Fotoğraf: Pixabay

Donald Trump, 20 Ocak 2025’te görevi devralarak ABD’nin 47. başkanı oldu. 2017-2021 arasındaki ilk başkanlık döneminde hem ABD iç siyaseti hem de küresel düzen üzerinde çok tartışılan etkilerde bulunmuştu. “America First” sloganıyla özetlenen politikaları, çoğu zaman geleneksel dış politika ve ticaret yaklaşımlarına meydan okudu. Ancak, bu agresif ve öngörülemez liderlik tarzı, şimdi yeniden gündemde. “Trump 2.0” olarak tanımlayabileceğimiz yeni dönem; özellikle teknoloji, inovasyon ve çok kutuplu dünyanın dengeleri açısından çok kritik bir sürecin önünü açabilir.
TRUMP’IN İLK DÖNEMİ: DÖNÜŞÜM VE ÇATIŞMA
Trump’ın ilk dönemini anlamak, gelecekteki olası hareketlerini öngörmek için kilit öneme sahip. En dikkat çeken politikalarına baktığımızda şunları görüyoruz: Trump, çoğu kez ABD’nin ticaret açığını eleştirerek çok sayıda ticaret savaşı başlattı. Özellikle Çin ile olan gerilim, karşılıklı gümrük vergileri ve teknolojik rekabet ile zirveye ulaştı. Huawei gibi teknoloji devlerine yönelik yaptırımlar, Trump’ın teknolojiyi bir güç unsuru olarak nasıl kullandığını gözler önüne serdi.
Trump, çevre politikalarında geleneksel yaklaşımları reddetti ve Paris İklim Anlaşması’ndan ABD’yi çekerek, ekonomik çıkarları çevresel sorumluluğun önüne koydu. Uzay Kuvvetleri Komutanlığı’nın kurulması ve savunma teknolojilerine yüksek harcamalar, Trump’ın ileri teknolojiye odaklandığını gösterdi. Ancak, bu dönemde yapay zeka gibi yenilikçi teknolojilere stratejik bir yaklaşım geliştirilmedi. Huawei’nin yasaklanması, TikTok’a getirilen sınırlamalar ve çip teknolojilerine yönelik ihracat kontrolleri, Trump’ın Çin’i ABD’nin en büyük rakibi olarak gördüğünü net bir şekilde ortaya koydu.
YENİ STRATEJİ: GENİŞLEYEN İŞBİRLİKLERİ
Trump 2.0 döneminde, liderlik ekibi ve çevresindeki isimler, izleyeceği politikaların önemli bir habercisi olabilir. Yapay zeka ve dijital dönüşüm alanında geniş çaplı işbirlikleri öne çıkıyor. SoftBank, OpenAI ve Oracle gibi devlerle yapılan 100 milyar dolarlık AI altyapı yatırımları, Trump yönetiminin bu alanda daha agresif olacağının sinyallerini veriyor. Trump, DeepSeek’in yükselişini “Wakeup Call” olarak değerlendirerek, Çin’in yapay zeka alanındaki ilerlemesini frenlemek için daha büyük ölçekli yatırımlara yönelebilir. Ancak, DeepSeek’in OpenAI verilerini izinsiz kullanıp kullanmadığına dair Microsoft’un başlattığı soruşturma, teknoloji dünyasında yeni bir gerilim hattı oluşturabilir.
Elon Musk gibi figürler, teknolojik dönüşümde kritik roller oynarken, Trump yönetimi daha geniş katılımlı bir işbirliği modeline yöneliyor. ABD’nin yapay zeka, çip üretimi ve savunma sanayi yatırımlarında özel sektörle daha yakın bir işbirliği içinde olacağı netleşiyor.
ÇİN İLE REKABET SERTLEŞİYOR
Trump’ın ikinci döneminde Çin ile olan ticaret savaşı, yapay zeka ve dijital altyapı konularında yeni bir boyuta taşınıyor. Ayrıca, küreselleşme yerine ‘friend-shoring’, ‘near-shoring’ ve ‘onshoring’ gibi yerelleşme kavramlarının ön plana çıktığı bir ticaret modeline geçiliyor. Çin de ‘yerinde üretim’ stratejisine yönelirken, BYD’nin Manisa’daki yatırımı gibi örneklerle doğrudan üretim üsleri oluşturuyor.
Bu çerçevede, Türkiye’nin de küresel üretim zincirlerinde daha büyük bir rol oynama şansı doğuyor. ABD’nin Çin’den bağımsız yeni tedarik rotaları oluşturma çabası, Türkiye gibi ülkelerin stratejik üretim üsleri haline gelmesine olanak sağlayabilir.
TRUMP 2.0: PRAGMATİK VE VOLATİL
Trump, pragmatik ve tüccar yönüyle ekonomik ve ticari önlemleri dış politika aracı olarak kullanmaya devam edecek. Bu yeni dönemde dünya piyasaları daha volatil hale gelirken, ABD’nin ekonomik kararları küresel dengeleri anlık olarak değiştirebilecek bir etkiye sahip olacak. Türkiye açısından bu durum, doğru hamlelerle yeni fırsatlar yakalama veya yanlış pozisyon alma riskini barındırıyor.
Yeni dünya düzeninde, Türkiye’nin ‘friend-shoring’ politikalarına uygun bir üretim ve lojistik merkezi olarak konumlandırılması, savunma sanayi alanında işbirliklerini güçlendirmesi ve yatırım ortamını iyileştirmesi büyük önem taşıyor.
Trump 2.0 sadece bir liderlik değişikliği değil, küresel ekonomi ve siyaset sahnesinde yeni bir paradigma kaymasının işareti. Türkiye’nin bu değişime nasıl adapte olacağı, gelecek yıllardaki ekonomik ve stratejik pozisyonunu belirleyecek.
Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni odak noktaları
- Yeni dönemde Türkiye ve ABD arasındaki ilişkiler sadece teknoloji üzerinden değil, savunma sanayi, jeopolitik işbirlikleri ve yatırım politikaları üzerinden şekillenecek.
- Savunma Sanayi Trump’ın Türkiye hakkında yaptığı son açıklamalarda “Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iyi anlaşıyoruz, çok güçlü bir ordu kurdu” ifadeleri, savunma sanayinin ikili ilişkilerde ön planda olacağını gösteriyor. Türkiye’nin NATO’nun en büyük ordularından birine sahip olması, bölgedeki istikrar açısından kritik bir faktör olmaya devam edecek.
- Suriye ve Ukrayna’nın yeniden yapılandırılması Türkiye, sadece inşaat alanında değil, gıda ve hizmet sektörlerini de kapsayacak şekilde bu ülkelerin yeniden yapılandırma projelerinde aktif rol alabilir.
- ABD’den Türkiye’ye yatırım akışı Trump’ın büyükelçi olarak atadığı Tom Barrack’ın yatırım ve özel sermaye konusundaki ağırlığı, Türkiye’ye yabancı yatırımcı ilgisini artırma potansiyeli taşıyor. Gayrimenkul ve özel sermaye fonları üzerinden Türkiye’nin cazibesini artırmak için yeni modeller oluşturulabilir.
Sorularınız için: [email protected]