MARK SULLIVAN UZUN OKUMA
Mojo Vision’ın artırılmış gerçeklik (AR) kontakt lenslerini taktığımda, ilk anda önümdeki gerçek dünya dışında bir şey görmedim. Kenarlara baktığımda ise küçük bir hava durumu simgesi belirdi. Daha yakından incelediğimde, yerel sıcaklığı, mevcut hava durumunu ve bazı tahminleri görebiliyordum. Saat 9 yönüne baktım ve basit bir haritada olası sürüş rotalarını gösteren grafiğe açılan bir trafik simgesi gördüm. Saat 12 yönünde takvimimi ve yapılacak işler bilgilerimi buldum. En altta ise basit bir müzik ikonu vardı.
Aslında gözümdeki şey, Mojo’nun henüz demo aşamasına bile gelmemiş kontakt lensleri değildi. Bir sanal gerçeklik başlığı aracılığıyla gelecekteki modeline, arayüzlerinin tüketici sürümüne bakıyordum. Ama konu açıktı: Magic Leap ve HoloLens başlıklarının hoş hologramlarını sunmak yerine, Mojo başka bir yolu tercih etmiş. Zar zor görülebilen bir teknolojiyi kullanarak, dünyanıza faydalı veri ve görüntüler yerleştirmeyi ve doğal görüşünüzü artırmayı hedeflemiş. “Startup”ın lenslere “Mojo” ismini vermesinin nedeni, gözlerinize “süper güç” sağlayan bir ürün hissi yaratmak.
Bu cüretkâr fikir çok daha büyük bir trendin parçası. Önümüzdeki on yılda, bilişim cihazları daha kişisel hale gelecek ve vücudumuza daha yakın, hatta vücudumuzun içinde yer alacak. Gözlerimiz bu yolculukta ilk durak olacak. Apple ve Facebook gibi teknoloji devleri, uzun süre takmaya uygun, hafif AR gözlükleri yapmaya çalışıyor. Ancak Mojo, gözlük fikrini tamamen bir kenara bırakıyor ve gerekli mikro bileşenleri kontakt lenslere yerleştiriyor.
2008 yılında araştırmalara başlayan şirket, 2015’te kuruldu. İki-üç yıl daha pazara ürün sunmayı planlamıyor. Ancak Silikon Vadisi risk sermayesi çevrelerinden bazı akıllı insanlar farklı tahminlere sahip. Mojo Vision, Google’ın Gradient Ventures, Stanford’ın StartX fonu, Khosla Ventures ve New Enterprise Associates’ten (NEA) toplam 108 milyon dolar değerinde girişim sermayesi yatırımı almayı başardı.
Kaliforniya-Saratoga merkezli Mojo, AR kontakt lens planlarını üç yıldan uzun süredir gizlice yürütüyor. Bir yıl önce onların yöneticileriyle buluşmaya başladım ve şirketin ürünü geliştirme stratejisini takip ettim.
Mojo’nun önünde hâlâ zorluklar olsa da, sürecin ilk bakışta bilim kurgu gibi görünen kısımları çözülmüş gibi. Daha önce Apple’da iPhone üzerinde yedi yıl çalışan ürün ve pazarlama başkan yardımcısı Steve Sinclair, “Bu çalışmadan gerçekten eminiz” diyor; “Bu yüzden gizli kaldık, çünkü tüm parçaların bir araya gelerek, yapmasını istediğimiz her şeyi yapan bir ürün ortaya çıkardığını görüyoruz.”
GÖZÜ BOZUK İKİ İNSANDAN ÇIKAN BÜYÜK FİKİR
Mojo Vision, Silikon Vadisi’nden olan, göze dayalı teknolojilere derin ilgi duyan ve gözü bozuk iki adamın fikirlerinden doğdu.
Ortak kurucu ve CEO Drew Perkins, daha önce, 2007 yılında halka açılan optik ağ şirketi Infinera’yı kurmuştu. Ayrıca Gainspeed adlı bir kablo ağı mimarisi kuruluşu da dahil olmak üzere üç şirket daha kurdu ve sattı. 2012’de Gainspeed’in CEO’su olduğunda, gözünde katarakt sorunu ortaya çıktı. Ameliyat sayesinde uzak ve yakın mesafeyi iyi görmeye başladı ancak orta mesafede sıkıntısı devam etti.
Bu nedenle “biyonik göz”ün mümkün olup olamayacağını araştırmaya yöneldi. Gainspeed’in Nokia’ya satışına öncülük etti ve ardından bir yıl boyunca çalışmayı bıraktı. “Ameliyat olmadan insanların daha iyi görmesini sağlayacak bir yol olmalı” diye düşündü ve girişimci yönü onu böyle bir teknolojiyi yaratarak para kazanmaya teşvik etti.
Perkins, o sırada daha önce Sun Microsystems’ta kıdemli mühendis olarak çalışan Michael Deering’in aynı şeyi düşündüğünü bilmiyordu. Deering, 2001 yılında bu şirketten ayrılmadan önce yapay zeka, 3D grafik ve sanal gerçeklik alanlarında ün kazanmıştı. Ve onun da gözünde bozukluk vardı. Sun’dan ayrıldıktan sonra Deering 10 yıl boyunca bir kontakt lens ya da implantasyon aracılığıyla görme sorununu çözme üzerine çalıştı. Araştırmaları sayesinde, 2008’den itibaren en önemli sorulara cevap buldu ve sürekli bir patent akışı yarattı.
O dönemde Deering, Sun’ın eski CTO’su olan Greg Papadopoulos’a danışmanlık yapıyordu. Papadopoulos, NEA’nın girişim sermayedarlarından biriydi ve şirket Grainspeed’e de yatırım yapmıştı. Perkins Ekim 2015’te Papadopoulos’a biyonik göz fikrini açtı. İlgi gösteren Papadopoulos da ona Deering’den söz etti. Böylelikle üç adam buluştu.
Birkaç ay içinde iş planını hazırladılar. Bunu sundukları NEA, kurulan şirkete 750 bin dolar yatırım yaptı. Perkins de bunun üzerine 750 bin dolar ekledi. Apple, Amazon, HP ve Google gibi şirketlerden “birkaç düzine” çalışanı şirkete ekleyerek daha önce keşfedilmemiş bir fikir yaratmak üzere yola koyuldular…