Nasıl bir aile ortamında büyüdünüz?
Şanslı bir çocuktum. Babam hep hobilerim olmasını isterdi. Örneğin, pazar günleri işe gittiğinde beni de götürürdü. Fabrika çalışmadığı için biz de top oynardık. Sair pazar günleri genelde babamla top oynardık. Sonra ailece gezmeye giderdik.
Evde her şey çocuklara göre ayarlanırdı. Kafamız dağılır, ders çalışmayız diye akşam televizyon bile seyretmezlerdi. Bizim zamanımızda sosyal medya yoktu. Bol bol ansiklopedi okurduk.
Ailenizin yaptığı en büyük fedakârlık neydi?
Bizim evdeki çocuklar yetişirken bakıcıları bile yoktu. Bütün işlerini aile olarak kendimiz yapardık. Ama her şey fedakârlıkla öğretilmez.
O yıllarda biraz da özenerek ‘mısır püskülü’ yapıp, onu sigara gibi içerdik.
O yıllarda bana ilk sigarayı annem verdi. ‘İçmek isterim’ dedim. Bir süre sonra bunun aslında yanlış bir cevap olduğunu anladım. Annemin uyarısı nedeniyle sonra uzun yıllar sigaranın yanına yaklaşamadım. Babam ve annem, hayatta başımıza gelecek şeyleri önceden anlatmaya çalıştılar.
Şimdi 18 yaşına dönecek olsanız ne yapardınız?
O yıllarda bizim pek tercih imkânımız yoktu. İstanbul Erkek Lisesi’ni kazandım. Hep devlet okullarında okudum ama çok iyi eğitim aldım. Almanca okudum. Öğretmenler çok disiplinliydi.
Okuttukları kitabı beğenmediğimde derste en öne oturur, ancak dersin sonuna kadar çekirdek yerdim. Buna rağmen okulumuzu takdir ediyorum, bana Almanca öğretti. Lise ve üniversitede eğitim çok ezberciydi. Şimdi olsa öyle olmayan okulları tercih ederdim.
1980’li yıllarda hayat tecrübesi kazanmaya başladım. Bir yandan da terör vardı ve bizim hayatımız tehlikedeydi. Arkadaşlarımızdan ölenler oldu. Bu yaşadıklarımın kişilik gelişmesine ve yaşam mücadeleme çok katkısı oldu.
İlk işinize nasıl başladınız?
Amcam ve babamın yanında çalışmak benim için engeldi, çünkü yeni bir işe bakamıyordum. Buna rağmen dışarıdan güzel iş teklifleri alıyordum. Aile işinde olduğum için hiçbirini kabul edemedim.
Master yapmak istedim, ama okul bitmeden. Son sınıfta master derslerine girdim. Sınavları geçtim. Sonra hocamdan iş teklifi aldım. Ülker’de çalışıyorum deyince teklifi boşta kaldı.
Başarısızlık var mıydı?
Başarısızlığın en iyi tarafı, onu hiç kimsenin hatırlamamasıdır. Doğal olarak hep iyi işler hatırlanıyor.
Başarısızlıkları önlemenin tek yolu hesaplanabilir risk almak. Ben bütün riskleri alırım. Şimdiye kadar 13 milyar dolarlık iş alıp satmışız. Çok şükür elimizde hâlâ işlerimiz var. Mesela 3 milyar dolarlık bir iş alırken, ‘3 milyar dolar batsa, ben buradan para kazanmasam ne olur’ diye hesaplamam lazım. ‘Şu kadar zamanda yerine koyarım’ demek lazım.
Ben işe ilk başladığımda aileden 6 ortak çalışıyorduk. Amcam, iki çocuğu, babam, eniştem ve ben işin içindeydim.
Bir bisküvi fabrikasında 6 ortak fazla. O nedenle benim işlerim yarım günde bitiyordu. Günün diğer yarısı başka bir iş yapıyordum. Bir kimya fabrikası kurdum. Adı Murat Kimya idi. O sırada amcam ile babam işleri ayırdılar. Amca çocukları başka iş yapmaya karar verdi. Babam da tam zamanlı çalışmamı istedi. Kimya sektöründe devletin koyduğu belirli kurallar varmış; zaten hammadde bulamıyordum. Ama zarar etmedim. Sonraki yıllarda fabrikadaki makineleri parça parça sattım.
Dönüm noktaları oldu mu? Aldığınız kararlar için “iyi ki” diyor musunuz?
Babam bana “benim işimi yapma” dedi. Mesela, “doktor ol” dedi, ben olmamaya karar verdim. İki sene bütün dünyayı dolaştım, çok istifade ettim. Geri dönüp Türkiye’de çalışmaya karar verdim.
Bütün işleri yoluna koyduktan sonra Godiva’yı almaya karar verdim. Bu dönüm noktalarını yaşayabilmek lazım. Benim hayatımda ‘keşke’ yok. “Son pişmanlık fayda vermez” derler. Bence ilk pişmanlık da fayda vermez.
Neyi başardığınızda mutlu olursunuz?
Farklı insanlarla çalışıyoruz. Hepsinin “nasıl beraber mutlu olabiliriz” felsefesini bulmasını istedim. Şimdi baktığımda bunu başardığımı düşünüyorum. Her sene kasım ayının üçüncü perşembesini şirketin kuruluşu olarak kutluyoruz; “Mutlu et, mutlu ol günü”. Çünkü, siz bir insanı mutlu etmiyorsanız, mutlu olmaya hakkınız yok.
Kendinizi nasıl koruyup motive ediyorsunuz?
Bildiğim kadarıyla insan, ayarı kendinde olan tek makine. Siz kendiniz ne kadar isterseniz, o kadar çalışabilirsiniz.
24 saatlik güne 25 saatlik çalışma planlayıp bitirdiğimi bilirim. Bu, spor yapmak gibidir; zevk alırsınız, kendinizi yorgun da hissetmezsiniz motive iseniz.
Öğüt aldığınız insanlar var mı?
“Ben bu kişiden ne öğrenebilirim?” derseniz, çok şey öğrenirsiniz. Gençlerden, çocuklarımdan öğreniyorum. Başka memleketteki insanlardan bir şeyler öğrenmeye gayret ediyorum.
Yıllar önce Godiva lansmanı için bir reklam filmi yaptık. Aynı filmi global olarak oynatmak istedik. “Avrupa tamam ama Türkiye’ye uymuyor” dediler. Amerika’da halk daha muhafazakârdı, onlar istemedi. Değiştirmek zorunda kaldık.
“HERKESİN TECRÜBESİNİ ALIR KENDİME ADAPTE EDERİM”
İnsanı başarıya götüren yollar vardır. Kendinizi nasıl besliyorsunuz? Eski yolu izlerken yeni yollar takip ediyor musunuz?
En son liderlikle ilgili bir eğitime başvurdum. Eğitimci arkadaşım profesör: “Olmaz, insicamı bozarsın” dedi. Beni artık eğitimlere almıyorlar.
Bana anlatılan her tecrübenin doğru olduğunu kabul ederim, aksine şahit olana kadar. Farklı insanlarla çok zaman geçirdim. 25 yaşımda 200 yıllık tecrübeye sahiptim. Herkesin tecrübesini alır kendime adapte ederim. Yanlış çıkarsa da vazgeçerim.
İŞ-YAŞAM DENGESİ FORMÜLÜM
Birincisi sağlık, ikincisi aile, sonra iş gelir. Daha gençken ‘bana bir şey olmaz’ diye düşünüyordum. Çalışıyoruz, çok şükür işimiz var.
24 saati planlarken hepsine birlikte bakıyorum. İş için önceliklerimi değiştirebilirim. Ama aile ve sıhhat kısmını değiştirmiyorum. Böyle daha mutluyum.
Bize yazın: [email protected]
YAZARIN DİĞER YAZILARI: