Japonya’da 1991 yılında yaşanan krizde, sonrasında bütün dünyayı etkileyecek bir kavram doğdu. Japonya’daki “varlık balonu” sırasında bankalar mali durumu zayıf ya da zordaki şirketleri desteklemeye devam edip, “fiyatlarda şişirmeye” katkı yaptılar. Bu dönemde aslında “iflasa” gitmesi gereken yüzlerce şirket ayakta kalıp, faaliyetlerine devam ettiler. İşte bu dönemde “yürüyen ölülerden” esinlenerek aslında çoktan batmış olması gereken şirketlere, “zombi” tanımlaması yapıldı.
2008 yılında ise ABD’deki “sorunlu aktiflerin kurtarılması” programında kullanılan bu tanım iyice popüler oldu, IMF ve Dünya Bankası gibi global kurumlar tarafından da kullanılmaya başlandı.
“Yürüyen ölüler” tanımı, yakın zamanda IMF’nin bir araştırması nedeniyle yeniden gündeme geldi.
Araştırmada Türkiye’de bu tip şirketlerin oranı yüzde 13 olarak tahmin edilmişti. Ancak, son dönemde yaşanan ekonomik sorunlar ve “Konkordato” rüzgârı nedeniyle oranın daha yüksek olduğuna dikkat çekenler var. Bununla birlikte, çok sayıda bankacı yüzde 13’ü fazla buluyor. Örneğin, büyük bir bankanın genel müdürü, “yüzde 5-10” arasını tahmin ediyor ve “Yüzde 10’u geçtiğini sanmıyorum” diye konuşuyor.
İşi nedeniyle özellikle orta ve küçük ölçekli şirketleri yakından izleyen Tam Finans CEO’su Hakan Karamanlı, “2023 ortasından beri alınan önlemlerle birlikte, durum şirketler için olumsuza döndü” diyor. Ona göre, ana faaliyetleri kârlı olmayan, yani negatif EBITDA üreten çok sayıda şirket var:“2024 yılı içinde 18 bin 600 adet firmanın çeki karşılıksız çıktı, 2 bin 200 firma konkordatoya başvurdu, 17 bin 185 firma kapandı. Sektörel baktığımızda en çok sıkıntının adet bazında inşaat sektöründe, yüzdesel bakınca ise tarım sektöründe olduğunu görüyoruz.”
Bir bankacıya göre, böyle bir ortamda, iş insanlarının odağında, “zombi şirket” oranı ya da sayısı değil, olası zombi şirketleri önceden anlayıp, önlem almak olmalı.
ZOMBİ ŞİRKETİN PROFİLİ
Yüz binlerce şirketle çalışan Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, bu noktada, “zombi şirketler” için şu tanımı yapıyor: “Borçlarını ödemeye kâfi geliri olmayan, finansal destekle dahi ileri vadede borç servis kapasitesi oluşmayacak, katma değer yaratamayan ve bu sebeplerle faaliyetlerinin son bulması kuvvetle muhtemel firmalar olarak nitelendirilebilir.”
Hakan Aran, konunun gündeme, IMF tarafından hazırlanan “The Rise of the Walking Dead: Zombie Firms Around the World” (Yürüyen Ölülerin Yükselişi: Dünyadaki Zombi Şirketler” çalışması ile geldiğine dikkat çekiyor.
Aran’ın dikkat çektiği araştırmada “zombi şirketler” için 3 ortak özellik belirleniyor ve bu verileri 2 dönem sergilemeleri koşulu aranıyor:
- Finansman giderleri faaliyet gelirlerinden fazladır.
- Toplam borçlarının aktiflerine oranı, sektörün üzerindedir.
- Ciro artışı negatif seyreder, yani azalış eğilimindedir.
SAYILARI ARTACAK MI?
QNB Bank Genel Müdürü Ömür Tan, önemli bir konuya dikkat çekiyor: “Geçmişte enflasyonun yüzde 80-90 olduğu dönemde, yüzde 14 gibi çok düşük faizle kredi kullanan bir grup müşteri de vardı. Bu krediler, şirketlerin yatırımları için kullanıldıysa bir sorun olmaması gerekir, mali yapısının sağlam olması gerekiyor. Değilse, o zaman da ‘zombi şirketler’ kavramı ortaya çıkıyor.”
Tan’a göre bu şirketlerin bilançolarını ancak 2024 yılı sonundaki bilançolarda, belki de 2025’in ilk 3 aylıklarında görmek mümkün olacak. Tan, “Bu gruptaki şirketlerdeki sorunların bir miktar daha artacağını öngörüyoruz” diyor ve ekliyor: “‘Zombi şirket’ kavramına giren şirketlerin toplam içindeki payının yüzde 10’u aşmadığı görüşündeyim. Hacimsel olarak bakıldığında ise ancak yüzde 5’i bulur, daha fazlası değil.”
Bir giyim şirketinin sahibi, bu sayının önümüzdeki aylarda artacağını, özellikle kendi sektörlerine dikkat çekerek vurguluyor. Ona göre, son dönemde genel merkezlerini küçük illere taşıyıp, oralarda rahatlıkla konkordato kararı alan şirketler dikkati çekiyor. Bunların önemli bölümü de “kötü niyetlilerden” oluşuyor.
RAKAMLAR YETERLİ DEĞİL
Yüzlerce orta ve küçük ölçekli şirketle çalışan tedarik zinciri yönetim şirketi Faturalab’ın CEO’su Emre Aydın, “Kendi aile şirketimizden de çeşitli şirketleri izliyorum. Yerel şirket ve girişimcilere bakıyorum… Bence Türkiye’de ‘zombi’ oranı en az 40 düzeyindedir” diye konuşuyor.
Aydın’a göre son yıllarda “fırsat yakalama” amaçlı çok şirket kuruluyor. Önemli bölümü verimsiz çalışan bu şirketler, “pazar payı” amacıyla çalışıp, bir süre sonra batıyor. Aydın, “Olan, düzgün şirketlere oluyor; ayakta kalıyorlar ama yeteri kadar para kazanamıyorlar” diye konuşuyor.
Emre Aydın, “Misyonunu tamamlamış, tasfiye değeri negatif olan işletmeler” tanımını kullanıyor. Bu tip şirketleri sadece rakamlarla da önceden anlamanın zor olduğunu ekliyor ve kendi tanımlama kriterlerini şöyle paylaşıyor:
- Önce müşterilerini sorarım. Satış/ürün derinliğinin olması ilk sinyaldir.
- Borçluluk ve nakit akış tablosuna bakarım. İşletme sermayesinin ve operasyonel nakdin ne durumda olduğunu anlarım.
- Son olarak ortakların “para koyma kapasitesi” önemlidir. Bu yöndeki isteklerini, geçmiş yıllarda yaptıklarıyla anlamak kolaydır.
%75
Giyim sektörünün büyük şirketlerinden birinin yönetim kurulu başkanı, konkordato ilan eden şirket sayısına dikkat çekerken, bir başka konunun altını çiziyor. Ona göre, “varlığım, borçlarımı karşılamaya yeter” diyerek konkordato ilan eden şirketlerden iflasa gidenlerin oranı yüzde 75’e yükseldi. Çünkü, duran varlıklarını nakde çevirmede zorluk yaşıyor ve iflasa gidiyorlar. Normalde ise bu oran yüzde 10-20 aralığında seyrediyordu.
BANKACILARA GÖRE ZOMBİ ŞİRKETİN İŞARETLERİ
HAKAN ARAN
İş Bankası Genel Müdürü
- Borç servisi karşılama oranının (Net finansal borçlar/EBITDA), yatırım döneminde olmayan şirketler için 4 çarpan üzerinden belirlenmesi.
- Yüksek finansman yükü taşıyan firmalarda, “net işletme sermayesi” kaybının düzenli olarak artış kaydetmesi. Doğal olarak düzenli dış kaynağa muhtaç kalınması.
- Memzuç kayıtları (Merkez Bankası tarafından bankalara sağlanan ve firmanın limitini/riskini gösteren veri) baz alınarak limit doluluk oranlarının yüzde 100’e yaklaşması. Finansman olanaklarının donuklaşması ve daralmasını dikkate alıyoruz.
- Bu parametreler ve ilavelerini de içeren risk derecelendirme modelleri portföyümüzdeki firmaların risklilik analizi için bize düzenli veri akışı sağlıyor.
BÜYÜK BİR BANKANIN CEO’SUNA GÖRE İLK 5 İŞARET
- Faiz hassasiyeti kalmamıştır, ne faiz istersen kabul eder.
- Kredi limitlerini tamamen kullanır, fazlasını ister.
- Arada bile olsa hiç borç kapatma yapmaz.
- Tedarikçilerine vadeyi açar, ödemelerini yapmaz.
- Bol miktarda faktoring şirketleriyle çalışır.