in , , ,

Vicdanlı şirket dönemi

Büyük deprem felaketiyle birlikte afetlere hazırlık, acil durum yönetimi, sosyal liderlik ve vicdanlı şirketler tekrar gündeme geldi. Sosyal sorumluluk projelerine liderlik eden Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner, iş dünyasının bu dönemde “vicdanlı” davrandığını söylüyor. Artık sadece kâra odaklanmanın yetersiz olduğu gerçeğine dikkat çekiyor: “İçinde bulunduğumuz dönemde ‘iyilik’ temelli iş yapış biçimi vazgeçilmez bir değer olarak karşımızda duruyor.”

Vicdanlı-şirket-dönemi-umit-boyner

YAZI: M. RAUF ATEŞ
FOTOĞRAF: HÜSEYİN ALSANCAK

Türkiye’yi yasa boğan 6 Şubat’taki büyük felaketten kısa bir süre önce Boyner Grup’tan bir basın bülteni servis edilmişti. Bültende, “Boyner’in 6 bin çalışanına ‘deprem KİT’i’ dağıttığına yer veriliyordu. “İlk yardım, afet ve acil durum yönetimi” uzmanlarının da katkısıyla hazırlanan “Deprem çantası” ile öncelikli amaç, çalışanları bilgilendirmekti. Bu çantalar sahiplerine ulaştıktan çok kısa bir süre sonra da 11 ili kapsayan deprem meydana geldi.

Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner, deprem çantalarını gönderme zamanlamasının tesadüf olduğunu, ancak deprem konusundaki çalışmalarının eski tarihlere dayandığını söylüyor. “Bazı bölgelerde deprem olacağını neredeyse hepimiz biliyorduk” diyor ve ekliyor:

“Deprem çantalarını çalışanlarımıza ulaştırarak, onları ve ailelerini deprem gerçeğinin sonuçlarından korumak ve depreme hazırlıklı olabilmelerini istedik. Öncelikli amacımız, çalışanlarımızda deprem farkındalığı oluşturmaktı. Bunu yaparken de tüm kaynaklarımızla bu gerçeğe hazırlanmayı önemsiyoruz. Çünkü, ancak bilimle, bilgiyle, olası felaketler için hazırlıklı olarak daha az kayıp verebileceğimize inanıyoruz.”

Sadece çalışanlar değil, müşterilerin can güvenliğinden sorumlu olduklarını ekliyor: “Bu nedenle genel merkezimizin yanı sıra bütün mağazalarımızda bina standartlarını deprem güvenliğini gözeterek seçiyoruz.”

Sosyal konularda öne çıkan iş insanlarından olan Ümit Boyner, depremle birlikte öne çıkan “vicdanlı” ve “duyarlı” liderlik konularında görüşlerini Fast Company dergisiyle paylaştı:

DEPREMDEN ALINAN DERS

Üzerinden neredeyse 2 ay geçti. Acımız hâlâ çok taze, yaralarımız hâlâ çok derin… Bu sürede gördüklerimizi, okuduklarımızı, tanık olduklarımızı şimdi daha net değerlendirebiliyoruz. İlleri ziyaret ettiğimde de gördüm ki, bölgenin ihtiyaçları hâlâ çok acil. Büyük felaketin insanın üstünde yarattığı etki çok büyük.

Bu yaşananlardan Ümit ve bir grubun temsilcisi olarak farklı öğretiler edindim. Öncelikle “aktif vatandaşlık” kavramının ne denli kıymetli olduğunu hatırladım. Felaketleri beklemeden önlem almanın, standartları belirlemenin, sorumluların görevlerini yerine getirmesinin bir zorunluluk olduğuna yeniden ikna oldum. Kültürümüzde olan yardımlaşmanın gücüne hayran oldum ama bir taraftan da plansız yardımların bazen süreci zorlaştırdığını anladım.

Dolayısıyla edindiğim derslerden biri de bu zor zamanlar için tüm ülkeyi kapsayacak eylem planlarımız olması gerektiği idi. Bu planları elbette yönetimlerin şekillendirmesi gerekiyor.

Diğer taraftan temsilcisi olduğum grup açısından değerlendirmeler yaptım. Biz de Boyner Grup olarak ilk andan itibaren ayni ve maddi yardım ulaştırmak için var gücümüzle çabaladık. Öncelikle bölgenin acil ihtiyaçlarına daha sonraki aşamada da kalıcı fayda yaratacak projelere odaklandık.

Özetle, vatandaşlar olarak adımıza alınan kararlar konusunda daha sorgulayıcı, katılımcı olmamız gerektiğini, zor zamanlarda planlı desteğin değerini gördüm.

İŞ DÜNYASININ SOSYAL YÜZÜ

Yaşadığımız felaketin boyutu, kişi-kurum fark etmeksizin herkesi hızla harekete geçirdi. İş dünyası da bu ihtiyaca kayıtsız kalmadı, aksi de mümkün değildi.

Ancak, bu özel durumdan bağımsız olarak da “sosyal liderlik” kavramını değerlendirecek olursam, Türk iş dünyasının çok büyük yol kat ettiğini söylemem gerekir. Bu değişimin en temel sebeplerinden birini de müşteri ve hedef kitlenin beklentileri oluşturuyor. Artık bireyler iş modelini “sadece kârlılık” üzerine kuran kurumları sorguluyorlar.

Dünya değişiyor, küresel salgınlar ve iklim krizi gibi gelişmeler yeni kuşağın beklentilerini etkiliyor. Bunlar, kurumların sorumluluklarını zorunlu olarak artırıyor. Kurumlar, paydaşlarının kazançlarının yanı sıra çalışanların refahına ve toplumun yararına yönelik faaliyetlerde bulunmak durumundalar. Sürdürülebilirliği odağa alan bu yaklaşımda, müşterilerin ve yatırımcıların beklentileri ve öncelikleri de farklılaşıyor. Tüketicilerin taşın altına elini koyan, çevreye ve topluma değer katan şirketlerle kurduğu duygusal bağın giderek güçlendiği günümüzde, yatırımcıların da bakış açısı bu yöne evriliyor.

“İYİLİK TEMELLİ İŞ”

Yapılan araştırmalarda 10 gençten 9’u, şirketlerin ürün, hizmet ve iletişim çalışmalarında çevre ve toplum yararı gözetmesi gerektiğine inandığını söylüyor. Daha önemlisi bu kuşak, şirketlere bir misyon yüklüyor ve doğrudan şirketleri muhatap alıyor. Kısaca şirketlerin bir aksiyon almasını istiyor.

Yine bu gençler, çalışacakları kurumlarda da ırk eşitliği, kadın hakları, göç ve iklim değişikliği gibi konularda, kendi hassasiyetlerini paylaşıp paylaşmadığını önemsiyor. Gençler artık her anlamda dahil olacakları ya da dokunacakları markaları kendileri seçiyor.

İşte tam da bu noktada “iyilik” temelli iş yapış biçimi vazgeçilmez bir değer olarak karşımızda duruyor. Varlık sebeplerini yalnızca “kârlılık” üzerine kuran kurumların ilerlemesinin yavaşlayacağı ve hatta mümkün olmayacağı yeni bir çağdayız. Önümüzdeki günlerde kurumların bu alanda kendini hızla geliştirdiğine tanık olacağız.

KÂRINLA NE YAPIYORSUN?

1970’lerde Friedman’ın adı ile de anılan ve “Bir İşletmenin Sosyal Sorumluluğu Kârını Artırmaktır” yaklaşımını körükleyen “hissedar teorisi”nin bugünün dünyasında kabul görmesi pek mümkün değil.
Friedman, elbette “kurumların öncelikle kâr etmesi gerekiyor” görüşünde haklı idi. Kâr etmeliler ki, istihdam yaratabilsinler, çalışanları açısından yarattığı refah ile daha iyi bir geleceğe katkı sağlasınlar.

Ama iş sadece maddi kazanç yaratmakla ilgili değil. Dünyanın kaynakları sınırlı ve bu ortamda tek gayesi gelir yaratmak olan bir şirketin varlığını geleceğe taşıması artık gerçekçi değil.

2020’lerin dünyası alarm durumunda… Küresel ısınma, aşırı uçlardaki hava durumları, deniz ve nehirlerdeki kirlilik bu şekilde devam edemeyeceğimizi gözümüze sokuyor. Kurumların kâr etmesini sağlayan müşteri de bu gerçeğin farkında ve artık markalara, kurumlara “kazandığınla ne yapıyorsun” diye soruyor. Sormakla sınırlı da kalmıyor, bu yaklaşım satın alma kararlarında da etkili oluyor.

Şirketlerle ilgili beklenti büyük ve kurumunu geleceğe taşımak isteyen liderler samimi bir şekilde daha sorumlu davranmaya mecbur kalıyor. Covid-19 pandemisi de bu gerçeğe hız kazandırdı. Bu dönemde çalışma biçimleri, insanların işe verdikleri değer ve özel hayat dengesi kökünden değişti. İnsan odaklı liderlik önem kazandı. Yaşanan kriz dönemi, teknolojik dönüşüm sürecini hızlandırmakla beraber insana değer veren sistemsel tasarımların gerekliliğini de ortaya çıkardı.

KAPİTALİZM VE İNSANCILIK!

“Denetimsiz Kapitalizm” (Pure capitalism) dönemini geride bıraktığımıza inanıyorum. Şirketler çağımızın toplumsal beklentilerine gerekli değeri göstermiyorsa yok oluyor. İnsanların ten rengine göre ayrım yaptığı ortaya çıkan küresel bir markanın bir anda yok olduğunu görebiliyorsunuz. Çağımızda sosyal olgular ile örtüşmeyen fikirler ve yapılar tarihe karışıyor.

Aynı şekilde tüketiciler, hayvanlar üzerinde kozmetik deneyler yapılması ya da sanayi atıklarının doğaya bırakılması gibi kendilerine, canlılara veya dünyaya zarar veren davranışları olan şirketleri cezalandırıyorlar.

Diğer yandan da “kâr oranının” subjektif bir değer olduğunu görmeniz gerekiyor. Bugünün tüketicilerinin değerlerini, beklentilerini doğru okuyamazsanız, bu sene kâr edebilirsiniz ancak geleceğiniz tehlikeye girer.

Şunu söylemek istiyorum; tüketiciler giderek daha fazla oranda doğaya, insanlara saygı gösteren markaları tercih ediyorlar. Ekolojik dengenin korunmasını önemsiyor, buna dikkat eden ürünleri tüketmeye çalışıyorlar. Yani kâr etmek stratejisi tek başına başarının anahtarı olamaz.

“LİDER” TANIMI DEĞİŞİYOR

Bireylerin “lider” tanımında, bir diğer ifadeyle liderden beklentilerinde de değişiklik yaşanıyor. Toplum, siyasi liderlerin yanı sıra iş dünyasını da fikirlerini açıklaması için göreve çağırıyor. Pandeminin ardından küresel danışmanlık şirketi KPMG tarafından yapılan bir araştırma, bu görüşü destekliyor.

Küresel çapta 1.325 CEO’nun katılımıyla hazırlanan rapordaki en önemli saptamalardan biri şu idi: “CEO’lar, kârlılık ve uzun vadeli büyüme sağlama amacını gözetmekle birlikte aynı zamanda gezegenimize ve insanlara karşı sahip oldukları daha geniş kapsamlı sorumluluklarının da farkında olmalıdır.”

Paydaşlardan artan bir baskı gören küresel şirketler; ESG yani çevre, sosyal ve yönetişim öncelikleri konusundaki yatırımlarını artırma ve amaçlarına sadık kalma yönünde ciddi bir sorumluluk hissediyor.

Küresel şirket ve devlet insanlarının buluştuğu Davos Toplantıları’nda da “Paydaş Kapitalizmi” konuşuluyor. “Paydaş Kapitalizmi” metrikleri olarak da “insan, gezegen, refah ve yönetişim ilkeleri” sıralanıyor.

Değişim sürekli, talepler küresel ve benzer. Sonuç olarak hem beklentiler hem de sorumluluklarımız bizi kâr denilen iktisadi terimi yeniden düşünmeye sevk etti.

VİCDANLI VE SOSYAL LİDER

Boyner Grup’ta benimsediğimiz çok değerli bir kavram var. Tüm işlerimizde “iyilik” yaratmaya odaklanıyoruz ve bizim için modası geçmeyecek tek kavramın iyilik olduğunu vurguluyoruz.

Bu yaklaşımımızı farklı alanlara yansıtmaya odaklanıyoruz. Sürdürülebilir kalkınma amaçları ile uyumlu şekillendirdiğimiz sürdürülebilirlik çalışmalarımızı; toplumsal cinsiyet eşitliği, sürdürülebilirlik, sosyal girişimcilik, dezavantajlı gruplara destek ve sivil toplum iş birlikleri çerçevesinde oluşturuyoruz. Projelerimizin kapsayıcı ve çeşitlilik içeren süreçlere sahip olmasını önemsiyoruz.

Bence iyilik yaratmanın sınırı ve koşulu olmaz. Ancak, belirli bir konuyu dert edinmek, bir alanda uzmanlaşmak ve kaynaklarımızı doğru alanlara aktarabilmek de bir mesele. Dolayısıyla, bence kurumların, liderlerin kendilerini kısıtlamadan değer yaratabilecekleri alanlara dokunması ama işleri ile uzmanlıkları ile ya da değerleri ile örtüşen bir ana alanı da daha kapsayıcı olarak ele alması gerek diye düşünüyorum.

BOYNER’İN GAYESİ NEDİR?

Sanıyorum kurumsal olarak benimsediğimiz “iyilik yaratma” hedefi bireysel olarak da sahiplendiğim, içselleştirdiğim bir amaç.

Zaman akıyor, dünya hızla değişiyor ama hiç değişmeyen bir şey var ki o da bu kürenin içinde eşitsizliğin, dengesizliğin bir şekilde bize geri döndüğü gerçeği. Tek başımıza mutlu olmamız, tek başımıza refah yaratmamız artık bizi sıkıntılardan koruyan bir kalkan olamıyor.

Ben hem bir kadın olarak hem de iş dünyasının bir temsilcisi olarak cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunu etki alanımın merkezine yerleştirdim. Bu alanda konuşmaya, kadınların hak ettiği eşitlik seviyesine ulaşması için çalışmaya devam edeceğim.

RİSK YÖNETİMİNE BAKIŞIMIZ DEĞİŞTİ

Aslında biz de grup olarak birtakım değişikliklere gittik. Örneğin, risk yönetimimizi yeniliyoruz. Depreme hazırlıklı olmak için yatırım kararı aldık. Çalışan sayısına göre konteyner hazırlamak, grup bünyesinde ‘arama/kurtarma’ ekipleri kurulması gibi projeler üzerinde çalışacağız.

Nasıl ki bir Afet Bakanlığı kurulmasına yönelik öneriler varsa, şirketlerin, özellikle büyük grupların da kendi bünyelerinde bir oluşuma gitmeleri gerekiyor. Çalışanlar da bunu bekliyor. Çünkü, başta İstanbul olmak üzere deprem riski önümüzde bekliyor. Artık her şeyi devletten de beklememek gerekiyor. İş dünyasının da el atmasında yarar var.

AJANDAMDAKİ İLK 4 KONU

  1. Deprem döneminde yaptıklarımızın takibi ve yeni projeleri hayata geçirmek.
  2. Teknolojiyi daha iyi kullanmak. Bundan her şeyi teknolojiyle yapmayı, daha çok teknoloji kullanmayı kastetmiyorum. Çalışanlar ve müşterilerin hayat standardını iyileştirecek, bizim iş yapışımızı kolaylaştıracak teknolojilerden söz ediyorum.
  3. Önümüzde bir seçim var ve Türkiye’nin gündemini etkileyecek. Belki de seçim sonrası iş dünyasına işler düşecek. Bu konuları izleyeceğiz.
  4. Çok önemli bir sorun olan iklim krizi var. Bu konuya da odaklanacağım.

VİCDANLI LİDERİN 5 ÖZELLİĞİ

  1. Sağduyu Sağduyu her şeyden önemli. Bir liderin uzun vadeli ve temas ettiği her alana fayda sağlayan bir vizyonu olabilmeli. Liderin amacı sadece kâr olmamalı.
  2. Adapte olabilmek sosyo-ekonomik ve kültürel gelişmeler bireylerde de köklü değişiklikler oluşturuyor. Bu değişiklikler liderlerden beklentileri farklılaştırıyor. Liderler, güncel gelişmeleri takip eden, bu gelişmelere ayak uyduran, insana öncelik veren, samimi ve amaç odaklı kişiler olmalı.
  3. Sosyal duyarlı Makul kârlılık ve uzun vadeli büyüme sağlama amacını gözetirken, aynı zamanda dünyamıza ve insanlara karşı sahip oldukları geniş kapsamlı sorumluluklarının da farkında ve hesap verme kültürüne sahip olmalılar.
  4. Şeffaflık salgının bize öğrettiği dersler sayesinde köklü değişimler oldu. Artık açık, samimi, şeffaf ve ilham veren bir lider tanımı karşımıza çıktı.
  5. Aktif lider dünyada sosyal adalet sorunlarının da açığa çıkmasıyla, daha adil bir toplum için daha iyi politikalar bekliyor insanlar. Bireyler sosyal projelere öncülük eden, toplumsal konulara dokunan, sesini çıkaran liderleri destekliyor.

VUCA DÜNYASINA LİDERLİK

“Oluşan yeni koşullar, insan odaklı liderliğin bundan sonra çok daha değerli olacağına işaret ediyor. Sürdürülebilir, adil, yerküreyi ve toplumları gözeten bir anlayışa sahip olmak yeni liderlerin masasında her zamankinden daha büyük yer kaplayacak. Liderler; VUCA (Değişken-Volatile, Belirsiz-Uncertain, Karmaşık-Complex, Muğlak-Ambigious) ortamında gemilerine kaptanlık etmek zorundalar.”

MOR YERLEŞKE PROJESİ

  • AFET SONRASI KADIN Kadın nüfusta afet zamanlarında erkeklere kıyasla daha fazla kayıp yaşanıyor. Afetten canlı olarak kurtulduğunda onu başka sorunlar bekliyor. Bu dönemlerde kadına şiddetin arttığını, karmaşa ortamının cinsel taciz olaylarını da yükselttiğini biliyoruz. Özetle kadınlar büyük sıkıntılarla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
  • YENİDEN İNŞA GÜCÜ Bunlarla birlikte yaraları sarma konusunda, toplumu iyileştirecek adımları atma konusunda kadınların eline kimse su dökemiyor. BM raporları da kadınların büyük potansiyelini ortaya koyuyor, dirençli ve dayanıklı topluluklar inşa etme konusunda katkılarını vurgu yapıyor.
  • YERLEŞKE’NİN AMACI Bu nedenle Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun Mor Yerleşke projesine katkı sağladık. Proje, deprem bölgesindeki kadınlar, çocuklar ve yaşı nedeniyle bakıma ihtiyaç duyanların koşullarını iyileştirmeyi, en temel ihtiyaçlarını sağlayarak psiko-sosyal açıdan güvenli alanlar yaratılmasını hedefliyor.
  • AMAÇ REHABİLİTASYON Biz ilk etapta 14 adet ile destek verdik. Bu rehabilitasyon üniteleri konteyner kentlerin yakınlarında kurulacak ve en az 18-24 ay bölgede kalacak. Bir psikolog, bir sosyal hizmet uzmanı, bir çocuk koruma uzmanı sürekli olarak yer alacak. İçlerinde emzirme odaları, çocuklar için aktivite alanları, psikolojik danışmanlık, hijyen malzemelerine erişim ve daha birçok destek sunulacak.

HANGİ ALIŞKANLIKTAN VAZGEÇİYORUM?

Pandemiyle birlikte teknolojiyi daha çok kullanmaya başladım. Ancak geçtiğimiz günlerde Kahramanmaraş mağazasını ziyaret ettiğimde şunu gördüm. Çok sayıda mağazamızla son birkaç yılda hep online temas ettiğimizi fark ettim. Ancak, dokunma, karşılıklı göz göze gelme ve insani teması ihmal etmişiz. Bir yenilik değil ama bu konuda geçmişe dönmeyi istiyorum. Daha çok yüz yüze iletişim için çaba göstereceğim.

DEPREM AMAÇLI SOSYAL GİRİŞİM

Boyner Grup bünyesinde yer alan ve sosyal girişimcilere destek veren Buluşum Platformu aracılığıyla en son destek verdiğimiz projelerden biri depremden sonra daha fazla insanın hayatını kurtarmaya odaklanan Quakecom girişimiydi.

Quakecom deprem anında bina içerisinde kaç kişi olduğunu bilen bir teknoloji. Uygulama, İstanbul Bağdat Caddesi’ndeki Boyner Cadde ve İzmir YKM mağazalarında hayata geçti. Bir deprem ülkesi olan Türkiye’de insanların yaşam güvenliğini artırarak büyük fayda sağlayacak.

Yazar: Rauf Ateş

Fast Company Türkiye Kurucusu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

sigorta-sektorunun-kritik-orani

Sigorta sektörünün kritik oranı

Fark-hala-açık

Fark hâlâ açık