Philip Kotler’in ünlü 4P kuralı günümüzün yeni normalinde hâlâ geçerli mi? Yeni P’ler de eklenebilir mi?
4P, temel olarak geçerliliğini koruyacaktır. Hem de sonsuza dek. Elbette her yeni teknolojik yenilikle, oldukça farklı bir şekilde uygulanacak veya sunulacak. Örneğin ‘Ambalaj’, ‘Ürün’ün önemli bir parçası. Tüm tüketici ürünleri için, öncelikle süpermarket raflarını göz önünde bulundurarak ambalaj grafikleri tasarlıyoruz. Paketin rafa anında etkisi var mı? Hikayeyi anlatıyor mu? Size, ürünü hemen alıp eve götürmeniz için ilham veriyor mu? Ona güvendiğinizi hissettiriyor mu? Şimdilerde ise, grafiklerinizi 2 cm kare düşünerek, ağ ortamında, zihninizde tasarlamalısınız. Küçük bir ekran grafiği aracılığıyla, geleneksel AIDA’yı (Dikkat, İlgi, Arzu, Eylem) canlandırmanız gerekiyor.
Bugün tüketiciler, markaları bu faktörleri dikkate alarak arıyor ve seçiyor. Örneğin, albüm tasarımında bugüne dek en etkili kapak, Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band’a ait. Ancak bu tasarım, bugün bu noktaya gelemezdi, çünkü bir ekranda üzerinde çalışılamayacak kadar karmaşık ve ayrıntılı.
4P geçerliliğini koruyacak, ancak bir aşk markası oluşturmada aşağıdaki faktörler, tartışmasız daha önemli olacak:
- İçgüdü, Sezgi, İçgörü, Fikirler, Hayal Gücü, İnovasyon, İlham ve Etki
- Empati, Bağlılık, Heves, Enerji, Duygu, Uygulama ve Sınır.
Bu duyguları, çalışanlarınıza ve markalarınıza hissettirirseniz, işinizde başarıya ulaşırsınız.
Yeni dönemde çok kullanılan markalar ve şirketler çıktı. Zoom benzeri bu şirketler sizce aşk markaları mı? Yoksa gelip geçici markalar mı?
Yeni markalar veya şirketler, hepimizin deneyimlediği gibi, bir yıkım olduğunda başarılı olurlar. Normalin kaybolduğu, dünyanın değiştiği, hayatlarımızın değiştiği, bizim de değiştiğimiz bir yıkımdan bahsediyorum. Ancak bazı şeyler değişmez. Bir markayla, ona saygı duyduğumuz, güvendiğimiz (kutunun üzerinde söylediği şeyi yaptığı için), değer verdiğimiz, kolayca bulabildiğimiz ve bir sorunu çözdüğü için ilişki kurarız. Marka daha sonra bize gizem, duygusallık ve en önemlisi de samimiyet sunarsa, ilişkimiz daha duygusal hale gelecek ve mantığın ötesinde bir sadakat yaratacaktır.
Günümüzde sevgi/saygı ekseni değişmedi. Peki Zoom’u bu eksende nereye yerleştirirsiniz? Bir emtia mı, gelip geçici bir heves mi, bir marka veya bir aşk markası mı? Zoom bitkinliğinden, hepiniz gibi ben de payımı almış olsam da, Zoom benim için bir aşk markası. Hayatımı hareketli hale getirdiği, işime devam edebilmemi, ailem ve arkadaşlarım ile iletişim halinde olmamı sağladığı için onu seviyorum. Ve ‘Yeni Anormal’e geçerken de, Zoom’u kullanmayı planlıyorum. Tabii ki bu yıl kullandığım kadar değil ama seyahatlerde veya fiziksel etkinliklerde paha biçilemez bir yardımcı olarak kullanmayı planlıyorum. Hibrit/kişiselleştirilmiş bir iş ve yaşam düzenine geçerken, Zoom’un kalıcı olacağını düşünüyorum.
Son dönemde sosyal mecra kanallarına Tik Tok ve Clubhouse da eklendi. Çok sayıda şirket bu mecraları kullanıyor. Siz bu konuya nasıl bakıyor, şirketlere ne öneriyorsunuz?
Markalar, yatırım getirisini (ROI) değil katılım getirisini değerlendirmeli. Yarının aşk markaları, izleyicileriyle etkileşim kuran, yaşamlarında aktif hale gelen ve onları harekete geçirip eğlendirirken yanlarında olanlar olacak. Müşterileriniz Tik Tok ve Clubhouse’u seviyorsa, neden aralarına katılmıyorsunuz?
Yeni normalde “kişisel markalama” hakkında ne düşünüyorsunuz? Kişisel markalamada yeni normalin “dijital kişisel markalama” olduğunu söyleyebilir miyiz?
“Yeni normal” diye bir şey olmayacak. Biz dalgalanma, belirsizlik, siyasi çalkantılar, sosyal çalkantılar, mental sağlık baskıları, ekstremizm, Amerikan Çağı’nın sonu, ahlaki/sosyal huzursuzluk ve patlama/çöküş ekonomisiyle boğuşurken, yalnızca “yeni bir anormal” olacak. Vay be! Hem sanal hem de fiziksel olarak barış, sevgi ve uyum için duruş sergilemek, kişisel markalaşmanın muhteşem bir parçası olur!
Tavşan Ralph, markaların hayvanlara yönelik zulmüne ciddi dikkat çekti. Markaların böyle konular hakkında nasıl konuşması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Markalar tevazu, insanlık ve mizah faktörlerini unutmamalı. Öğüt vermemeli, gösteriş yapmamalı. Tevazu, insanlık ve mizaha başvurmalılar. Bravo Ralph!
Şu sıralar en çok beğendiğim markalar
- Tommy Bahama
Tommy Bahama sade bir markanın ötesinde; o bir yaşam tarzı. Karayipler’i bana getiriyorlar: Gömleklerini, tişörtlerini, kazaklarını, pantolonlarını, çoraplarını, iç çamaşırlarını, şapkalarını, mayolarını kullanıyorum. Restoranlarında yemek yiyorum ve yarattıkları “Ada Hayatını Yaşamak” hareketinin hevesli bir takipçisiyim. - Zoom
Hayatımı hareketli hale getiriyor, işime devam edebilmemi, ailem ve arkadaşlarım ile iletişim halinde olmamı sağlıyor. - Spotify
Her gün kişiselleştirilmiş, sınırsız seçeneklerle bana ilham veriyor. - Walter Presents
Prime Video’nun PBS Masterpiece kanalı, dünyanın her yerinden bu uluslararası drama dizisini izleyebilmemi sağlıyor. - Cannondale bisikletleri
Mükemmel bir yol deneyimi sunuyor ve her sabah beni, karantinadan çıkararak özgürlüğe ulaştırıyor.
“Markalar, ‘yatırım getirisini’ değil ‘katılım getirisini’ değerlendirmeli”
Sorularınızı iletmek için: [email protected]
YAZARIN DİĞER YAZILARI:
- Bu dönemin en iyi liderleri
- Bu 3 faktör aklınızda olsun: “Tevazu, insanlık ve mizah”
- CMO’nun ideal görevi kaç yıldır?
- Aşk markası, unvanını kaybeder mi?
- Z Kuşağı ve Aşk Markalarının Stratejisi
- Bu dönemde marka nasıl yaratılabilir?
Fotoğraf: Pixabay