Ebru Özdemir, Limak Yatırım’ın yönetim kurulu başkanı… İkinci kuşak temsilcisi olarak liderliğe, şirket yönetimine, sektörlere farklı bakıyor. Teknolojiyle, startup’larla yakından ilgileniyor. “Unicorn çıkarma” konusuna büyük ilgi duyuyor ve “İş anlamında teknoloji gibi farklı alanlara yöneliyoruz. Bu alan tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de büyük bir hızla ilerliyor” diyor.
Aile şirketlerinde genç kuşağı işe dahil etmede iki yoldan gidilir. Birincisi, hemen işe dahil etmek, genç yaşta aile büyüklerinin yanında şirket yönetimine katılmasıdır.
İkinci ve en çok uygulanan ise genç bireyin, tercihen yurtdışında birkaç şirkette/bankada çalışması, global bilgi ve deneyim ile aile işine dönmesidir. Bu aynı zamanda farklı bakış açısı ve yeni ilişkiler ağını da beraberinde getirir.
Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, “Bizim işler o kadar hızlı büyüyordu ki, başka şirkette deneyim kazanacak vaktimiz olmadı” diye kendi deneyimini paylaşıyor. Babası gibi mühendislik okuyan Özdemir’in iş hayatının ilk dönemi şantiyelerde, baraj ve yollarda geçti. Şantiyeler, ilk staj mekanıydı.
Çalışma hayatında 23 yılı geriden bırakan Ebru Özdemir, havaalanı işletmesinden enerjiye, teknolojiden girişimciliğe kadar geniş bir yelpazede işlerle ilgileniyor. Pandemiyle yeniden şekillenen gündemde, Ebru Özdemir ile “yeni nesil şirket yönetimini”, “girişimciliği” ve “teknolojiyi” konuştuk:
Limak Holding’in organizasyonunda, şirket yönetiminde bir değişiklik yapıyor musunuz? Bir değişim planınız var mı?
Bugün Türkiye’de ve dünyada küçük/orta/büyük her şirketin karşı karşıya kaldığı iki “zorunluluk” var: Kurumsallaşma ve dijital dönüşüm… Buna “zorunluluk” diyorum, çünkü artık kurumsallaşma ve dijital dönüşüm “olmazsa olmaz” haline geldi.
Hele ki bizim gibi aile şirketlerinde, şirketin gelecek nesillere güçlü ve doğru aktarımını sağlamak için bu iki konuya büyük önem vermek gerekiyor.
Biz de bu çerçevede Limak olarak yoğun mesai harcayan bir grubuz. Bir yanda faaliyet gösterdiğimiz sektör ve coğrafyalarda büyüme ivmemizi sürdürürken, diğer yanda da grubumuzun sağlam atılmış temellerini kuvvetlendirmeye çalışıyoruz.
Bu konuda Grup ve şirketlerimiz bünyesinde farklı çalışmalarımız var. Hem kurumsallaşma adımlarını, hem dijitalleşme adımlarını eş zamanlı olarak atıyoruz. Bunlara ek olarak üzerine titrediğimiz bir diğer konu da “Sürdürülebilirlik-sürdürülebilir iş anlayışı”dır. Bildiğiniz üzere çok farklı sektörlerde faaliyet gösteriyoruz. Ve sürdürülebilirlik, sürdürülebilir kalkınma artık küresel bir ortak norm.
Dolayısıyla işlerimizi nasıl daha sürdürülebilir yapabiliriz, bunun arayışı ve çalışmaları içerisindeyiz. Sürdürülebilirlik konusunda Türkiye’de ve küresel arenada Sürdürülebilir Kalkınma Derneği ve Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi gibi pek çok ortaklığın paydaşı durumundayız. Burada taahhütlerimiz sadece yerel-ulusal değil; küresel ve uluslararası.
Dolayısıyla sorumluluğumuz da küresel. Ben “değişim” dediğinizde bunu anlıyorum. Çünkü, bu başlı başına bir değişim-dönüşüm. Ve ciddi bir mesai, zihinsel kapasite, zihinsel sermaye ve yatırım gerektiriyor.
Çevik yönetim, hızlı adapte olma gibi yeni nesil liderlik yaklaşımları gündemde mi?
Elbette gündemde. Gündemde olmamasına imkan var mı? Bakın geçirdiğimiz pandemi süreci bunun en güzel örneği…
Bu yıl Ocak ayında Davos’ta (WEF) katıldığım bir toplantıda Uzakdoğulu bir katılımcı, Çin’de baş gösteren hastalıktan söz ediyordu. Duyuyorduk, ama işlerin bu noktaya geleceğini sanıyorum hiçbirimiz tahmin edemedik. ‘En hazırlıklı bendim’ diyen kişi/şirket/kurum/ülke bile bu salgına hazırlıklı değildi. Kısa bir süre içerisinde ofislerin kapanması, uzaktan çalışma metotları, toplantıların zoom ya da telefon üzerine taşınması gibi hızlı bir dönüşüm yaşadık.
Asıl başarı, bu hızlı dönüşüme adapte olabilmek diye düşünüyorum. Ve Limak olarak bu konuda başarılı olduğumuza inanıyorum. Bu dönüşümde elbette ‘çalışanların’ büyük bir rolü var. Özveri, verim kaybı olmadan çalışmaya devam ettiler. Fakat ben burada ‘liderliğin’ önemli olduğunu düşünüyorum. Yine kendimizden örnek vereyim: Biz şantiyeleri kapatmadık. Yöneticilerimiz tüm tedbirleri, tüm önlemleri eksiksiz aldı.
1 Haziran itibarıyla ofislerimizi açtık. Öncesinde yöneticilerimizle, çalışanlarımızla hızlı bir adaptasyon süreci yaşadık. Ortaklarımızla, işbirliği yaptığımız tüm kurumlarla ilişkimizi kesintisiz sürdürdük.
Açıkçası bunun meyvelerini de aldığımızı düşünüyorum… Örneğin, pandemi döneminde 3 yeni iş aldık. ENR listesinde 2019 yılındaki 67’ncilikten 2020 yılında 61’inci sıraya yükseldik.
Yoğun ajandası olanlar için iki kritik konu var: Toplantı yönetimi ve işleri delege edebilmek. Öncelikle, toplantı yönetimi konusunda nasıl bir yol izlersiniz?
Gün içinde ilgilenmek zorunda olduğunuz onlarca konu olunca elbette toplantı yönetimi ve delege edebilme konuları önem kazanıyor. Her iki konuda da iyi olduğumu ama yine de geliştirmem gereken alanların olduğunu düşünüyorum. Özellikle toplantı yönetimi konusunda çok fazla gözlem şansım oldu. Bu konuda Amerikalılar çok iyi. Örneğin, Atlantik Konseyi’nin Uluslararası Danışma Kurulu üyesiyim ve düzenli toplantıları oluyor. Toplantılar tam söylenen zamanda başlar, söylenen zamanda biter. Sarkma olmaz.
Gündem önden gönderilir, tüm katılımcıların gündeme hakim olması sağlanır. Dolayısıyla toplantılar verimli geçer.
Ben de bunu uygulama taraftarıyım. Gündemin ne olacağını bilmediğim bir toplantı olmaz. Önceden gündeme bakarım, herkesin de bakmasını isterim. Böylece en kıymetli şeyi, yani zamanı doğru kullanmış oluruz.
İşleri delege etme konusunda başarılı mısınız?
İşlerin delegasyonu konusunda, çok geniş bir kadro ile çalışıyorum. Çok farklı karakterler, çok farklı yetkinlikler, çok farklı deneyim ve tecrübelere sahibiz.
Bu zenginliğin faydasını görüyorum diyebilirim. Çünkü ben de besleniyorum. Bu çok önemli. Yeni şeyler öğrenmeye açık olmak çok önemli… Kadın-erkek, mühendis, sosyal bilimci… Tam bir mozaik olan kadrodan çok besleniyorum.
2020 model verimlilik stratejinizi paylaşır mısınız?
Mühendisliğin temelinde verimlilik var. Dolayısıyla tüm faaliyetlerimizde, yani yatırımlarda, günlük yönetimde, hatta sosyal yatırımlarda verimliliği hep ön plana almaya çalışıyorum. Burada kaynak, zaman, kişi verimliliğinden bahsediyorum. Hiçbir konuda “sonsuz kaynağa sahip değiliz”. Dolayısıyla elimizde olanları verimli kullanmak önemli.
Benim için “zaman” önemli bir kaynak. Eve ve aileye ayrılan zaman, işe ayrılan zaman ve en önemlisi kendinize ayıracağınız zaman çok önemli. Gün içinde bunların hepsini verimli ve doğru şekilde planlamanız lazım. Dolayısıyla zamanı doğru planlama, benim verimlilik stratejimin olmazsa olmazlarından biri diyebilirim.
Yine pandemi sürecinde bunu bence hepimiz çok iyi anladık. Pandemi olmadan önce hepimiz “zamansızlıktan” yakınırdık. Ama pandemi ile beraber bolca zamanımız oldu. Bir saatlik toplantı için onlarca saat uçmaya aslında gerek olmadığını gördük…
Babalarınız Limak Grubu’nu bu düzeye getirdi. Genç kuşak olarak siz nasıl bir yenilik getirmeyi planlıyorsunuz?
Limak’ın bugüne gelmesinde babamın ve Sezai Bey’in rolü çok büyük, bıraktıkları miras çok önemli. Biz yeni kuşaklar olarak, “Kurumsallaşma”, “Dijital dönüşüm’ ve ‘Sürdürülebilirlik’ ilkelerinde temelleri güçlendirmeye çalışıyoruz.
Ve tabii iş anlamında farklı alanlara yöneliyoruz; örneğin, teknoloji. Bu alan tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de büyük bir hızla ilerliyor. Ülkemizde çok başarılı startup’lar, girişimler var. Hatta yine pandemide gördük: Türkiye’den de unicorn, milyar dolarlık girişimler çıkabiliyor. Bu konu benim çok ilgimi çekiyor. Bir diğer konu ise “Sosyal yatırımlar”.
Limak Vakfı, 2016 yılında kuruldu. Türkiye’nin Mühendis Kızları ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Etki Hızlandırıcı Projesi gibi konularda öncülük ediyoruz. Ben bunlara “sosyal sorumluluk” demiyorum. “Sosyal Yatırım”-”Etki yatırımı” diyorum. Çünkü, bizler bu işlerle sadece gönüllülük, sadece bağışçılık yapmıyoruz, aynı zamanda bir etki yaratıyoruz. Gelecek için etki yaratıyoruz.
Sizin dijitalleşmeye ilginiz olduğunu biliyorum. Eski nesil endüstriler ağırlıklı bir grupta, dijitalleşme ne anlama geliyor?
İnşaat ve altyapı sektörleri maalesef dijitalleşmenin en ağır seyrettiği sektörler. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da böyle… Bizim sektörlerin dijitale adaptasyonu zaman alıyor. Fakat projeler büyüdükçe, projeler sofistike olmaya başladıkça dijitale duyulan ihtiyaç artıyor.
Artık sadece en büyük havalimanını inşa etmek yetmiyor. Enerji verimliliği en yüksek, yolcu deneyimi en iyi havalimanını inşa etmek zorundasınız. İşte burada dijital teknolojiler devreye giriyor.
Dolayısıyla ister istemez siz de dijital dönüşüme ayak uydurmak zorunda kalıyorsunuz. İnşaat sektöründe dijitalleşmede “3D printing” (3 boyutlu baskı) gibi konular öne çıkıyor ve biz de bu alanlarda çalışıyoruz. Bu alanda Limak Teknoloji adlı şirketimiz de var.
BABAM İLE BİZİM KUŞAĞIN 3 FARKI
1. Sanıyorum bizler küresele, küresel iş dünyasına ve o dünyanın iş yapış tarzına çok daha yakınız. Bu sebeple kurumsallaşma, dijital dönüşüm, sürdürülebilirlik gibi konuları işimizin tam içine yerleştirdik; “core business” olarak ele aldık.
2. Elbette profesyonel olarak dönem değişti. Artık çalıştığımız kadrolar çok farklı, çok çeşitli. Eğitimler ve deneyimler farklı… Yetkinlikler çok farklı… Dolayısıyla bizler farklılıklardan daha fazla yararlanıyoruz. Farklı görüşlere, farklı konulara, farklı girişimlere daha alışığız.
3. Ama sanıyorum onlar daha sabırlı. Biz o kadar değiliz.
STARTUP’A YAKIN TAKİP
“Ekosisteme çok uzak olduğumu söyleyemem. Hem kişisel ilgimden hem de iş olarak yakından takip ediyorum. Limak bünyesinde çok farklı taraflardan bu konuyu yakın takibe almış durumdayız. Bu kapsamda Limak Teknoloji, Türkiye’deki startup ekosistemini tarıyor, fırsatlar bakıyor.”
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİKTE 4 ÖNCELİĞİMİZ
1. Plastik kullanımı
2. Enerji verimliliği
3. Kaynakların doğru kullanımı
4. Fırsat eşitliği
YÖNETİCİ SEÇİM KRİTERLERİM
1. Bir numaraya liderlik koyarım. Stratejik ve çok yönlü düşünebilme kabiliyeti çok önemli.
2. Sonra, elbette teknik yeterlilikler ve yetkinlikleri sayarım…
3. Benim için “ikna kabiliyeti” bir başka önemli kriter. Bu nedenle Türkiye’nin Mühendis Kızları’na ‘ikna mühendisliği’ eğitimi veriyoruz. Çünkü, her şeyin başı ikna.
4. İletişim ve yaratıcılık bir yönetici/yönetici adayı için çok önemli.
5. “Out of box thinking” (Kutunun dışında düşünme) yeteneğini de saymak isterim.