in , ,

Büyük kurumların yeni stratejisi: Bankacılık!

İhsan Elgin: Kurumsal girişim, kurum içi girişimcilik

bankacilik
İHSAN ELGİN

Son döneminin iş dünyasında yeni bir eğilim var: Büyük kurumlar, kendi ekosistemlerini oluşturan çalışanlar, tedarikçiler, müşteriler ve bayilerinin finansal ihtiyaçlarını kendi markalı bankacılık ürünleri ile doğrudan karşılamaya başladı. Finansal olmayan kurumların bu doğrultuda finansallaşması, salgın döneminde inovasyon ve dijitalleşme alanlarında olduğu gibi ivmelenerek hızlandı. Finansal lisans sahibi olmayan büyük teknoloji şirketlerinin müşterilerine finansal hizmetler sunmaya başlamasıyla, “Techfin” denilen yeni bir sektör/kavram doğdu. Geleneksel şirketlerin de kendi finansal ürünlerini oluşturmasıyla, tüm şirketlerin birer “Fintech” veya “Banka”ya dönüştüğü bir döneme geçtik.

Uber’in aralık ayında yaptığı UberCash lansmanı, bu durumun iyi bir örneği; artık Uber şoförleri, Uber’den kazandıkları ücretleri bankaya ihtiyaç duymadan Uber uygulamasındaki cüzdanlarıyla her yerde harcayabiliyor, parayı anında geri yükleyen indirimler kullanabiliyor ve nakit akışlarını takip ederek kredi alabiliyorlar. Böylelikle Uber, parasını kendi ekosisteminden çıkarmıyor, hatta ödediği hakedişlerin anlaşmalı yerlerde harcanması ile yeniden gelir elde ediyor.

Amazon’un kendi pazaryeri ekonomisini güçlendirmek için kurduğu Amazon Lending (kredi hizmeti), kâr odaklılıktan ziyade, satış kanallarını korumak ve tedarik zincirindeki riskleri azaltmak amacıyla Amazon dağıtıcılarına uygun oranlarda kredi vermektedir. Amazon Lending, sadece 2019 yılında ekosistemindeki satıcılara 1 milyar dolar kredi vermişti.

Starbucks ise artık bir kahve zinciri olmaktan çıkıp, iş dünyasında bir Fintech olarak anılmaya başladı. Ödül programı çerçevesinde, mobil uygulaması aracılığıyla müşterilerinin sanal cüzdanlarında biriken paraların toplamı, 2019 sonunda 1.56 milyar dolar olarak açıklandı. ABD’de mal varlığı 1 milyar doların altında olan 3 bin 900 banka var. Kurumların gözlemlediğimiz finansal faaliyet stratejisini iyi anlayabilmek için, öncelikle bu dönüşümün önünü açan etkenleri anlamak gerekir.

Finansal dönüşümün önünü neler açtı?

Finansallaşma sürecini oluşturan etkenlerin başında teknolojinin ilerlemesi, regülasyonun oyun alanı yaratması ve müşterinin davranış değişimleri geliyor. Teknoloji tarafında gelişen müşteri ve üye iş yeri katılım çözümleri aracılığıyla yüz yüze görüşmeden müşterilerin kimliklerini doğrulayıp geçerli imzalar almak mümkün hale gelirken, e-ticaretin önem kazanması ile fiziksel POS’lar sadece yazılımlara indirgendi. Müşteriler karekod kullanarak herhangi bir kurumun dijital cüzdanı ile ödeme yapabilir hale geldi.

Regülasyon dünyasında ise hükümetlerin fiziksel evrakların dijitalleşmesini teşvik etmesinin yanı sıra, son 5 yıl içinde tanıştığımız Elektronik Para ve Ödeme lisansları gibi yeni finansal lisanslarla birlikte, sektördeki rekabet dengeleri tamamen kaydı. Özellikle kredi veremeyen ve yatırım yapamayan e-para şirketleri, bankalarla ödeme ve diğer finansal hizmetlerde rekabet edebilmek için kurumlarla iş ortaklığına gitti. Devletler aynı zamanda, bankaların üçüncü parti kurumları finansal hizmetle buluşturabilmesi için gereken açık bankacılık altyapısını düzenlemelerle destekledi.

En önemli değişim, müşteri tarafında

Günümüze kadar bankaların en güçlü olduğu noktalardan biri müşteride yarattığı güven duygusuydu. 2008 başta olmak üzere kriz dönemlerine sebep olan bankalar, oluşturduğu güven algısını önemli ölçüde kaybetti. Güven algısındaki değişimin ikinci sebebi ise, müşterilerin finansal işlemlerini gerçekleştirmek için artık dijital kanalları tercih etmeleri oldu. Bu durum da güvenin, siber saldırılara karşı sahip olduğu teknolojik altyapıyı ispatlayan dijital kanallara kaymasını sağladı. Güven algısındaki bu değişim, insanların verilerini zaten emanet ettiği teknoloji şirketlerine bankalardan daha çok güvenmesinin önünü açtı. Müşteri tarafındaki önemli diğer değişim ise, Y ve Z kuşağının tüketim ekonomisinde söz sahibi olmaya başlaması oldu. Oyunlar ve teknolojiyle büyüyen bu iki kuşak, marka-deneyim ilişkisine diğer tüm faktörlerden daha çok önem veriyor. Diğer yandan istediğini elde etmek için efor harcamaya alışkın olan X ve Boomer kuşakları, banka ve kurumların geleneksel puan biriktirme ve harcatma stratejilerine ilgi duymuştu. Öte yandan Y ve Z kuşakları, istediğini elde etme konusunda oldukça sabırsız ve belirli bir alışkanlığa daha kısa süre sadık kalabilen bir kuşak oldu. Bu durum, kurumların müşteri ilişkileri yönetimi stratejilerinde “puan”dan “para”ya geçişin önünü açtı. Y ve Z kuşakları, ileride harcayabilme umuduyla puan biriktirmek yerine, parasını kurumun cüzdanına bakiye olarak önden yatırarak, ilk günden itibaren indirimli harcamayı tercih eden kuşaklar oldu. Böylelikle, müşterilerinin finansal bilgilerine hakim olabilmesi açısından kurumlar için yeni fırsatlar ortaya çıktı. Bu sebepten ötürü, parasını banka yerine kahve zincirlerine yatırma gibi, daha önceki kuşakların asla cesaret edemeyeceği kullanım durumlarının önü açıldı; finans dışı kurumlar da kendi müşterilerinin “bankası” olabildi.

Kurumlar neden finansal dönüşüme girmeye başladı?

Şirketlerin finansal dönüşümünün temelinde yatan amaç; kurumun maliyet ve risklerini azaltmak ve yeni gelir kanalları yaratmaktır.

Gider ve risklerin azaltılması

  • Kurumların satın alma noktasında müşteri deneyimlerini, bankaların sunduğu deneyimle sınırlamayarak müşteri kaybının önlenmesi. Burger King-Firethorn Mobile: Burger King Amerika, Qualcomm’un sahibi olduğu Firethorn Mobile’dan Fintech-as-a-Service altyapısı alarak kapalı devre olan Crown Card Hesabı hayata geçirdi. Bu hesaba para yükleyen müşteriler, Burger King noktalarında avantajlı olarak karekod ile telefondan veya kapalı devre fiziksel Crown Kartları ile ödeme yapabiliyor.
  • Bankacılık sistemi dışında kalanların da kapsanması. Walmart-Affirm-Cross River Bank: Walmart web sitesi veya süpermarket zincirlerinden alışveriş yapmak isteyen tüm müşteriler, bir bankanın kredi prosedürleri olmadan, Affirm altyapısı ile Walmart’tan satış noktası alışveriş kredisi alabilmektedir. Bir Fintech olan Affirm, kredilerin fonlaması için Cross River Bank’ten bankacılık altyapısı almaktadır.
  • Finansal hizmet giderleri ve komisyonlarının kurumların fiyatları üzerinde yarattığı olumsuz etkinin azaltılması. Instacart-Marqeta: Sadece salgın döneminde 300.000 yeni kuryeyi işe alan Instacart, eve yemek servisi alanında hizmet veren bir pazaryeri devi. Marqeta’dan aldığı altyapı sayesinde, yüz binlerce tedarikçisine hak edişlerini kendi banka-bağımsız ve banka-masrafsız kartlarına yatırıyor.

Yeni gelir kanalları

  • Kurumların son kullanıcısı olan müşterilerine; dijital hesap, kart, kredi gibi finansal ürünlerin satılması veya kullandırılması. Apple Cash & Apple Pay-GreenDot Bank: Apple, GreenDot Bank altyapısı aracılığıyla sunduğu Apple Cash ön ödemeli hesabı ile kullanıcıların Apple Pay ekosistemi içinde iPhone kullanıcılarının avantajlı olarak alışveriş yapabilmesini sağlayarak, tüm üye iş yerlerinin satışlarından kesintisiz komisyon gelirleri elde edebildi.
  • Kurumların kendi üye iş yerleri veya pazaryerlerinde POS, dijital hesap, kart, kredi gibi finansal ürünlerin satılması veya kullandırılması. UberDebit-GreenDot Bank: Uber, tüm sürücülerinin yevmiyelerini kendi banka hesapları yerine partner bankası ile ortak banka hesabına yatırmaktadır. GreenDot Bank altyapısı ile Uber’in ana masrafı olan sürücü yevmiyeleri, tekrar Uber kontrolündeki banka hesaplarına yatmakta ve Uber burada biriken vadesiz mevduattan faiz geliri kazanmaktadır.
  • Satın alınan ürünün sigortalanmasından çek kırmaya, müşterilere diğer finansal ürünlerin satılması veya kullandırılması. Petal-Webbank: Petal, kendi sermaye ve iş gücünü kredi skoru olmayan müşterileri skorlama teknolojilerine harcarken, kredi altyapısı olarak Webbank’ten destek almaktadır.

DÖNÜŞÜMÜN ANAHTARLARI: FAAS VE BAAS

Böylesine bir dönüşüme olanak tanıyan, genellikle lisanslı banka veya elektronik para şirketleri tarafından sunulan Fintech-as-a-Service (FaaS) ve Banking-as-a-Service (BaaS) altyapılarıdır. Bu şirketlerin bildiğimiz anlamdaki lisanslı şirketlerden farkı, ürün ve hizmetlerini kendi markasıyla sunmak yerine, kurumların markasıyla kurumların müşterisiyle buluşturması ve geliri bu kurumlarla paylaşmasıdır. Bu hizmeti veren kuruluşlar için birer görünmez finansal kurum diyebiliriz. 3 kritik FaaS ve BaaS iş birliği ile finansal dönüşüm yaratılabilir:

  • Dijital cüzdan ve ödeme iş birlikleri
    Kurumlar ilk etapta, FaaS/BaaS altyapıları ile kendi müşterilerine ön ödemeli hesaplar yaratarak önden satış garantisi aldı, POS giderlerinden kurtuldu, üçüncü parti satışlardan gelir elde etti ve müşteri ilişkilerini dijital kanallardan yönetti.
  • Kredi ve kredi kartı iş birlikleri
    Finansal dönüşümün ikinci ayağında, kurumların kendi müşteri ve tedarikçilerine doğrudan kredi veya kredi kartı vermeye başladığını görüyoruz.
  • Mevduat ve varlık yönetimi iş birlikleri
    Finansal dönüşümün son bacağında şirketler, müşteri ve tedarikçilerine partner banka mevzuatı ile doğrudan banka hesabı açarak, onların paralarından para kazanmaya dahi başladı. Kullanıcılarının banka hesaplarındaki paradan para kazanılabilecek iş birliği modelleri, henüz partner banka mevzuatı olmadığı için Türkiye’de desteklenmemektedir. Dönüşümün bu evresine geçmiş şirketlerin çoğu, zaten günümüzde yatırım aracılığı hizmetleri veren Fintech şirketleridir.

DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE’YE ETKİSİ

Türkiye’de 2020 yılında ilk defa etkisini hissettiğimiz finansallaşma hareketlerinin, kapalı devre cüzdanlarla başladığını görüyoruz. Pazaryerlerine verilen gri alanlar sayesinde Türkiye’de bazı kurumlar, bir altyapı almadan veya finansal lisanslı şirket kurmadan kendi cüzdan projelerine (Trendyol Cüzdan, YemekSepeti Cüzdan gibi…) başlayabildi. Devlet, açık bankacılık kapsamındaki ödeme emri başlatma yönetmeliği, fiziksel dünyada ödemeyi hızlandıran karekod kullanımında ulusal bir standardı hedefleyen karekod şartnamesi ve dijital kanallardan müşteri edinmeye imkan sağlayan (digital onboarding) düzenlemeleri sayesinde, ülkemizde de bu dönüşümün etkilerinin artarak hissedilmesine kapı açtı.Artık Türkiye’de de Birleşik Ödeme Hizmetleri ve Colendi gibi FaaS hizmeti veren ve Fibabanka gibi BaaS hizmeti veren kuruluşların meydana çıkmasıyla, kurumlar finansallaşma yolculuklarına daha ciddi başladı. Migros’un Moneypay ile ödeme hizmetlerine giriş yaparak, finansal teknolojileri perakende gıda operasyonlarında daha etkin kullanıp, elektronik para ve ödeme alanlarındaki fırsatları değerlendirmeyi hedeflemesini örnek verebiliriz. Başkentgaz tarafından yetkilendirilen ve kullanıcıların doğalgaz faturalarını kredi kartları aracılığıyla tek seferde veya 12 taksitle her an ödeyebilmelerine olanak sağlayan Hayhay uygulaması da, FaaS ve BaaS kurumlarının hizmetleriyle ortaya çıkan yeni nesil cüzdan uygulamaları arasında göze çarpan bir örnek olarak ele alınabilir.

Özetle, gerekli hizmetleri veren Fintech’lerin oluşması, son dönemdeki dijitalleşmenin etkisi ve kamunun da desteği ile, Türk iş dünyasının büyük kurumlarının hızla finansallaşacağını yakın gelecekte göreceğiz. Bu devrime en hızlı ayak uyduran şirketler rakiplerinin pazar paylarını ele geçirirken, değişime uzak kalan şirketler rekabet avantajlarını rakiplerine teslim edecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Fotoğraf: Pixabay

Yazar: Fast Company Türkiye

©Fast Company Dergisi, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş. tarafından Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun şekilde yayınlanmaktadır. Fast Company’nin isim hakkı ABD’de Mansueto Ventures’a, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş.’ye aittir. Dergide yayınlanan yazı, tablo, fotoğraf ve görsellerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

her-sektorun-kendi-enflasyonu-var

Her sektörün kendi enflasyonu var

japonya'da-sirketlerin-uzun-yasama-sirlari

Japonya’daki şirketlerin uzun yaşamasının sırrı