
Blog’unuzda piyasa ve şirketlerin “altüst olmasına” dikkat çekiyorsunuz. Sizin bulunduğunuz gıda/atıştırmalık alanında bir altüst olma durumu var mı, olur mu?
Evet, her konuda olduğu gibi gıda/atıştırmalık alanında da büyük bir değişim var. Ne yazık ki, bu değişim kaçınılmaz. Her şey fena ile kaimdir. Yani yok olacaktır. Bugün en geçerli olan inovasyon, bir zaman sonra gündelik, sonra da demode haline gelecektir.
Tüketicinin bilgiye, eğlenceye erişim kaynakları değişiyor, daha mobil hale gelip 7/24 telefonuyla yaşıyor. Aynı zamanda da diğer mecralarla talep üzerine iletişime geçiyor. Bu da ürün sorgulamasından, ürün ihtiyacına, alışveriş yeri ve zamanından, tüketim yerine göre değişikliği gösteriyor. Üstelik sorgulamalarında yapay zeka programlarını da kullanıyor. Bu, daha başta tüm tedarik zincirinde bir altüst oluşu beraberinde getiriyor.
Deneyimli bir lider ve büyük bir grubun yöneticisi olarak “tüketici sadakati” konusunda ne düşünüyorsunuz? Örneğin, iş hayatınıza girdiğiniz döneme göre nasıl bir değişim var?
Bir zamanlar gençlerin gözdesi olan markalar, bir bakıyorsunuz gözden düşmüş, yerine yenileri gelmiş. Aslına bakarsanız, tüketici sadakati, sadece tüketici menfaatine dayalıdır. Eğer sadık olmalarını istiyorsanız, sunduğunuz değeri, değişen ihtiyaçlara göre sürekli güncellemelisiniz. “Bunu nasıl yapacağız” derseniz, onu da bana sormayın, derim.
Son dönemde en çok gelen sorulardan birini aile anayasası oluşturur. Sizce her aile şirketinin bir anayasaya ihtiyacı var mı? Hangi unsurları mutlaka kapsamalı?
Ben aile anayasasına inanmayan gruba giriyorum. Anayasa dediğiniz, mahkemeler yoluyla korunur, uymayanlara da yaptırımlar öngörülür. Türkiye, aile anayasaları olmasına rağmen uygulamayan şirketlerle dolu. Yani sözde birtakım kurallar konuyor, daha sonra bunlara kimse uymuyor. Zaten ailenin birbirine ceza uygulaması mümkün mü?
Daha önce de bu örneği verdim; mesela biz ailede baba, oğul, amca, yeğen ve dayı olarak çalışıyoruz. Bütün bu ilişkileri aile şartları içinde yaşıyoruz. Ama işte patronumuz işin lazimesi neyse odur. Yani işin gereği neyse, bize o yol gösteriyor. Onun için bizde “aile anayasası” yok ama kurumsallaşmış bir şirket kültürü var.
Hepimizin beraberce oluşturduğu bir kurallar manzumesi ile şirketleri yönetiyoruz. Bu kurallar da işlerin nasıl yapılacağını gösteriyor. Yani siz hissedar olabilirsiniz ama yönetim işi başkadır. Profesyonel yöneticiler, kurumsal yönetim ilkelerine uygun şekilde hareket eder.
Biz de yönetici iken, o profesyonel yönetim ekibine dahil biriyizdir. Yok hissedar isek o zaman genel kurulda ve seçilmişsek yönetim kurulunda bulunuruz. Şirketinizi kurumsallaştırmadan aile anayasası yapmanın çözüm olduğunu düşünmüyorum.
Uzaktan çalışma yeniden tartışılmaya açıldı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, bu konuda geri adımlar atılıyor. Siz hangi taraftasınız?
Zaten ağızdan çıkarken bile “uzaktan çalışma!” diye söyleniyor. Ben bunu şirketinize uzak ama işinize yakın çalışma olarak adlandırıyorum. Bir üretim çalışanı tabii ki prosesin başında, bir satıcı da piyasada olmalıdır. Yani evden çalışılacak iş var, iş yerinden çalışılacak iş var, sahadan çalışılacak iş var.
Zaten öyle de oluyor, “evden çalışmak” söylemi, işin lazımesini değiştiremiyor. Ama “evden çalışmakla”, kurumsallık ve ekip ruhu için arada çok ince bir çizgi var. Tüm bunları yaparken, nasıl kurumsal bir yapı ve ekip olunabileceğini de, Covid salgını sebebiyle altüst olan iş dünyasında yaşayarak öğrendik. Öğrenme süreci devam ediyor. Biz de grup olarak “hibrit sistemi” keşfederek uyguluyoruz.
Pazarlamada meşhur 4P (product, price, promotion ve place) vardır. Size göre bu hâlâ geçerli mi, yeni dönemde eklenen oldu mu?
Gördüğüm kadarıyla artık 4P konusunu çok az kişi hatırlıyor. Ancak, 4P’nin lansmanı 1960’lardaki ünlü pazarlama profesörü Jerome McCarty’nin “Temel Pazarlama: Yönetim Yaklaşımı” başlıklı kitabıyla olmuştur. Biz de bunu Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenciyken öğrenmiştik.
Sonradan 5’inci P‘yi (people-insan), sonra 6’ncı P’yi (processes-süreçler) ve 7’nci P’yi (physical evidence-fiziksel kanıt) ekleyenler oldu. Son olarak da peşine 8’inci P (productivity-verimlilik) geldi.
Açıkçası sonradan eklenenleri hiç sindiremedim. Hâlâ pazarlama yönetimi 4P’yi kapsayan kararlardan oluşuyor. Sadece bence artık sonuna dijitali temsil etmesi için “D” eklemek gerekiyor…
Sizin için “işin anlamını” (Purpose) ne oluşturuyor?
Salih Amel, yani Good Deed (iyi niyet) oluşturuyor. Bu soruya yanıt verirken yaygın olarak paylaşılmış bir hikâyeyi paylaşmak isterim. Buna göre, bir öğrencisi, antropolog Margaret Mead’e, “Uygar bir toplumun en erken belirtisinin ne olduğunu düşünüyorsunuz?” diye sorar.
Margaret Mead, medeniyetin/uygarlığın ilk işaretinin, iyileşmiş bir insan uyluk kemiği (kalçayı dize bağlayan uzun kemik) olduğu yanıtını vermiş. Mead, sonra vahşi doğada yaralı hayvanların kırık kemikleri iyileşemeden avlanıp yenildiğini anlatmış.
Yani iyileşmiş bir uyluk kemiği, yaralı bir kişinin başkalarından yardım almış olduğunun işaretidir. Mead’in şu sonuca vardığı söylenir: “Zorluklar karşısında başkasına yardım etmek medeniyetin başladığı yerdir.”
İşte insan sosyal hayata “iyi” katkıda bulunmalıdır. Yani kapitalistlerin ve sosyal olarak diğer uçtakilerin de birbirileri için daha çalışkan olması lazım.
Aile anayasasına inanmayanlardanım. Anayasa dediğiniz, mahkemeler yoluyla korunur, uymayanlara da yaptırımlar öngörülür. Türkiye, aile anayasaları olmasına rağmen uygulamayan şirketlerle dolu. Yani sözde birtakım kurallar konuyor, daha sonra bunlara kimse uymuyor. Zaten ailenin birbirine ceza uygulaması mümkün mü?
4P YERİNE SAVE
“Özellikle B2B pazarlama yönetiminde, interneti, yani dijitali işin içine katıp artık 4P’yi demode bulanlar var. Onun yerine SAVE yaklaşımını öneriyorlar. Ürün (Product) yerine çözüm (Solution), Dağıtım (Place) yerine erişim (Access), fiyat (Price) yerine değer (Value) ve satış çabası-iletişim (Promotion) yerine eğitim (Education). Bunlar düşünce modelleri, hepsini bilip, işe uygun olanı, çözüm üreteni kullanmak lazım.”
PAZARLAMANIN 8P’Sİ
- Product (Ürün)
- Price (Fiyat)
- Promosyon (Tanıtım)
- Place (Yer)
- People (İnsan)
- Processes (Süreçler)
- Physical evidence (Fiziksel kanıt)
- Productivity (Verimlilik)
Bize yazın: [email protected]
YAZARIN DİĞER YAZILARI: