in , , ,

CEO’lara ilham veren orkestra şefi

Bir orkestra şefi birbirinden farklı sesleri, enstrümanları ve yetenekleri “tek bir dilde” birleştirir. Bu açıdan, başarılı orkestra şefleri, iş dünyasında da liderlerin rol modelleri, ilham kaynağı olmuştur. Türkiye’nin müzik tarihine adını yazdıran orkestra şefi Gürer Aykal iş dünyasına ilham veren başarı hikayesini, ekip yönetiminden liderliğe ve sahnenin ardındakilere, bilinmeyenleri Fast Company için paylaştı…

CEO’lara-ilham-veren-orkestra-şefi-1

YAZI: MEHTAP DEMİR

11 yaşında başladığı konservatuvar eğitimini 26 yaşında tamamladı. Yurt dışında Londra Filarmoni’den Moskova Senfoni’ye çok büyük orkestralar, yurt içinde Cumhurbaşkanlığı Orkestrası, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ve daha pek çok orkestrada şef “O” idi.

Onlarca bazen yüzlerce farklı sesi, kişiliği ve yeteneği bir uyum içinde bir araya getirmeyi, “ortak bir dil” oluşturmayı başardığı konserleri ayakta alkışlandı.

50 yıllık müzikal kariyerinde sadece bir şef olarak değil bir “lider” olarak da rol model oldu. Tıpkı, birbirinden farklı kişilikleri ve yetenekleri bir amaç etrafında birleştiren bir şirket lideri gibi.

Dünyaca ünlü orkestra şefi Gürer Aykal’dan bahsediyoruz. Şu anda BİFO Onursal Şefi de olan Aykal, ilham veren yolculuğunun kritik detaylarını ve başarılı bir lider olmanın gereklerini Fast Company için anlattı…

İLK ORKESTRA YÖNETME DENEYİMİ

Müzikle tanışmam çok erken yaşlarda oldu. O dönem Diyarbakır’da Köy Enstitüsü’nde müzik öğretmeni olarak görev yapan babamın etkisiyle, Ankara Devlet Konservatuarı Keman Bölümü’ne 11 yaşında girdim. Yıl 1953 idi, tren bile 1.5 günde geliyordu. Bu oldukça zorlu bir yolculuktu.

Ankara Devlet Konservatuarı’ndaki keman öğretmenim Necdet Remzi Atak, yalnız bir keman öğretmeni değil, her şeyimizdi. “Keman korosu” dersi beni çok heyecanlandırıyordu, 2-3 sesli olabiliyorduk ve hepimiz bir arada çalıyorduk, bu beni çok etkilemişti.

Keman eğitimi alıyordum, ancak korodaki o çok seslilik beni başka bir yöne itiyordu. Arkadaşlarımdan kurulu küçük orkestralar yapmaya ve onları yönetmeye başladım. Ancak, aldığım eğitim ne kadar iyi olsa da, bir orkestrayı iyi yönetecek düzeyde değildi. Bu bilinçle keman öğretmenimin yönlendirmesiyle kompozisyon bölümünde Ahmet Adnan Saygun’un öğrencisi oldum.

1960’lı yıllardaki bu olay hayatımda önemli bir dönemdi. Belki de yaşamımdaki en mutlu ve şanslı dönemimin başlangıcıdır. Müzikte kitaplardan okuyarak öğrenemezsiniz, kompozisyon bilmek, müziğin içine girmek, gereklerini öğrenmek böyle saygın bir öğretmenden, bir çınardan öğrenmekle mümkün olabilirdi.

BİLİMLE ÇOK İÇ İÇE

Elde ettiğim bu şans, müzik yaşantımın çok ağır çıkılan merdivenlerini oluşturdu… O vakitten sonra orkestrayı sadece duygularla değil, bilinçle yönetmeye başladım. Orkestra yönetmenin bilimle ne kadar iç içe olduğunu kavradım. Dolayısıyla, sonrasında kurduğum orkestralarda çok daha başarılı oldum.

Kemanın eğitimini almış olmam, şeflik hayatımda büyük yardımcım olmuştur. Çünkü, orkestralarda yaylı çalgılar en büyük grubu oluşturur, 50-60 yaylı çalgı vardır. Arşe (yay) bilmenin bana getirdiği çok büyük başka bir katkı da kompozisyon bölümüne devam ederken, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın sınavını kazanıp orkestraya girmem oldu.

Yalnız kemancı olarak girdiğim bu orkestrada, aynı dönemde kompozisyon dersi alıyor ve şeflik de yapıyordum. Bu nedenle diğerlerinden farklı bir gözlem ve öğrenme sürecim oldu. Her bir eserin, her bir notasını tanıyor, her bir detayı biliyordum.

Sonrasında hocamın tavsiyesiyle Avrupa’ya gittim. Önce Londra’da orkestra şeflerine en çok yönetme olanağı sağlayan okul Guildhall School of Music & Drama, sonrasında Vatikan’da din müziği öğreten Musica Sacra… Yurt dışındaki eğitimden sonra da ülkeme döndüm.

BİR ESER NASIL ORTAYA ÇIKAR?

Beethoven’ın bir senfonisini yönetmek istiyorsunuz diyelim. Önemli olan, sizin bir şef olarak senfoniye nasıl hazırlandığınızdır. Orkestradan aylar önce bu esere çalışır, bütün enstrümanların neler çaldığını öğrenirsiniz. Eserin içine girdikçe, onu okudukça artık kafanızda, vücudunuzda yaşamaya başlar ve notalara bir şekil verirsiniz. Sonunda, besteciyi “kendinize mal etmiş” olursunuz. Artık o güne kadar edindiğiniz donanım ve kültür ölçüsünde, sizin eseriniz gibidir.

Sonra, orkestra kısmı başlar. Orkestradaki insanların eğitimi çok iyidir, farklı orkestralarda çalarlar. Haliyle bir müzisyen Beethoven’ın senfonisini belki 50, 100 defa çalmıştır. Bütün bunlara karşı orkestra şefi, onların bugüne kadar edindiğinin üstünde, ne istiyorsa onu onlardan çıkartır. Yani işin “yorum” kısmı devreye girer. Şef, tempolarıyla, notaların uzunluğu ve kısalığı ile eseri kendine mal ettiği ölçüde yorumlar.

Burada zorlayıcı olan, tüm üyeleri “tek bir dilde” birleştirebilmektir. Orkestrada ortalama 80 yetenekli müzisyen vardır ve 80’inin de kafasındaki Beethoven düşüncesi farklıdır. Kendi düşünceleri içinde çalmalarını sağlarsanız başarısız olursunuz. Fakat en küçük detaya, sese dahi dikkat ederek onları kendi bilgileriniz doğrultusunda birleştirirseniz, işte o zaman başarıyı yakalarsınız.

İYİ BİR ŞEFİN SIRLARI

İyi bir şef olmak için öncelikle iyi bir eğitim gerek. Altyapınızın çok iyi oluşması, hiçbir boşluk kalmaması ve hayat boyu öğrenmeye devam etmeniz lazım.

Benim şansım, babamın köy enstitüsünde müzik öğretmeni olmasıydı. Enstrümanlarla çok küçük yaşta tanıştım. Babam, kulağımın sesleri duymadığını, yalnızca notaları duyduğunu keşfetti. Ben hiçbir zaman ses duymadım. Müziği hiçbir zaman sizin gibi duymadım, duyamayacağım da. Her şeyi adlarıyla duyuyorum. Kim ne nota çalıyor, tam doğru çalıyor mu, çalmıyor mu? Yani çok iyi duymanız gerekiyor. Bu bana babadan geçen bir tanrı vergisi.

Bir şef aynı zamanda iyi bilince sahip olmalı, iyi bilmeli ve iyi hazırlanmalıdır. Öncelikle yapacağı işi çok iyi bilmesi gerekir. Tüm bunları yaparak onları halkın önüne çıkarır.

Sonunda şef selamını verir ve çekilir, alkışı orkestra alır. Bütün eserler orkestranın çalması için yazılmıştır, şefin sesi yoktur. Ben ellerimi şimdi hareket ettirirsem ses çıkmaz ama bunu orkestranın önünde yapsam neler duyacaksınız, bir düşünün.

PEKİ YA UYUM BOZULURSA?

Bir müzisyen ne kadar başarılı ve tanınır olursa olsun, şefin istediği gibi çalmak zorundadır. “Çok iyi biliyorum” deyip, kendi istediğini çalamaz. Bu da benim için çok değerlidir. Ne kadar iyi olursa olsun, benim istediğim gibi çalmayan birisiyle anlaşamam. İyi olan insanın anlaması ve algılaması da kolay oluyor.

Orkestradaki bir müzisyen, “Ben bu bölümü böyle çalıyorum; şef anlamaz, duymaz” diyemez. Şef, o sesi duymalı, anında dönüp “Orayı böyle yapmayın” diye uyarmalı. Kimse sizin kontrolünüzün dışına çıkamaz. Bu, dünyanın her yerinde böyle olur. Şefin bilinci, isteği ve ödünsüz yaklaşımı orkestrayı tek dile, tek anlayışa getirir. Bu da en iyi verimi sağlar.

Bir müzisyeni orkestradan dışarıya çıkarmak olmaz, şefin enstrümanı orkestradır. Uzuvlara da benzetebiliriz. Siz bir parmağınızı çıkarıp atabilir misiniz? Yanlış yapan kimse, o yanlışı düzeltirsiniz.

Hatta iyi bir şef o yanlışı, yanlış olmadan önce fark eder. Aynı anda hem gözünüzle orkestrayı kontrol edersiniz hem de kulağınız zaten her bir sesi duyar, başka türlü olmaz. Biri ısrarla aynı yanlışı yapıyorsa, onu uzun süre eğitmeye çalışırsınız. Eğer yapamayacak biriyse o orkestraya “hak ederek” girmemiştir zaten.

ORKESTRA USTALIK YERİDİR

“Orkestra nedir?” derseniz, tek kelimeyle “disiplin”dir. Sonra “saygı”dır.

Çaldığı besteciye saygı duyar. Kilometrelerce uzaktan, biletini alıp gelen dinleyiciye saygısı vardır. Hepsinin üstünde, orkestra şefinin ise hem besteciye hem orkestraya hem de seyircisine sonsuz saygısı vardır. O saygı düzeninde çalışır, üretimini yapar. Ayrıca, orkestrasının kendisine saygı duymasını da sağlamalıdır.

Orkestra, “idare edilecek” bir şey değildir, orkestralarda başarı “olmazsa olmaz”dır. Bu başarı için donanımınızı, bilgilerinizi sonuna kadar kullanacaksınız ki enstrümanınız olan o orkestracıları sizin tam anlayışınıza, beğeninize, o ölçüye getirin. Hepsini aşağı yukarı aynı düzeye getireceksiniz, hiçbirini “Bundan olmaz” deyip bırakmayacak, bunun için çalışacaksınız.

Orkestra ustalık yeridir. Çalacak insanın becerisi, ustalığı şarttır. O ustalık da her zaman çıraklıktan başlar, orkestraya gider. Bir konser öncesi 3-4 gün içinde öyle iyi çalışırlar ki konser en usta oldukları, bütün hazırlıkların en iyi biçimde sunulduğu yerdir.

DENGE KURMAK ÖNEMLİ

Orkestrada çok başarılı, dünya çapında bilinen müzisyenlerin olması bir güzellik, şef için bir avantajdır. Çünkü sizi çok çabuk anlar, isteklerinizi daha hızlı yapar ve daha hızlı öğrenirler. Bu da, eseri daha çabuk çıkartmanızı sağlar.

Bir de orkestrada gençler, yeni gelen ve öğrenmeye devam edenler vardır. Onlara da sabırla öğretmeniz lazım. Bir yanda bu kadar iyiler, bir yandan öğreteceğiniz insanlar varken dengeyi iyi kurmalısınız. Bir kişiye öğretirken, diğerini yarım saat tek nota çaldırmadan bekletmemeniz, tecrübeli olanla genç olan arasında denge kurmanız önemli.

Müzisyenler arasında deneyim veya yetenek açısından bir farklılık varsa, onları aynı düzeye getiriyorsunuz. Bütün provalar bunun içindir. Örneğin, ben tahta nefeslilerde birinci klarnete çok önem veririm. İkinci fagot gözümün, kulağımın hiç kaybetmediği bir enstrümandır. Bakınız, 80 kişilik bir orkestrada 1-2 kişiden bahsediyorum. Hiçbirini hiçbir zaman boş bırakmam. Neticede, bu çalışmalardan ötürü tahta nefesliler ailesinin sahnede çok iyi çalmasını sağlarım.

“YÖNETME” İŞİ BENZİYOR

İş dünyasında kurumları yönetenlerle şefler arasında birtakım benzerlikler vardır.

Öncelikle, her ikisinde de yönetmek için yönettiğiniz işin içeriğini, detaylarını bilmelisiniz. Her şey bilmekten geçer. Örneğin, bir şirketin CEO’su çalışanının yaptığı işi bilmezse, hangi işin “başarı”, hangisinin “başarısızlık” olduğunu ayırt edemez. Çünkü, sorun olarak tanımladığı bir işin çalışandan mı işin doğasından mı kaynaklı olduğunu bilemez. Alt kademelerdeki işleri küçümser, “Ben patronum, üst kattayım” derse olmaz.

Bir çalışan da CEO’dan ya da yönetim kurulu başkanından çok şey öğrenebilir. Örneğin, Borusan Holding’de sanatla ilgili her şey Asım Kocabıyık sayesinde gerçekleşti. Muazzam görüşleri, Atatürkçülük ve ulusalcılık anlayışı vardır. Ben Asım Bey’den çok şey öğrendim, tanıdıkça ona hayran oldum. İnsanlar kendinden yaşça daha büyük olanlardan çok şey öğrenebilir.

Bir şef için de bu geçerlidir. Adnan Saygun ve Ulvi Cemal Erkin bana örnek olan isimlerdendir. Ulvi Cemal Erkin benim partisyon okuma öğretmenimdi, bire bir öğrencisi değildim ama kendisini her şekilde bilirdim. Onunla pinpon oynadım, maç seyrettim, arabasına bindim; müziğini ve nasıl doğru yarattığını biliyorum.

Bir diğer benzerlik de şudur, bir eserin içinde 40 bin 50 bin nota vardır. Her bir nota çok değerlidir, hiçbirini o eserden çıkaramayız. Tıpkı bir şirketin her bir çalışanının o kurum için ifade ettiği anlam ve “dışarı çıkarılamaması”, “yok sayılamaması” gibi.

 

ORKESTRA ŞEHRE NE SAĞLAR?

Bir kentin sürekli konserler veren orkestrası varsa, eğitim konserleri ile okullardaki öğrencileri kendine çeker. Bu çocuklar gördükleri enstrümanları çalmak ister. Bu işe inanan anneler ve babalar çocuklarını götürür, kentin ileri kesimleri orada görünmek için gelir.

Tüm bu insanlar farkında olmadan çok sesliliği dinler, disiplini görür. Bu çok sesliliği ve disiplini anlayan toplumlarda ise demokrasi doğar.

Bakın, nasıl büyük bir şey başlıyor kentte!

 

LİDER VE ORKESTRA ŞEFİ BENZER Mİ?

  1. Şirketle orkestranın bir benzerliği şudur: Bir eserin içinde 40 bin – 50 bin nota vardır. Her bir nota çok değerlidir, hiçbirini o eserden çıkaramayız.
  2. Kurumunuz 40 bin kişiyse, 1 kişiyi dahi oynatamamanız gerek; çünkü her biri o kadar değerlidir.
  3. Orkestrada ortalama 80 yetenekli müzisyen vardır ve 80’inin de kafasındaki Beethoven düşüncesi farklıdır. Zorlayıcı olan, tüm üyeleri ‘tek bir dilde’ birleştirebilmektir. Şirketler de böyledir.
  4. Yeter ki onların değerini siz verin, tıpkı her bir notaya değerini vermek gibi… Eğer siz notanın, yani bireyin değerini bilmeden yönetiyorsanız o nota duyulmaz, değeri olmaz. Öylesine gider, gelir.

ŞEF NE ZAMAN BAŞARISIZ OLUR?

  1. DETAY Bir orkestracı, bir konser için 12 saat prova yapar. Fakat bir şef, o esere 12 ay çalışır. Şefin çok çalışması gereklidir. Her bir detayı, tüm pasajları, yukarıdan aşağıya bütün çalınanları, yazılanları, hepsini bilir.
  2. BÜTÜNLÜK Bunun yanı sıra, bazı orkestralarda konsere kadar çalıştırmanız, o bütünlüğü, birlikteliği ve tek dile getirebilme savaşını iyi vermeniz gerek.
  3. TEKRARLANAN HATA Çalıştığınız, çalıştırdığınız bir eseri istediğiniz düzeyde yapamadığınızda ise başarısız olursunuz. Bunu birkaç kez yinelerseniz, zaten artık o orkestrada şeflik de yapamazsınız, hatta başka ülkelere gitmeniz gerekir.
  4. HIZLI DUYULUR Bir orkestra şefinin başarısızlığı çok çabuk duyulur. Örneğin, Finlandiya’nın 24 orkestrası vardır ve o 24 orkestrası da, 24 gün içinde bunu duyar. Bu sosyal medyadan önce de hızlıydı. Şimdi 24 gün değil, 24 saatte duyulur.
  5. ŞEF VE SOLİST Başarısızlık sizin esere iyi hazırlanmamış olmanıza ve eseri anlamamanıza, eğer varsa, solistinize bağlıdır. Her konserde bir de solist olur. O solist tıpkı evinize gelen bir konuk gibidir. Onu en iyi şekilde ağırlamak istersiniz, en iyi koltuğa oturtur, en iyi şeyleri ona sunarsınız. Biz de bir soliste böyle davranmak zorundayız. Bir orkestra şefinin bu bilinçte olması gerek. “Ben şefim, o solist; çalıp gidecek” derseniz olmaz, konserinizin bütünlüğü bozulur ve başarısız olursunuz.

“Biz orkestralar, bütün toplumların çok önündeyiz. Bizde kadın-erkek ayrımı kesinlikle yoktur. Dünyada ‘orkestralar milleti’ vardır. O orkestralar milleti ayrı ayrı ırklar, ayrı pasaportlar taşır ama hepsi birdir.”

YETENEK Mİ, DİSİPLİN Mİ?

“Orkestraya müzisyen seçerken fazla yeteneği olmayan ama çalışkan ve disiplinli, saygılı müzisyeni yeğlerim. Eğer disiplini ve saygısı varsa onu istediğiniz yere getirirsiniz. Karşınıza gelebilecek kadar çalabiliyorsa, ‘çok yetenekli’ değilse de yetenekli demektir. Müzikte yetenekli olmayan baştan başlayamaz, 11-12 yaşında tökezler ve bırakır. Yeteneği olanı ise müzik, içine alır.”

Yazar: Mehtap Demir

Fast Company Türkiye Yazı İşleri Müdürü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yeni nesil işveren markası danışmanı

BLOCPOWER

Blocpower