in , , ,

Ticaretten kritik sinyaller

Tam Finans, önemli bölümü küçük ölçekli olmak üzere 45 bin şirkete fon sağlıyor. Bu özelliğiyle Türkiye’nin dört bir yanındaki şirketlerin finansman yapısı, alacak/borç durumu ve ödeme vadeleriyle ilgili verilere sahip. Şirketin CEO’su Hakan Karamanlı, bu veriler ışığında içinde bulunduğumuz durumun analizini yapıyor.

Ticaretten-kritik-sinyaller

YAZI: TALAT YEŞİLOĞLU

Tam Finans, özel sermaye fonu Actera Group tarafından 12 yıl önce kuruldu. Startup mantığıyla çalışan şirket, sektörün ilk Ar-Ge merkezini kurdu. Genel Müdür Hakan Karamanlı, “Çok teknolojik bir şirketiz. Müşteriden gelen taleplere saniyeler içerisinde yanıt verebiliyoruz. Ama aynı zamanda şubelerle sahadayız” diyor. Şirket, hedeflediği strateji doğrultusunda bir şirkete 1 milyon TL’lik kredi sağlamak yerine, 200’er bin TL’den 5 mikro KOBİ’ye fon sağlamayı tercih ediyor. Bu nedenle binlerce şirkete fon sağlıyor, iş dünyasının nabzını yakından takip ediyor. Vadelerden çeklere kadar her alandan en güncel verileri, Tam Finans yakından izleyebiliyor.

Şirket, yakın zamanda Mısır’ın en büyük banka dışı finans kuruluşu MNT Halan’ın dikkatini çekti ve temmuz ayında hisse devri gerçekleşti. Şimdi de yeni döneme ciddi bir hazırlık var. Hakan Karamanlı, “Yeni dönemde gaza bastık ve büyüyeceğimiz yeni alanlardan birisi de tarım” diyor.

Her ay 50 bin şirket ziyaretiyle Anadolu’nun dört bir yanındaki irili ufaklı çok sayıda şirketin nabzını tutan Hakan Karamanlı, ticari yaşamdaki değişimi, çek/senet dünyasını ve piyasa risklerini Fast Company ile paylaştı…

İLK CİDDİ SİNYAL!

Türkiye’nin ticari yaşamında temel yerleşik alışkanlıklar var. Bunlardan biri olan ‘vadeli çek’ ticaretin temelini oluşturuyor. Türkiye’de 1 yılda dönen çek hacmi, ülkedeki bütün KOBİ kredilerinden daha büyüktür. Üstelik, ticaret, sadece çek ile değil, aynı zamanda açık hesap ve senetle de gerçekleşiyor. Çek, Türkiye’de B2B ticarette ana ödeme araçlarından birisi.

Yeni müşteri bulmanın zor olduğu böyle bir dönemde kimse vadeli alışverişe hayır diyemiyor. Bunun yanında ticaret yapanlar da, faiz riskine karşılık vadeyi olabildiğince kısaltmaya çalışıyor. Böyle bakınca, en önemli değişimin vadelerin kısalması olduğunu söyleyebiliriz. Bize gelen çeklerin ortalama vadesine dayanarak vadelerin 120 günden 80-84 gün ortalamasına düştüğünü görüyoruz. Bu benim 10 yılda gördüğüm en kısa vadedir. Şirketler arasında böyle bir tablo varken, kamu ve belediyelerle iş yapanlar için farklı bir durum öne çıkıyor. Burada ise ödeme vadeleri uzuyor. Devlet ve belediyelerle iş yapan şirketlerin zorlandığını, tahsilat sıkıntısı nedeniyle nakit akışlarının bozulduğunu görüyoruz. Bu sıkıntılar, iflas ve borç ödememe oranında artışlara yol açtı.

TAHSİLAT SIKINTISI KATLANDI

Nakit sıkışıklığı ortamında ticaret yapanlar için tahsilat önemli bir sorun haline geldi. Vadelerdeki kısalmanın bir nedeni de tahsilatlarda yaşanan sıkıntıdır. Uzun dönemde risk arttığından vade kısalıyor.

Ancak, bu kez tahsilatta çok daha ciddi sorunlar yaşanmaya başlandı. Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) verilerine göre karşılıksız çeklerde hızlı bir artış var. Geçen yıl yaşadığımız iflas ve konkordato taleplerinin 2 katını ilk 6 ayda gördük.

Bu durum faktöring sektörüne olan talebi de artırıyor. Biz de aslında tahsilat sorununa karşı bir çözümle müşterinin karşısına çıkıyoruz. Bu nedenle sektör olarak enflasyonun üzerinde büyümeyi başardık. Talep artışı, sektörün daha iyi anlaşılmasına da katkı yaptı. Daha önce faktöring sektörüne ilgi duymayan şirketler bile iş yapmaya başladı.

Bizimle iş yapan şirketler kredi ya da borç almıyor, sadece alacağını devrediyor. Bir istatistik paylaşayım; bizimle iş yapan şirketlerin yüzde 98’iyle bir daha para alışverişi yapmıyoruz, alacağını borçlu şirketten biz tahsil ediyoruz.

“NAKİT KRALDIR” GERÇEĞİ

Son dönemde Türkiye’de öne çıkan bir başka sorun ise ‘nakde ulaşmak’ oldu. Aynı şekilde ‘fiyatlama’ yapmak da ayrı bir sorun. Herkes, enflasyonun düşeceğini biliyor. Ancak, ne kadar sürede, nereye kadar düşebileceğini henüz kimse tahmin edemiyor. Bu da fiyatlamayı zorlaştırıyor, nakit sahibi olanları avantajlı hale getiriyor.

Böyle ortamda da herkes olabildiğince nakitte kalmaya özen gösteriyor. Ödemelerini geciktiren, finansal piyasaların yarattığı avantajı kullanmak isteyen şirketler, aslında kendi tedarikçilerine zarar vermiş oluyor. Şirketlerin bu riski unutmamaları gerekiyor. Tedarikçiden sağlanan ürünün kalitesinde bugün bozulma yoksa bile ileride olacaktır…

Biz şirket olarak sektörel değerlendirmelere çok dikkat etmiyoruz. İşini iyi yapan, nakit akışını iyi yöneten, operasyonel olarak verimli çalışan şirketler her sektörde vardır. İyi yönetilen firmalarda bazen şu sıkıntı olabiliyor: İşlerin iyi gittiği dönemde, verimlilik çok çabuk unutulabiliyor. Yeni müşteri, satış peşinde koştuklarından, verimliliğe ancak kötü dönemlerde dönüp bakabiliyor. Bu dönem ise tamamen verimli çalışma dönemidir…

PATRONA, YÖNETİCİYE ÖNERİM

İlk sırada ‘likidite’ yönetimi ve verimlilik var. Bir başka önerim de risklerini olabildiğince ‘hedge’ etmeleridir… Yabancı para ve faiz riskinden olabildiğince kaçınmak gerekiyor. Çünkü, faiz artışı veya düşüşü olduğunda firma, sahip olduğu finansman yapısına göre olumlu veya olumsuz etkilenebiliyor. Şirket yöneticileri, mali piyasalardaki fırsatlardan doğacak kâr veya zararı minimize edip, esas işlerinden kâr sağlamaya odaklanmalılar.

Bugün birçok şirket, ödemelerini geciktirip, nakitlerini mali piyasalarda değerlendirerek kâr sağlıyor. Geçmişte de kredi faizleri düşük iken, şirketler kredi kullandı, o krediyle stok yarattı. O stoklardan kaynaklanan değer artışıyla kazançlar oluşturdu.

Bence bu durum çok hatalı ve şirketler için esas hedef, ürettiği ürün ve hizmetleri en verimli bir şekilde sunabilmek ve onlardan kazanç sağlamaktır. Bunu yapabilmek kolay değil ve maliyetlidir, fakat doğru olan budur.

YENİ KURULAN ŞİRKETLER

Türkiye’de geçen yıl 138 bin yeni şirket kuruldu. Bunların 14 bin tanesi, ilk finansmanını bizden kullandı. Yeni kurulmuş, 3-5 aylık şirketlere finansman sağlıyoruz. Türkiye’deki en önemli sorunlardan bir tanesi de kuruluş sermayesi. Türkiye’deki şirketlerin kuruluş sermayesi zaten çok az. Bu da onların ilk darbede, ilk tahsilat sıkıntısında hasar almalarına yol açıyor.

Zaten yeni kurulmuş, sermayesi kısıtlı, daha doğru dürüst bilançosu yok, ticari geçmişi olmayan kuruluşların finansa erişimi de çok zor. Ayrıca, yeni kurulan şirketlerin bazıları, geçmişte sorun yaşayan girişimciler tarafından kuruluyor. Bu gibi işletmeler, şirketler de Türkiye’de ticari yaşama ‘eksi 1’ ile başlamak durumunda kalıyor. Biz finans sektörü olarak bu türden bir geçmişi, deneyim olarak kabul etmiyoruz ve finansa erişimini zorlaştırıyoruz. Bu da faktöring’i öne çıkartan bir faktör.

TAM FİNANS’IN YENİ DÖNEMİ

  1. İLK KREDİ BİZDEN
    700’ü aşkın çalışanı, 39 şubesi ve 16 mobil ekibi olan bir şirketiz. Türkiye’de en yaygın banka dışı finans şirketlerinden birisiyiz. Müthiş bir satış ağımız var ve ayda 50 bin müşteri ziyareti yapıyoruz. Yeni kurulan şirketlerin yüzde 12’si, ilk kredilerini bizden kullanıyor…
  2. MİKRO KOBİ’LERE ULAŞIYORUZ
    Geçen yıl 45 bin farklı müşteriyle işlem yaptık. Bu müşterilerin yüzde 90’ı ‘mikro’ ölçekteki KOBİ’ler… Biz bilerek küçük müşterilerle çalışmaya özen gösteriyoruz ki, olabildiğince çok sayıda müşteriyle çalışabilelim istiyoruz. Bizim şirketin stratejisidir ve riski de dağıtmış oluyoruz.
  3. FON ORTALAMAMIZ
    Şirket başına finansman ortalamamız 15 bin dolar düzeyinde. 5 bin dolar fon kullandırdığımız çok sayıda müşterimiz var. Bir müşteriye 1 milyon TL vereceğimize 5 müşteriye 200’er bin TL vermeyi tercih ediyoruz. Bu nedenle bizim müşteri başına riskimiz, sektörün 8’de 1’idir.
  4. ÇİFTÇİLERE FON DESTEĞİ
    Gaza basacağımız alanlardan biri de tarım olacak. Bu alana 2 yıl önce girmiştik, geçen yıl oturmaya başladığını gördük. Türkiye’de 3 milyon tarım üreticisi, çiftçisi var. Onların ihtiyaçları da KOBİ’ler kadar sıkışık. Biz onları da mikro ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde organize ediyoruz.

SKOR KART’TAN ÇIKAN 4 MESAJ

  1. ALACAKLIYA MESAFE
    Ticaret yapan şirketlerin birbirlerine olan uzaklığının ödemelere etki yaptığını saptadık. Hangi bölgede olursanız olun, aradaki ‘kilometre’ kısaldıkça tahsilat oranı yükseliyor. Her 200 km’de ödenmeme olasılığı yüzde 1 artıyor.
  2. GEÇİŞTEKİ ŞİRKETLER
    Ekonomideki sıkıntılardan ticari ve kurumsal segmentin, KOBİ’lere göre daha çok etkilendiğini görüyoruz… Küçük işletmelerde gerektiğinde patronlar finansman açıklarını kişisel olarak karşılayabiliyor. Bununla birlikte ‘Ticariden kurumsala’ geçiş aşamasında olan şirketlerin herkesten daha fazla etkilendiğini söyleyebiliriz.
  3. BÜYÜKLERİN FARKI
    Büyük şirketler, alacaklılarına ya da tedarikçilerine uzun vadeyi empoze edebiliyor. Büyükler, tedarikçilerine kendi koşullarını, vadelerini dikte edebiliyor. Ama bundan dolayı etkilenen firmaları henüz çok görmedik.
  4. LİMİTLER DOLDU
    Firmaların bankalardaki limitlerinin doluluk oranları oldukça artmış durumda. Bütün işlemlerin kredi doluluk oranları yüksek. İnşaat, tekstil sektöründe sıkışıklık diğerlerine göre daha fazla görünüyor ama her sektörde çok iyi çalışan şirketler var. Bizim odağımızda da bunlar var…

Yazar: Talat Yeşiloğlu

Fast Company Türkiye Genel Yayın Yönetmeni

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yenilenmek-için-verimli-uyku!

Yenilenmek için verimli uyku!

ceo-larda-memnun-değil

CEO’lar da memnun değil!