in , ,

İşkolik kolonisi

Aşırı “çalışma bağımlılarını” tanımlamak için 1970’lerden bu yana “işkolik” terimi kullanılıyor. İşkolik kapsamına dahil edilenlerle ilgili ise değişik oranlar bulunuyor. Yüzde 10’lardan yüzde 30’lara kadar değişen oranlar, yeni mezunlardan CEO’lara kadar tüm çalışanların sağlığını olumsuz etkiliyor, başarısızlığa yol açıyor, hatta boşanmalarına neden olabiliyor.

İşkolik̇-koloniṡ-i̇

Koç Holding’in kurucusu merhum Vehbi Koç, ilk Avrupa ziyaretini yaptığı 1931 yılında Viyana’ya da uğramıştı. Gitmişken, o dönemin ünlü doktorlarından Prof. Epinger’den randevu almış ve kendisini etraflıca muayene etmesini istemişti. Koç, o randevuyu kitabında şöyle aktarmıştı:

“Prof. Epinger bana ahiret suali gibi birtakım sorular sorduktan sonra muayene etti ve şu teşhisi koydu: ‘Küçük yaştan beri çok çalışarak kafayı yormuşsun, buna karşılık vücut çalışmamış. İkisi arasında denge olmadığı için sinirlerin bozulmuş. Kalbinde, ciğerinde bir şey yok, sana ilaç bile vermeyeceğim. İki tavsiyem var, bunları yerine getirirsen bundan kurtulursun, aksi halde yatağa düşersin, belki de delirirsin. İki tavsiyemden biri ata binmek, öbürü de av. Seçimi sana bırakıyorum, ama bunlardan birini yapman şart.”

Merhum Koç, Ankara’ya döndüğünde seçimini yaptı ve binmeye başladı: “Ata bindikçe moralim düzeldi, neşem yerine geldi, işlerimi daha iyi başarmaya başladım.”

Bir anda sağlığıyla ilgili endişeleri ortadan kalkmış, kendini daha dinç ve iyi hissetmeye başlamıştı. Kitabının ilerleyen sayfalarında “yöneticilere” önerilerini iletirken, şu satırlara yer veriyordu:
“Bir insanın sağlığını koruması için şu dört hususu dengeli bir şekilde ayarlaması gerekir; çalışma, eğlence, dinlenme, spor. Hiçbirinin ölçüsünü kaçırmamalı, çok iyi ayarlamalıdır, ölçüyü kaçıran birçok arkadaşımın sağlığının bozulduğunu gördüm.”

İŞKOLİK TABİRİ NASIL DOĞDU?

O dönemde henüz “işkolik” (Workaholic) kavramı kullanılmıyordu. Ancak, Vehbi Koç, daha babasının bakkal olduğu dönemden itibaren çok çalışmış ve yeni işler için büyük çaba göstermişti. Aslında, doktorun ona koyduğu teşhis “işkolikliği” de içeriyordu.

1970’lerde olsa, Prof. Epinger, “işkolik” tanısına dikkat çekebilirdi. Çünkü bu kavram, 1971 yılında ABD’de, Amerikalı psikolog Wayne E. Oates tarafından ortaya atıldı. Oates, “Bir İşkoliğin İtirafları” (Confessions of a Workaholic) adlı kitabında, “hiç durmadan çalışma zorunluluğu ve kontrol edilemeyen arzu” tanımını yapıyordu.

Bu tarihten sonra iş dünyasına yoğun şekilde giren “çok çalışmaya” uzun yıllar sempati ile bakıldı. Bir CEO’nun altını çizdiği gibi, “Hafta sonları da çalışırım” yaklaşımı, işveren tarafından ilgi gördü. Ancak, son yıllarda “işkolik” olma kavramı aynı sempatiyle karşılanmıyor. İşyerinde “esenlik” yaklaşımının yükselmesiyle birlikte olumsuz kavramlar arasındaki yerini de aldı.

“İşkoliklik” ya da “işe bağlılık”, dünya çapında giderek artan bir gerçek… Bu konuda yapılan araştırmalar tabloyu destekleyen veriler ortaya koyuyor. EEK&Sence adlı danışmanlık şirketinin kurucusu psikolog Audrey McGibbon’un yaptığı araştırmaya göre, dünya nüfusunun yüzde 12-15 arasındaki bölümü bu sorunu yaşıyor. Mind Health Solutions’ın araştırması, dünya çapındaki “aşırı çalışan” oranını yüzde 17.5 düzeyinde tahmin ediyor.

MAALESEF İŞKOLİKTİM!

Slack’ın 10 binden fazla çalışanla gerçekleştirdiği global işkoliklik raporunda, çalışanların yüzde 37’si kendisini bu kapsamda değerlendirdi. Hatta “en az haftada bir gün” işten sonra da çalıştıklarını paylaştılar. Yakın zamanda Vestel’in CEO’luğundan emekli olan Turan Erdoğan, bu yüzde 37 içinde yer alıyor. “Maalesef iş hayatımın büyük bir bölümü ‘işkolik’ olarak tanımlanabilecek bir tempoda geçti” diyen Erdoğan, şunları ekliyor:

“Özellikle Vestel’in yurt dışı açılımları döneminde çok fazla seyahat ettim. O zamanlar o tempo bana normal, hatta gerekli geliyordu. Üstelik etrafımdaki yöneticileri de o tempoya zorluyordum.”

Turan Erdoğan, şimdi geriye dönüp baktığında, “Bazı konuları ıskalamış olduğunu” fark ettiğine dikkat çekiyor: “Ama yine de pişmanlık duymuyorum. Çünkü, o zaman gerekli olan oydu ve güzel sonuçlarını da görmenin keyfini yaşıyorduk.”

İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali, bu kadar yüksek tempoyla çalışanlar için önemli bir saptama yapıyor:

“Böyle tek odaklı insanlar, zaman içinde maalesef başka ilgi alanları ve derinlikler, aile huzuru ve dostluklar yaratamadıkları için farkında olmadan tatsız, tuzsuz bir sıradanlaşmaya ve sıkıcılığa mahkûm olurlar. Hayatın, iş hayatının rutini dışındaki lezzetlerinden, kıymetlerinden beslenmedikleri ve bunu iş hayatına da aktarıp yansıtamadıkları için körelirler, bu da onları iş hayatında aşağı çeker.”

BAHAR UÇANLAR

BAĞLI OLMAK MI?

Diageo Türkiye CEO’su Bahar Uçanlar, karşı cephede yer alıyor. “Hayatımın hiçbir döneminde kendimi işkolik olarak tanımlamadım” sözleriyle bu konunun altını çiziyor:

“Bana göre işkolik olmak, bağımlı olmak anlamına geliyor. Bu durumda işi, her şeyin önünü koyuyorsunuz. Bundan kaçındım ama tempom hep yoğun oldu. Hayatım boyunca yoğun çalıştım. Özellikle danışman olduğum yıllarda, bir dönem sabah 7.00 ile gece 2.00 arasında çalıştığım bir 6 ayım vardı.”

McGibbon Consulting’in araştırmasında, en etkili yönetici ve liderlerin haftada ortalama 52 saat çalıştığına dikkat çekiliyor. 70 saat ve üzerine çıkanlar ise ‘daha az verimli’ olarak nitelendiriliyor: “55 saat ve üzerinde çalışanlarda iş bağlılığı sorunu vardır.”

Baymak CEO’su Ülkü Özcan, bu araştırmada dikkat çekilen 55 saat ve üstü çalışanlar arasına giriyor. “Açıkçası kendimi işkolik olarak tanımlarım” diyor ve ekliyor:

“İşkolik kelimesinden çok hoşlanmam. Bununla birlikte kendimi daha çok çalışmayı ve  değer yaratmayı seven bir yönetici olarak tanımlarım. Çalışırken de işe odağım yüzde 100’dür. İş hayatımda genel olarak çalışma tempom çok yüksek oldu. Çalışma arkadaşlarım genelde 7’nci vitesle çalıştığımı düşünüyor. Yine de zaman içinde dengeyi bulmanın iş yaşamında çok önemli olduğunu düşünürüm.”

SAĞLIKTAN GELEN SİNYALLER

WPP Türkiye CEO’su Arzu Ünal, kendini “mükemmeliyetçi” olarak tanımlıyor. Tam ve eksiksiz yapmaya odaklı, beklentinin yüksek olduğu bir kuşağın temsilcisi olduğunun altını çiziyor. Bu kapsamda en çok da “kendini sorguladığına” dikkat çekiyor:

“Bu kapsamda çok sık kendi kendimi yargılarım… Emek harcamadan bir işin tam ve iyi olacağına inanmam… Kendi çıtam yüksektir… Böyle olunca, tüm iş hayatım boyunca hangi seviyede olursam olayım çok çalıştım… Bunu da severek, isteyerek ve sıkılmadan yaptım. Rahatlıkla işkoliktim diyebilirim.”

Finnish Institute of Occupational Health’in araştırmasına göre, günde 11 saatten fazla çalışanların kalp krizi riski, 7-8 saat arasında çalışanlara göre yüzde 67 oranında daha yüksek. Arzu Ünal’ın işkolikliğine de bu araştırmanın altını çizdiği sağlık sinyalleri son vermiş:

“Ne zaman ki vücudum sinyaller vermeye başladı, iş ve özel hayat ile kendim arasında bir denge kurmak zorunda kaldım. Hâlâ çok çalışıyorum ama artık işkolik değilim… Dengede olmak, çok çalışmaktan daha zor ama öğrenmenin yaşı yok…”

YENİ NESLİN TEMPOSU

Washington Examiner’e göre, gençlerde “aşırı çalışma” oranı giderek artıyor. Araştırma, bu eğilimin Y kuşağının yüzde 66’sını etkilediğini gösteriyor. Bu grubun yüzde 32’si, “tuvalette otururken bile çalıştığını” belirtirken, yüzde 63’lük bölümü ise hasta olduklarında da üretken olmak zorunda kaldıklarını paylaştı. Bir başka araştırmada ise “dijital yerli” grupta yer alanların yüzde 39’u, tatilde de çalışmaya istekli olduklarını dile getirdiler.

Yeni kuşak startup’lardan Iyzico’nun Kurucusu Barbaros Özbuğutu, “İş hayatımda kendimi tam anlamıyla bir işkolik olarak tanımlamam, ancak yoğun tempoya ve uzun çalışma saatlerine alışkınım” diyor.

Şimdi Deba Ventures’un kurucusu olan Özbuğutu, özellikle belirli dönemlerde, örneğin yeni bir projeye başladığında veya önemli bir yatırım sürecindeyken, iş odaklı bir tempoya girdiğini kaydediyor:

“Ancak, iş ve özel hayat dengesi benim için her zaman önemli oldu. Uzun vadede sürdürülebilir başarı için bu dengeyi korumaya özen gösteririm. Verimli çalışmak, öncelikleri doğru belirlemek ve zamanı iyi yönetmek, yoğun tempolarda dahi tükenmişlikten kaçınmamı sağlıyor.”

ADNAN BALİ
İŞ BANKASI YKB

“İŞKOLİKLER İÇİN BAŞARI ZOR”

  • ORTA DÜZEY DÖNEMİ
    Kendimi işkolik olarak tanımlayamam, tabii ki yöneticiliğimin erken aşamalarında, orta düzey bir yönetici iken, hele üst düzey sorumluluklar aldığım dönemlerde çok yoğun çalıştığım dönemlerim olmuştur.
  • MESAİ KAVRAMI
    Bugün de böyle olabiliyor, hatta teknolojik olarak erişilebilirliğin arttığı dönemlerde mesai kavramı da ortadan kalktı.
  • ÖZEL HAYATA ÖZEN
    Ancak etrafımda örneklerine tanık oluyorum. Onlara bakınca gerçek anlamda kendimi hiçbir zaman işkolik olarak tanımlayamam. Ailemi, eşimi, çocuklarımı, özel ilgi alanlarımı, izinlerimi, tatillerimi mümkün olduğunca ihmal etmedim, ıskalamadım.
  • BAŞARI MÜMKÜN DEĞİL
    Zaten bunlardan vererek iş hayatında daimi bir başarıya gidilebileceğine de inanmam. Böyle bir tempoda ya aile çatırdar, ya sağlığınız bozulur ve/veya iş hayatınız bozulur.
  • KENDİNİ İHMAL EDEN
    Ailesini ve kendini bile ihmal eden bir kişi, iş hayatındaki muhataplarıyla, iş arkadaşlarıyla, çalışanlarıyla nasıl anlamlı ve sürdürülebilir bir ilişki kurabilir ki? Bu tarz bir yaklaşım etrafta nasıl kabul görebilir ki!

KRİTİK RAKAMLAR

  • 80 SAAT
    Science Daily’nin araştırmasına göre, çok çalışsalar bile işkoliklerin verimi düşük düzeyde seyrediyor. Araştırma, normal bir çalışanın 50 saatte tamamladığı projeyi, işkolikler 80 saatte tamamlayabildiğini gösteriyor.
  • %50
    Healthy Work Lab Kurucusu ve ‘Never Not Working’ kitabının yazarı Melissa Clark, “Veri toplamak zor ama Amerikalıların yüzde 50’den fazlası kendini işkolik olarak tanımlıyor” diye konuşuyor: “Bu oran, milenyum kuşağında yüzde 70-75’e kadar çıkıyor.”
  • 1/5
    Japon Hükümeti tarafından yapılan bir araştırmada, işgücünün 5’te 1’inin aşırı çalışmaktan dolayı ölüm riski altında olduğu ortaya çıktı.
  • %40
    Kuzey Kaliforniya Üniversitesi’nin araştırmasına göre, işkolikler arasında boşanma oranı, diğer gruplara göre yüzde 40 daha fazla gerçekleşiyor. American Academy of Matrimonial Lowyers’ın araştırmasına göre, ‘iş bağlılığı’, boşanmanın ilk 4 nedeni arasında yer alıyor.
  • %20
    Slack’ın araştırmasına göre, çalışanları mesai dışında çalışmaya zorlamak, onları daha az etkili hale getirebiliyor. Araştırma, bu taleplerin çalışanların günlük verimini yüzde 20 oranında olumsuz etkilediğini ortaya koyuyor.

Yazar: Fast Company Türkiye

©Fast Company Dergisi, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş. tarafından Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun şekilde yayınlanmaktadır. Fast Company’nin isim hakkı ABD’de Mansueto Ventures’a, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş.’ye aittir. Dergide yayınlanan yazı, tablo, fotoğraf ve görsellerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

zayıf-lider-takımı-felç-eder

“Zayıf lider takımı felç eder”

MODACRUZ-NEDEN-YÜRÜMEDİ--MguctasPhoto

Modacruz neden yürümedi?