Mehmet Alapala, Henry Simon adında bir İngiliz firması tarafından 1961 yılında Çorum’da inşa edilen Hatap Un Fabrikası’nın kurulumunda aktif olarak görev aldı. O yıllarda değirmencilik makineleri ahşaptan imal edilirdi. Mehmet Alapala, bu süreçte elde ettiği deneyim sayesinde, un fabrikalarında kullanılan elekleri imal etmeye başladı ve Türkiye’deki fabrikalara dağıttı. Mehmet Alapala daha sonra oğullarıyla birlikte, un fabrikalarında kullanılan tüm makineleri imal etmeye başladı.
1982 yılında Alapala Yem Fabrikası’nı ve 1984 yılında da Çorum Alapala Un Fabrikası’nı açarak, Alapala Grubu’nu büyütmeye devam etti. İtalya, Almanya ve daha birçok ülkeye giderek ürünleri tanıttı. Esas atılım dönem ise 1990’larda geldi. Fason üretim yerine markalı fabrika kurma süreci de başladı.
Bunun yanında İtalya’da fason üretim yaptıkları şirketle, yine İtalya’da 2001 yılında ortak şirket kurma yoluna gittiler. Böylece Mill Service adlı yeni bir şirket ve marka da doğdu ve bu kez Alapala’ya fason fabrika ürettirmeye başlandı. Ardından Japonlarla ortak Henry Simon markası geldi.
Üçüncü kuşaktan Görkem Alapala yönetime geçince, aile işinde yeni bir dönem de başlamış oldu. Alapala, “Şirketi dedem kurdu, babam büyüttü, ben dünyaya açtım” sözleriyle bu konunun altını çiziyor. Öyle ki ihracat yapılan ülke sayısı 20-30 düzeyinden 2021 sonu itibarıyla 120-130’a ulaştı. AR-GE’ye yönelik önemli faaliyetleri var. Un fabrikaları, buğdayın girişinden unun çıkışına kadar, el değmeden full otomatik olarak çalışıyor.
Alapala Grubu, 2020 yılını 1000 çalışan, 100 milyon dolar ciroyla tamamladı. 3 yıl içinde ise 120-130 milyon dolar ciroya ulaşmayı hedefliyor. Şirketin CEO’su Görkem Alapala, bu büyümeye giden stratejiyi ve geleceği anlatıyor:
Hayal ettim, oldu!
İlk yıllarda fuarlara katıldığımda makinelerimizin iyi olmasına rağmen neden marka olamadığımızı düşünürdüm. Kaliteli üretimimize rağmen sektörde tanınırlığımız yeterli değildi. Ama şimdi dünyanın neresine giderseniz gidin, sektörde olan herkes Alapala markasını bilir. Bu anlamda da hayalimi gerçekleştirmiş oldum. Şimdiye kadar Alapala olarak, 820 fabrikayı sıfırdan kurduk.
Bu fabrikalardan 120’si Afrika’da bulunuyor. Sadece Zambiya’da 15 tane mısır unu ve buğday unu fabrikası var. Hepsini anahtar teslim kurduk ve sorunsuz çalışıyorlar. Kaliteden hiçbir zaman ödün vermedik. Bu yüzden ürettiğimiz makineler 30-40 yıl dayanıyor. Bir çırpıda anlattığım bu rakamlara ulaşmamız 20 yıllık bir stratejinin sonucu oldu.
Şimdi ciro, personel sayısı ve fiziki büyüklük olarak dünyada sektörümüzde ikinci şirket konumundayız. İlk sırada İsviçreli bir rakibimiz yer alıyor. Onların tahıl, makarna, çikolata ve bisküvi teknolojileri gibi alanlarda faaliyetleri var ve ciroları 2.7 milyar dolara ulaştı.
Bizim faaliyet alanındaki ciroları ise 600 milyon dolar dolaylarında. Biz ise 60 milyon dolar bandındayız. Yani makine tarafında onların yüzde 10’undayız. Bizim hemen arkamızda da bir İtalyan şirketi var. Grubumuzda ayrıca Depart isminde bir ‘after market’ şirketimiz daha var. Bu şirketimiz yurt dışında sahip olduğu servis merkezleri ve yedek parça depoları ile sadece Alapala’nın kurduğu fabrikalara değil sektördeki tüm fabrikalara ürün ve servis sağlayabiliyor.
“Makarna için şirket aldık”
Biz işimiz gereği un fabrikalarıyla beraber irmik fabrikaları da kuruyoruz. İrmik nedeniyle zaten makarna üreticileriyle iş yapıyorduk. Onlardan makarna fabrikası kurmamıza yönelik talepler geliyordu. Ama bu teknolojiye Türkiye’de biz dahil hiçbir firma sahip değildi. Dünyada anahtar teslim makarna fabrikası kuran 6 şirket var, 5’i İtalya’da faaliyet gösteriyor. Biz o 5 şirketten birini aldık. Bu pazarın büyüklüğü ise 400 milyon euro düzeyinde…
Biz bu satın aldığımız şirketle zaten bir işbirliği içindeydik. Bize makarna fabrikası kurma talebi geldiğinde onlara aktarıyorduk. Bu şirket bize, “Satın alır mısınız” teklifiyle geldi. Yaklaşık 15 milyon euro ciroya sahip, sektörde “orta ölçekli” diyebileceğimiz bir şirket. Bizim de planımız vardı, ilgimizi çekti. Uzun süren inceleme ve görüşme sonrasında satın almaya karar verdik. İlk etapta yüzde 70’ini satın aldık, kalan yüzde 30’u da önümüzdeki 3 yılda alacağız. Biz eski ortakların da şirkette kalasını istedik, çünkü know-how’a sahip değiliz. Zamanla ona da sahip olacağız.
Şirketin cirosu 15 milyon euro düzeyinde ama biz bunu kısa sürede artıracak durumdayız. Çünkü, sektörün zaten içindeyiz ve bize bu yönde çok talep geliyordu. Bugüne kadar 4 kıtada 150 adet anahtar teslimi fabrika kurmuş… Ancak, bunun içinde şimdiye kadar Türkiye yoktu. Oysa, Türkiye, dünyanın en büyük ikinci makarna üreticisi… Son 15 yılda Türkiye’de çok önemli yatırımlar yapıldı. 2021’de kur artışı nedeniyle yatırımlar yavaşlasa da önümüzdeki dönemde başlayacağını düşünüyorum. Hatta son dönemde görüşme yaptığım 8 şirketten 3’ü yatırım planlarını bizlerle paylaştı. Biz makarna fabrikası yatırımında önce Türkiye’ye odaklanacağız. Ardından yurt dışı temsilcilikleri ve ofislerimizle ziyaretlere başlayacağız.
Yeni yılda rakamlar ne durumda?
2022 yılı için dünya çapında çok sayıda proje yürütüyoruz. Ayrıca, elimizde çok sayıda devam eden proje var. Bunların makine ve otomasyon kısmı 115 milyon doları buluyor.
Makarna tarafında elimizde 15 milyon dolar değerinde imzalanmış iş var. Bu 130 milyon doların yanında bir de inşaat tutarı var. Bu fabrikalarda kullanılan bütün makineleri biz yapıyoruz. Bunun yanında bu fabrikaların makine otomasyonunu da sağlıyoruz.
Tek seferde en yüksek imzaladığımız anlaşma rakamı 20 milyon dolar. En azı 1,5 milyon dolar. Makarna tarafında ise yatırım tutarı, kapasiteye göre 1 milyon euro ile 4 milyon euro arasında değişiyor.
Biz bir fabrikayı en hızlı 12 ayda teslim ediyoruz. Her proje için özel mühendislik çalışması yapmamız gerekiyor. Aynı anda 12 projeyi yürüttüğümüz oluyor.
En güçlü olduğumuz taraflardan birisi, proses ve mühendislik. Bu da ürüne göre tasarım yapmak anlamına geliyor. Örneğin, Hindistan’dan gelen buğday ile Türkiye’deki buğday aynı değil. Eğer Hindistan’da kullanılan lokal buğday çok kirli ise tasarımı da ona uygun yapmanız gerekiyor. Ya da Hindistan’da tüketilen un ile Türkiye’de tüketilen un da aynı değil. Pazarın tüketim talebine göre de bir fabrika tasarımı yapılması gerekiyor. Unlar aynı zamanda ekmeklik bisküvilik gibi ayrı türlerde de olabiliyor. Yine bu türlere göre fabrikanın dizayn edilmesi gerekiyor.
Makarnaya yatırım yapmalı mı?
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de makarna tüketimi hem nüfusa hem de tüketim alışkanlıklarına bağlı olarak artıyor. Tüketimin yanı sıra artan nüfus da makarnaya talebi yukarı çekiyor.
Afrika, sadece makarna için değil, un, pirinç, yemeklik yağ, süt ve et gibi, gıdanın her alanı için büyük bir potansiyel taşıyor. Afrika endüstriyelleşme yolunda olan bir kıta… Son yıllarda gıda üretim fabrikaları kurma trendi arttı. Böylece gıda ithalatını azaltıyorlar. Onun yerine ham madde ithalatı yapıyorlar. Önümüzdeki dönemde bu kıtada gıda yatırımları artacak. Her türlü gıda yatırımına ihtiyaç var. Angola gibi bazı ülkelerde dev gıda kompleksleri kuruluyor. Örneğin Angola’da yakın zamanda 500 milyon dolarlık bir yatırım ve 40’a yakın fabrika yapıldı ve bu 40 tesisten 5’ini biz kurduk.
Biz Afrika’da yaklaşık 20 ülkede iş yapıyoruz; un, yem fabrikaları ve tahıl depolama tesisleri kuruyoruz. Önümüzdeki dönemde gıda üzerine yapılacak yatırımların artacağına inanıyorum.
Gelen taleplere bakınca, Afrika’daki ilginin artarak devam edeceğini düşünüyorum. Bir tarafta gıda güvenliği, bir tarafta da artan talep var. Hükümetler, gıda güvenliği ve erişilebilirlik açısından ithalatı düşürmeye çalışacaklar. Bunu desteklemek için de gıda ithalatına vergi getiriyorlar. Örneğin, Afrika’da üçüncü büyük ülke olan Angola’da 5 yıl öncesine kadar un ve makarna fabrikası yoktu.
3 ÖNEMLİ YATIRIM
- YENİ SATIN ALMA PLANLARI Bisküvi, gofret ve kek makineleri sektörüne bir satın alma ile girmeyi planlıyoruz. Ham maddesi un olan, sektörle entegre çalışan teknolojilere sahip olacağız.
- PAKETLEME Makarnadan çikolataya kadar paketleme makinelerine ağırlık vereceğiz. Biz un fabrikaları için çuval paketleme makineleri yapabiliyoruz, bu kez perakendeye yönelik paketleme makineleri yapacağız.
- GIDA TEKNOLOJİ KOMPLEKSİ Çorum’da ilk etabı 300 milyon TL olan gıda teknolojileri kompleksi yatırımı planlıyoruz. Bu kompleksin içinde ürünleri kamera ile ayıran optik ayırıcı teknolojisi yatırımı yapacağız. Bizim mevcut işlerimizi tamamlayıcı teknolojileri geliştirmeye odaklanacağız.
3 KUŞAĞIN STRATEJİSİ
- DEDE 1954 yılında ahşap elek üreterek Alapala Makina’yı kurdu.
- BABA Makine mühendisi, “Dünyaya açılmalıyız” stratejisini hayata geçirerek ihracata başladı.
- TORUN Kanatları daha fazla açtı; marka, Ar-Ge ve tasarıma ağırlık verdi, oyun alanını genişletti.
AFRİKA’DA “GIDA” POTANSİYELİ EN YÜKSEK 5 ÜLKE
- Angola
- Etiyopya
- Kongo
- Zambiya
- Nijerya