in , ,

5 soruda küresel risk analizi

Müşterilere risk, strateji ve insan kaynakları alanlarında tavsiyeler ve çözümler sunan Marsh McLennan, her yıl ‘Küresel Riskler Raporu’nu açıklıyor. Marsh Türkiye Eş CEO’su Tarık Serpil, son 10 yılda risk algısındaki değişimi, Türkiye ve dünyanın karşı karşıya olduğu risklerin analizini yaptı.

5-soruda-kuresel-risk-analizi

Pandemi nedeniyle dünyada ve Türkiye’de risk algısında nasıl bir değişim gözlendi?

Marsh McLennan’ın stratejik ortaklığıyla her yıl Dünya Ekonomik Forumu’nda açıklanan Küresel Riskler Raporu’nun değişim trendine baktığımızda 2011-2014 yılları arasında, en fazla dile getirilen ekonomik risklerdi. Bu eğilim yerini, 2015 yılı itibarıyla yavaş yavaş çevresel risklere bıraktı. 2017-2019 arasında ise olasılık açısından en önemli riskler, özellikle siber atakların da etkisiyle teknolojik riskler olarak göze çarpıyordu. Ancak son 3 yılda çevresel risklerin hem olasılık hem de etki bakımından diğer riskleri domine ettiğini görüyoruz. Genel olarak, risk algısında, ekonomik risklerden sosyal, jeopolitik, teknolojik ve çevresel risklere doğru bir değişim yaşandığını söyleyebiliriz. Türkiye’de de globale paralel şekilde risk algısının değiştiğini gözlemliyoruz. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiğimiz 2021 Küresel Riskler Raporu Konferansı’nda da belirttiğimiz gibi hiç şüphesiz en önemli ve acil risk olarak pandemi ve pandeminin getirdiği eşitsizlikleri görüyoruz.

Son bir yılda, Türkiye, dünyadan hangi alanlarda ayrıştığını söyleyebiliriz?

Son bir yılda tüm dünyanın gündemi haline gelen COVID-19 sadece bir sağlık sorunu olarak kalmadı. Salgının aynı zamanda eşitsizlikleri ve sosyal parçalanmayı artırması, önümüzdeki 3-5 yıl içinde ekonomiyi de derinden etkilemesi bekleniyor. Türkiye’de birçok şirket bu süreçte öncelikle çalışanlarının sağlığını korumayı, sonrasında da ise ekonomik istikrarını sürdürmeyi hedefledi. Bazı sektörler COVID-19 krizinden negatif ayrışırken bazı sektörlerin değişen tüketici davranışları sonucu artan ani talep karşısında büyümeleri pozitif ayrışmalarını sağladı. Burada çevik bir şekilde organizasyonlarının dönüşümünü ve dijital yolcululuğunu tamamlayan şirketlerin ön plana çıktığını görüyoruz. Bu doğrultuda son bir yılda Türkiye’deki şirketlerin krizin yarattığı ekonomik konjüktürde dijital dönüşümlerine odaklandığını söyleyebiliriz.

Türk şirket yöneticilerinin yeni döneme ilişkin hangi risklere daha çok odaklanması gerektiğini söyleyebiliriz?

Küresel Risk Algı Anketi’ne (GRPS) yanıt verenlerin yaklaşık yüzde 60’ı, ‘bulaşıcı hastalıklar’ ve ‘geçim krizlerini’ dünyaya yönelik en büyük kısa vadeli tehditler olarak tanımlıyor. Türkiye’de de bu iki tehdit ile dijital riskler öne çıkıyor. Birçok büyük kurum yakın zamanda iş yapış şekillerinin geleceğini değerlendirdi ve yeni dönemde çalışan sağlığını da ön planda tutarak uzaktan çalışma veya esnek çalışma modeline geçeceklerini duyurdu. Aslında bu da beraberinde bir dijital dönüşüm ile dijital riskleri getiriyor. E-ticaret, online eğitim ve uzaktan çalışma gibi güçlü seyreden trendlerin mevcut eşitsizlikleri daha da artırabileceğini öngörüyoruz. Ortaya çıkan dijital eşitsizlik, pandemi sonrası iyileşmenin kapsayıcı olmasını da engelleyebilir. Bu noktada, dönüşüm yolculuğuna giren tüm şirketlere, tedarik zincirleri dahil olmak üzere operasyonlarının her aşamasını kapsayacak şekilde aksiyonlarını planlamalarını ve bu planların kurum içerisinde özümsenmesine dikkat etmelerini öneriyoruz. Öte yandan en olası risklerin başında gelen ve etkisi de hayli büyük olacak fakat şu anda pandeminin gölgesinde kalan çevresel riskler gündemde olmaya devam edecek. Bu nedenle iş dünyasındaki tüm oyunculara risk yönetimi senaryolarına iklim krizini de eklemelerini öneriyorum. Bir senedir yaşadığımız pandemiden ders çıkarıp, en önemli uzun vadeli risk olan iklim krizi için şimdiden aksiyonlar almamız ve yaşadığımız gezegenin kurallarına uyum gösteren politikalar benimsememiz gerekiyor.

Şirketler, uluslararası rekabette ayakta kalabilmek ve rakiplerin önüne geçebilmek için nasıl daha dayanıklı hale gelebilir?

Covid-19 salgınıyla birlikte kurumların risk yönetimine ilişkin farkındalığı artmış durumda. Farkındalıktan sonraki aşama ise risk yönetim yapılarının mevcut süreçlerine entegre edilmesidir. Hangi risklere sahipler, etkilerini ölçüyorlar mı, risklerini nasıl yönetiyorlar ve mevcut yönetim şekilleri bu riskleri azaltmak için yeterli mi, bunların değerlendirilmesi gerekir. Salgına her birimiz hazırlıksız yakalandık. Ama bu demek değil ki, bugün olmaz dediğimiz başka bir risk, yarın karşımıza çıktığında aynı şekilde davranalım. Burada aslında iki önemli gelişme fırsatı var: Birincisi risk yönetimimizi güçlendirmek, ikinci ise bir risk meydana geldiğinde iş sürekliliğimizi sağlamak. Özellikle üst yönetim toplantılarında hem küresel, hem de yerel dinamiklerin ve bu dinamiklere bağlı olarak kurumların pozisyonları ve oluşabilecek değişkenlikler mutlaka tartışılmalı. Bu tartışmalar bir toplantı ile kısıtlı kalmamalı, ilgili süreç sahiplerinin katılımı ile aksiyonlara, önlemlere ve gerekirse de yatırımlara dönüştürülmelidir.

Covid sonrası ortaya çıkan, sağlık, ekonomik ve sosyal sorunların genç kesim üzerine etkileri ve yeni jenerasyon kazanmak için yapılacaklar listesi sizce nasıl oluşturmak gerekiyor?

Raporun en önemli çıktılarından biri de ‘pandemials’ diye tabir edilen kayıp jenerasyon riski. Dünyanın dört bir yanındaki 15-24 yaş aralığındaki genç yetişkinler, 10 yıl içinde ikinci büyük küresel krizlerini yaşıyor. Finansal krizin sancılarıyla gençliğe girip, şimdi nesiller boyu görülmeyen bir pandemi gerçeği ile yüz yüze kaldılar. Eğitimleri, ekonomik beklentileri ve akıl sağlığı açısından ciddi zorluklarla karşı karşıyalar. Dijital sıçrama bazı gençler için fırsatları ortaya çıkarırken, çoğu artık istihdamın buzul çağına giriyor. Bu da geleceğe dönük hayal kırıklıkları ile dolu genç bir neslin, hem toplumsal düzen, hem de üretkenlik anlamında farklı riskler ortaya çıkarabileceği anlamına gelebilir. Bu nedenle kayıp jenerasyonu topluma kazandırmak için sağlık, ekonomik ve sosyal parametreleri göz önünde bulundurarak kolektif aksiyonlar almamız gerekiyor.

ADVERTORIAL

Yazar: Fast Company Türkiye

©Fast Company Dergisi, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş. tarafından Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun şekilde yayınlanmaktadır. Fast Company’nin isim hakkı ABD’de Mansueto Ventures’a, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş.’ye aittir. Dergide yayınlanan yazı, tablo, fotoğraf ve görsellerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

entellektuel-tembellik-sendromu

Entelektüel tembellik sendromu

Teleperformance

Teleperformance nasıl “harika iş yeri” oldu?