Sizlere geçen yazımda ‘DİJİTAL DÖNÜŞÜM’ kavramının kendisi yeni bile olsa aslında on yıllardır var olan ve hayatımıza yön veren bir kavram olduğunu fakat fazla teorik kalarak altının boşalma tehlikesi olduğunu anlatmıştım.
Realage.com’un hikayesi
Size ABD kökenli bir test uygulaması /web sitesi olan Realage.com’dan bahsedeceğim. Bu, 1999’da Dr. Michael Rozien adında bir dahiliyeci ve anestezi uzmanı tarafından yaratılmış ve yaklaşık 150 soru sorarak sizin gerçek yaşınızı size söyleyen bir uygulama idi. Parasız fakat mutlaka kayıt olmayı gerektiren uygulama önce anket formatında, sizi iyice tanımasını sağlayacak sorular (vücut ölçüleriniz, sağlık geçmişiniz, ailenizin sağlık geçmişi gibi); sonrasında uyku, beslenme, seyahat, spor, çalışma hayatı gibi konularda oldukça detaylı sorular soruyordu. Yer yer çoktan seçmeli yer yer açık uçlu soruları cevapladıktan 1 hafta kadar sonra size çok detaylı bir ‘Bilgi Paketi’ geliyordu. Bu paketin temel özelliği/ana fikri size gerçek yaşınızı söylemesi, bunu da sizin verdiğiniz cevapları sağlık normları ile kıyaslayarak yaşınıza olan etkisi ile desteklemesiydi. Tıbbi ve aile bilgilerinizi, sağlık alışkanlıklarınızı, tıbbi araştırmalarla birleştiren algoritmalar kullanılıyordu. Hatta sonunda bulunduğunuz yere göre size doktor, diyetisyen, spor merkezi gibi önerilerde bulunuyordu. Herkes (ben dahil), bu sistemi birbirine tavsiye ediyordu. Bana da -bugün Logo Yazılım’ın CEO’su olan- sevgili arkadaşım Buğra Koyuncu önermişti.
Realage.com, özellikle insanları çok daha sağlıklı yaşamak konusunda uyardığı ve onlara yol gösterdiği için çok beğeni topladı.
- Çok popülerdi: yaklaşık 29 milyon kişi “RealAge Testi”ni aldı.
- Çok kârlıydı: Zaten çok düşük olan ve ilaç şirketleri tarafından finanse edilen maliyeti nedeniyle güçlü bir iş modeli vardı.
- Meşhurdu: Dr.Mehmet Öz, düzenli olarak çıktığı ,“The Oprah Winfrey Show”da Realage.com’un sözcülüğünü yapıyordu.
İşin arka planı
Aslında Realage.com ücretsiz ve insan sağlığına yönelik bir uygulama olsa bile, ardında yatan esas büyük konu, yaklaşık 29 milyon kişinin tüm yaşam bilgilerine ulaşabilmekti.
Bir düşünün, ne yediğiniz ne içtiğiniz, kaçta, nerede, ne yaptığınız gibi bilgiler, bunların yaratacağı sağlık sonuçları ile eşleştiği zaman; yüzbinlerce doktor, hastane, ilaç firmaları, hızlı tüketim ürün firmaları gibi kişi ve kuruluşlar için ne kadar büyük bir değer ifade ediyor.
Zaten bu büyük değer bir süre sonra paraya döndü ve 2007 senesinde Hearst Dergicilik’ten 70 milyon dolar teklif alan fakat kabul etmeyen şirket, 2012’de ise Dr.Mehmet Öz ve ortaklarına ait olan Sharecare (dijital sağlık uygulaması) tarafından satın alındı. Satış rakamı bilinmiyordu fakat 8 senede sıfırdan gelinen değer inanılmaz değil mi? Ve tamamen gönüllü verilen kişisel bilgilerle…
Dijital veriniz emin ellerde mi?
Dünyada ve ülkemizde bunun gibi çok örnek var. Fakat konunun ana fikri şu: Kişiler ve kurumlar çeşitli nedenlerle kendilerine ait bilgileri dijital dünyada paylaşıyorlar. Bazen bu paylaşım, kanunlar ile zorunlu kılınıyor. Mesela halka açık şirketlerin faaliyetlerini kamu ile paylaşmaları zorunlu. Çünkü halk yatırım yaparak hissesini alacak ise bu şirketlerin şeffaf olması gerekiyor. Ayrıca düzenleyici kurumlar sektör bilgilerini paylaşıyor. Kişiler sosyal medya’da, blog’larda, forumlarda ve açık platformlarda sürekli bilgi paylaşıyorlar. Ve bu herkese açık bilgiler birçok yeni iş dalına bedava sermaye oluyor. Bugün yaşadığımız mobil uyulama fırtınası da bunun bir örneği. Burada uygulamanın mobil olması, kişilerin kendi girdikleri bilgiler dışında yer ve zaman bilgisi de taşıdığı için verinin değeri katlanarak artıyor. Buradan da bir IoT sektörü doğuyor.
Fakat resim tamamen pozitif mi? Hayır. Bugün dijital dönüşümün merkezinde dijital veri var. Ve bugün bizi GDPR-General Data Protection Regulation veya KVKK-Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na getiren süreç, kişilerin ve kurumların kendilerine ait en mahrem bilgileri bile (eğer bir fayda görecekse) açık açık vermeye olan merakı sonucu yaşanan sıkıntılar. Çünkü bu bilgiler yukarıdaki örnekte anlattığım gibi çok değerli ticari bilgiye dönüşebiliyor ve bir süre sonra bizim isteğimiz dışında kullanılabiliyor. Ayrıca milyarlarca akıllı telefon vasıtasıyla kişilerin cihaz üreticisine vermiş olduğu parmak izi, yüz tarama ve uygulama dükkanlarına verilen kredi kart bilgileri de küresel risk içerdiği ve buna karşı önlem alınması gerektiği için GDPR/KVKK gibi yapıların da gerek kamu ve gerekse kişi ve kurumlar açısından çok doğru kurgulandığını düşünüyorum.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Ama veri, dijital ve açık. Kanunlara uygun kullanılması şartıyla dünyanın geleceği de o veri üzerinde.