in , ,

Güvenilir liderler öne çıkacak

Şimdi vakıf, yönetim kurulu üyeliği ve danışmanlıktan oluşan, kendine zaman ayırdığı bir hayatı var. Bu yeni hayatını anlatırken, deneyimleri ışığında kritik önerilerde de bulunuyor.

guvenilir-liderler-one-cikacak

MUHTAR KENT
ÖZEL SÖYLEŞİ

YAZI: M.RAUF ATEŞ

Dünyanın en önemli işletme okullarından biri olan Wharton Business School’un öğrencileri, konuşan CEO’yu büyük dikkatle dinliyorlardı. Çok sayıda girişimci ve liderin konuştuğu üniversitenin konuğu ilk kez bir Türk CEO olmuştu. 25 Kasım 2008’de kürsüye gelen Coca-Cola’nın CEO’su Muhtar Kent, zor dönemlerde liderlik ve değişim konusunda önerilerde bulunmuştu. Bu konuşmasında en çok şu bölüm dikkati çekiyordu.

“Yılanlar yılda birkaç kez deri değiştirirler. Bunun bir nedeni olduğunu belki siz de biliyorsunuzdur. Onlar, daha da çok büyüyebilmek için deri değiştirirler. Kurmak istediğiniz ilişki türleri için de aynı şey geçerlidir. Örneğin, hayatı sizin gözlerinizle gören insanlardan oluşan bir ağ kurmayı seçebilirsiniz. Böylece sizi rahata kavuşturacak bir bölgenin, bakış açısının dışına çıkmamış olursunuz. Ya da etrafınızı bambaşka insanlar, farklı davranış kalıpları, inançlar ve deneyimlerle doldurabilirsiniz.

Hatta kendinizden çok daha zeki olan ve farklı ama geçerli bakış açılarına sahip insanları seçebilirsiniz. İşte bu son kullandığım cümledeki sıfatlar geçmişte gerçekten benim işime yaradı. Bu sayede yeni ve önemli bir göreve atandım.”

Gençlere bu önerilerde bulunan Kent, sonra şu uyarıyı yapıyordu: “Deri değiştirmeden zafer yok.”

Bu konuşmanın üzerinden 14 yıla yakın zaman geçti. Dünya yine bir değişimden geçiyor, liderliğin tanımı değişiyor. Böyle bir ortamda, Ayvalık Business Forum’da Muhtar Kent ile soru-yanıt yapma olanağını buldum. Bu sohbetten öne çıkan başlıkların ilginizi çekeceğini düşünüyorum:

EĞİTİM İÇİN VAKIF

Yarı emeklilik yaşıyorum diyebilirim. Defne ve Muhtar Kent eğitim vakfım var. Amerika’da, 2010 yılında kurduğumuz bu vakıf, Türkiye’de liseyi bitirip, Amerika’ya üniversite için giden gençlere burs vermeyi amaçlıyor. Şu anda 27 öğrencimiz Amerika’da burslu olarak okuyor. Şimdiye kadar 20 tane mezun verdik.

Burslu talebelerimizden tek isteğimiz, 4 yıllık eğitimleri boyunca yaz aylarında Ayvalık’a iki kez gelmeleridir. Toplamda Ayvalık’ta 4 hafta kalıp, buradaki liselerin öğrencilerine destek vermelerini bekliyoruz.

Bu vakıf benim oldukça zamanımı alıyor. Senede 120 ila 130 arasında müracaat alıyoruz. Her sene 8-10 talebe seçip Amerika’ya eğitime gönderiyoruz. Lisans üstü için Türk Eğitim Vakfı da burs veriyor ama Amerika’da lisans eğitimi için tek destek veren vakıf biziz.

YARININ DİPLOMATINA EĞİTİM

Emeklilik sonrasında zamanımın bir bölümünü ise geleceğin diplomatlarının yetiştirilmesini amaçlayan bir girişimim alıyor. The Kent Global Leadership Program on Conflict Resolution adlı programı, Columbia Üniversitesi bünyesinde, School of International and Public Affairs (SIPA) içinde kurduk.

Bu önemli programı, “Çözümsüzlüklerin çözümü merkezi” olarak nitelendiriyorum. Senede bir ya da iki kere 15-20 ülke, genç diplomatlarını bu merkeze gönderiyor. Ve o genç diplomatlara, “Altın üçgen” diye tarif ettiğim programı veriyoruz. Bu programda sivil toplum ve iş dünyası liderleriyle politik liderleri bir araya getiriyorum. Onlar da bu genç diplomatlara kendi tecrübelerini anlatıyorlar. Tecrübeleri ışığında bir problemi nasıl çözdüklerini anlatıyor, onlardan gelen soruları yanıtlıyorlar. Oluşan içeriği de her seferinde bir belge halinde yayınlıyoruz. Bu yıl programın üçüncü senesini gerçekleştiriyoruz.

COVID İLE GELEN DEĞİŞİM

Vakıf ve bu program dışında hem kendime vakit ayırıyorum hem de bazı yönetim kurulu üyeliklerim var. Emekli olmuş olmaktan da çok mutluyum. Benim emekliliğimi izleyen dönemde Covid-19 ile karşılaştık. Bütün hayatım boyunca gördüğüm en hızlı değişim son 36 ayda gerçekleşti.

İş dünyası için önemli bir dönemden geçiyoruz. Şu anda hem şirketlerin hem liderlerin bu değişimin önünde durması lazım. Liderler, kendilerini ve organizasyonlarını bu değişimin önünde tutabiliyorlar mı? Organizasyonlarının ve çevrelerinin bu değişime ayak uydurmalarını sağlayabiliyorlar mı? En kritik sorular bence bunlardır.

Ben 2008 yılında CEO oldum. O günkü ortamla bugünkü ortam arasında çok büyük fark var. Bugün çok daha esnek bir yapı var. Değişime ayak uydurmak gereğine çok daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Bence bu değişim önümüzdeki günlerde daha da hızlanacak.

SUYUN ÜSTÜNDE KALABİLMEK

Yeni dönemde “suyun üzerinde” kalabilmek ve sürekli büyüyebilmek için paydaşları da bu değişime hazırlamak gerekiyor. Artık yalnızca hissedarları hazırlamak yetmiyor. Bugün farklı bir dönemden geçiyoruz. Hissedarların yanı sıra çalışanlar, iş ortakları, hizmet aldığınız şirketler, müşteriler gibi paydaşları ve hükümetleri de dahil etmek gerekiyor. Eğer bütün bu taraflara değer yaratabiliyorsanız, o zaman hissedarlarınıza değer artışını da optimize edebilirsiniz. Artık çok farklı bir dünyada yaşıyoruz.

Bu yeni dünyaya ayak uyduracak yeni yönetici profiline ihtiyaç var. Uyum sağlamak, adapte olabilmek çok önemli… Esnek, değişik kültür ve geçmişlerden gelen, farklı bakış açılarına sahip, değişik din ve ırklardan gelen insanlarla iletişim kurabilenler başarılı olacak. Artık yalnızca ofislerinde ya da rahat bulundukları ortamlardan yönetenler değil, devamlı dışarılarda yeni şeyler arayanlar öne çıkacak. Bence ‘en iyi fikirler’ hep dışarıdadır. Yeni fikirleri bulup şirket içine taşıyan, tüm paydaşlarıyla değer yaratabilen liderler öne çıkacak.

SÖZÜNDE DURAN LİDERLİK

Artık dışarıda olup biten ile ilgisi olmayan yapıya sahip yöneticilerin bu alışkanlıklarını bırakmaları lazım. Ben güvene çok önem veriyorum. Liderlerin verdikleri sözleri tutmaları gerekiyor. Eğer bu konuda eksiklikleri varsa bu dönemde işleri çok zor olacak.

Çünkü, bugünkü iş ortamı için en önemli unsurlardan birini güven oluşturuyor. Siz de izliyorsunuzdur, bireylerin büyük şirketlere ve politikaya güveni azalıyor. Bireylerin lidere olan güveni azalıyor.

Onların bu bireylere nasıl güven verdiği önemli. Şirket hissedarları ile CEO’larının güven verecek yeni alışkanlıklar getirmeleri lazım. Bana göre sözünde durmak da güven yaratmanın ilk adımlarından biridir.

Ben bazen kendi kendime şunu sormuşumdur: “Nasıl oldu da Ayvalık’tan çıkıp büyük bir şirkete CEO oldun?” Kariyerine kamyonlarda başlayıp, sonra 770 bin çalışanı olan bir şirketin başına nasıl geçtin? Bunu hep düşünmüşümdür.

Benim en önemli özelliklerimden biri hep ilişki kurmaya önem vermiş olmamdır. Ben kariyerimin bir bölümünde Coca-Cola’dan ayrıldım, Türkiye’de Efes Grubu’nun başına geçtim. Ondan sonra geri döndüm. Çünkü, çok iyi bir şekilde ayrılmıştım. Ayrılmak için iyi sebeplerim vardı. O ilişkileri hep devam ettirdim, sıcak tuttum.

Eskiden bir zarf ve kağıt alıp, mektup yazar, postaneye gider gönderirdik. Şimdi öyle değil ki. İlişki kurmak ve devam ettirmek çok daha kolay. İnsanlar nereden gelirse gelsin ilişkilerini geliştirmeye ve sıcak tutmaya önem vermeleri gerekir.

GENÇ LİDERLERE ÖNERİLERİM

Özellikle gençlere söylediğim bir şey vardır; “Katiyen yalnız yemek yemeyin.” O fırsatı iyi değerlendirin. Biriyle yemekte ilişki kurmak çok daha kolaydır. “Never eat alone” sözü bu nedenle söylenmiştir.

Bir başka önerim, sabahları aynaya baktığınızda gördüğünüz kişiyi sevmeniz lazım. Eğer gördüğünüz kişiyi sevmezseniz, başkalarını da sevemiyorsunuz.

Beni global bir şirketin başına getiren özelliklerden biri de önüme gelen fırsatları zorluklarına rağmen kabul etmemdir. Coca-Cola’da her göreve olumlu yaklaştım. “Git şu ülkede yaşa” dediler, hiç düşünmeden kabul ettim. Hiçbir zaman, “Orada nasıl yaşarım, ailem nasıl olur” diye düşünmedim. Gençlere de öğüdüm odur; bir fırsat veriyorlarsa mutlak kabul edin. “Git Abidjan’da çalış” diyorlarsa, mutlaka git. “Ben orada nasıl yaşarım, hayatımın 2-3 senesi gidecek” dememek lazım. Fırsatları iyi değerlendirip, kabul etmek lazım. Beynelminel şirketlerde başarının yolu biraz da buradan geçiyor.

Western Union’un CEO’su Hikmet Ersek’i bilirsiniz. Fevkalade başarılı. Geçmişinde destek oldum, mentorluk yaptım. O da bu söylediklerimin birçoğunu kabul eden, yapan kişidir. Onun da başarısında bunun büyük rolü vardır.

AYVALIK’TAN DÜNYA DEVİNE

“The right place at the right time” derler. “Doğru zamanda doğru yerde olmak” önemli olabilir. Ama ben 40 sene önce New York Times gazetesinde küçük ilanların arasında Coca-Cola ilanını bulmuştum. Uçak bileti gönderdiler, Atlanta’ya gittim. Hatta Hyatt Oteli’nde bana oda tutmuşlardı. Otelden binayı görüyordum. Çıktım, binaya doğru yürüyeceğim. 1.5 kilometrelik yol. Resepsiyondaki görevli, “Yürüyemezsin. Çok tehlikeli bir bölge. Mutlaka araçla git” diye uyardı. Bindik taksiye gittim. Mülakatın sonunda bir hafta içinde haber vereceklerini söylediler. Sonunda aradılar ve “Kamyonların üstünde başlayacaksın, sana iş teklif edeceğiz” dediler. Sabah 4’te kalkıp kamyonlarla market market dolaşacaktım.

Birçok insan, “Ben üniversiteden mezun oldum. Kamyonda plasiyerlik yapmak için mi onca yıl okudum” derdi. Ben önüme gelen şansı iyi kullandım. Önce gazetede ilanı görmek belki şanstı, ama sonra teklifi kabul etmek ve yolculuğa başlamak daha önemliydi.

“YAPICI HOŞNUTSUZLUK” YAKLAŞIMI

Coca-Cola’nın 1923-1954 yılları arasında başkanlığını yapan Robert Woodruff’un ünlü bir sözü vardır: “The world belongs to the discontented.“ Hayat, memnun olmayanlarındır, der. Bir şeyi başardığınızda insanlara, liderlere hemen “rehavet” çökebiliyor. O nedenle hep sorgulamak, gözünüzü açık tutmak gerekiyor. O nedenle ben şirkette rehaveti önlemek için sürekli tansiyonu kabul edilebilir bir düzeyde tutuyorum. Buna da ‘Yapıcı hoşnutsuzluk’ (Constructive discontent) diyorum. Büyük bir şirkettik, başarılar ardı ardına gelebilir. O nedenle bu düşünceyi yaymaya çalıştım.

Örneğin ben günde 30-40 mil bisiklet biniyorum. Tepeye çıktığımda 5 dakika dinlenip devam edeyim dediğimde, soğurum ve devam edemem. O nedenle rehavete kapılamamak, kibirli olmamak gerekiyor. Liderlere her zaman dediğim gibi, “kendi çantasını” taşıyan lider olmalı. O kadar önemli ki…

HATALARDAN DERS ALMAK

Bana göre bir CEO için en önemli görevlerden birini, yerine yönetici adayları yetiştirmek oluşturur. Ancak, bunu da öyle bir günde yapamıyorsunuz. Bu nedenle ben de Coca-Cola’da işin başına geçtiğimden itibaren birilerini yetiştirmek için uğraştım.

Öncelikle yerime yetiştirmek için 2 kişiyi seçmiştim. Onlar olmadı. Onları değişik yerlere yolluyor ve performanslarına bakıyorsunuz. Tam istediğim gibi gitmedi.

Sonra üçüncü adayda başarılı oldum ve bunu görünce ben de 10 yıl CEO ve başkanlık yaptıktan sonra istediğim zamanda emekli olabildim.

Kariyer, aile ilişkisi ve dostluk, hiçbir zaman tek bir çizgi halinde yukarı gitmez. İnişler de olur. Önemli olan uzun vadede eğrinin doğru olmasıdır.

Hayatta inişlere hazırlıklı olmak lazım. Ben hep böyle bir yol izledim.

WARREN BUFFET’A GÖRE KENT’İN LİDERLİK ÖZELLİKLERİ

Sanıyorum 5 yıl önce Muhtar Bey için hazırladığım bir çalışma için ünlü yatırımcı Warren Buffet ile bir görüşme yapma şansını yakalamıştım. O görüşmeden kullanmadığım bir bölümü burada paylaşıyorum:

  1. Sadece iş yapış şeklinden değil, onun şevkinden ve coşkusundan da çok etkilenmiştim.
  2. Coşku ve tutkuya sahip olmak yeterli değildir. Onun en önemli özelliği, bu tutku ve coşkuyu, dağıtıcılara, satıcılara, yani iletişim kurduğu herkese yansıtması oldu. Bu, yatırım yaptığım şirketlerde dikkat ettiğim bir özelliktir.
  3. Muhtar Kent’in doğal bir lider olduğunu düşünüyorum. Öyle bir lider ki, insanların yaptıkları işe coşku katmasını sağlıyor.
  4. Başarmanın birden fazla yolu var. Muhtar Kent, kendi tarzını liderlik anlayışı olan bir yöneticidir. Üstelik güçlü bir vizyonu da var.
  5. Coca Cola için dağıtım sisteminin mükemmel işlemesi çok önemlidir. İnsanların istediği her yerde istediği zamanda ulaşabilmesi gerekir. Muhtar bu durumu herkesten daha çok anlamış durumda.
  6. Muhtar’ın en büyük meziyeti sorunun özüne inmesi, yani bürokrasinin sisleri içinde kaybolmamasıdır.

AYVALIK’I SEVMEK İÇİN 3 NEDEN!

Annemin ailesi 1921 yılında Midilli’den Ayvalık’a göç etmiş. Rahmetli dedem Sezai Ömer Madra zeytinyağı tüccarıydı.

Babam dış işleri mensubu olduğu için çocukluğumun önemli bölümü yurt dışında geçti. Ama yazları hep Ayvalık’a gelirdik. Buranın sevgisi, bizlere genç yaşlarda aşılandı.

Rahmetli dedem hep şöyle derdi: “Sakın zeytin ağacı olmayan yerde yaşama.” Neyseki biz onu dinlemedik, çok farklı kıtalarda yaşadık. Ama şimdi zamanımızın bir bölümünü burada geçirebiliyoruz.

Bana göre Ayvalık’ı farklı kılan üç özellik var: Birincisi, iyi hava olmayan yerde zeytin ağacı yetişmez. Çok iyi havası var. İkincisi, zeytin ile refah hep birbiriyle ilintilidir. Üçüncüsü de zeytin ağacı ve kültür hem asırlarca birlikte anılmıştır…

DONALD KEOUGH’TAN NELER ÖĞRENDİM?

  • Kariyerime etki eden liderler olmuştur… Ailemin büyük desteğini gördüm. Sonraki yıllarda çok esaslı bir lider olan, İrlanda asıllı Donald Keough’tan çok etkilendim, bana mentorluk yaptı. “Başarısızlık için 10 Emir” adlı bir kitap yazdı, ben de Türkçeye çevrilmesini sağladım, önsöz yazdım. Onun bana çok katkısı olmuştur.

5 LİDERLİK ÖZELLİĞİM

  1. Cesaret
  2. Hesaplı risk alma
  3. Hızlı karar alma
  4. Ekiple sahaya inme
  5. Piyasadan sürekli öğrenme

DOĞRU İNSAN KİMDİR?

  • Cesur ve şeffaf olmalı
  • Kendine güvenmeli
  • Kendisiyle barışık olmalı
  • Dünyanın çeşitli ülke ve kültürlerinde kendini rahat hissetmeli

Yazar: Rauf Ateş

Fast Company Türkiye Kurucusu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

eofis

eOfis büyürken sektöre de liderlik ediyor

ucmak

Uçmak