in , , ,

Zamanımı 5N1K ile yönetiyorum

Yıldız Holding YKÜ Murat Ülker sorularınızı yanıtlıyor.

zamanimi-5n1k-ile-yonetiyorum
murat-ulker
Murat Ülker

Çok seyahat yaptığınızı yani “GOYA”ladığınızı (Gez, Oturma Yerinde Artık) görüyoruz. Global bir şirketin lideri olarak zamanı nasıl yönetiyorsunuz? Bir formülünüz var mı?
Hep bir “to do listem” vardır; kim, kiminle ne, nerede, ne zaman, nasıl ve niçin yapacağını (5n1k) ve hedefin ne olduğunu belirler.

Eskiden Saatli Maarif Takvimi vardı, Ece ajandası vardı, bugünse her şey dijitalleşti. Hem dijital olarak, hem de basılı olarak aylar öncesinden her gün neler yapacağım planlanmış ve sürekli güncellenmiş bir şekilde tespit edilir ama yine de esneğimdir. Başlangıç ve bitiş süreleri hususunda titiz olmaya çalışırım. Benim için esas olan toplantı, görüşme değil işin tamamlanmasıdır. Bir de toplantı usul ve tekniklerini söyleyebilirim. Ama tercihim bunu birkaç kitap ve yeni fikirle meczederek yapmak olacaktır.

Öncelikleri belirlemek çok önemli. “Ehemi, mühime” tercih ediyorum, yani çok önemliyi, önemlinin önüne alıyorum! Bunu nasıl mı tespit ediyorum? Aslında çok basit; önce kendime şu soruyu sorarım: “Benim ticaretim nerede?” Zira burası bir ticarethanedir ve alınan her aksiyon, yapılan her iş, her başarı kuruşlandırılabilmelidir, şimdi veya ileride ölçülebilir bir fayda sağlamalıdır.

Görüşme, toplantı, kendime, aileme, arkadaşlarıma ayırdığım zaman, tüm bu trendlerimi takip edip gerekli düzeltmeleri yapmak, zaman içinde edindiğim alışkanlık. Sınırlar koymazsam fazla esnek oluyorum ama kurumsal hayat o kadar esnekliği kabul etmiyor.

Gün 24 saat, tümünü kullanmak lazım. Bilhassa saat dilimleri farklı ülkelerde işiniz varsa, yani globalseniz ve sık da seyahat ediyorsanız, zaten gece gündüz veya mesai kavramı sizin için geçerli değildir. Bazı genel iş prensipleri (kpi) veya ana iş göstergeleri, aile, sağlık konuları ve tabii hobiler öncelikle ajandamda yer alır.

Yakın zamanda Çin’e seyahat yaptınız. Orada öğrendiğiniz 3 yeni bilgiyi/gelişmeyi bizimle paylaşır mısınız?
Çin’de iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konusundaki çalışmalar artık çok başarılı. Sadece elektrikli araçlar konusunda vergi teşviki değil, birçok konuda teşvik var. Scooter yani motosikletler de elektrikli artık. Çin’de elektrikli araç lüks değil, günlük herkesin kullanabileceği bir şey haline gelmiş. Bunu destekleyecek altyapıyı kuruyorlar. Yerli üretim başlamış ve bu arabalarla Çin’in ihraç pazarına girebileceğini düşünüyorum.

AVM’lerde, ofislerde ısıtma ve soğutmalar sınırlandırılmış. Hamam gibi sıcak ya da buz gibi çok soğuk ev ve ofislerde çalışamıyorsunuz, AVM’lerde de böyle gezemiyorsunuz.

Bir de eskiye sahip çıkmaya başlamışlar. Eski konakları yapıları restore ediyorlar. Yaz ve kış turizmine kazandırıyorlar.

Çin’e gitmek ve iş yapmak kolaylaşıyor. Çin kültür bakımından da kendini geliştiriyor. Dünyanın belli başlı üniversitelerindeki öğrencilerin çoğu Çinli. Bir kısmı da bu ülkelerde ya da başka yerlerde araştırmalarına devam ediyorlardı. Şimdi Çin’e dönmeye başladılar ve bu döngü tamamlandığında bambaşka bir Çin olacak. Ve Çin bunu tek partili bir devlet olarak gerçekleştiriyor ve öncelikle halkının refahını önde tutuyor.

Bir yazınızda orta düzey yöneticilerin düştüğü “hatalara/yanılgılara” dikkat çekmişsiniz. Özellikle ekonomik sıkıntı dönemlerinde… Siz bunların Türkiye’de en çok hangisinin görüldüğünü düşünüyor ve ne öneriyorsunuz?
‘Öğrenilmiş çaresizlik’, bu durumda tanımlanan ve daha çok başınıza geldiğinde fark ettiğiniz, istemediğiniz halde içine düştüğünüz bir haldir. Bilhassa kaynakların sınırlı olduğu veya pazarda rekabetin çoğaldığı durumlarda sıklıkla yaşanır. Kısaca özetleyecek olursak, işin nasıl yapılacağını, neyin doğru olduğunu bildiğiniz halde yapmaya gücünüz yetmez. Bazen bütçe kısıtı, bazen zaman, bazen organizasyonda yeterince kabiliyet ve yetenek olmaması sizi çaresiz bırakır. Sonucu değiştiremeyeceğinize (öğrenilmiş) dair inancınız sizi atalete (çaresizlik) sürükler

Fast Company dergisinin son sayısında “time to market” ile ilgili yazı vardı. Çeşitli sektörlerde pazara ürün sunma süresi kısalıyor. Siz kendi sektörünüz açısından buna nasıl bakıyorsunuz? Geçmişten bugüne neler oluyor?
Bizim için bu yeni bir konu değil. Biz pazara zamanında ürün sunma konusunda hep iddialıydık. Bugün geldiğimiz noktada bir başarıdan söz ediliyorsa nedeni pazarın sesine kulak vermemiz yani tüketicimize olan yakınlığımızdandır. Bizim için tüketicimizin, müşterimizin ne istediği önemlidir. Müşterimizin kazanması önceliğimizdir ama inovasyon sürelerimizi kısıtlayan sadece teknolojinin tedarik süresidir, hepsi bu.

Siz yapay zekanın, robotların iş dünyasını ele geçireceğine inanıyor musunuz?
İnsanların yaptığı bütün araçlar ve teknoloji, konfora düşkün oldukları için insanları ele geçiriyor ve hayatlarını şekillendiriyor. Benim hayatımda hâlâ en büyük lüks uçak seyahatidir. Çünkü bu sayede her yere gidebiliyorum her şeyi yerinde gözlemleyebiliyorum velhasıl global bir iş sahibi olabiliyorum. Eğer İspanyolların kalyonları veya Osmanlının kadırgalarına mahkum kalsaydık bu ticareti yapamazdık. Nasıl bugün uçaklar bizim iş hayatımızın vazgeçilmezi ise de uçaklar bizi idare etmiyor. Yapay zeka ve otomasyonlar da mutlaka vazgeçilmezimiz olacak ama bizi yönetmeyecek. Bizi yönetecek olan heva hevesimizdir (nefsimizdir).

ÖDÜLLENDİRME İÇİN MECBUR TUTUYORUZ

Sizin “anında ödüllendirme” uygulamanızla ilgili bir bilgi gördük. Şirketlerde ödüllendirme konusunun nasıl olması gerektiğini düşünüyorsunuz? Bu konuda geçmişte yaptığınız yoldan mı gidiyorsunuz, yeni bir bakış açısı geliştirdiniz mi?
Ben her yapılan işin mutlaka bir cezasının olması gerektiğine inanırım. Ceza karşılık demektir. İyi işlere müspet ceza, yani ödül, kötü işlere de menfi karşılık (ceza) yani tembih gerekir. Dünyayı bir tur durdurup geri saramayacağımız için, hiçbir kötü performans karşısında ‘pardon, bunu görmezden gelelim, unutalım’ diyemeyiz. Çünkü olan olmuştur ve geleceğe etkisi olacaktır. Mühim olan performansın karşılıklı, açık iletişimle art niyetsiz taraflarca değerlendirilmesidir. Ödül için de herkes her seviyede her işte yılın her anında ödüllendirilebilsin diye her seviyedeki yönetimimiz için ödüllendirme bütçesi koyuyoruz ve bu bütçeleri uygulamalarını istiyoruz. Hatta bazen de ödüllendirecek bir aksiyon, performans bulmaları için onları mecbur tutuyoruz.Şimdiye kadar genel geçer coğrafyada adını doğru telaffuz edene rastlamadım. Bu zorluğa rağmen geldiği nokta gerçekten müthiş.

TÜMEVARIM YOLUYLA BÜTÇELENDİRME

Yıllık bütçeleri/programları hazırlarken nasıl bir yol izlersiniz? Şirketlerden gelen hazırlıkları nasıl değerlendirir, onlara ne gibi feedback/öneri iletirsiniz?
Tümevarım yolunu izleriz. Yani öncelikle satış teşkilatımızın kılcal damarları diyebileceğimiz bölgesel satış temsilcilerinin hangi müşteriye ne zaman ne miktarda satacağını bize bildirmelerini isteriz. Piyasanın nabzını tutarak bu veriler karşılıklı tartışılarak toplanır veya birleştirilir ardından bütçelendirilir. Bu bütçenin nasıl uygulanacağına dair yatırım, inovasyon, verimlilik artışları dahil edilerek yıllık operasyon planları yapılır. Önce şirketlerde onaylanır sonra konsolide edilerek holdingde onaylanır ama tabii şirketlerin pazar ve kategorilerine göre rehber göstergelerle bütçe dönemi için holding, bütçe değişkenlerini araştırır ve ilan eder.

BU YAZIDAN NE ÖĞRENDİK?

  1. Öncelikleri belirlemek çok önemli. “Ehemi, mühime” tercih ediyorum, yani çok önemliyi, önemlinin önüne alıyorum.
  2. Çin’de iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konusundaki çalışmalar çok başarılı. Elektrikli araç lüks değil, günlük herkesin kullanabileceği bir şey haline gelmiş.
  3. ‘Time to market’ (Pazara hızlı giriş), bizim için her zaman önemli oldu, başarımızda çok payı var.
  4. Yapay zeka mutlaka vazgeçilmezimiz olacak ama bizi yönetmeyecek.
  5. Yıllık bütçeleri hazırlarken ‘tümevarım’ yöntemini izler, önce satış temsilcilerinin görüşünü alırız.
  6. Dünyayı bir tur durdurup geri saramayacağımız için, hiçbir kötü performans karşısında ‘pardon, bunu görmezden gelelim, unutalım’ diyemeyiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI:

Yazar: Fast Company Türkiye

©Fast Company Dergisi, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş. tarafından Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun şekilde yayınlanmaktadır. Fast Company’nin isim hakkı ABD’de Mansueto Ventures’a, Türkiye’de Fast Dergi Yayıncılık A.Ş.’ye aittir. Dergide yayınlanan yazı, tablo, fotoğraf ve görsellerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘sri’-yatırımları-yükselen-yeni-değer

‘SRI’ yatırımları yükselen yeni değer

Girişimciliği-seçecek-profesyonel-ne-yapmalı-

Hüsnü Özyeğin: Girişimciliği seçecek profesyonel ne yapmalı?