YAZI: MEHTAP DEMİR
Otomotiv, gelişen teknolojilerin dönüştürdüğü başlıca sektörlerden biri. Dünyanın dev isimleri, mobilite, bağlanabilirlik gibi sektörün geleceğini şekillendiren teknolojilerin kullanıldığı elektrikli ve otonom araçları üretme yarışında.
1990’ların sonunda değişimi başlatan, Türkiye’de sektörün köklü isimlerinden Ford Otosan da yenilikçi ve rekabetçi avantaj sağlayan, sektörü ileri taşıyacak girişimler bulmak ve stratejik yatırımlar yapmak üzere yeni bir oluşum başlattı ve girişim sermayesi şirketi Driventure’ı kurdu. Şirket son yıllarda dijitalleşmedeki büyük atağın da katkısıyla geleceğin dünyasına hazırlanıyor.
“Ford Otosan olarak, girişim ekosistemini hem Türkiye’de hem dünyada takip edebilecek, fırsatları ve yeni teknolojileri anlayacak bir yapı oluşturmaya karar verdik” diye konuşan Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, ‘Driventure’ ile yatırım yapacakları girişimleri, hedeflerini ve sektörün geleceğine dair öngörülerini paylaştı…
DİJİTALLEŞME YOLCULUĞUMUZ
Ben Ford’da işe 1987’de başladım. O dönemde üretim tamamen insan gücüne dayalıydı, robotlardan faydalanmak bir hayaldi. Aracın içinde teknolojiyle ilgili kasetçalar ve ön kapı camlarında elektrikli indirme/kaldırma operasyonu varsa, o araçlar yüksek teknoloji seviyesinde kabul edilirdi. Klima bile sonraki yıllardaki ilave edildi. Dolayısıyla sanayide teknolojinin kullanımı bugünle kıyaslanmayacak düzeydeydi.
Türkiye’de üretimde robot kullanımına 1991 yılında ilk biz başladık. O zaman bundan çok mutlu olmakla beraber bize nasıl fayda sağlayacağını pek de anlayamamıştım. Ne zaman ki yıl 1997’ye geldi ve yeni büyük fabrikamız şehir dışına kuruldu, anladım ki o tek robot aslında bizim öğrenme sürecimizmiş. O sayede Kocaeli Fabrikası’nı kurarken, fabrikanın operasyonunun neredeyse yarısını robotlarla yaptık. O öğrenme süreci olmasaydı, 2000 yılında devreye aldığımız fabrikamız bu kadar yüksek otomasyon gücüne ve teknoloji seviyesine ulaşamazdı.
2019 yılında Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Global Lighthouse Network’ünde, “öncü fabrika” seçildik. Niye öncü fabrika? Çünkü, bu kadar kompleks ve yüksek teknolojili araçlar üretmek için çok yüksek bir altyapıya ihtiyacınız vardır. Yatırım rakamının büyük olması gerekir.
Biz öncelikle fabrikamızın altyapısını tamamen dijitalleştirdik. Yani robotlar, otomasyonlar artık birbirleriyle kendi aralarında dijital olarak konuşuyorlar. Parçaların bir yerden bir yere ulaşımı, insan eliyle değil, artık makinenin ihtiyacını kendisinin belirlediği, kendisinin sipariş ettiği ve ambardan da otomatik olarak alabildiği bir şekilde gerçekleşiyor.
ÜRETİMDE ROBOTLAR VE İNSAN GÜCÜ
Unutulmaması gereken bir gerçek var, bütün bu teknolojik altyapıyı kurgulamak aynı zamanda işin insan tarafında çalışanların bağlılık seviyelerini (engagement score) ölçmemizi de zorunlu kılıyor. Çünkü malum en büyük korku, senelerdir gazetelerde, dergilerde gördüğümüz gibi, “teknolojiyle beraber robotlar gelecek, her şey otomatik olacak, insanlar işsiz kalacak” korkusu. Ben ilk günden beri bunun doğru bir yorum olmadığını düşünüyorum. Öngörülebilir bir gelecekte insanlar bu konuda böyle bir sıkıntı yaşamayacaklar. Çünkü yaptığımız bütün işler, tarif ettiğimiz tüm operasyonlar, teknoloji, dijital altyapı neticede insanlar tarafından kuruluyor. Yapılan bu işlemleri ayakta tutmak için gerekli insan kalitesi artıyor.
1987’de Ford Otosan’a girdiğimde yanlış hatırlamıyorsam 17-18 bin araç üretiyorduk, 2 bin küsur kişiydik, 100 civarında da mühendis vardı. Şimdi 440 bin civarında üretim kapasitemiz var, 13 bin kişiye yaklaştık. İhracatımız eskiden bindi, şimdi 254 bin. Robot sayımız bini geçtiğinde saymayı bıraktım. Yani, Ford Otosan’da tek bir robotun olduğu dönemde birkaç bin çalışanımız varken şimdi binlerce çalışanımız var. Dolayısıyla çalışan sayısı, üretim, ciro, kâr hepsi artıyor, yeter ki doğru zamanda teknolojiye doğru şekilde yatırım yapalım. İşin formülü bu.
“MÜHENDİS İHRAÇ EDİYORUZ”
Teknoloji esasında insanların bilgi setlerinin gelişmesini de sağlıyor, onları zorluyor ve daha yüksek kalibrede insanlar ortaya çıkıyor. Bir yandan fabrikalarımız artık tamamen dijitalleşip kısa süre içinde de yapay zeka ile yönetilir hale gelirken, öte yandan doğrudan ve dolaylı tüm çalışanlar da bu altyapıyı ayakta tutmak için çok daha üstün bir eğitim altyapısına ihtiyaç duyar hale geliyorlar. Gerekli becerilerin çok yüksek düzeyde olması ve bunu da sağlayabilmek için, bizim gibi şirketlerin, insan kaynağının eğitimine önem vermesi gerekiyor.
Ben Ford Otosan’a girdiğimde iki tip mühendis vardı: Ürünü geliştirenler ve üretim mühendisleri. İlki aracı geliştiriyor, ikincisi üretim sistemini geliştiriyordu. İkisinde de Ford’dan destek alırdık.
Ancak 1997’de Ford Otosan ortaklığının net bir şekilde tarif edilmesiyle birlikte şirket her iki mühendislikte de çok büyük yol katetti. Dolayısıyla Ford Otosan 20 ila 50 binlik üretimden bugünkü 440 bine geldiği süreçte mühendislik konusunda kendini o kadar geliştirdi ki, öncelikle Ford’dan aldığı mühendislik desteğini sıfırladı. Şu anda sadece anlaşmalar dolayısıyla burada yönetici olarak bulunuyorlar.
Biz böyle bir tablodan, mühendis ihraç eder düzeye geldik. 2007 yılında Ford bizden öyle bir memnuniyet duydu ki, ilk etapta hesapta olmamasına rağmen bir Ar-Ge merkezi kurma kararı verdik. O tarihte yanlış hatırlamıyorsam 350-360 kişilik bir Ar-Ge idi. Bugün 30 bin metrekarelik, gerçekten çok özel bir şekilde tasarlanmış bir binada, yaklaşık bin 500 tane Ar-Ge mühendisi çalıştırıyoruz. Bu kişiler hem Ford Otosan’ın ürettiği ürünlerin hem de Ford Otosan tarafından üretilmeyen, Ford’un diğer fabrikalarında üretilen araçlar ve teknolojiler üzerine çalışırlar.
Burada yapılan işleri Ford’un kendisi kullandığı için biz mühendislik ihracatı yapmış oluyoruz. Bu küçük bir rakam değil ve bu ihracatın bedeli 100 milyon dolara kadar çıktı. Türkiye’de 100 milyon dolar ihracat yapan şirketleri düşünün, bizim sadece mühendislik bölümümüz bu sayıya ulaştı.
Son dönemde üretim mühendisliği konusunda da mühendislik ihracatına başlıyoruz.
2 MİLYAR EUROLUK YATIRIM
Şu anda otomotiv dünyasının en önemli konusu, elektrifikasyon. Sonrasında ise bağlantılı araç konsepti, yani taşıt araçların diğer araçlarla irtibat halinde olması ve otonom araç teknolojisi. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde bunların hayata geçtiklerini göreceksiniz.
Bunun sebeplerinden biri dünyadaki artan çevre bilinci. Bu konuda Avrupa dünyaya liderlik ediyor. Bu bağlamda bildiğiniz gibi, 2019 yılında “Green Deal”, yani Yeşil Mutabakat adında bir inisiyatif başladı. Bu, sürdürülebilir bir gelecek için birtakım aksiyonlar almayı gerektiriyor.
Biz 2013-2014 yılından beri bu tür global inisiyatifleri takip ediyoruz. 2015 yılında şirkette bir farkındalık yaratarak kendi içimizde buna hazırlanmaya başladık. 2019 yılında da Ford ile birlikte projemizi kağıda dökmeye başladık. Buradaki ana motivasyonumuz kesinlikle elektrik araç üretmek, ticari araçtaki liderliğimizi bununla devam ettirmek ve ticari hayata hizmet edecek şekilde, özellikle de filo müşterilerimiz için bağlantılı araç teknolojisini hayata geçirmek idi. Ve sonrasında da otonom araç üretmek.
Nihayetinde, elektrikli ve bağlantılı yeni nesil ticari araç projelerini hayata geçirmek üzere, 2 milyar euroluk, Türkiye’nin en büyük otomotiv yatırımı yaptık. İçeriğinde her 10 yılda bir yeni bir araç devreye alımı vardı. Ancak, bunun üzerine, çok büyük bir dijital altyapı ve elektrikli araç üretmek için gerekli olan en önemli konuyu, yani pil yapımını ekledik. Kocaeli’de 2 fabrikamız var. Her ikisinde de önümüzdeki 10 yılda ihtiyacımızı üretecek batarya fabrikası bulunuyor. Batarya üretimi için iki ana konu vardır: Hücrelerin üretilmesi ve o hücrelerden araçların içine takılacak bataryaların üretilmesi. Biz ikinci kısmı yapacağız. Bu dijital fabrikalarda üretim 2023 yılında başlayacak.
YATIRIMIN ŞİRKETE ETKİSİ
Biz yaklaşık 5 milyar dolar ihracat yapıyoruz. Yeni yatırımımızla birlikte üretim kapasitemizin de 440 binden 650 bine yaklaşacağını söyleyebilirim. Batarya üretiminde 130 binlik bir ön kapasiteden bahsediyoruz ama elektrikli araç üretimi sayısı arttıkça, kapasitemiz de genişleyebilecek. Teorik olarak 650 bin üretim hedefliyorsanız, 10-15 yıl sonra bu rakamın da bu seviyeye çıkmasını bekleyebilirsiniz. Çünkü, 10-15 yıl sonra sadece elektrikli araçlar olacak.
Yeni yatırımla 3 bin ek istihdam sağlayacağız. Bu, bize parça sağlayan tedarik sanayinde de 15 bin civarında bir iş imkanı sağlayacağız demektir. Şu anda biz bugünkü rakamlarımızla Avrupa’da en büyük ticari araç üreticisiyiz. Bu önemli ama bu rakamı da artık neredeyse ikinciliğe düşmeyeceği kesinleşen bir seviyeye doğru taşıyoruz.
GELECEK NASIL OLACAK?
Gelecek, veri transferi üzerine, veri alışverişi üzerine oluşacak. Fakat şu anda Türkiye’deki regülasyon, bu veri akışını maalesef serbest bırakmıyor. O yüzden bazı markalar getirdikleri bu araçların bu özelliklerini kapatarak satış yapıyorlar. Dolayısıyla şu anda bağlantılı araç satışında büyük bir sıkıntı var. Bizim ve sektörün önde gelen örgütlerinin BTK ile çalışmaları devam ediyor. Umut ediyorum ki, biz onları ikna edebileceğiz.
Önümüzdeki dönemde bu durumun değişeceğini varsayarak, Ford Otosan’ın da bu alanda öncü marka olacağını söyleyebilirim. Bu konuya yatırım yapan zaten en büyük ve hatta tek şirket biziz.
Araçlardan kullanım alışkanlıklarına, gelecek bugünden çok farklı olacak. Bunu yaratan şey de sektörü etkileyen öncü teknolojiler. Bu teknolojileri elbette müşteriler talep ediyor ama bizim de daha müşteri talep etmeden bunları hazır etmemiz gerekiyor. Çünkü önceki yıllarda biz bir aracı 3-4 yılda geliştirirken, müşteri talep ettiğinde devreye 2-3 yıl sonra girerdik. Ancak şimdi müşteri artık çok sabırsız, aracında bazı özellikleri hemen istiyor.
Önümüzdeki dönemde Ford Otosan, Ford markası ile farklı bir yere gelecek.
Burada fazla mütevazı olmak istemiyorum. Ford Otosan şu anda zaten her bakımdan Türkiye’nin bir numaralı otomotiv şirketi; gerek Ar-Ge yatırımları gerek üretimi, ihracatı ve çalışan sayısıyla. Bu pozisyonumuzu, oran vermek istemiyorum ama, hiç kimsenin yaklaşamayacağı bir boyuta getireceğiz. Vizyonumuzu da zaten 2015 yılında şöyle belirlemiştik: Türkiye’nin en değerli ve en çok tercih edilen sanayi şirketi olacağız. Bu vizyona ulaşmak üzere projelerimizi yavaş yavaş devreye alıyoruz.
BAŞARIMIZIN ARDINDAKİ 4 FAKTÖR
- GÜVEN Her şeyden önce güven oluşturmak önemli. Ford ve Koç 1997’de ortaklıklarını ilk eşitlediklerinde Ford Otosan’da 30 küsur kişilik bir insan grubu vardı. Bugün binlerce kişiye ulaşmasının sebebi, yönetim ekibinin yarattığı güven duygusudur.
- DİNAMİKLER Türkiye’nin kendi dinamikleri de önemli. Türkiye’nin gelişmekte olan bir ülke olmasının verdiği enerji, devlet teşvikleri, yeni projelere yönelik gerek STK’ların gerek devletin verdiği destekler bunu artırıyor.
- ETİK DEĞERLER Koç Ailesi’nin iş yaparken önem verdiği etik değerler çok önemli. Şeffaflık, kurumsallık, her bir maddenin ortak ortamlarda konuşulması ve ortak faydaya hizmet edecek şekilde sonuca bağlanması…
- ÇALIŞKANLIK Üretim hattında çalışan yani aracın gövdesini üreten, sinyalini takan, tekerliğini takan arkadaşlarımızdan; ofis çalışanlarına kadar her seviyede çalışkan insanların görev alması önemli. Burada, Türk kültürünün getirdiği disiplinli ve özverili çalışma gerçekten çok değerli ve bu çok büyük bir fark yaratıyor. Bir projeye gerçekten gönül vererek çalışan bir insan ordusu var.
DRIVENTURE’IN YATIRIM HEDEFİNDE NE VAR?
- Mayıs ayında ilk yatırımlarımızı iki startup’a yaptık: Bluedot ve Optiyol.
- Optiyol, rota güzergahlarını belirleyerek, onları opitimize ederek büyük bir fayda sağlayan çok güzel bir altyapı… Harika insanlar tarafından kurulmuş ve çok iyi giden bir girişim.
- Bluedot da elektrikli araçlarda şarj istasyonlarının neresi olması gerektiğini planlayan bir startup. Her ikisi de Türkiye’den çıkan çok değerli fikirler.
- Bir bütçemiz var ama yatırım yapacağımız girişim sayısına dair bir kısıtlama yok. Özerk ve kendi başına yatırım yapabilme yeteneği olan bir organizasyon olarak kurduk.
- Bizim en büyük beklentimiz, kendi iş planımızda olan ve hedeflerimize hizmet edecek projelere yatırım yapılması. Bunların başında “kamera sistemleri, sensör sistemleri, otonom araç yazılımları” geliyor…
PANDEMİ OTOMOTİVİ NASIL ETKİLEDİ?
- DİJİTAL ALTYAPI Öncelikle dijital altyapının ne kadar önemli olduğunu bize çok iyi anlatmış oldu. Bu süreci bizim gibi dijital altyapıya çok önceden yatırım yapmaya başlamış olan şirketler çok sıkıntı yaşamadan atlattılar.
- ÜRETİMDE HIZ PROBLEMİ Pandemide kişisel araçlara talep arttığı için ilk etapta bizim için kârlı bir tablo ortaya çıktı. Fakat hammadde ve yarı mamul üreticilerinin hızlı üretim yapamamasıyla arzda oluşan sıkıntı bizleri de kötü etkiledi.
- MÜŞTERİ SEÇİMLERİ Müşteri seçimlerinde artık daha fazla hijyen, daha fazla kişisel tercihler ön plana çıktı. Bunları hem araç tasarımlarında hem de iş seçimlerinde yakında daha fazla tecrübe edeceğiz.
- UZAKTAN ÇALIŞMA Pandemiyle birlikte uzaktan çalışma modeline geçildi ve herkes bunun mümkün olabileceğini, çalışan açısından daha iyi bir iş ve yaşam dengesinin sağlanabileceğini görmüş oldu. Paylaşım ekonomisi ciddi etkilense de önümüzdeki dönemde, gerekli önlemlerle bunun yeniden gündeme alınacağını düşünüyorum.
SEKTÖRÜN İHTİYACI OLAN GİRİŞİMLER
- ELEKTRİFİKASYON Türkiye’deki en büyük eksiklikler elektrifikasyonla ilgili: Batarya teknolojilerine hizmet edecek alt teknolojiler, sensörler, otonomun en önemli kısmı olan kamera sistemleri, meşhur ve halen çok daha pahalı olan lazer radarlar, tabii ki radar ekranlar, kablo sistemleri de maalesef Türkiye’de kısa vadede sıkıntı çekeceğimiz malzemelerden…
- YAZILIM Eskiden İngilizceden uyarlayarak araçları “dört tekerlek üzerinde bir kutu” olarak tarif ederdik, çok basit bir mühendislik ile. Geçtiğimiz dönemde bu artık “dört tekerlek üzerinde bilgisayar” haline geldi. Önümüzdeki yakın dönemde, “dört tekerlek üzerinde tablet”, on yıl sonra da “dört tekerlek üzerine yapay zeka” diyeceğiz. Dolayısıyla yeni yazılımlara, özellikle de yapay zeka odaklı olanlara ihtiyaç var.
FORD OTOSAN’DAN KRİTİK RAKAMLAR
- 18 bin
1987’de Ford Otosan’a girdiğimde 17-18 bin araç üretiyorduk, 2 bin küsur kişiydik, yüz civarında da mühendis vardı. - 440 bin araç
Şimdi 440 bin civarında üretim kapasitemiz var, 13 bin kişiye yaklaştık. İhracatımız eskiden bindi, şimdi 254 bin. - 1500 mühendis
2007’de Ar-Ge merkezinde 350-360 mühendis vardı. Bugün 30 bin metrekarelik bir binada, yaklaşık bin 500 mühendis çalışıyor. - 100 milyon dolar
Bir zamanlar ABD’den mühendis ithal ederdik. Şimdi mühendislik ihracatımızın değeri 2020 sonunda 100 milyon dolara ulaştı. - 650 bin
2 milyar euroluk yatırımla araç üretimimiz 440 binden 650 bin adede çıkacak. Bu, şu anda 5 milyar dolar olan ihracata büyük katkı yapacak.
DRIVENTURE’IN YENİ İŞ PLANI
- Otomotiv, ticari anlamda ‘ulaşım’ ve ‘lojistik’ konularında yeni iş modelleri ve girişimler geliştirmeye çok açık bir sektör. Bugün dünyanın önde gelen teknoloji şirketleri bu alana odaklanmış durumda.
- Özellikle elektrikli araçlar ve akıllı mobiliteye yönelik ‘girişim ekosistemi’ hızla büyürken, biz de geleceğin otomotiv dünyasında girişimcilerle iş birlikleri geliştirmek üzere gerekli adımları atacağız.
- Bu nedenle bir girişim sermaye şirketi olan Driventure’ı kurmaya karar verdik. Startup’lara yatırım yapacağımız bir fon şirketi gibi çalışacak ve yüzde 100 Ford Otosan’a ait olacak.
- Bu şirketle gerek içeriden ürettiğimiz projeleri gerekse dışarıdan satın alacağımız startup’ları yöneteceğiz.
- Temel amacımız, Ford Otosan ile birlikte odak alanlarda yenilikçi ve rekabetçi avantaj sağlayan tamamlayıcı girişimler bulmak ve stratejik yatırımlar yapmak.
- Otomotivde ihtiyaç duyulan her bir konu başlığında yatırım yapma iştahımız var. Çünkü, bu projeleri kendimiz geliştirdiğimiz zaman belli bir zaman alıyor. Bu fon bizim adımıza dünyadaki tüm kuluçka merkezlerini, yeni projeleri izleyip, yatırım yapacak ya da satın alacak.
- Bu bir “venture capital” şirketi değil. Yatırım yapıp ileride para kazanmayı hedeflemiyoruz.
- Mobilite (akıllı hareketlilik), bağlanabilirlik, otonom teknolojiler ve elektrikli araçlar odağında girişimlerle birlikte yeni fikir ve teknolojileri geliştirmek hedefindeyiz.
- Startup’lardan hisse satın alıp, onların çalışmalarına destek oluyoruz, bilgi paylaşımında bulunuyoruz ve aynı zamanda da ürünleri çıktığında öncelikli müşterileri oluyoruz.