in

İşte mutluluğun sırrı!

Harvard’da yapılan bir çalışma mutluluğun sırrına ışık tutuyor. Araştırmacılar, erkekleri iki gruba ayırdı ve 75 yıldan uzun süre boyunca gözlemledi. Yaşam doyumuna ulaşanların ortak bir noktası vardı…

Fotoğraf: Alev Takil/Unsplash

YAZI MELANIE CURTIN
OKUMA SÜRESİ 3 DAKİKA

Önemli olana öncelik vermek, günümüz dünyasında zorlu bir iştir. Vaktinizi ve odağınızı, kariyeriniz ve ev hayatınıza bölüştürmek oldukça bunaltıcı olabilir.

İşte size, neye ne zaman öncelik vereceğiniz konusunda yardımcı olacak bilimsel bir çalışma.

Harvard’ın Grant ve Glueck çalışması, 75 yıldan uzun süredir iki popülasyonun fiziksel ve duygusal esenliğini gözlemledi: Grant Study, Boston’da büyüyen 456 fakir erkeği 1939’dan 2014’e kadar takip ederken Glueck çalışmasıysa, Harvard’ın 1939-1944 mezunları arasından 268 erkeği gözlemledi.

Araştırma süresinin uzunluğu, birden fazla jenerasyondan araştırmacıların çalışmalar yapmasını gerekli kıldı. Araştırmacılar, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri, bulguları bir araya getirebilmek için özenle ve gayretle kan örneklerini analiz etti, beyin taramaları yürüttü, bireylerin doldurdukları anketleri inceledi ve bu erkeklerle gerçek anlamda etkileşimlere girdi.

Sonuç ne mi oldu? Harvard Study of Adult Development’ın direktörü Robert Waldinger’a göre, önem sıralamasında, diğerlerini geride bırakan bir unsur var: “75 yıllık bu araştırmadan alabileceğimiz en açık mesaj şu: İyi ilişkiler, daha mutlu ve sağlıklı olmamızı sağlıyor. Konu kapanmıştır.”

Peki, mutluluğun göstergesi nedir? Emeklilik hesabınızda ne kadar olduğu, kaç konferansta konuştuğunuz ya da açılış konuşması yaptığınız değil… Kaç tane blog yazısı yazdığınız veya kaç takipçiniz olduğu ya da kaç teknoloji şirketinde çalıştığınız, orada ne ölçüde güce sahip olduğunuz veya her birine, kendinizi ne kadar adadığınız da değil…

Hayattaki mutluluğunuzun ve doyumunuzun en büyük göstergesi, temelde sevgidir.

Sevginin bu konuyla ne ilgisi var?

Çalışma özellikle, güvenebileceğiniz birine sahip olmanın sinir sisteminizin rahatlamasına ve beyninizin daha uzun süre sağlıklı kalmasına yardımcı olduğunu, aynı zamanda hem duygusal hem de fiziksel acıyı azalttığını gösteriyor.

Veriler ayrıca, şunu da açık biçimde ortaya koyuyor: Kendini yalnız hissedenlerin, fiziksel sağlıkları açısından daha erken dönemlerde sorunlar yaşama ve daha genç yaşta hayatlarını kaybetme olasılığı daha yüksek.

Waldinger, “Bu sadece kaç arkadaşınız olduğu ve önemli bir ilişkiniz olup olmadığından ibaret değil” diyor ve ekliyor: “Önemli olan, yakın ilişkilerinizin kalitesidir.”

Bunun anlamı şu: Büyük bir arkadaş grubunuz olup olmadığı ve her hafta sonu dışarı çıkıp çıkmadığınız veya “mükemmel” bir romantik ilişkiniz olması (sanki böyle bir şey varmış gibi) önemli değil. Önemli olan, ilişkilerinizin kalitesidir: İlişkinizde ne kadar samimiyet ve derinlik var? Birbirinizle bir şeyler paylaşırken ne kadar güvende hissediyorsunuz? Rahatlayabileceğiniz ve gerçekte olduğunuz kişi olabileceğiniz, birbirinizi gerçek halinizle görebilecek kadar güvende hissettiğiniz bir ilişki içinde misiniz? Önemli olan, bunlardır.

1972’den 2004’e kadar çalışmayı yöneten Harvard psikiyatristi George Vaillant’a göre, bunun iki temel unsuru var: “Biri sevgi. Diğeriyse hayatla, sevgiyi itmeyecek şekilde başa çıkmanın bir yolunu bulmak.”

Yani, sevgiyi bulmuş (diyelim ki, bir ilişki şeklinde) fakat işinizi, bir ebeveyninizi veya çocuğunuzu kaybederek bir travmaya maruz kalmış olabilirsiniz. Ve bu durumla, sevgiyi uzaklaştıracak şekilde “başa çıkmaya” çalışıyor olabilirsiniz.

Bu durum, sadece ilişkilerinizi değil duygularınızı ve stresi yönetme kapasitenizi artırmayı da önceliklendirmeniz gerektiğini hatırlatan iyi bir örnek. Eğer yaşadıklarınızla baş etmekte zorlanıyorsanız bir terapiste gidin. Bir destek grubuna ya da bir workshop’a katılın. Öz gelişiminizi ciddiye alın ki sağlıklı ilişkiler kurmaya uygun hale gelin.

Çünkü, veriler şunu açıkça gösteriyor ki; nihayetinde istediğiniz tüm paraya, başarılı bir kariyere ve fiziksel sağlığa sahip olabilirsiniz. Ancak sevgi dolu ilişkiler olmadan, mutlu olamayacaksınız.

Bir dahaki sefere sevgilinizle masada otururken o anın keyfini çıkarmak yerine Facebook’ta gezinirseniz ya da yakın arkadaşınızla buluşmak yerine ofiste mesaiye kalmayı düşünürseniz veya kendinizi, bir cumartesi günü kardeşinizle pazara gitmek yerine çalışırken bulursanız, farklı bir seçim yapmayı düşünün.

Waldinger, “İlişkiler dağınık ve karmaşıktır” diyor. Ancak araştırmaya dayalı değerlendirmesinde kararlı ve ısrarcı bir şekilde ekliyor:

İyi bir hayat, iyi ilişkilerle inşa edilir.”

NOT: Bu makale, orijinal olarak kardeş yayınımız Inc.’te yayınlandı ve izin dahilinde, burada tekrar yayınlanıyor.

YAZAR HAKKINDA Melanie Curtin, Tesloop’da Pazarlama ve İş Geliştirme Direktörü olarak çalışmıştır. Stanford Üniversitesi’nde İletişim alanında master derecesi almıştır. Cinsellik araştırmacısı, iletişim uzmanı, ilişki koçu ve konuşmacıdır. Inc’te köşe yazarıdır ve TODAY, Huffington Post, Forbes, Business Insider gibi yayınlarda yazmıştır.

Yazar: Fast Company Türkiye

©Fast Company Dergisi, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş. tarafından Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun şekilde yayınlanmaktadır. Fast Company’nin isim hakkı ABD’de Mansueto Ventures’a, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş.’ye aittir. Dergide yayınlanan yazı, tablo, fotoğraf ve görsellerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Moda Sektörü Gezegene Ciddi Zararlar Veriyor

Pandemiden sonra dünya nasıl olacak?