüketiciyle buluşacak şekilde lanse ettik. Covid-19 pandemisi dönemine denk geldiği için insanların artık birçok şeyini internetten satın almaya başlaması bizim için şanstı.

Pandemi, lojistik sorunlardan dolayı çok fazla zorlasa da diğer yandan insanların markamızla bağ kurmasını da hızlandırdı. Kendi web sitemizden satış yaptığımız ilk 6 aydan sonra perakendeciler, markamızı satmak üzere kapımızı çalmaya başladı.

Mon Coeur, şu anda 1.5 yıllık bir marka olarak dünya çapında 25 ülkede 150 mağazada satılıyor. Ancak, ürünlerimizi satan perakendecilerin de online kanallarında daha iyi performans gösterdiğini görüyoruz. Bence online’dan satın almak çok daha kolay; iade etmek, değiştirmek de giderek kolaylaştı.

Tasarımlar tamamen bana ait

Mon Coeur’de 6 kişilik çok küçük bir ekibiz. Teknik çizimlerde yardım alıyorum ama renk paletlerinden kalıplara ve stillere kadar her şeyi kendim yapıyorum. Oğlum Miran ilk ilham kaynağım.

Sanırım bu yüzden ilk koleksiyonlarda daha çok erkek çocuk kıyafetlerine yoğunlaşmıştım. Çünkü, erkek çocuklar için şirin kıyafetlerin çok az olması onlara haksızlık. 10 ay önce Leyla doğdu ve koleksiyona dengeyi getirdi.

Koleksiyonda genel olarak her şey doğayla ilgili zaten. Her koleksiyonda da bir temadan yola çıkıyorum. Örneğin, geçen yaz çıkış noktamız okyanuslardı. Okyanuslar, yengeçler, balıklarla ilgili desen ve baskılar vardı. Markamızın mottosunu “Earth Loving Clothes for Earth Loving Kids” olarak belirledik. Yani gezegeni seven çocuklar için gezegeni seven kıyafetler.

5 yıllık hedefler

Öncelikle önümüzdeki 5 yılda ürünleri her ülkede satıyor olmak istiyorum. Hedefim, ebeveynlerin kendileri ve çocukları için daha iyi bir satın alma seçimi yaptığı bir marka olarak tanınmak.

Amerika çapında çok-katlı Neiman Marcus mağazalarında da satılmaya başladık. O gibi yerlerde satılmak daha büyük bir kitleye hitap edebilmek demek. Her yıl koleksiyonumuza yeni parçalar ekliyoruz. “Dolgulu puffer” ceketler, yağmurluklar ve mayo koleksiyonu bu yılki yeniliklerdi. Önümüzdeki dönem oyuncaklar da ekleyerek daha çok bir yaşam stili markasına dönüşmeyi hedefliyoruz.

Şu anda 1.5 yaşındayız ve ilk yıl 5 milyon dolardan fazla bir gelirimiz oldu diyebilirim. Bir gün bir unicorn olmak isterim tabii ki. Neden olmasın? İstemiyorum dersem, yalan söylemiş olurum. Biz Mon Coeur olarak ulaşılabilir, sürdürülebilir bir çocuk yaşam stili markası olarak her yerde, her ülkede olmak istiyoruz.

Mon Coeur’de şu ana kadar kendi kendimi finanse ettim. Ancak, şimdi gelişen, büyüyen bir markayız, daha da büyümek istiyoruz. Bu yüzden 2023 Ocak ayı itibarıyla yatırımcı aramaya başlayacağız.

  • KARİYER
    Ünlü bir şef olan babası ve ağabeyi gibi restorancılık işinde olacaktı.
  • FELSEFESİ
    Hayatta hiçbir şey kolay değil, bir anda kaybedebilirsiniz.
  • MARKA RUHU
    Mon Coeur, Fransızcada ‘kalbim’ anlamına geliyor. Özellikle de çocuklara seslenme şeklidir.
  • HEDEF
    Unicorn yaratmak.

YETENEKLİ AŞÇILARA BURS

  • Food Dreams Foundation, babam ve erkek kardeşimle 6 yıl önce kurduğumuz çok sevdiğim bir vakıf. Misafirperverlik sektörünün, finansal özgürlüğü olmadığından dolayı gerekli eğitimi alamayacak genç ve yetenekli şefler için ne kadar zor olduğunu gördük. Bu yüzden çok yetenekli ama finansal kaynak sıkıntısından dolayı aşçılık okuluna gidemeyen gençler için burs sağlıyoruz.
  • Lise eğitiminin ardından aşçılık okuluna gitmek isteyenler başvurabiliyor. Başta New York’taki Culinary Institute of America ile olmak üzere çeşitli okullarla iş birliklerimiz var. Yunanistan, Endonezya, Hindistan ve tabii Fransa’da kampüslerimiz bulunuyor.
  • Bursların yanı sıra mentorluk fırsatları da sağlıyoruz. Şu ana kadar yani 6 yılda bu programdan yararlanan 150 öğrenci Executive Chef olarak çalışıyor. İnsanların hayatına bu şekilde dokunabilmek, iyi yönde bir değişime katkıda bulunmak ve yolculuklarının bir parçası olabilmek müthiş bir şey.

BAŞARI İÇİN BİRAZ İNATÇILIK ŞART

  • Girişimcilikte başarı için bence en önemli şey fikriniz konusunda biraz inatçı olmak. Mesela eşimle ilgili hep yaptığım bir şaka var. Mon Coeur ile ilgili vizyonumu ona ilk anlattığımda bana “Anne-babalar geri dönüştürülmüş materyalden çocuklarına kıyafet mi alacak? O iş yürümez” dedi.
  • İnatçılık ve yeni bir fikrin yanı sıra iş planınızın, bir iş modelinizin olması ve gireceğiniz pazarı anlamak da önemli.
  • Hedefinize nasıl ulaşacağınız konusunda zaman açısından da biraz esnek olmakta yarar var.
  • Yolunuzda çok fazla mücadele ve engel olabilir ancak fikri korumak gerekiyor. Ona ulaşabileceğiniz yüzlerce yol var.
  • Markayı lanse etmem pandemi zamanına denk geldi. Bu başlarken öngördüğüm bir şey değildi. Sonuca ulaşmak için çok farklı yollara girmek zorunda kaldık. Biraz uzun sürse de başardık.

10 YILDA HER ŞEY ÇOK DEĞİŞECEK

  • Köklü markalar Bugün Hermès ve Adidas gibi bazı köklü markaların mantardan lüks deri çanta ya da geri dönüştürülmüş plastik şişelerden spor ayakkabı gibi ürünler yaptığını görmek heyecan verici. Ama bence sürdürülebilir şekilde üretime geçmenin bir 5-10 yılı daha var.
  • İki önemli engel Hemen şu anda olamamasını 2 nedene bağlayabiliriz: İlk sırada maliyetler var. İkincisi ise doğal olarak şirketlerin, makinelerinden iş yapış biçimlerine kadar tüm sistemlerini değiştirmeleri gerekiyor.
  • Startup farkı O yüzden bizim gibi startup’ların, işleri daha başından doğru şekilde yapmamız daha kolay. Ayrıca bu iş çok fazla zaman ve araştırma-geliştirme de gerektiriyor. Benim mesela doğru kumaşı, doğru pamuk, elastan oranını bulmam 3 yılımı aldı.
  • Değişim geliyor Önümüzdeki 5 yılda moda sektöründen yiyecek sektörüne ve otomotive çok büyük bir değişim olacak, her şey biraz daha sürdürülebilir üretilecek. Bir noktada zaten başka bir seçeneğimiz de olmayacak.
  • Chobani Chobani’de bile Hamdi (Ulukaya) her şeyi daha sürdürülebilir yapmak için çalışmalar yapıyor. Bence her şirket bu konuda çalışmalara başladı ama sonuçlarını görmek için hem zaman hem de yeni yatırımlar gerekiyor.

HAMDİ ULUKAYA’DAN NE ÖĞRENDİM?

  • YEMEK MASASI SOHBETİ
    Hamdi’yle karşılıklı görüş alışverişi yapabilmek gerçekten çok değerli. Yemek masamızda hem onun hem de benim işlerimi günlük olarak konuşuyoruz. Onun başarılarından ve hatalarından çok şey öğrendim.
  • MARKALAŞMA ÖNERİSİ
    14 yıllık Chobani’deki deneyimini, yaptığı hataları ve “keşke daha farklı yapmış olsaydım” dediği şeyleri anlatıyor. Açıkçası bu bana çok yardımcı oluyor. Bana verdiği ilk tavsiye markalaşmak gerektiğiydi. “Markalaşma her şeydir çünkü hikayeni anlatmak zorundasın. Böylece insanlar ürünle daha derin bir bağ kurarlar. Hatta bu gerçek ve samimi bir hikayeyse daha da iyi” demişti.
  • ÖNERİYE KULAK VERDİM
    Ben de Mon Coeur’ün hikayesini, adından logosuna, web sitesinin tasarımına ve seçtiğimiz renklerine kadar markalaşma sayesinde anlatabildim. Böylece insanlar markayla bir bağ kurabildi, kendileriyle, çocuklarıyla ilişkilendirebildi, ulaşılabilir ve dost canlısı bir marka olduğunu gördü.

Yazar: Fast Company Türkiye

©Fast Company Dergisi, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş. tarafından Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun şekilde yayınlanmaktadır. Fast Company’nin isim hakkı ABD’de Mansueto Ventures’a, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş.’ye aittir. Dergide yayınlanan yazı, tablo, fotoğraf ve görsellerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

hepimizin-icinde-z-kusagi-var

Cem Boyner: “Hepimizin içinde Z kuşağı var”

musteri-kapitalizm

Müşteri kapitalizmi