YAZI: MEHTAP DEMİR
Dünyanın en köklü analitik yazılım şirketlerinden SAS’ın kurucusu ve CEO’su Dr. Jim Goodnight, teknolojinin hızla evrildiği bir dönemde yalnızca iş dünyasını değil, toplumları da dönüştüren yapay zeka ve veri analitiği konularında öncü bir vizyon sunuyor. Kendisiyle gerçekleştirdiğim bu özel söyleşide, Türkiye’nin SAS için taşıdığı stratejik önemden yapay zekanın gelecek on yıla damga vuracak dönüşüm gücüne kadar pek çok başlığı ele aldık. Hem küresel makro trendleri hem de Türkiye’nin yükselen inovasyon potansiyelini mercek altına alan bu röportajda, Dr. Goodnight’ın derin perspektifi iş dünyası liderleri için ilham verici öngörüler sunuyor.
“Gerçek etki, yapay zekanın açıklanabilir ve güvenilir şekilde kurum kültürüne entegre edilmesiyle ortaya çıkar.”
Yapay zeka, sektörleri eşi görülmemiş bir hızla dönüştürmeye devam ederken, önümüzdeki on yıla damga vuracak dönüşüm trendleri sizce neler olacak? Küresel liderler, bu dönemde sadece ayakta kalmakla kalmayıp, etkili olabilmek için nasıl konumlanmalı?
Yapay zeka hızla ilerliyor; ancak gerçek etki, bu yenilikleri sağlam analitik temellere dayandırmak, sorumlu bir şekilde yönetmek ve anlamlı bir amaç doğrultusunda uygulamakla geliyor. SAS olarak, önümüzdeki on yılın belirleyici teknolojilerinin; açıklanabilir ve güvenilir olması gereken otonom yapay zeka sistemleri, dijital ikizler ve karar sistemleri olacağını düşünüyoruz. Bu yetkinlikleri kurumlarının her seviyesine entegre edebilen liderler, yalnızca ayakta kalmakla kalmayacak—geleceği de şekillendirecekler.
Siz birçok ekonomik döngü ve teknolojik dönüşüm sürecini yönettiniz. Günümüz girişimcilerinin, küresel makro trendlerden faydalanarak sürdürülebilir büyüme yakalayabilmeleri için hangi temel ilkeleri ve stratejik yaklaşımları benimsemeleri gerekir?
Sürdürülebilir büyüme, uzun vadeli bir bakış açısı, disiplinli inovasyon ve müşteri odaklı değer üretme anlayışıyla başlar. SAS olarak, ekonomik durgunluk dönemlerinde bile yatırımlarımıza devam ettik, borçsuz kaldık ve karmaşık, gerçek dünya problemlerine çözüm sunan teknolojiler geliştirdik. Bugünün girişimcileri de dayanıklılığı, etik değerleri ve uyum yeteneğini ön planda tutarak, küresel değişimleri kalıcı avantajlara dönüştürebilir.
SAS, dünya genelinde birçok ülkede faaliyet gösteriyor. Türkiye’nin bu küresel operasyonlardaki stratejik önemi nedir? Satış ve dağıtımın ötesinde, Türkiye’nin inovasyon veya Ar-Ge açısından da bir potansiyel sunduğunu düşünüyor musunuz?
Türkiye, SAS’ın küresel operasyonlarında dinamik bir inovasyon merkezi ve Avrupa, Asya ile Orta Doğu arasında stratejik bir köprü olarak hayati bir rol oynuyor. Güçlü akademik iş birlikleri, gelişen ileri analitik ve yapay zeka talepleri ile bölgesel girişimlerin merkezinde yer alması sayesinde Türkiye, hem büyüme potansiyeli yüksek bir pazar hem de iş birliği açısından önemli bir merkez. Redington ile kurduğumuz bölgesel dağıtım ortaklığı sayesinde, Türkiye ve META (Orta Doğu, Türkiye, Afrika) bölgesindeki SAS çözümlerine erişimi hızlandırarak etkimizi daha da genişletiyoruz.
“Türkiye, SAS için sadece bir pazar değil; stratejik iş birlikleri ve yetenek geliştirme açısından yükselen bir inovasyon merkezi.”
Türkiye, SAS’ın küresel gelirlerinin yaklaşık ne kadarını oluşturuyor? Önümüzdeki yıllarda bu oranda artış bekliyor musunuz? Bu beklentiyi destekleyecek büyüme hedefleri veya yatırım planlarınız var mı?
SAS, ülke bazlı gelir bilgilerini kamuoyuyla paylaşmamakla birlikte, Türkiye’nin bağlı olduğu EMEA bölgesi, global satışların yaklaşık yüzde 40-45’ini oluşturuyor. Redington dağıtım ortaklığı ve bölgesel iş ortaklığı programlarımız gibi son yatırımlarımız sayesinde, Türkiye’nin META bölgesindeki stratejik etkisinin önümüzdeki dönemde de artarak devam edeceğini öngörüyoruz.
Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde, yapay zeka ve analitik çözümler dijital dönüşüm süreçlerinde en fazla hangi alanlarda etkili oluyor? SAS, bu dönüşüme nasıl katkı sağlıyor ve Türk şirketlerinin hangi ihtiyaçlarına odaklanıyor?
Gelişmekte olan pazarlarda, özellikle veri yoğun ve modernleşme baskısı altındaki sektörlerde—bankacılık, sigorta, telekom, sağlık ve kamu hizmetleri gibi—yapay zeka ve analitik çözümler büyük fark yaratıyor. Bu sektörlerde daha fazla verimlilik, gerçek zamanlı karar alma ve kişiselleştirilmiş deneyim talepleri artmakta. Örneğin bankacılıkta, yapay zekâ daha akıllı kredi skorlama, dolandırıcılık tespiti ve müşteri segmentasyonu gibi alanlarda öne çıkıyor. Kamu kurumları ise, özellikle yapay zeka destekli dolandırıcılık girişimlerine karşı mücadelede SAS’ın liderliğinde gelişmiş çözümler kullanıyor.
SAS olarak, bu dönüşümde güvenilir bir iş ortağı rolü üstleniyoruz. Amacımız, uçtan uca, kurumsal ölçekte, açıklanabilir ve yerel ihtiyaçlara uyumlu analitik çözümler sunmak. Küresel en iyi uygulamaları yerel iş ortaklarımız, eğitim programlarımız ve veri okuryazarlığı girişimlerimizle birleştirerek, kurumların dijital ekonomide rekabet edebilmesini sağlıyoruz. Hedefimiz, sadece yapay zekayı uygulamak değil; karar alma süreçlerine sorumlu bir şekilde entegre ederek, uzun vadeli ve sürdürülebilir değer yaratmak.
Türkiye’de kamu ve özel sektörde veri analitiği kullanım olgunluğunu nasıl değerlendiriyorsunuz? SAS bu alanlarda dijital dönüşümü hızlandırmak için ne gibi stratejiler uyguluyor?
Türkiye, özellikle bankacılık, kamu ve telekom sektörlerinde analitik kullanımında güçlü bir ilerleme kaydetti. Bu sektörlerde dijital dönüşüm artık stratejik bir zorunluluk haline geldi. Birçok kurum geleneksel raporlamadan çıkarak öngörüsel modelleme ve yapay zeka uygulamalarına yöneliyor. Ancak olgunluk seviyesi kurumdan kuruma değişiyor—bazıları yapay zekayı kurumsal düzeyde yaygınlaştırırken, bazıları hâlâ veri kalitesi, entegrasyon ve yönetişim gibi temel konulara odaklanıyor. Ayrıca, Generative AI (Üretken Yapay Zeka) alanına yönelik artan bir ilgi görüyoruz. SAS olarak, bu teknolojiyi çözümlerimize entegre ederek verimliliği artırıyor, analitik süreçleri otomatikleştiriyor ve karar alma mekanizmalarını geliştiriyoruz. Bu özelliklerin açıklanabilir, güvenli ve düzenlemelere uyumlu olmasına da özel önem veriyoruz.
Teknolojinin ötesinde, yetkinlik gelişimi bizim için öncelikli. Eğitim programları, akademiyle iş birlikleri ve Mükemmeliyet Merkezleri aracılığıyla analitiği Türkiye’de sürdürülebilir ve stratejik bir kabiliyet haline getirmeyi hedefliyoruz.
“Veri okuryazarlığı, sürdürülebilir dijital dönüşümün en kritik yapı taşıdır.”
Türkiye’deki mevcut operasyonlarınızı genişletme ya da ülkeyi bölgesel bir merkez hâline getirme planınız var mı? Özellikle yapay zeka, bulut çözümleri veya yetenek geliştirme gibi alanlara yönelik yerel yatırımlar yapılıyor mu?
SAS olarak, gelirimizin önemli bir kısmını sürekli olarak Ar-Ge ve sektör bazlı çözümlere yatırıyoruz. Son olarak gerçekleştirdiğimiz 1 milyar dolarlık yatırım, doğrudan Türkiye’deki müşterilerin de kullandığı sektör çözümlerine ayrıldı.
Aynı zamanda yetenek gelişimine de ciddi yatırımlar yapıyoruz. Akademik kökenimiz sayesinde bu alanda güçlü bir mirasa sahibiz. Türkiye’de yürüttüğümüz Dijital Geliştiriciler programı kapsamında, 20 üniversiteyle iş birliği kurduk; 750’den fazla akademisyen ve öğrenci eğitici eğitimlerine ve derslere katıldı. Ayrıca 5.000’in üzerinde genç, düzenlediğimiz atölye ve seminerlerde yer aldı.
İşin doğası özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan inovasyon merkezlerinde hızla değişiyor. Geleceğin iş dünyasını siz nasıl görüyorsunuz? Sizce en dayanıklı ve etkili yetenekleri hangi beceri ve değerler öne çıkaracak?
Geleceğin iş dünyası, çeviklik, sürekli öğrenme ve amaç odaklı inovasyonla şekillenecek. Yapay zekâ ve ileri analitik, sektörlerde daha da yaygınlaştıkça, en etkili yetenekler teknik yeterlilik ile insan odaklı düşünceyi birleştirenler olacak—bu da merak, etik ve iş birliği gibi insani değerlere dayanıyor. SAS’ta gördüğümüz şey şu: Dayanıklılık sadece becerilerden değil; insanlara sorgulama, uyum sağlama ve bütünlükle liderlik etme gücü veren bir kültürden doğar.