YAZI: İPEK KOŞAN
Venedikli tüccarlar sayesinde 17’nci yüzyılda Avrupa’ya taşınan kahve, zamanla diğer kıtalara da yayılarak tüm dünyayı sardı. Yapımı ve içimi ülkeden ülkeye farklılık gösterse bile özellikle son yıllardaki üretimi dikkat çekici şekilde artıyor. Günde 1 milyar kişinin, 400 milyar fincan kahve tükettiği tahmin ediliyor. Coffee Dash adlı veri kuruluşuna göre tüketim her sene yüzde 6-9 arasında artıyor. Türkiye’de ise 27 bin kafe/kahve satan mekân faaliyet gösteriyor. TÜİK verilerine göre 2013-2023 arasında kişi başına kahve tüketimi 4 kat artarak 1.5 kilograma ulaştı. En yüksek tüketimi yapan Finlandiya gibi ülkelerde bu rakam 9 kilogram düzeyinde seyrediyor.
CDC (ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi) verilerine göre ABD’de yetişkinlerin sudan sonra en çok tükettiği içecek kahve… 2015-2018 yılları arasında yetişkinler arasında yapılan araştırmada, 1 günde tüketilen toplam içecek miktarının yüzde 51.2’sinin su, yüzde 14.9’unun kahve olduğu saptandı.
Kahve tüketimindeki bu artış, uzun yıllardır beraberinde sağlık ve yaşama etkisi üzerine araştırmaları da getirdi. Kahvenin etken maddesi ‘kafein’in, beyin ve merkezi sinir sistemine etkisi nedeniyle bu konu son yıllarda giderek daha fazla öne çıkıyor.
UYARI GERİ ÇEKİLDİ
Kahve ile ilgili en kritik uyarı 1991 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılmış ve “muhtemel kanserojenler” arasına alınmıştı. Hatta o dönemlerde “Sağlığa zararlıdır” uyarısıyla satılmıştı. Ancak, yapılan araştırmaların da etkisiyle, bu uyarılar 2018’de kaldırıldı.
Sonraki bilimsel çalışmalar, kahvenin kansere yol açmadığını ortaya koymakla kalmadı, bazı kanser türlerine karşı koruyucu etkileri olabileceğini de gösterdi. Bu tür çalışmaların çoğu gözlemsel olduğu için kesin sonuçlara ulaşmak kolay değil.
Ancak eldeki veriler, kahvenin etkilerini daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Radyasyon Onkolojisi Uzmanı, BPKlinik Kurucusu, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi ve DEİK Sağlık İş Konseyi Üyesi Prof. Dr. Berrin Pehlivan, kafeinin vücudumuz üzerindeki etkilerini bilimsel çerçevede değerlendirirken, önemli mesajlar da verdi:
KAFEİNİN “DOST” TARAFI
Kahve denince akla ilk gelen madde kafein. Ancak, kahve yalnızca kafein içermiyor. Aynı zamanda güçlü antioksidanlar olan polifenolleri de barındırıyor. Polifenoller, vücutta iltihabı azaltarak kalp-damar hastalıkları, diyabet ve kanser gibi birçok kronik hastalığa karşı koruyucu rol üstleniyor.
Doğru miktarda tüketildiğinde kahvenin sağlığa birçok faydası var. Bunlar bilimsel araştırmalarla da destekleniyor. Özellikle kadınlarda Alzheimer ve Parkinson hastalıklarına yakalanma riskini azaltabileceği, rahim ve prostat kanserine karşı koruyucu etkiler gösterdiği, karaciğer sağlığını desteklediği ve şeker metabolizmasını olumlu etkilediği tespit edilmiş. Hatta bazı araştırmalar, düzenli kahve tüketen bireylerde hastalıklara bağlı ölüm oranının yüzde 11 ila yüzde 40 arasında azaldığını öne sürüyor.
Kahvenin sindirim sistemi üzerinde de etkileri var. Özellikle safra kesesinden enzim salınımını artırarak sindirime yardımcı oluyor. Ancak yine de bu etkiler, kişinin sağlık durumuna göre olumlu ya da olumsuz sonuçlar doğurabiliyor.
AZI KARAR, ÇOĞU ZARAR
Her bireyin kahveye verdiği tepki aynı değil. Bu yüzden dengede olmak lazım. Uzmanlar, günlük 400 mg kafein sınırının aşılmaması gerektiğini vurguluyor. Genetik yapı, yaş, cinsiyet ve yaşam tarzı gibi faktörler, kafeinin vücut tarafından nasıl metabolize edildiğini belirliyor. Bazı insanlar kahveyi hızla tolere edebilirken, bazıları için bir fincan bile çarpıntı, huzursuzluk veya uykusuzluk gibi sorunlara yol açabiliyor.
Özellikle anksiyete bozukluğu olanlar, kalp çarpıntısı yaşayanlar, reflü veya mide rahatsızlığı bulunanlar ile demir eksikliği yaşayanların kahve tüketiminde dikkatli olması gerekiyor.
Ayrıca kafein, mide ve bağırsaklardan çinko ve demirin emilimini azaltıyor. Kadınlarda kafein çok kullanıldığında kemik erimesini hızlandırabiliyor. Sayısız yan etkisinden bahsetmek de mümkün. Ama dozunda tüketildiğinde yararlı olduğunu söyleyebiliriz.
KAHVEYİ NASIL TÜKETMELİ?
Kahve için en uygun zaman diliminin sabah 09.00 ila 11.00 arası olduğu belirtiliyor. Bu saatlerde stres hormonu olan ‘kortizol’ düşüyor, kahvenin etkisi daha dengeli hissediliyor. Uykusuzluk sorunu yaşayanların ise 15.00 sonrası kahve tüketiminden kaçması gerekiyor.
Kahve tüketiminde en önemli konulardan birini onu nasıl içtiğimiz oluşturuyor. Kahveyi mümkün olduğunca sade tüketmek gerekiyor. Süt eklendiğinde kemik sağlığına katkı sağlansa da kalori alımı da artıyor. Şeker ve aromalı katkılar ise kahvenin faydasını gölgeliyor.
Hazır granül kahveler ve 3’ü 1 arada gibi ürünler, yüksek oranda katkı maddesi ve şeker içerdiğinden sağlıklı bir tercih olarak değerlendirilmiyor.
Kahve türleri de sağlık üzerindeki etkileri açısından farklılık gösteriyor. Filtresiz kahveler (örneğin French press) kolesterolü yükseltebilirken, Türk kahvesi ve ‘espresso’ gibi kısa sürede pişirilen türlerin bu etkisi daha az. Ayrıca az kavrulmuş kahvelerin daha fazla antioksidan içerdiği biliniyor.
Kafeinsiz kahveler ise tamamen masum değil. Kafeini ayrıştırmak için kullanılan kimyasal çözücüler, uzun vadede sağlık açısından risk oluşturabiliyor. Bu nedenle kafeinsiz kahveleri de ölçülü tüketmek gerekiyor.
Kahvenin aç veya tok karna içilmesi kişiden kişiye değişiyor. Ancak reflüsü olan bireylerde kahvenin aç karna tüketilmesi mide ekşimesi ve rahatsızlık yaratabiliyor. Bunun yanı sıra kahve, sindirime destek olabiliyor. Özellikle safra kesesinden enzim salınımını artırarak sindirimi kolaylaştırıyor.
Spordan önce veya sonra içilen kahve, metabolizmayı hızlandırarak yağ yakımına katkı sağlayabilir.
KRİTİK RAKAMLAR
- 400 MİLİGRAM
Mayo Clinic’e göre günde 400 miligram kahve tüketimi ‘makul’ olarak kabul ediliyor. Bu ölçüyü geçince baş ağrısı, uykusuzluk, kalp ritminde bozukluk gibi sorunlar gözlenebiliyor. - %49
İngiltere’de BMC Public Health’in araştırması, kahve içenlerde karaciğere bağlı hastalıklardan ölüm oranının %49 daha düşük olduğunu ortaya koydu. - %64
Telegraph Science’ta yayınlanan araştırmaya göre, günde 4 fincan kahve, hiç içmeyenlere göre yaşam süresini %64 artırıyor. - %16
Sabah kahve içenlerin ölüm oranı %16 oranında daha az gerçekleşiyor. (Avrupa Kardiyoloji Derneği) - 2-5 FİNCAN
Harvard Üniversitesi Beslenme Bölümü’ndeki araştırmaya göre, günde 2-5 arası fincan kahve içmek, diyabet 2 ve kalp sağlığına iyi geliyor.
RİSKLERE DİKKAT
- % 53 “Ağır içici” olarak tanımlanan kahve tutkunlarının “bunama”ya (dementia) yakalanma oranı %53 daha yüksek. (Harvard Sağlık)
- %22 American Journal of Clinical Nutrition’da yayınlanan araştırma, 6 ve daha fazla fincan kahvenin kalp sorunlarını %22 artırdığını ortaya koydu.
- 200mg Dünya Sağlık Örgütü, hamileler için günlük kafein sınırını 200 mg (2 fincan) olarak belirledi. Çünkü, her 100 mg ek kahve düşük riskini %14 artırıyor.
- %20 Sleep Health dergisinin verisine göre günde 3 fincandan fazla kahve içenlerin %40’ında uykuya dalma süresi uzuyor, uyku süresi ise %20 kısalıyor.


