YAZI: TALAT YEŞİLOĞLU
FOTOĞRAFLAR: HÜSEYİN ALSANCAK
Gıda güvenliği’ ve ‘gıda tedariği’, son iki yılda sıkça konuşulan, tartışılan ve çözüm aranan kavramlar oldu. Süt ve süt ürünleri, bu tartışmaların odağında yer alıyordu. Üretimden çok fiyat artışlarıyla gündeme geldi.
Biz de Fast Company olarak, bu alanın büyük oyuncularından, Sütaş’ın yönetim kurulu başkanı Muharrem Yılmaz ile konuştuk. İkinci kuşağı temsil eden Yılmaz, şirketin kurulduğu merkez olan Karacabey’in ardından ilk yatırımı Aksaray’a yaptı. Ardından Tire ve şimdi de Bingöl’de yeni yatırımı faaliyete geçirdi. Muharrem Yılmaz, Sütaş olarak, yaptıkları her yatırımla bölgenin kaderini değiştirdiklerini söylüyor. Çalışan sayısı 7 bin, anlaşmalı süt üreticisi sayısı da 30 bine yakın. Muharrem Yılmaz, Sütaş için “Sütün bereketi diyoruz buna. Gittiğimiz her kentin kaderinin değişmesinin yolunu açtık. Başka iş yapmaz, başka iş bilmeyiz, başka işle de uğraşmayız” diyor…
Süt üretiyor ama aslında dijitalleşmeyi erken başlatan bir girişimci. Dünya karbon salınımında yüzde 13 gibi önemli bir paya sahip olan hayvan çiftliklerine yönelik ‘yapay et’, ‘yapay süt’ önerileri güncel. Muharrem Yılmaz, Sütaş’ın ‘karbon pozitif’ bir şirket olduğunu söylüyor:
PANDEMİDEN ÇIKAN DERSLER
Bu dönemde hepimiz bir kere daha gıda güvenliğinin önemini fark ettik. Sadece gıdanın varlığı yetmiyor. Önce bir krize girdik ki, gıdanın yetip yetmeyeceğini düşündük. Çünkü hastalıktan korunmak için güçlü bir bağışıklık ve iyi beslenme gerekiyor.
Tüketici her gün 6.5 milyon paket Sütaş ürünü açıyor. Bu taahhüdü yerine getirmeye devam etmede bizim entegre iş modelimiz çok yardımcı oldu. 20 yıl önce kurup bugüne getirdiğimiz bir sistemden söz ediyorum. Bunu sürdürmek için üreticileri eğitiyor, işlerini daha iyi, verimli ve sağlıklı yürütmeleri için gayret ediyoruz. Pandemide bunun yararını da gördük.
Çünkü, “çiftlikten sofraya” dediğimiz konu gerçek oldu. Eskiden ürünleri bakkala, markete kadar götürürdük. Şimdi evlere kadar ulaştırabiliyoruz.
Bu dönemde öne çıkan bir başka konu ise tedarik zinciri oldu, zincirdeki kırılmalar bütün dünyayı etkiledi. Hâlâ da sorunların devam ettiğini görüyoruz. Aslında dünya ekonomisinde yaşanan dalgalanmaların en önemli nedenlerinden biri de bu…
Biz bu dönemde tedarik zincirini entegre etmemizin faydasını gördük. Kendi toprağımızda, kendi çiftçimizin yetiştirdiği üründen eve kadar uzanan süreç tamamen kontrolümüz altında. Bu da hem tedarik hem de gıda güvenliğini sağlamamıza katkı yaptı. Böylece sistemimizi en zor dönemde test ettik ve sektörde fark yarattık.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KİLİT KONU
Aslında bu dönemde bir konunun farkına da vardık; pandemiler, biraz da bizim dünyaya iyi bakmamamızdan kaynaklanıyor. Sürdürülebilirlik bu nedenle öne çıktı. Biz de uzun süredir bu konuya önem veriyoruz. Örneğin, tesislerimizde tüketilen elektrik enerjisini, tesislerimizdeki çiftliklerin gübreleri ve fabrikaların organik atıklarıyla üretiyoruz. Sütaş’ın üretim tesislerinin tükettiği elektriğin yüzde 84’ü bu kaynaklardan üretiliyor.
Sütaş, başka şirketlere karbon satan, “karbon pozitif” bir şirket. Kullandığımız doğal kaynakları geri dönüştürme iddiasındayız. Toprağı toprağa, suyu suya, güneşi enerjiye dönüştürüyoruz ve kazandırıyoruz.
Dünyadaki sera gazı salınımında hayvancılık sektörünün payının yüzde 13 olduğu söyleniyor. Bence bunlar kafa karıştırıcı söylemler. Biz tesislerde kullandığımız enerjinin yüzde 84’ünü hayvanlarımızın gübrelerinden, organik atıklardan elde ediyoruz. Yani metan gazını doğaya salmıyoruz. Burada kendi enerjisini üreten entegre tesisten söz ediyoruz.
Bir de “hayvanlarımızda metan gazının fazla olmasının” nedenleri de var. Bu konu çok önemli… Eğer iyi bakar, kolay sindirecekleri gıdalarla beslersen, daha az metan gazı oluşur.
Bu kadar önemli bir gıda için bu tip söylentilerin olması bizi üzüyor. Ancak, birisi de çıkıp, “süt ve süt ürünleri” için bir alternatif önermiyor. Yapay süt diyenler var, ama adı üstünde. Biz bu tip üretim yapmıyoruz.
HAYVANCILIK TÜKENİYOR MU?
Sektör, pandemi döneminde herkesi rahatlatacak şekilde üretimini sürdürdü. Sektör ve Sütaş olarak üretmeye devam ettik ve hiçbir şekilde süt ürünlerinde yokluk çektirmedik. Türkiye, ihtiyacı olan sütü üretebiliyor. Bunu dönüştürüp ürün haline getirebilecek üretim yapısını da kurmayı başardı. Kendi kendisine yeterliliği olan bir ülke.
Ayrıca, kendimize yeter hale gelirsek, çok faydalı ve hesaplı bu tür gıda ürünlerini biz biraz daha fazla tüketebiliriz. Rakamlar, Türkiye’deki tüketim miktarı, aslında tüketmemiz gerekenin altında… Bugünkü düzeyden yüzde 50 daha fazla süt ve süt ürünleri tüketmeliyiz. Bu, dar gelirimizle yapabileceğimiz en iyi beslenme reformu budur.
Aynı zamanda çevremizdeki ülkelerin coğrafi koşulları bakımından eksikliğini giderebilecek, onlara yardım edebilecek bir ülkeyiz. Onların süt ve süt ürünlerindeki eksiğini giderebiliriz. Irak, Suriye ve Arap Yarımadası’nda, iklim nedeniyle hayvancılık yapmak mümkün değil. Bu coğrafyadaki ülkeler, petrol gelirlerinin sağladığı olanaklarla kâr/zarara bakmaksızın sınırlı üretimlerini ayakta tutmaya çalışıyorlar. Ama bu sürdürülebilir bir iş değil. Bizim bu konuda daha fazla rol almamız gerekiyor.
FİYAT ARTIŞININ NEDENİ
Son 1 yılda bizim sektörde de ciddi fiyat artışları yaşandı. Bu artışta en büyük etkiyi, dışa bağımlı olduğumuz yem ham maddesindeki fiyat artışı yaptı. Türkiye’de yem ham maddesinin yarıya yakını ithal ediliyor.
Üretici, sattığı sütün karşılığında gidip yem alıyor. İşini devam ettirebilmesi için her zaman o ürettiği sütün fiyatının, o yemi alabilmesine olanak sağlaması gerekiyor. Ulusal Süt Konseyi, Bakanlık, ve üreticiler de bunu gözeterek süreci yönetmeye çalışıyor.
Ancak, bizim yem ham maddesini içeride üretilebilir hale getirmemiz gerekiyor. Türkiye’nin toprakları buna müsait… Bunun için de ayçiçeği, mısır, soya gibi bitkisel yağ üretimini geliştirmesi gerekiyor.
Aralık ayında yemde yıllık fiyat artışı yüzde 94, sütte ise yüzde 104 oldu. Akaryakıt, ambalaj ve plastik gibi kalemlerdeki fiyat artışlarına baktığınızda, bizim ne kadarlık fedakarlık yaptığımız daha iyi anlaşılıyor. Örneğin, süt kutusunun fiyatı, euro bazında yüzde 38 oranında arttı.
Biz fiyat artışını bu oranların altında yaptık. Geleceği düşünerek bu maliyet artışlarını ürüne koyamıyoruz. Biz önce tüketiciyi korumakla yükümlüyüz. Her bir ürün grubuna farklı oranlarda artış yapabildik. Ancak, 7 Aralık 2021 tarihi itibarıyla Ulusal Süt Konseyi tarafından yüzde 47’lik artış yapıldı. Buna rağmen biz ürünlerimize yüzde 25 ile 40 arasında fiyat artışı yaptık.
TÜRKİYE’NİN DİJİTAL SÜTÇÜSÜ!
Ben dijitalleşmeyi anlattığım konuşmalarımda, ineklerimizin kulaklarındaki çiplerden, ayaklarındaki halhaldan aldığımız verileri anlatırım. Siz akıllı saatleri kolunuza yeni yeni takıyorsunuz. Biz ineklerin ayağına 10 yıldır akıllı cihaz takıyor, takip ediyoruz.
Ancak bizdeki dijitalleşme bundan çok daha fazlası… Örneğin biz aynı zamanda Türkiye’nin dört bir yanında her gün ‘soğuk zincir’ operasyonu yönetiyoruz. Bakkaldan restorana yaklaşık 160 bin noktaya dağıtım yapıyoruz.
Bunları iyi yönetmek için 160 bin noktayı canlı izliyoruz. Şu anda hangi bakkalda ne satıyoruz, hangi markete ne veriyoruz, bunların hepsini buradan görüyorum. Dağıtım yapan aracın kaç derecede olduğunu da izliyorum. Dijital bir şirket olmasanız, bu operasyonu yönetemezsiniz. Günümüzün önemli bir bölümünü bu verilerin olduğu ekranlarda geçiriyoruz.
İNOVASYONLA FARK YARATIYORUZ
İnovasyona yaptığımız yatırımlar ve oradan aldığımız sonuçlarla rekabet gücümüzü sürekli artırmaya çalışıyoruz.
Ar-Ge biriminde, aralarında yabancıların da olduğu 35 mühendis çalışıyor. Ürün ve süreç tarafında ciddi patentlerimiz var. Patent sahipliğinde gıda ve içecek sektöründe 3’üncü, süt ürünlerinde ise 1’inci şirketiz.
Ekibimiz sürekli olarak hijyenden gıda güvenliğine, raf ömrünü uzatmadan enerji verimliliğine kadar çok sayıda proje için çalışıyor. Üretimde sütün firesini azaltmaya çalışıyoruz, süreçleri iyileştiriyoruz. Ar-Ge’de geliştirilen en yeni ürün olan “ballı sütü” Bingöl fabrikasında geliştirdik.
Kaf Kefir, inovasyon ekibinin uzun süredir üzerinde çalıştığı ve geliştirdiği bir ürün oldu. Kafkaslardaki kefir mayasını izole edip bunu Sütaş’a özgü kefir mayası haline getirttik. Bu maya işlerini yurt dışındaki şirketlerle birlikte Sütaş’a özgü olarak da tescil ettik.
Bir başka önemli inovasyonumuz ise “Izgarella” peyniri oldu. Türkiye’deki ilk ızgara peynirini piyasaya sunduk. Biliyorsunuz etin fiyatı arttı ve bizim bir mangal kültürümüz var. Peynir biraz daha ucuz ve biz bu pazardan pay almayı istiyoruz. Şimdi Bingöl’e özgü bir peynir çıkartmaya çalışıyoruz. Bingöl peyniri icat edeceğiz.
YENİ DÖNEMİN 5 ÖNEMLİ GERÇEĞİ
- E-TİCARET Henüz bizim rakamların içeresinde çok mütevazı bir paya sahip. Ancak bunu becerebildiğimizi gösterdik. Soğuk zincirde bunu yapabilmek kolay değil. Şu anda Türkiye’nin dört bir yanına ürün gönderebiliyoruz.
- NORMALLEŞME Aslında bizim sektörde pandemi döneminde bir “anormalleşme” olmadı. O nedenle normale dönmek diye bir değerlendirme yapamayız. Üretim ve tüketim devam etti, evdeki tüketim arttı. Sadece ev dışı tüketim etkilendi. Ancak, restoran ve kafe gibi yerlerin açılmasıyla yeniden satış nokta sayısı arttı.
- FİYAT VE TÜKETİM Fiyat artışları sadece yurt içinde değil, yurt dışında da yükseldi. Ocak- Aralık döneminde süt tozunun fiyatı 2 bin 700’den 3 bin 800 dolara yükseldi, artış yüzde 40 oldu. Örneğin tereyağının tonu dünyada yüzde 50 artışla aynı dönemde 4 bin 6 dolara çıktı.
- İHRACAT Dünyada süt ürünlerin fiyat artışı bizim üzerimizde… Lojistik maliyetlerindeki artış nedeniyle bu tablo bize yakın coğrafya için bir fırsat sunuyor. Irak, Mısır, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri hedef pazarlarımız. Şimdi Çin, Pakistan ve Avrupa’ya da satmaya çalışıyoruz.
- HAYVANIN RAHATLIĞI Hayvanlar için kauçuk yataklar aldık. İlk çiftliğin 4 bin başlı kısmı için bitti, ikinci 4 bini için alıyoruz. O yataklarla hayvanlar öyle rahat ettiler ki! Uzun saatler dinlenebiliyorlar. Bu da onların verimliliklerini etkiliyor. Doğaya salınacak metan gazının azalmasına da katkı yapıyor.
BİNGÖL’E NEDEN YATIRIM YAPTIK?
- DÖNÜŞÜM Sadece ekonomik değil, sosyal olarak da büyük bir dönüşüm yaşanacak. Kadın/erkek ilişkisinden kültürel etkinliklere kadar her şeye dokunmuş, etkilemiş olacağız. Düzenli gelir, kent yaşantısını iyi ve olumlu bir şekilde etkileyecek.
- İSTİHDAM Şu anda 400 kişi çalışıyor. Bu sayı artacak… Yaptığımız hesaba göre her 1 kişilik istihdam, dolaylı olarak 7 ek istihdama yol açıyor.
- VERİMLİLİK Çoğu nadasa bırakılan tarım alanları yılda iki kez ekilir hale geldi. Hayvanlarımız için yaptırdığımız sözleşmeli üretim için 22 milyon TL dağıttık. Üstelik şu anda dörtte bir kapasitede çalışıyoruz.
- NEDEN BİNGÖL? Sütün bereketini Anadolu’ya yaymak istiyoruz. Bizim misyonumuz budur… Yatırımlarımız devam ediyor. Dolar artışı nedeniyle yatırım büyüklüğümüz 150 milyon dolar civarında gerçekleşirse memnun olacağız.
- SÜTAŞ’A KATKISI Önümüzdeki 4-5 yıllık süreçte satışlarımızın 4’te 1’ini Bingöl sağlayacak. Bingöl, yepyeni ürün grubunu Türkiye için üretiyor olacak.
PAKİSTAN’DA “MILKFIELDS” İLE PİYASADAYIZ
“Pakistan’ın önemli gruplarından Nishat Group bizimle iş birliği yapmak istedi. Bu talep üzerine pazarı ve grubu uzunca bir süre araştırdık. 210 milyonluk bir nüfustan söz ediyoruz. En önemlisi de pazarın yüzde 95’i açık süt ve yoğurttan oluşuyor.
Pakistan’da yatırım süreci biraz uzun sürüyor. Ama aşamaları geçtik ve fabrika inşaatına başladık. 40 milyon dolara mal olacak fabrikayı 1-1.5 yılda tamamlayacağız.
Bu hazırlığı yaparken, bir yandan da pazarı test etmek istedik. Ortağımızın çiftliğinde üretilen sütlerden, MilkFields adlı markayı pazara sunduk. Paketlemeyi de başka bir şirkete fason olarak yaptırdık.”
- %80: Türkiye’de hanelerin yüzde 80’inde varız ve günde bir veya iki kere insanların karşısına çıkıyoruz. Her gün 6.5 milyon Sütaş ürünü tüketicilerimiz tarafından açılıyor.
- 20 BİN AİLE: Sütaş, 20 bin aileden süt alıyor, üreticilere aylık 215 milyon TL ödeme yapıyor. 5 bini bordrolu olmak üzere 7 bin kişiye istihdam sağlıyor.
- 19.500 ADET: Karacabey, Aksaray ve Bingöl tesislerinde 19 bin 500 büyük baş hayvanı var. 32 bin dekara yakın alanda yem bitkileri ve kaba yem üretimi gerçekleştiriliyor.
- %84: Endüstriyel tesislerin elektrik ihtiyacının yüzde 84’ün çiftliklerdeki gübre ve organik atıklardan gerçekleştiriliyor.
Z KUŞAĞI İLE İLETİŞİM
- Çok akıllı çocuklar, aklıyla hareket eden herkes doğru yolu bulur.
- Bizim yapmamız gereken onlara yakın olmak… Bunu yapmak için onların bizi izlemelerini sağlamalıyız.
- Onları anlamak ve yakın olmak için, Z kuşağının daha çok itibar ettikleri mecralarda iletişim yapıyoruz.
- Tüketim tarafında ilk dikkatimi çeken, “denemeyi” çok sevmeleri… Yeniyi denemekten çekinmiyorlar. Örneğin, Türkiye’de eski kaşar 1 satıyorsa, taze kaşar 100 satıyor.
- Artık parasını hangi şirketlere verdiğini önemsiyor. Liderine, şirketin dünyaya bakışına, sosyal konulara yaklaşımına ve sürdürülebilirlik yaklaşımına bakıyor.