in , ,

Şirket doktoru

Şirketler için yeni dönem stratejileri

sirket-doktoru
M. Rauf Ateş
Fast Company Türkiye Kurucusu

MÜŞTERİSİ OLMAK YERİNE O TEKNOLOJİYİ ÜRETEN OLMALIYIZ

Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper, Ayvalık Business Forum’da sorularımı yanıtladı. Oturumun konusunu, “Beyin gücü, beyin göçü” olarak belirlemiştik. Konuya girerken, 1996 yılında Sabancı Holding’in ‘yetenek havuzuna’ katıldığı döneme gitti. O dönem 20’si Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden, 20’si de Harvard, Oxford gibi dünyanın önemli üniversitelerinden gençler bu havuza dahil oluyormuş. Sonraki dönemde Kordsa’nın teknoloji merkezini kurduklarında da yine bu global üniversitelerden master ve doktora öğrencilerini, üstelik ilk turda getirebilmişler.

Cenk Alper, bunlara dikkat çektikten sonra, “Şu anda neyi yapamıyoruz, biliyor musunuz?” deyip ekledi: “Stanford’dan, Harvard’dan öğrenci alamıyoruz. Hatta Türkiye’deki ilk 10 üniversiteden de öğrenci alamıyoruz. Yurt dışındaki bir şirketten transfer gerçekleştiremiyoruz. Bu sadece hükümetin değil, bizim de sorunumuz. Umut olmak zorundayız.”

Yetenek bulmak, yurtdışına beyin göçünü önlemek çok önemli… Sabancı CEO’sunun altını çizmek istediği başka bir konu daha vardı: “Gelecekle bugünün giderek birbirine yaklaşması.” Yetenek sıkıntısından yola çıkarak değindiği bu önemli konuda söylediklerinden bir özeti de paylaşmak istiyorum:

  • Gelecek ve bugün giderek birbirine yaklaşıyor. 3 yıl önce bu kadar yapay zeka konuşmuyorduk. Pek çok şey hızlandı, birbirine yaklaştı. Geleceğe bugünden kaynak ayırmazsak, gelecek bizim için yok olacak.
  • Konuştuğumuz teknolojilerin tamamı Batı’da ya da artık Çin’de üretiliyor. Biz bu teknolojilerin oyun kurucularından olmazsak, şimdiki gibi sadece müşterisi olur, üretenleri zengin ederiz. Hedefimiz, bu teknolojilerin oyun kurucusu olmamız için gerekenleri yapmak olmalı.

OYUN KURUCU OLMAYA ODAKLANMAK

  • Örneğin, bundan 20 yıl önce Çin, dünyadaki en düşük araç kullanma düzeyine sahipti. Bugün ise dünyanın elektrikli araç sektörünü Çin yönetiyor. Çünkü bir teknolojiyi ıskaladı ama ondan sonra gelen teknolojiyi yakaladı, yatırım yaptı.
  • Bizim de Türkiye olarak teknoloji dalgalarını takip edip, onların müşterisi olmak yerine trendleri yakalayarak, ne yapabileceğimize bakmamız gerekiyor. Örneğin biz son yaptığımız yönetim kurulunda, ‘dünyadan hangi teknolojileri getirebiliriz’ yerine, ‘nasıl oyun kurucu oluruz’ konusuna odaklandık. Burada en önemli konumuz ise insan. Geçtiğimiz haftalarda Türkiye’nin nüfus istatistikleri açıklandı. Buna göre 2023 yılında 450 bin genç Türkiye’yi terk etti. Bence bunu düşünmemiz lazım. Çok çeşitli konularda uzmanlığımız var ama bu gençlerin gitmemesi için pek bir şey yapamıyoruz. Çünkü, gidip de geri gelmeyenlerin bir numaralı sorunu umut.

MÜKEMMELİ ARAMAK VE TENİS

Geçtiğimiz sayılarda “iş hayatında mükemmeli” aramak konulu bir araştırmaya yer vermiştik. Mükemmeli ararken ya da beklerken kaçan fırsatlara, geç kalabilme gibi olasılıklara dikkat çeken yazı ilgi görmüştü.

Geçtiğimiz günlerde ünlü tenisçi Roger Federer’in bu konudaki bir konuşmasını dinledim. O da aynı görüşte: “Teniste de mükemmellik mümkün değildir.”

Profesyonel spor hayatında 1526 kez tekler maç oynadığını ve bunlardan yüzde 80’ini kazandığını paylaşan Federer, şöyle devam ediyor:

“Bu maçlarda puanların sadece yüzde 54’ünü alabildim. Teniste en iyi oyuncular zaten puanların yüzde 50’si kadarını alırlar. Ben biraz üstünde kazandım.”

“Her kaybettiğiniz sayıda durmamayı da öğrenirsiniz. Bu gibi durumlarda ‘tamam hata yaptım’ der, devam edersiniz. Sadece 1 puan kaybettim, dersiniz. Çok iyi bir vuruş, hatta süper başarılı bir ters el tepe smacı bile sadece 1 sayıdır. Böyle bakmanız gerekir.”

BÜYÜK YAKALAMAK YETERLİ DEĞİL

Geçenlerde bir iş insanından dinledim. Zor dönemlerde şirket yönetirken belli bir başarıya/pazar payına ulaşmanın yeterli olmadığını, aynı zamanda onu korumanın da önemli hale geldiğini anlatmak için Ernest Hemingway’in kısa romanı İhtiyar Balıkçı’dan örnek verdi. Hikayede, balıkçı dev bir balık tutma başarısını gösterir. Ancak, limana giderken yolda köpek balıklarının saldırısına uğrar. Limana vardığında ise sadece ‘kemikleri’ vardır. Bunları anlatan iş insanı, “Biz de büyük bir balık yakalayınca, karşı çıkanlara, engel olanlara ve olumsuz koşullara dikkat etmeliyiz” diyerek sözünü bitirdi.

ŞİRKET AİLE MİDİR?

Derginin ilk çıktığı dönemde “Şirketler, aile midir” konulu bir yazı hazırlamıştım. Türkiye’de pek üzerinde durulan bir konu değildi, şimdi de yeterince ele alınmıyor. Çok sayıda patron ya da CEO, özellikle de özel günlerde ‘aile’ kavramının altını kalın çizgilerle çiziyor.

Oysa ABD ve Avrupa’da bu konu yoğun şekilde gündeme geliyor. Geçenlerde Airbnb’nin kurucusu Brian Chesky’nin bir röportajını okudum. “Bir şirket asla aile değildir, biz bu dönüşümü sağladık” diyordu. “Evet, geçmişte kendimizi aile olarak değerlendirdik” diyen Chesky, şu noktaya dikkat çekiyordu:

“Biz de geçmişte bu tanımı kullandık, ancak bir süre sonra çalışanlarımızdan bir bölümünü işten çıkardık, bir bölümü de kendi ayrıldı. İşin doğrusu kimse ailesinin üyelerini kovamaz.”

Yazar: Rauf Ateş

Fast Company Türkiye Kurucusu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

kapak-editor-yazisi

Yeni oluşumlarımız

Cumhuriyetin-ikinci-yüzyılında-“sürekli-kalkınma”-modeli-önerileri

Cumhuriyetin ikinci yüzyılında “sürekli kalkınma” modeli önerileri