Pan-Şirket organizasyonları/hiyerarşi çok önemli. Şu andaki organizasyon yapınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Yıllardır uygulanan bir yapı mı, sık sık değişir mi?
Şirket organizasyonlarında hiyerarşinin önemi, yeni kuşakların işe ve “otoriteye” bakışlarıyla birlikte değişiyor. Daha az hiyerarşi gerekiyor. Daha kısa sürede işleri yapmak ve çevik olmak için bu gerekli.
Eskiden organizasyonları makineye benzetirlerdi. ‘Tıkır tıkır çalışması gerekir’, derlerdi. Doğrudur ama organizasyonlar statik değildir, canlıdır. Çevreden gelen değişimlere, tüketici davranışlarından gelen değişimlere açık olmak zorundadır. Biz şu anda global bir şirketiz ve dünyaya yayılmış 80’den fazla fabrikamız ve operasyonlarımız var. Bu operasyonları takip etmek için yazılım kullanıyoruz. Gerekli değişiklikleri; hantallaşan, şişmanlayan, zayıflayan, uyumsuz yapı varsa tadilat suretiyle düzeltip, organizasyona ona göre şekil verip devam ediyoruz. Tabii ki özümüzden, kültürümüzden taviz vermeden.
Şimdilerde “holokrasi” denilen, “hiyerarşisiz” yönetimlerden söz ediyorlar ama çoğu ülkede çalışmayacağını, Türkiye’de ise hiç çalışmayacağını düşünüyorum. Nedenlerimin ilki “oğlum, kızım bir baş olsun da soğan başı olsun” diyen bir kültürden gelmemiz, ikincisi “Tembele iş buyur sana akıl öğretsin” diyen bir özlü ve güzel sözümüzün olması.
Yıldız Holding’de sıfırdan başlayacak bir yönetici adayı olarak karşınıza gelsem, bana hangi soruyu, neden sorardınız?
Böyle bir soru sormak uyguladığım bir taktiktir. Mülakat biraz ilerleyince, adaya, “Bana sormak istediğiniz var mı” diye sorarım. Neyi, nasıl sorduğuna göre de sıkletini öğrenmiş olurum. Hem de bizi nasıl gördüğünü öğrenmiş olurum. Son kararımı verirken bu soruya aldığım yanıtlar çok önemli yer tutar.
Sizin gıda/atıştırmalık işinde yapay zekanın nasıl bir yeri var, gelecekte neler olacak? Bu konuya yatırım yapıyor musunuz?
Yapay zeka uygulamalarındaki gelişmeler bizim gıda işimize spesifik değil. Bu alanı özellikle büyük veri kullanan teknoloji şirketleri değiştiriyor. Ama bu uygulamalar şu anda bile her şirketin iş yapış biçimini değiştiriyor. Daha da değiştireceğe benziyor.
Yapay zeka insan beyninin yapamadığı şekilde büyük veriyi işleyerek karar vermek üzere insanın önüne getirecek. Bu da işlerin farklı ama etkili yapılmasına neden olacak. Nasıl daha önce daktilodan bilgisayara geçtiysek ve nesnelerin internetine (IoT) uyum sağladıysak, şimdi de yapay zeka uygulamalarına, hatta “quantum” bilgisayalarına geçeceğiz. Bu kaçınılmaz. Şimdiden bile Bose marka kulaklığımı takıyorum ve bana her şeyi söylüyor.
Biz yapay zeka yazılımı yapmak için yatırım gerçekleştirmeyi düşünmüyoruz, varolan teknolojileri kullanacağız. Bizim için en iyi strateji şimdilik bu. Ama Ülker Çikolatalı Gofretin tadı hep aynı kalacak.
Covid’den sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına yönelik bir söylem var. Siz katılıyor musunuz? Şirketler dünyasında, yönetim dahil neler olabilir?
Covid19’dan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ama zaten olmayacaktı! Biz Türkiye’de geçmiş anılarla ve kahramanlıklarla yaşıyoruz. Gençler böyle değil, onlar farklı istiyorlar. Değerlerimiz ve tarihimiz arasında gençlerimiz kaybediyorduk, şimdi bu kayboluş hızlanabilir. Biz toplum olarak tarihe öykünerek yaşıyoruz. Oysa gözlerimiz, ileri bakmak için öndedir, eğer geriye bakmak önemli olsaydı arkada olurlardı.
Bizler değişimin içinde yaşıyoruz. Değişimi takip etmek ve tarihe takılıp kalmamak zorundayız. Böyle yapmadığımız için, örneğin tele-çalışma, sürdürülebilirlik, iklim değişikliği, teknolojik gelişmelerin, tüketici ve çalışan davranışını nasıl değiştireceğini öngörüyor; ona göre kendimizi, şirketimizi hazırlıyoruz. Değişimi destekleyen değerlerimizi koruyor, desteklemeyenleri değişime uyarlıyoruz.
Tabii ki Covid-19 gibi krizlerde sadece şirketlerin hazır olması yetmiyor. Ülkelerin de hazır olması gerekiyor. Covid-19 krizinden tüm dünyanın çıkarması gereken en önemli ders bu oldu. Dünya Covid’e hazırlıksız yakalandı. 2020 yılına gelene kadar 1918’de başlayıp 1920’den biten, yani 100 yıl önceki “İspanyol Nezlesi” krizininde neler olup bittiğini öğrenmek aklımıza gelmemişti. En azından ben son 50 yılda böyle bir tartışma görmedim. Acaba dünya “İspanyol Nezlesi”ni ne zaman unutmuştu? Belli ki bir gün gelmiş unutmuş. Bizim için artık o günün hiç gelmemesi, eskisi gibi olmayacak olan şeyin bu olması lazım: Sürekli Covid’in yaşattıklarını unutmamak ve insanlığı korumak için şirketler ve ülkeler olarak hep tetikte olmak.
AMAÇ BİRLİĞİ ÖNEMLİ
Sizin GOAL stratejinizde “Aligment” (Hizalanmak) var. Bu tam ne anlama geliyor?
“Hizalanmak ne demek? Askerde ya da camideki gibi aynı hizaya geçmek, aynı safta olmak. Ama bu öyle değil. Çünkü o zaman, hizalanmayı sağlamak için, öne çıkanı geriye çekmen, arkada kalanı öne itmen lazım. Biz Alignment’ı hizalanmak olarak kesinlikle görmek istemiyoruz.”
Pladis’te bu konuya kesin çizgilerle şu ilkelerle bakılıyor: “Biz burada insanların ikisinin aynı sırada olmasını, hizaya geçmesini asla istemiyoruz. Biz “Amaç Birliği” peşindeyiz. Ondan da kastımız, hepimiz farklıyız; farklılıklarımız, değişik özelliklerimiz var. Bu güzellik ve özelliklerimizle aynı hedefe, değişik yollarla gidersek, daha başarılı oluruz.
“ÇOK START-UP’A YATIRIM YAPTIK” HASAT ALMAK İÇİN BEKLİYORUZ”
Start-up dünyasını, girişimcilik alanındaki gelişmeleri yakından izleme şansınız oluyor mu? Ne tip alanlar sizin dikkatinizi çekiyor?
Start-up dünyası ilgimizi çekmez mi, tabii ki çekiyor. Aslında tamamen işimizle alakalı ve işimizi tamamlayan start-up’larla ilgileniyoruz. Bunlar için Chicago’da kurulmuş bir organizasyonumuz var. Piyasaları takip ediyor ve road showlara katlıyoruz.
Pek çok yere tohum ekmekte birlikte daha bir hasat yapamadık. Kuvözde olan işlerimiz var. Start-up girişimlere ortak olduğumuz ve böylece başarı yakaladığımız girişimlerimiz de var.
AİLE İŞİN BAŞINDA OLMALI MI?
Bu soruyu “aile” diye sınırlandırmamak gerekir. Çoğunlukla işin başında aile yoktur. Girişimciler ya da ortakları yer alır. Daha sonra girişimci yaş alınca ailesi olur ve onlar da işe karışır. Onun için aileden kastım şudur: İşin sahibi olmak, sorumluluk duygusunu sürekli hissetmek ve bu heyecanı hep muhafaza etmek. Buna bir çözüm olarak da ben hep yeni iş kurarken ya ortaklarımın bilfiil çalışmasını isterim, yok kabil değilse işin başındaki profesyonellerin işe ortak olmasını teşvik ederim. Hiç olmaz ise KPI, OKR, LTIP belirlemeleri ile profesyoneller işi kendi işleri gibi hissederler.
Bize yazın: [email protected]
YAZARIN DİĞER YAZILARI: