in , , , ,

Bardağın yarıdan fazlası dolu

Yüksek enflasyonla mücadele kapsamında yurt içinde sıkı para politikasının etkilerini, küresel ölçekte ise ekonomik ve jeopolitik sorunları barındıran bir yılı geride bırakırken, herkesin aklında “2025’in getirecekleri” var. Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, şirket liderlerinden bize ulaşan soruların yanıtlarını ve beklentilerini paylaşırken, “umut veren” göstergelere de dikkat çekti.

bardagin-yaridan-fazlasi-dolu

YAZI: M. RAUF ATEŞ / TALAT YEŞİLOĞLU

İş dünyasının merakla beklediği “Faiz indirimi” konusuna, gelişme ve göstergeleri içine alan bir yol haritası çiziyor. O’na göre Merkez Bankası, faiz kararını belirlerken, tüm sektörlerin 2025 yılında enflasyonla ilgili kendi beklentilerini ayarlayabilmesine ve konunun kontrollerinde gitmesine öncelik verecek. Bu kapsamda “fiyat istikrarı” sağlanırken, aynı zamanda ekonomideki yüksek faiz baskısının rahatlatılması isteğinin gösterilmesi için, yıl sonuna 5 gün kala, 26 Aralık’taki toplantıda faiz indirimine gidebilecek. Bunu da şöyle değerlendiriyor: “2025’e faiz indirimiyle girildiğinde aslında yılın öngörülebilirliği de artırılacaktır ve verilen bu mesajla herkes planını ona göre yapacaktır.”

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’a, söyleşi öncesinde iş dünyasından en çok gelen soruyu yönelttiğimizde bu değerlendirmeyi yaptı. Ardından da ekledi: “Bu durumda yıl sonunda kur belki bir miktar yukarı yönlü olabilir ama o da 4-5 günlük bir hareket olacağı için sağlıklı olacaktır. Aksi durumda sene sonu kuru mevcut seviyelere yakın bir yerde olacak.

Aran’a göre bu faiz indirimi, yıl sonu kurunun da makul bir yerde kapatılmasına vesile olacak. “Kurdaki artışa da ihtiyaç var, çünkü aksi durumda ülkede arz yönlü başka sorunlar çıkıyor.
Bu indirimle, ‘Üretimi ve büyümeyi önemsiyorum, işimi yapıyorum ama piyasanın da içindeyim’ mesajı daha güçlü verilecektir” diyor ve ekliyor: “Kasım enflasyonu yüzde 2’yi aşarsa faiz indirimi olasılığı masadan kalkar.”

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, iş dünyasının kafasındaki soruların önemli bölümünü yanıtlarken, şu bilgileri paylaştı:

2024’TEKİ 3 OLUMLU GELİŞME

En olumlu gelişmenin, ekonomi politikalarında öngörülebilirliğin artması ve finansal piyasalardaki volatilitenin belirgin ölçüde azalması olduğunu söyleyebiliriz. Bir önceki yıl dolar/TL kuru yüzde 57.2 artmışken, bu yıl 19 Kasım itibarıyla, 2023 yıl sonuna kıyasla yüzde 17 düzeyinde yükseldi.

2 yıl vadeli gösterge tahvilin faizi yüzde 48.9 ile yüzde 39.2 gibi dar bir bantta dalgalandı. Bu bandı dikkate aldığımızda, volatilitenin son yılların en düşük düzeyine yakın olduğunu söyleyebiliriz. 2024’ün, öngörülebilirliğin sağlandığı bir yıl olması birinci kazanım.

İkincisi, en ciddi kırılganlığımız olan rezervler ve cari açık konusundaki kazanımlardı. ‘Swap’ hariç net rezerv -59.4 milyar dolardan 8 Kasım tarihinde +45,1 milyar dolara yükseldi. 100 milyar doların üzerinde bir iyileşme ve brütte de 159.6 milyar dolara ulaşan rezerv, 2024’ün en iyi kazanımlarından birisi. Ayrıca, 2024 yılının ilk 9 ayında cari açığın 5.3 milyar dolara düşmesi de adeta hayal gibi.

Hak ettiğimiz düzeye erişememiş olsak da kredi notumuzun 1 yılda 3 kredi derecelendirme kuruluşu tarafından da 2 basamak birden artırılmış olmasını önemli bir kazanım olarak görüyorum. Bu not artışlarıyla beraber bir önceki yıl 700 baz puanı gören CDS primimizin şu anda 260 baz puanın altına gerilemiş olması risk algısındaki iyileşmenin önemli bir göstergesi.

OLUMSUZ 3 GÖSTERGE

İlk olarak enflasyondaki, özellikle hizmet enflasyonundaki katılığa dikkat çekmek isterim. Bu kadar sıkı tedbire rağmen aylık bazda hâlâ yüzde 1 ve altında enflasyonu göremiyor olmamız düşündürücü. Her ay açıklanan enflasyon yüzde 2’nin, yüzde 3’ün üstünde geldi. Hepimiz fiyat istikrarı sağlansın diye bir bedel ödüyorken, bu kadar sıkılaşmaya gidilmişken, enflasyonun belinin hâlâ kırılamamış olması bir soru işareti.

İkinci olarak jeopolitik riskler hâlâ ortadan kalkmadı. ABD Başkanlığına yeniden Donald Trump’ın seçilmesinin bizi nasıl etkileyeceğini, Rusya-Ukrayna savaşının nasıl bir boyut kazanacağını, İsrail-İran konusundaki çatışmanın nereye varacağını bilmiyoruz.

Diğer bir nokta ise bu gerginliğin küresel ticaretteki korumacılık ve tarifelere nasıl yansıyacağı, bizim dış ticaretimizi, özellikle ihracatımızı nasıl etkileyeceği, burada nasıl yer alacağımız, her ülke kendini korumaya aldığında ürünlerimizi yurt dışına satmakta sıkıntı yaşayıp yaşamayacağımız konusu.

TÜRKİYE NASIL ETKİLENİR?

İlk üç kazanım, 2024’te sağlanan olumlu göstergeler, çok somut kazanımlar. Düşündüren konular ise soyut. Olup olmayacağını bilmiyoruz. O yüzden “bardağın yarısından fazlası” dolu diyebilirim. Çünkü, bir politika izlemişiz ve bunun sonucunda somut kazanımlar elde etmişiz.

Korkularımız ise soyut ve olasılık dahilinde olan konular. O yüzden iyi bir küresel liderlikle, iyi bir müzakereyle bu saydığım risklerin hepsi ortadan da kalkabilir. Bu yapılabilir mi bilmiyorum ama ben ekonomideki iyileşme adına umutlu taraftayım.

Buna rağmen 2025’in zor bir yıl olacağını söylemek lazım. Bu kazanımların devam etmesini ama sorunların ve risklerin de sürmesini beklediğim bir yıl.

Çünkü, ekonomi hâlâ dengeye oturmuş değil. Kredi maliyetleri ve enflasyon hâlâ yüksek… Bu yola girerken mevcut olan dengesizlikler, gelir dağılımındaki bozukluklar yerinde durduğu için zor.
2025, bireylerin ödeme güçlüğü yaşayabileceği, kendi borç-alacak dengesini yürütmekte zorlanabileceği bir yıl olacağı için zor. Bunlara bir de KOBİ ve işletme segmentindeki müşterilerin eklenme riskini gördüğümüz için zor. Biz henüz bir şeyi çözmüş değiliz ama çözme yolunda ilerliyoruz. O yüzden 2025 zor.

KREDİ TARAFINDA SON DURUM

Bireylerin satın alım gücünün zayıfladığı, bireysel krediye erişim imkanı ve maliyetlerinin arttığı bir dönemde kredi kartları ve bireysel kredilerden kaynaklı borç yükünün çevrilmesinde zorlanıldığı görülüyor. Sektörün 2023 yıl sonunda kredi kartlarında takip tutarı 15.6 milyar lira iken, yüzde 200 artışla 46.1 milyar liraya ulaşmış durumda.

Böyle bir artış oranı 2008 döneminde vardı. Onun dışında böyle bir artış görülmüş durumda değildi. İhtiyaç kredilerinde bu kadar değil. Yüzde 65 seviyesinde. Ticari kredilerde yüzde 20’lik bir artış var, makul bir artış ama bireyler tarafında makul olmayan, alarm veren bir artış söz konusu. Sektörde 2022’nin sonunda kredi kartlarında takip oranı yüzde 1.62 iken 2023’te yüzde 1.32 oldu, şimdi ise yüzde 2.88’e çıktı. Ticari tarafta ise 2022 sonunda yüzde 2.14 olan oran, 2023 sonunda yüzde1.61’e ve 2024’te yüzde 1.53’e indi.

BEDELİ BİREYLER ÖDÜYOR

Bu tablo, ekonomi politikasının bedelini kimin ödediğini gösteriyor. Bir önceki ekonomi politikasında işletmelere doğru bir kâr transferi vardı. Yüksek enflasyon ortamında çok düşük kredi faizleriyle işletmeler desteklendi. İşletmeler o dönemde biriktirdiği parayı hâlâ kullanabiliyor. Bu yüzden ticari tarafta çok ciddi bozulma yok.

Bu, bir önceki politikanın kazananları. Şimdi sıkılaşma döneminde bireylerin, sabit ücretlilerin, emeklilerin, asgari ücretle çalışanların bir yedek akçesi olmadığı için sorunlu alacak tarafında ortaya çıkıyor.

İşletmelerin yaşadıkları arasında büyüklüklere göre ciddi fark yok. Küçükten büyük işletmelere kadar hepsi şu anda bu yılı hemen hemen geçen yılla paralel kapatıyorlar.

KREDİDE YENİ DÖNEM

Biz özellikle Türkiye için kritik ve stratejik sektörleri, çoğunda büyüme istisnalarının da olduğu, ihracata dönük ve katma değerli üretim yapabilen turizm, savunma sanayi, enerji, lojistik, kimya gibi sektörlerdeki firmaları ve yatırımları desteklemeye devam ediyoruz.

Bu sektörlerin bir bölümünde büyüme sınırları olmadığı gibi kârlılık ve ekonomiye katkı açısından da ileri düzeydeler… Verdiğimiz kredinin karşılığını görebiliyoruz. Dolayısıyla biz zaten ticari ağırlıklı gidiyoruz. Bireysel tarafta ise 2024 yılında daha temkinli kalmayı tercih ettik. Emsal grup özel bankalar arasında bireysel kredileri en az biz büyüttük. Kaynaklarımızı daha çok ticari tarafta kullanmaya özen gösteriyoruz.

Bir de gücümüzü nakit sıkışıklığına düşenlerin kredilerinin yeniden yapılandırılmasında kullanıyoruz. O da bizim için yeniden kredi vermeye eş değer bir durum. Yapılandırmalar da ajandamızın önemli parçasını oluşturuyor, çünkü işletmeler ister istemez ekonomik konjonktürden etkileniyor. Takip oranlarının artmamasının bir nedeni de bizim yapıcı ve çözüm odaklı yaklaşıp, vadeleri onların ödeme durumuna göre dengeleyebilmemiz.

KREDİYE ULAŞMA ZOR MU?

Aslında krediye ulaşmada şöyle bir zorluk var. Şu anda kredide büyüme kısıtı var. Bu nedenle 1 ay içinde TL kredilerde %2, YP kredilerde %1,5’dan fazla büyüyemiyoruz.
İkincisi ise fiyatlarla ilgili. Kredi maliyetleri uygun olmadığı için, şirketler de zaten bu yüzde 1.5’in içerisinde fazla talep oluşturmamaya gayret ediyorlar.
Böyle bir ortamda fiyattan dolayı şirketlere çok “olumsuz dönme” olmuyor, çünkü müşterilerden de yoğun kredi kullanım talepleri gelmiyor. O yüzden piyasada bir kredi büyümesinden, genişlemesinden bahsetmek çok mümkün değil.

Önümüzdeki dönemde “ticari kredi”de takip seviyelerinin bu seviyede kalması mümkün değil. Bireyseldeki kadar olmasa da ticari tarafta da artış olacaktır. Takip oranlarında tablo bir miktar bozulabilir. 2023 yılının üzerinde kalacak ve büyük olasılıkla 2022 yılına yakınsayacaktır. Bireysel taraftaki bozulma ise yılın ortasına doğru dengelenmeye gelecektir.

YATIRIMA UYGUN MU?

Şu anda kredi koşulları halen yatırıma uygun seviyede değil. Sadece firmalar, işletme sermayesi ihtiyaçlarını karşılamak için ekonomi politikasına güvenleri ve TL’nin reel olarak değerleneceğine yönelik beklentileri nedeniyle yabancı para kredi alıp kısa pozisyona geçiyor ve onu Türk Lirası’na çeviriyorlar. Kısa pozisyon aracılığıyla kendilerine TL kaynak yaratarak işletme sermayesi ihtiyaçlarını karşılıyorlar ama bunlarla yatırıma girme konusunda o kadar iştahlı değiller. Yatırım kararlarını büyük oranda faizlerin düştüğü döneme öteliyorlar.

Bu ortamda yatırım için kredi de alınabilir. Bu, öncelikle hangi sektörde olduğunuza göre değişebilir. Her sektörün beklentisi farklı olduğu için, bazen büyüme zamanını kaçırmamak da önemli. Dolayısıyla o fabrikanın ne kadar sürede kurulacağını, sizin ne zaman üretime geçeceğiniz konusuyla beraber düşünmek lazım.

Fırsatları kaçırmamak için bugünden yatırıma başlaması gerekenler için değişken faizli yabancı para kredileri öneriyoruz. Eğer krediyi bugün kullanmak istiyorsan, mecburen birkaç ay yüksek faizi göze alacaksın ama değişken faiz olduğu için, toplam faiz yükü faiz indirimiyle beraber düşecek. Maliyetin de gittikçe azalacak. Yeniden yapılandırma gereği de olmayacak. O açıdan fırsat kaçmasın diyenler için ancak değişken faizli ve kur riskini taşımamak kaydıyla yabancı para krediyle yatırım yapılabilir.

İŞ BANKASI’NIN STARTUP STRATEJİSİ DİYEBİLMENİN 6 KOŞULU

  1. Yapay zeka konusu bizim için çok kritik olduğu için en yüksek önceliği bu tip girişimlere veriyoruz.
  2. Sağlık ve finans teknolojileri alanındaki girişimler ile tarım dikeyindeki girişimleri diğerlerinden ayırıyoruz.
  3. Türkiye’de kurduğumuz girişim sermayesi fonlarının yanı sıra Hollanda ve Silikon Vadisi’nde kurduğumuz fonlarla da destek oluyoruz. Buralarda ‘yarı iletken’ ve ‘chip’ girişimlerini önemsiyorum.
  4. Yatırımları yaparken kuruculara da bakıyoruz. Eğitimi, daha önceki girişimleri, yaptığı ‘çıkışlar’ bizim için önemli.
  5. Geçmiş deneyimi, başarıları kadar başarısızlıklarını da önemsiyoruz. Başarılı ise onu tekrarlayabilir. Başarısız ise onlardan ders aldığını düşünürüz.
  6. Kurucunun yanı sıra ‘girişimci takımı’ gördüğümüz zaman bize güven vermesini bekleriz. Özellikle ‘bilim bacağını’ destek için bir ‘üniversite’ öğretim üyesi varsa, ilgimiz artar.

ŞUBELERİN GELECEĞİ NE OLACAK?

  • DİJİTAL BANKACILIK İŞLEMLERİNİN ORANI Biz daha az şubeye doğru gidiyoruz. Şubelerden yapılan işlemlerin sayısı, oranı azaldı. Uzun süreden beri bu trend devam ediyor. Mobil bankacılığın başı çektiği işlem oranları yüzde 96’lara kadar ulaştı.
  • TİCARİ VE KURUMSAL BANKACILIK İŞLEMLERİ Bundan sonrası da yok artık, neredeyse marjinal noktaya geldik. Geri kalan yüzde 4-5’lik oranı da ticari kesimin işlemleri oluşturuyor.Bireysel işlemlerin şubelerde yapılma oranı yok denecek kadar azalmış olsa da, kredi kartı ve konut kredisi gibi ürünlerimizin müşteriye sunulmasında şubelerimizin halen aktif olduğunu görüyoruz.
  • İHTİSAS ŞUBELERİ ARTIYOR Artık para çekilen ve yatırılan, havale yapılan ‘karma şube’ dönemi bitiyor. Biz son 2 yılda 3 girişim şubesi açtık. İstanbul’daki girişimci şubesi, 1 yıllık süreçte 1000 şube içinde 300’üncü sıraya yükseldi. Ayrıca Türkiye’nin 50 ovasında 56 ‘tarım ihtisas’ şubesi açtık. Tarım bankacılığında Ziraat Bankası’ndan sonra akla gelen 2’nci banka olduk. Antalya’da ‘turizm ihtisas’ açtık.
  • İŞLEYEN ŞUBE Girilmeyen şube açma dönemi geride kaldı. Şubenin işlemesi, gelenlerin “benim burada ne işim var?” diye sormamasıdır. Eğer bu dönüşüm tutar ve bilançoyu da etkilerse, şube kapatmada hızlı davranan bankaların kararlarını bir kere daha gözden geçireceklerini düşünüyorum.

“BANKALAR ÇOK KÂR EDİYOR” DİYENLER İÇİN ÖZEL HESAP

  1. İş Bankası’nın bilançosunda 290 milyar TL özkaynak var. İştiraklerin payını çıkarırsak bankacılığa 140 milyar TL kalıyor.
  2. Biz bu rakamı bankada faize koysaydık 70 milyar TL kazanırdık. Likit fonda çok daha fazla olurdu.
  3. 9 ayda 34.7 milyar TL’lik kâra, iştiraklerden elde ettiğimiz kazanç ve geçen yıldan kazandıklarımızdan ayırdığımız 10 milyar TL’lik karşılığı çözerek gelebildik. Yani neredeyse bankacılıktan hiç kâr elde edemedik.
  4. “Bankacılık çok kâr elde ediyor” ifadesinin bir karşılığı yok.

YENİ NESİL GENEL MÜDÜRÜ GEÇMİŞTEN AYIRAN ÖZELLİKLER

  1. En ayırıcı özellik, bir önceki kuşak, iktisat, işletme, ekonomi mezunuydu. Şu anda ise mühendislik mezunlarından genel müdür görüyoruz.
  2. İyi yöneten, risk odaklı ve mevcudu muhafaza ederek büyüten liderler yerine; “dönüştüren” liderler tercih ediliyor.
  3. Risk algısı ve risk yönetim becerisinin çok yüksek olması bankacılığın özüdür. Eski liderlerde olduğu gibi bu konuya hakimiyet önemlidir.
  4. Yeni nesil çalışma şekillerine uyum sağlayan, çalışan bağlılığını artırma odaklı, iletişim hiyerarşisini daha yataya çeken, demokrat liderler öne çıkıyor.

EKONOMİ NE ZAMAN NORMALE DÖNER?

  1. Tek haneli enflasyon ve politika faizi
  2. Kısa vadeli borçları her an ödemeye yetecek seviyede rezervler.
  3. Sürdürülebilir düzeyde cari açık.
  4. Misyonunu tamamlayıp son verilmiş ‘Kur korumalı’ mevduat.
  5. Makro ihtiyati tedbirler ve kredi kısıtlarının olmadığı bir ortam.
  6. Ticari kredilere yüzde 200 risk ağırlığı uygulaması ve kredilerdeki yüzde 1.5-2 büyüme kısıtlarına son.
  7. Bunların hepsi bir araya geldiğinde kendi dinamiklerinde hareket eden bir piyasa ortamı oluşur. Birisi eksikse dengeden söz edemeyiz.

Yazar: Rauf Ateş

Fast Company Türkiye Kurucusu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

calisanin-sesi-duyuluyor-mu

Çalışanın sesi duyuluyor mu?