YAZI: M.RAUF ATEŞ
“Almanya’da sıradan bir vatandaşa, ‘Şirket kâr oranları nedir?’ diye sorduğunuzda yanıt ‘ortalama yüzde 23’ düzeyinde geldi. Ancak, gerçek oran yüzde 3.4 düzeyinde idi. Aynı soruya ABD’de vatandaşının inancı kâr oranının yüzde 32 olduğu yönünde olmasına rağmen; gerçek yüzde 4.9 oranında gerçekleşmişti.” Bu saptamaları yapan dünyaca ünlü danışman ve Hidden Champions (Gizli Şampiyonlar) kitabının pazarı Hermann Simon, şirket kârları konusunda algı ve gerçeğin çok farklı olduğunun altını çiziyor: “Gerçek kâr yüzde 5 civarındadır ancak insanlar bunun yüzde 600 fazlasına kadar tahminler yapıyorlar.”
Dünyaca ünlü danışmanlık şirketi Simon-Kucher&Partners’ın kurucusu olan Hermann Simon, kâr konusundaki görüşlerini yeni yayınladığı “True Profit” (Gerçek Kâr) kitabında ayrıntılı ortaya koyuyor. Kitabında, bilinen kâr hesaplama yöntemleri ve yaklaşımlarının doğru olmadığına, bu nedenle de çok sayıda şirketin yanlış yola girdiğine dikkat çekiyor. Ona göre “kâr”, şirket sahibinin çalışan maaşlarından kiralara, iş ortaklarına yapacağı ödemelerden vergilere kadar bütün yükümlülüklerini karşıladıktan sonra kalan bölümü ifade eder. Böyle bakıldığında EBIT, EBITDA ve bunların uzantılarının doğru hesap olmadığına dikkat çekiyor: “Bu hesaplamalar, şirketin ilaveten faiz ve vergileri ödemeyi sürdürmek zorunda kalacağı için gerçek sayılmaz.”
Hermann Simon, bu yanlışlığa dikkat çekmek için, şu gerekçelerle kitabı yazdığını belirtiyor:
- Kâr, bir işletmenin başarısının en önemli göstergesi olarak kabul edilir. Buna rağmen “Gerçek Kâr” öncesinde yalnızca kâra odaklanan bir kitap yoktu.
- Kâr ile ilgili çok sayıda kavram yanılgısı var. Bir anket ile sorulduğunda, insanlar şirketlerin kârını ortalamada gerçekte olduğundan 6 kat fazla tahmin ediyor. Genellikle şirketlerin, yaptıkları satışın yüzde 20’den fazlasını net kâr olarak elde edeceklerini düşünüyorlar. Birçok ülkede gerçek rakam yüzde 3 ila 5 arasındadır.
- Üçüncü sebep ise, sadece ekonomi tarafına değil, kârın etik yönleri ve kârı oluşturan etmenlerin yanı sıra düşük kârlılığın nedenlerine de açıklık getirmek istememdi.
Nakit akışı ve hayal alemi
Prof. Hermann Simon’un konuşmasını izleyen Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker, bu konuda LinkedIn sayfasında bir yazı paylaştı:
“İçinde bulunduğumuz bu zamanda ‘doğru kâra sahip olan şirketler bu günlerden muvaffak çıkacaklardır” sözünü aktararak, Simon’un şu sözüne dikkat çekti: “Şirketler kazandıkları kârları halka açıklamaktan zevk alırlar ancak bunun ne kadarının gerçek kâr olduğunun kendileri bile farkında değildir. Pek çok şirket basit bir hesapla alacak verecek hesabından kâr hesabı yapar ama bu rakam pek çok şeyin sonu olabilmektedir. Doğru kâr, en ufak harcamanın bile düşüldüğü, eline geçen son rakamdır. Şirketler ancak bu son rakamın pozitif olmasıyla bu dönemi başarılı olarak sürdürebilirler.”
Prof. Simon’un saptamalarını aktaran Murat Ülker, kâr konusunda şu değerlendirmeyi yaptı:
“Doğru kâr konusunda vurgulanan nokta çok doğrudur. Bu nedenle, işletmelerimizin toplum için devamlılığını sağlamak ve sürdürülebilir başarı için, kriz zamanlarında kâr marjlarını yakından incelemeli ve net kârımıza değil, doğru kârımıza, elimizde kalan nakde (serbest nakit akışı) odaklanmalıyız. Hesaplarımızda bunu göz önüne almalıyız. Aksi durumda bir hayal aleminde yaşıyor ve yaşatıyor olabiliriz.”
Hermann Simon’un normal bir ekonomi için yazdığı, Murat Ülker’in son yaşanan ekonomik durum öncesinde değerlendirdiği “gerçek kâr” yaklaşımı, içinde bulunduğumuz dönemde daha kritik bir önem kazanıyor. Dalgalanmanın arttığı, döviz ve enflasyonun yükseldiği içinde bulunduğumuz günlerde, kârı doğru hesaplama ve “serbest nakit akışı” kritik bir önem kazanıyor. İsmi Fast Company dergisinde saklı bir CEO, “2022 yılında birinci önceliğimiz serbest nakit, kârı doğru hesaplamak ve kârlılığımızı korumak olacak” diyerek konunun önemine dikkat çekiyor.
Giyimde neler oluyor?
Hazır giyim, 2021 yılını nispeten olumlu tamamlayan sektörlerden biri oldu. Pandemi nedeniyle ilk çeyreği sıkıntılı geçiren sektörde, nisan ayıyla birlikte hızlı bir toparlanma başladı. Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, “İkinci çeyreğin son ayları ve özellikle üçüncü çeyrek çok iyi geçti. Bunda dış pazardaki hareketlilik ve ülkemizdeki canlılığın büyük katkısı oldu. Bu gelişmeler şirketlerimizin nakit akışına ve kârlılığına son derece olumlu yansıdı” diye konuşuyor.
Sektörde kârlılık ise şirketten şirkete değişmekle birlikte yüzde 5 ila yüzde 15 arasında gerçekleşti. Ancak, döviz piyasasındaki gelişmeler ve pandeminin etkisinin sürmesi nedeniyle 2022 yılına yönelik beklentiler parlak değil. Kârlılıkta bir miktar gerileme bekleyenlerin sayısı bir hayli fazla. Süleyman Orakçıoğlu da bu görüşe katılıyor:
“2022 yılının yaşanılan belirsizlik sebebiyle zor olacağını düşünüyorum. Bu durum firmaların kendi içlerinde bütçe planlamaları yapmalarını da zorluyor. Satın alma maliyetlerimizde iki kat artış olacağını tahmin ediyoruz. Bunların sonucunda, ilk çeyrekte olmasa bile yeni sezonda ürün fiyatlarında yüzde 50’nin üzerinde artışlar olacağını düşünüyoruz. Artan fiyatlara tüketicinin nasıl tepki vereceğini, talebin ne yönde şekilleneceğini tahmin etmek çok zor. İster istemez bu da firmaların kârlılığına olumsuz yansıyacaktır.
Tekstil cephesinde durum
2021 yılını 12 milyar dolara yakın ihracatla kapatan tekstil sektörü yılı, sektörden bir iş insanının değerlendirmesiyle, “çok verimli ve kârlı” tamamladı. Sektörün önde gelen gruplarından birinin sahibi, ismi bizde kalmak kaydıyla, “2021 yılı, pandemi nedeni ile bastırılmış olan satın alımların önünün açılması ve özellikle Avrupalı müşterilerin hızlı ürün taleplerini Türkiye’ye yönlendirmesiyle çok iyi geçti” değerlendirmesini yaptı.
Kârlılıkta ise 2021 yılında yüzde 8 ila yüzde 9 arasında bir oran yakalandı. Ancak, şirketlerin liderleri, “2021’in ortalarından itibaren artmaya başlayan ham madde ve enerji fiyatları, tüm dünyada düşen satın alma gücü nedeniyle” istenilen kârlılıkta sipariş almakta zorlandıklarını belirtiyorlar. Bir iş insanı şu bilgiyi aktarıyor:
“Yabancı müşteriler artan fiyatları kabul etmediği gibi TL’nin değer kaybını da gerekçe göstererek, sanki tüm giderlerimiz TL ileymiş gibi indirim talebinde bile bulunmaya başladılar. Artan maliyetlerimizi fiyatlarımıza tam olarak yansıtamadığımız için 2022 yılında çok zorlanacağımızı, zarar etmemenin bile büyük başarı olacağını düşünüyoruz.”
Tarımda zor kâr dönemi
Hububat ve bakliyat sektörünün performansına en büyük etkiyi, küresel ısınma kaynaklı sorunlar ile tedarikten kaynaklanan sıkıntılar yaptı. Bunun üzerine lojistik maliyetleri bölgelere göre 2 veya 3 kat artışı da ekledi. Ardından Ocak-Aralık arasında dövizdeki yüzde 80’i geçen artış geldi. Bu 3 etken doğal olarak fiyat artışı olarak ürünlere yansıdı.
Örneğin durum buğdayının ton fiyatı 2 bin 800 liradan 5 bin 200’e yükseldi. Aynı dönemde nohut 5 bin TL/tondan 12 bin TL’ye, mercimek ise 6 binden 14 bin 500 TL’ye ulaştı.
Sektörün büyük şirketlerinden Memişoğlu Tarım Ürünleri Genel Müdürü Veysel Memiş, “Bu tablo nedeniyle sektörümüzdeki bazı şirketler, 2021 yılını, kârlılıklarını koruyarak geçirmişlerdir. Ama pozisyonları ekside olanlar ise yılı çok zor tamamladılar” diye konuşuyor ve ekliyor:
“Üretim ve finansal maliyetlerinde artış, 2022 yılında kârlılık konusunda net bir oran vermemizi zorlaştırıyor. Biz 2021 yılında büyümemize devam ettik. Son 2 yılda 120 milyon TL yatırım yapmamıza rağmen, yılı yüzde 40 büyümeyle tamamlayacağız. Sektörün büyüme ve kârlılığını, ürün tedariği ve fiyatları belirleyecek. Biz ise yüzde 20 büyümeyi planlıyoruz.”
Bakliyat ve hububat alanındaki şirketlerden gelen veriler, normal koşullarda kârlılık oranının yüzde 3-5 arasında değiştiğini gösteriyor. Bu oran, iyi performans gösterenlerde 1-2 puan daha yüksek düzeye çıkabiliyor.
Durgunluk bekleyen sektörler!
Kağıt ve oluklu mukavva, 2021 yılında global tedarik ve lojistik alanındaki sıkıntılardan olumsuz etkilenen sektörlerden biri… 5 fabrikasıyla sektörde faaliyet gösteren Ankutsan’ın yönetim kurulu üyesi Deniz Erdoğan, yılın ilk yarısındaki maliyet artışı etkisinin, son dönemde dolardaki yükseliş nedeniyle iyice katlandığına dikkat çekiyor:
“Bu yıl özelinde artan maliyetler, ne yazık ki, müşterilere kâr marjını koruyacak nitelikte yansıtılamadı. Fiyatlar, son 20 yılın zirvesini gördü. Bu nedenle 2021 yılında kârlılık oranı yüzde 5 bandında seyretti.
2022 yılında da benzer sıkıntının devam edeceğini öngörüyoruz. Hammaddede yine bulunma sıkıntısı yaşayacak, kur kaynaklı maliyetlerle karşı karşıya kalacağız. Türkiye’de resesyon kaynaklı temel tüketime hizmet edecek olan sektörler haricinde küçülmeler olacağını tahmin ediyoruz. Özellikle beyaz eşya ve mobilya gibi sektörlerde daralma yaşanabilir.
Bu doğrultuda zorlu geçeceğini düşündüğümüz 2022 yılında şirket olarak miktar bazında yüzde 30 büyüme, yüzde 10-12 bandında ise kârlılık oranı hedefliyoruz.”
Gıdanın yüzde 5-7 hedefi
Gıda sektöründe kârlılığı 2022 yılında “kur” ve “asgari ücret” artışından kaynaklanan maliyetler önemli ölçüde etkileyecek. Sektörün önde gelen birkaç şirketinden aldığımız verilere göre asgari ücret artışının maliyetlere etkisi yüzde 0.5 ile yüzde 4 arasında olacak. Mavi yakalıların ağırlıklı olduğu şirketlerde/işlerde etki düşük düzeyde, beyaz yakalıların, özellikle işletme ve pazarlamacıların yoğun olduğu alanlarda yüzde 5’lere yaklaşacak.
Kur artışının etkisi ise kendini ithal ürünlere dayalı üretimde gösterecek. Buralarda ise örneğin sıvı yağlar, çikolata, ithal balıklar öne çıkacak. Unlu ürünlerde, örneğin pizzada, dondurulmuş gıdada oran yüzde 10’lar ve altında gerçekleşecek.
2021 yılında yüzde 5-7 arasında net marj ile çalışan bu kapsamdaki şirketlerin hedefinde bu oranı yakalamak, nakit akışını bozmadan, faaliyetlerini sürdürmek var.
İdeal kâr oranı var mı?
2022 yılına yönelik bütçelerde her sektör ve şirket için farklı hesaplar yapılıyor. Sektörler için ortalama kâr oranları bulunmakla birlikte şirketlerin oranları, performanslarına göre değişiyor. Hermann Simon, “gerçek kâr” hesabına dikkat çekerken, “ideal kâr” konusuna katılmadığını söylüyor:
- İdeal kâr oranı diye bir şey olmadığını söylemem gerekiyor. Kârlılık her zaman sektördeki riski yansıtır. Kârın, genellikle yüzde 6 ila 8 arasında olan sermaye maliyetinin üzerinde gerçekleşmesi gerekir. Buna ‘ekonomik kâr’ diyoruz. Bir şirket, sermaye maliyetini kazanmıyorsa paranın sermaye piyasasına yatırılması daha iyi olacaktır.
- Bir diğer sorun ise kârın son derece eşitsiz bir şekilde dağıtılmasıdır. Büyük şirketlerin yalnızca yüzde 1’i toplam ekonomik kârın yüzde 36’sını kazanmaktadır. Bunlar çoğunlukla Google, Facebook, Apple, Microsoft gibi internet sektöründeki şirketler ve bazı bankalardır. Diğer firmalara kıyasla bu şirketler oldukça yüksek bir piyasa değerine sahiptir. Bu dengesizlik iyi bir şey değildir.
HERMANN SIMON’DAN 4 KRİTİK ÖNERİ
- GERÇEK KÂR
İlk tavsiyem, şirkette bir “gerçek kâr” odağı oluşturmalarıdır. Şirketlerin çoğu; gelir, hacim veya pazar payı odaklıdır. Küresel fiyatlandırma çalışmalarımızda, şirketlerin yalnızca üçte birinin gerçekten kâr odaklı olduğunu gördük. - DÜŞÜK ORANI ANLAYIN
Liderler, deneyimledikleri düşük kârlılığın nedenlerini anlamaya çalışmalılar. Yanlış hedefler, yanlış yatırımlar, kapasite fazlası, odak eksikliği veya çok basit bir şekilde yanlış sektörde faaliyet gösteriyor olmak genellikle düşük kârlılığın temelini oluşturur. Yalnızca bu etkenler iyileşirse kâr durumu da daha iyi bir seviyeye gelecektir. - FİYATIN ROLÜ
Kârlılıkta fiyatın rolünü iyi anlamak, bir başka önemli konudur. Fiyat, en etkin kâr etmenidir. Fiyatı yüzde 1 artırabilirseniz, kâr tipik olarak yüzde 10 yükselebilir. Kârı en etkin şekilde yükselten etmenin fiyat olduğunu anlayan şirket sayısı azdır. - ETİK SORUMLULUK
Kârın bir işletme lideri için en önemli etik sorumluluk olduğunu anlamak ve bu değerin iletişimini doğru kurabilmek gerekir. Kâr, bir şirketin ayakta kalabilmesinin maliyetidir. Kâr ile sosyal sorumluluk arasında herhangi bir çatışma yoktur. Kârlı şirketler, paydaşlarının ve topluluklarının refahına katkıda bulunurlar.
PERAKENDEDE YENİ KÂR ANALİZİ
- NET VE FAALİYET KÂRI Perakende sektörü, çok geniş ekosistemde sürdürülebilir büyüme ile paydaşları için refah sağlayan kilit bir noktada faaliyet gösterir. Bu açıdan ‘Net kâr’ ile birlikte ‘Faaliyet Kârı’, şirketin uzun vadeli vizyonu doğrultusunda, sürdürülebilir büyüme ve kârlılık için ön plana çıkar. Dijitalleşme ve inovasyona yatırım stratejileriyle, mali disiplin içinde uzun vadeli kârlılık hedeflemesi, ayrıca bu hedeflerin tüm birimler tarafından benimsenmesi başarıyı sağlamaktadır. Şirketlerin tüm bu çabaları ekosistemi besleyerek sürdürülebilir dünyaya katkı yaratmaktadır. Migros’un 67 yıllık geçmişi, bu dönüşüm ve değer yaratma kavramının iyi örneklerindendir.
- TEKNOLOJİ KATKISI ÖNEMLİ Sektörde geleceğe yönelik faaliyet kârının ve net kârın doğru hedeflenmesi, yıllar içinde sürdürülebilir şekilde yakalanması önem teşkil eder. Perakendede net kâr yüzde 1-2 oranında, faaliyet kârı ise yüzde 3-4 düzeyindedir. Önümüzdeki süreçte özellikle teknoloji alanında bağlı ortaklıklar ilave hacim ve kâr yaratacaktır. Bu da gelişimi güçlendirecektir.
“TASARIMIN KATKISIYLA YÜZDE 10’LARI YAKALARIZ”
“Tekstil sektöründe 2022 yılının ikinci yarısının iyi olacağını düşünüyorum. Yaptığım görüşmelerde Türkiye’nin payının artırıldığını görüyorum. Örneğin, planlarında normalde Türkiye yüzde 15 ise yüzde 30’lar düzeyine çıkarılıyor. Bunu hayata geçirmek ise hemen olmaz, en az 3 ay gerekir. Bu nedenle ikinci çeyrek diyorum. Nisan ayıyla birlikte hacimlerde ciddi artışlar olacaktır.
Bizim sektörde normalde kârlılık düşüktür. Ancak, bizim kârlılığımız tasarımdan ve entegrasyondan geliyor. Bu sayede 2022 yılında yüzde 10’ları yakalarız.”
KÂRLA İLGİLİ KRİTİK GERÇEKLER
- Kâr oranı, faaliyet gösterilen ülkeye göre de değişir. En yüksek kâr edilen ülkeler Rusya, Brezilya, Hindistan olarak öne çıkıyor.
- En büyük ekonomiye sahip olanlarda en düşük kâr oranlarına ulaşılıyor. Bu ülkelerde iş yapmak da zordur.
- Biyoteknolojide kâr marjı yüzde 21 gibi oranlarda gerçekleşirken, otomobil gibi geleneksel alanlarda yüzde 7.4’te kalıyor.
- Hızlı tüketimde durum daha dramatiktir. Doğru kâr düşüktür, pay kapmak ve tutunmak göründüğünden çok daha zordur.
“Gerçek kâr, bence hissedarlar, çalışanlar ve çevre için oluşturulan faydanın dengeli olarak optimize edilmesidir.”