Anton Toni Piëch, dünyanın önde gelen otomobil markalarından Porsche’yi yaratan Porsche Ailesi’nin 4’üncü kuşağını; Pelin Akın Özalp ise Akfen Holding’in 2’nci kuşağını temsil ediyor. Piëch, aile dışına çıkıp, kendi elektrikli aracını geliştirmek için girişimciliği seçti; Özalp ise aile işinde… Bu iki aile bireyinin buluşmasında sorular Pelin Akın Özalp’ten, yanıtlar ise Toni Piëch’ten geldi.
Yazı: Pelin Akın Özalp
Fotoğraf: Hüseyin Alsancak
Almanya’nın önde gelen mühendislerinden, Avusturya kökenli Ferdinand Porsche, otomotiv sektörüne Volkswagen’in efsane modeli Beetle’yi tasarlayarak girmişti. Çok köklü bir aileye sahip olan Porsche, 1948 yılında oğlu Ferry ile Porsche markasını kurdu. Hızlı bir şekilde dünya çapında tanınan ve global lüks spor araç markası olan Porsche, bugün Volkswagen’in çatısı altında. Kurucunun oğlunun da geçtiğimiz yıllarda hayatını kaybetmesiyle birlikte şirketin hisseleri ailenin genç bireylerine kaldı. O bireylerden biri de şimdi girişimcilik serüveni içinde olan Toni Piëch. O’nun macerası diğer aile bireylerinden biraz farklı gerçekleşti. Daha 5 yaşındayken anne ve babası ayrıldı. Bu nedenle 2 erkek kardeşiyle aile bireylerinden ve Porsche şirketinden uzakta, İsviçre’de büyüdü. Dolayısıyla kendini şirke e görev almaya hiç hazırlamadı. Kendi deyimiyle “O’na iyi bakan bir anne” ve “çok iyi bir eğitim” onun şansı oldu. Uzakdoğu dahil çeşitli ülkelerde girişimcilik ve yöneticilik deneyimleri olan Toni Piëch, şimdi Piëch Automotive şirketiyle, otomobil ve teknolojiyi birleştiren, oyun bozucu bir girişime hazırlanıyor. Hedefini ise şöyle ortaya koyuyor: “20 yıl sonra ilk 5 veya 10 araba üreticisinden biri olmayı hedefliyoruz. Fast Company, Toni Piëch gibi yeni nesil aile bireyi olan Akfen Holding Yönetim Kurulu üyesi Pelin Akın Özalp’ten bu söyleşiyi yapmasını rica etti. Böylece ortaya iki kuşağın ilginç görüşmesi çıktı:
Büyürken, tüm dünyanın tanıdığı bir ailenin, Porsche Ailesi’nin bir üyesi olduğunu biliyor muydun?
Evet biliyordum, ancak bu bizim aramızda konuştuğumuz ya da bizim için çok önemli bir şey değildi. Ailem hakkında yazılanları okuyarak ve konuşulanları dinleyerek büyümedim. Bu nedenle dünyadaki birçok kişi, Porsche markasını, hikayesini ve Porsche’ye dair konuları benden çok daha iyi biliyor.
İyi bir eğitim aldığım ve İsviçre’de bir göl kenarında büyüdüğüm için çok mutluyum. Tabii ki bunun arkasında başarılı bir aileden geliyor olmanın önemli bir etkisi var. Bu yüzden her zaman minnet duyuyorum. Ama bütün bunların hiçbirisi, otomotiv sektöründe bir başka insandan daha başarılı olacağım veya kaderimde otomobillere dair büyük işler başarmak olduğu anlamında gelmiyor.
Büyürken arabalara özel bir ilgin var mıydı?
Arabalara olan ilgim herhangi bir İsviçreli veya Alman bir çocuğunki kadardı. Bugün 41 yaşındayım ve ilk spor arabamı 7 yıl önce aldım. Ondan önce hiç spor arabam olmamıştı. öncesinde sürdüğüm en güçlü araba çin yapımı Golf GTI’dı. Arabamı alırken ailemin parasını değil, kendi kazandığım parayı kullanmak istedim. O yüzden gerekli parayı biriktirene kadar bekledim.
Öncesinde hiç Porsche sürmedin mi?
Birçok Porsche sürdüm ama hiçbiri benim değildi.
Kendi Porsche’ne ilk defa sahip olmak nasıl bir histi?
Seyahat etmeyi, yeni deneyimleri severim ancak arabamı beklediğimden çok daha fazla sevdim. Daha önce Çin’de bir medya şirketim vardı. Yani bundan önce de bir girişimciydim ve Porsche arabaya sahip olana kadar Porsche markasıyla bir ilişkim yoktu. Arabamı o kadar sevmiştim ki, o dönem Pekin’de yaşıyordum ve arabamı sürebilmek için içten içe işlerimin hep şehrin öbür tarafında olmasını istiyordum. Ancak bir arabaya sahip olduktan sonra insanların neden markayı sevdiğini hatırladım. Tabii ailenin bir parçası olduğumu düşündüğümüzde bu çok daha enteresan bir hal alıyor.
Otomotiv sektörüne yatırıma nasıl karar verdiniz?
2015’te Tayland’dan geri dönmüştüm ve girişimci bir arkadaşımla yeni iş kurma planları yapıyorduk. Burada otomotiv sektörü karşımıza çıktı. Aslında birçok şirket bir soruna çözüm bulmak ya da pazardaki boşluğu doldurmak için ortaya çıkıyor. Biz de modern arabaların gün geçtikçe uzay mekiğine benzemeye başladığını ve yeterince güzel olmadığını düşündük. 50’lerde veya 60’larda üretilen arabalar, hatta mobilyalar bile bugün hâlâ hoşunuza gidiyor. Ancak bugün üretilen araçların 10 yıl sonra tasarımsal sebeplerden dolayı beğenilmeyeceğini düşünüyorum. Buradan yola çıkarak zamana meydan okuyan ve daha klasik bir şey yapmaya karar verdik. Markamızı da bu şekilde konumlandırıyoruz. Tabii aynı zamanda araçlarımızda son teknolojiyi de kullanıyoruz. Elektrikli araç olması, uzay mekiğine benzemesi gerektiği anlamına gelmiyor. Bu yüzden daha klasik bir tasarıma sahip yüksek teknolojili bir araç üretmenin iyi bir kir olduğunu düşündük. Bu fikirle katıldığımız Cenevre’deki fuarda tam da bu tanıma uyan bir araç tanıttık. İnsanların gösterdiği ilgi de çok önemliydi. Bir girişimci olarak bir şeyi sevmeniz yetmez, pazarın da bunu istemesi gerekiyor. Ancak, gelen olumlu tepkilere bakarak diğer insanların da bunu özlediğini gördük.
Bu fikir bir anda mı ortaya çıktı?
Daha önce bir medya sektöründe faaliyet gösterdiğimi söylemiştim. Daha fazla detay vermem gerekirse eğlence alanındaki markalarla yakından ilgileniyordum. Otomotiv alanında da birçok araba hakkında işler yaptım. Buradan yola çıkarak markalayabileceğimiz ve satabileceğimiz bir ürün geliştirmek istiyordum. Bu iş üzerinde daha fazla kafa yordukça arabayı kendimiz yaparsak daha iyi olacağını düşündük. Çünkü eğer başka bir araba ve mimari üzerinde çalışıyor olsaydık asla rekabetçi bir yat noktasına ulaşamazdık. Bu yüzden farklı seçeneklere de baktık ve kendi otomotiv şirketimizi kurduk. Otomotiv sektöründe tüketici bir arabayı ürün için almıyor. Aracı, markası, hayali ve yaşam tarzı için alıyor. Yani başka bir deyişle duygusal bir karar veriyor. Bu yüzden, iyi bir şirketle daha iyi bir şirket arasındaki farkı marka oluşturuyor. İyi bir ürün olmadan da markayı oluşturamam. çünkü ürün kötü olduktan sonra hiçbir şekilde marka değeri yaratılamaz. Şu anki durumda medya ve marka alanlarındaki deneyimlerimi henüz kullanamıyorum ancak ilerleyen dönemlerde çok işime yarayacaklar.
Bildiğim kadarıyla Porsche’nin de kendi elektrikli aracı var. Yani kendi mirasınıza rakip misiniz?
Dürüst olmak gerekirse, evet öyleyim. Çünkü, aynı yat segmentinde yer alıyoruz ve spor araçlar üretiyoruz. Ancak, şu noktada rakip olmanın aksine markamızın ve ürünlerimizin Porsche’yi tamamladığını düşünüyorum. Bizzat sürdüğüm Porsche Taycan kesinlikle çok güzel ve bundan da çok mutluyum. Çünkü Porsche, Almanya’da performanslı elektrik araç segmentini açtı. Taycan pazara girdikten 2 yıl sonra da biz giriş yapacağız. Dolayısıyla Taycan ne kadar başarılı olursa bizim için o kadar iyi olacak. Sonuçta tüketiciler bir modelden daha fazla seçeneğe sahip olmak istiyor.
Her ne kadar ortak noktaları olsa da bataryanın yerleştirildiği alandan aracın konseptine, farklılaştığımız birçok alan var. İnsanların sevdiği araba türleri farklı olabiliyor. Dolayısıyla pazarda birkaç oyuncuya yer olduğunu düşünüyoruz.
Porsche tarafı ne düşünüyordur sence?
Porsche kendisine çok güvenen bir marka ve bunun için de haklı sebepleri var. Yüksek hacimli üretim yapabilen belki de tek lüks marka. Ferrari, Maserati ve Aston Martin de var ancak onlar 5 ila 15 bin adet arasında satış yapıyor. Porsche ise özellikle Cayenne ve Macan sayesinde markasına zarar vermeden yüksek hacimlere çıkabiliyor. Marka bünyesinde birçok yetenekli kişi var. Çünkü, Porsche’de çalışmak, otomotiv sektöründeki büyük bir çoğunluğun yapmak istediği bir şey. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda Porsche’nin bizi rakip olarak gördüğünü düşünmüyorum.
Ama yine de onlarla bir iletişim halindesin çünkü neticede akrabaların. Bilgi veya deneyim paylaşımı yapıyor musun?
Farklı şirketlerle teknoloji işbirlikleri kuruyoruz. Rakiplerime gitmeden önce tabii ki akrabalarımın kurduğu şirkete gitmeyi tercih ederim. Bu arada yeni otomotiv şirketi açarken ailemin bana çok nazik davrandığını da eklemem gerek. Sadece, ilk yıllarda şirketin iflas edeceğini ve bunun tüm aileyi etkileyeceğini düşünerek biraz endişelendiler.
Bunu hâlâ bağımsız bir şekilde mi yapıyorsun?
Evet ama aslında bu biraz riskli de… çünkü iflas edersem bu yine de tüm aileyi etkileyecek.
Yine de birlikte çalıştığınızı mı düşünüyorlar?
Ailenin bir üyesi olarak görülüyorum. Ailem de markayı ve üyelerini başarılı bir şekilde koruduğu için bu yaptığım onlara farklı geliyor. Ancak yine de beni desteklediler. Bugün geldiğimiz noktada Volkswagen ve Porsche ile teknoloji tarafında aktif görüşmelerimiz var. Bu görüşmeleri yapacak aşamaya gelmemiz biraz zaman aldı. Aracı piyasaya sürmemiz de aynı şekilde zaman alacak. Ama ailem genel olarak pozitif yaklaştı.
Şu an hangi aşamadasınız? Arabayı henüz satışa çıkarmadınız.
Şu anda markayı tanıttık. Yaz döneminde daha iyi olan teknolojilerimizle birlikte eğitim sürüşlerine başlayacağız. Bu yılın ilerleyen dönemlerinde ise bütün özelliklere sahip prototipimizi tanıtacağız.
Bu aşamaya gelmek ne kadar sürdü?
Dört yıl.
Size en yakın rakibiniz hangisi?
Ürün tarafında Porsche Taycan’ın en yakın olduğunu söyleyebilirim çünkü bizler de onu yakından inceliyoruz. Hem elektrikli hem de çok iyi bir Alman spor arabası. Farklı görünse de bizimkine en yakın ürün o.
Aile tarafına geri dönersek, babanızla ilişkiniz nasıldı?
Babam genel olarak çok sessiz bir insandı. çok fazla açıklama da yapmazdı ama konuşunca da söyledikleri anlam yüklü olurdu. Son birkaç yılda zaten hiç göz önünde de olmadı. Volkswagen’in dizel krizinde bile açıklama yapmadı. Zaten 3 yıl önce hisselerini de satıp şirketle olan bağını da koparmıştı. Babamın en son yaptığı açıklama, benim projemin içinde yer almadığı olmuştu. Bu açıklaması basında büyük aile krizi olarak yansıtılmıştı ve o hafta sonunda en çok konuşulan haber olmuştu.
Babamın zaten büyüdüğüm sıralarda çok etkin bir rolü olmamıştı. Annemin emeği daha fazladır. 20’li yaşlarıma kadar kendisiyle pek bir ilişkim olmadı. Ancak çin’e gidip, kendi işimi kurup başarılı olmamdan mutlu olduğunu söyleyebilirim. Otomotiv sektörüne giriş yaparken de çok yardımcı oldu. Sık sık konuştuk ve bana bir babanın vereceği gibi tavsiyeler verdi. Onunla konuşabilmek çok büyük bir ayrıcalıktı çünkü kendisi çok iyi bir iş insanıydı. Ancak ekip büyüdükçe kendisiyle bu konuyu konuşmayı bıraktım. Çünkü işle kişisel hayatımız arasında bir sınır koymak gerekiyor. Kendisi de resmi olarak şirketimizle bağlı değildi zaten. Cenevre’deki etkinliğe katıldığımda da tam olarak babamın şirketle bir bağlantısı olmadığını söyledim ve bu da haberlerde çok uzun süre yer buldu. Daha sonra kendisi çıkıp benim söylediklerimin aynısını söyledi.
Bu aslında tuhaf bir şekilde bir iltifat. Çünkü yıllar sonra çıkıp bunun hakkında açıklama yaptı. Bu açıklamanın ardından babamın dediklerini yaptığım veya ailemin parasını kullandığım algısı kırıldı. Bağımsızlığımı tam olarak ilan edebilmiş oldum.
Otomotiv sektörüne giriş yapmış olman bir tesadüf mü?
Bu hayatta hiçbir şey tesadüf değil. Birçok arkadaşım ve eskiden beraber çalıştığım insanlar bu işe eninde sonunda başlayacağımı bildiklerini söylüyorlar. Ben bilmiyordum açıkçası. Bir girişimci olarak elimde ne varsa onunla en iyisini yapmaya çalışıyorum. Aile mirasım, soyadım hepsi işim için kullanabileceğim kozlar aslında. Spor araba üretmek de çok güzel bir şey. Her gün muhteşem, deneyimli, akıllı ve güzel insanlarla çalışıyorum.
Ekipte kaç kişi var?
30 kişi var. Bir otomotiv şirketi için çok küçük bir rakam ama ekibim çok iyi.
Bu süreç boyunca kendine nasıl dersler çıkardın?
Çin’e gitmek belki de verdiğim en doğru karardı. Çünkü ismimin orada hiçbir anlamı yoktu. Avrupa’ya gittiğimde ailemin bir uzantısı olarak görülüyordum ama Çin’de sıradan bir insandım. işte burada bir girişimci olmayı öğrendim. Bugün kullandığım deneyimin büyük bir kısmı da buradan geliyor aslında.
Bu işin geleceğine bakalım biraz da. Elektrikli araçlarda yaşanabilecek en büyük gelişme nedir?
Benzinli araçlara yakıt almak 5 dakika sürüyor. Elektrikli araçları şarj etmek ise 1 saat. Elektrikli araçlara sahip sürücülerin sahip veya alışık olmadığı refleksler geliştirmesi gerekiyor. Markaların bu noktada eski alışkanlıkları benzer veya daha iyi alışkanlıklarla değiştirmesi gerekiyor çünkü tersini kullanıcı kabul etmiyor. Bu yüzden şarj sürelerini azaltmak elektrikli araç sektöründe kesinlikle büyük etki yaratacaktır. Buradan yola çıkarak aracımızın bataryasını 4 dakika 40 saniyede yüzde 80’e çıkarabilecek bir teknoloji geliştirdik. Aynı zamanda işbirlikleri de gerçekleştiriyoruz. Daha az bataryayla çok daha fazlasını yapabilmek için çalışıyoruz. Bence bu çok büyük bir gelişme olacak. Sürücüsüz araçlar da aynı şekilde herkesin konuştuğu bir konu.
Önümüzdeki 5 yıl için planlarınız nedir?
Geçen yıl markayı tanıttığımızda bazı sözler verdik. Aracımızı 2022’de piyasaya sürmekde bunlardan birisi. Bu alanda birçok hedefimiz var. Dolayısıyla önümüzdeki 2 yılda enerjimizin yüzde 99’unu bu hede eri başarmaya ayıracağız.
Satış beklentilerinizi paylaşabilir misiniz?
Küresel çapta satış yapacağız. Kuzey Amerika, Orta Doğu ve Asya bölgelerine eşit bir şekilde ağırlık verip bu bölgelerde 2 spor araba ve bir de yüksek hacimli üretim yapacağımız arabamızla, 3 farklı modelde toplamda 10 bine yakın satış yapmayı hede iyoruz.
Toni Piëch’e göre yeni trendler
1- 10 yıl sonra elektrikli, hibrit veya yakıt hücresi gibi teknolojiler daha da popüler hale gelebilir.
2- Akıllı telefon şirketleri iyi bir örnek… Hiçbiri baştan sona kendi başına üretim yapmıyor ve çok hızlı bir ürün döngüleri var. Otomotiv sektöründe de benzer bir trend görüyoruz.
3- Eski araba üreticileri yavaş kalırken bizim gibi pazara yeni giriş yapan şirketler daha hızlı oluyor. Önümüzdeki 10-20 yılda bazı eski üreticilerin faaliyetlerini durduracağını, onların yerini bizimki gibi iş modellerine sahip yeni firmaların alacağını düşünüyorum.
4- Arabayla duygusal bağ öne çıkacak. Bu bağı olmayanlar ise Uber veya benzeri kiralama yollarına gidecek. çünkü araçlar günün 5yüzde 90’ı park halinde.
5- Büyük araba alma devri bitecek. Bizim hedef kitlenin yine büyük tekneleri, atları ve bu tip lüks araçları olmaya devam edecek.
6- Bizim de özellikle tasarım tarafında takip ettiğimiz gibi klasik araçlara ilgi sürecek.
7- Tüketiciler, araçlarını aldığı şirketlere daha fazla önem verecek, sürdürülebilirlik çok daha fazla öne çıkacak. Burada kurumsal sosyal sorumluluğu olanlar öne çıkacak.
Porsche Ailesi’nin şirkette çalışma yaklaşımı
→ Porsche eskiden bir aile şirketiydi. Volkswagen çatısı altına girince aile olarak en büyük hisseler bizim oldu.
→ Bu dönemde de birçok akrabam, farklı markalarda yöneticilik yaptı. Babamla kuzeni arasında çıkan büyük bir tartışmadan sonra yeni bir dönem başladı. Ailemiz, hiçbir üyesinin Porsche’de yöneticilik pozisyonuna gelemeyeceğini kararlaştırdı.
→ Ben de “çıkar çatışması” nedeniyle o şirketlerden birinde yönetim kurulu üyesi olamıyorum.
→ Otomotiv girişimi yapma kararımı söyleyeceğim aile üyelerini seçerken bile bunu düşündüm. Çünkü, kuzenim olsa bile potansiyel bir rakibim yönetim kurulunda oturuyor. Onu çıkar çatışmasına sokmamak gerekiyordu.
Modelini neden Porsche çatısı altında geliştirmedin?
→ Aile üyesi olsanız bile yönetimde yer alamıyorsunuz. Bizler sadece hissedarlarız. Eğer bir akrabam gelip otomotiv şirketi açmak istediğini söylese, ben de aynı şekilde çılgın bir fikir olduğunu düşünürdüm.
→ Babamın ve büyük dedemin çok önemli işler yapması, beni otomotiv alanında iyi bir yönetici yapmıyor. Bu yüzden bu sektöre aile çatısı altında giriş yapmak benim için hiçbir zaman bir seçenek olmadı. Otomotiv sektöründe kabul görmek için öncelikle bunu bağımsız bir şekilde yapmam gerekiyordu.
Aile mirasını devam ettirme baskısı var mı?
Aslında hiç hissetmiyorum. Ailemdeki hiç kimse otomotiv sektörüne giriş yapmamı beklemiyordu. Ben bir girişimciyim. Dolayısıyla büyük bir şirketin ve ailenin dördüncü kuşağı olarak yer almak bana göre değil. Kendi otomotiv şirketimi de bir girişimci olarak ve girişimcilik mantığıyla açtım.