‘Kazan-kazan’ stratejileri

Fotoğraf: Pixabay

İşletmeniz için vereceğiniz en önemli kararlar arasında, sizinle işi başlatacak kişi başta olmak üzere iş ortağınızı seçmek yer alır. (Deneyimlerime göre, iki veya üç kurucu ortağı olan şirketler genellikle tek kişiden daha başarılıdır.) Harika bir ortaklık, işletmenizi bir sapan gibi ileriye fırlatabilir. Kötü bir ortaklık ise sadece yorucudur.

Bir ortaklığı keşfetmeye yeni başladığınızda, işlerin nasıl sonuçlanacağını bilmek bazen zor olabilir. Herkes en iyi niyetlerle ortaklığa başlar. Seçerken gerekli özeni gösterdiğiniz ve samimi bir şekilde tavsiye edilen kişi harika bir insan olabilir, ancak sizin için doğru ortak olmayabilir. Aşağıda, bir ortaklıkta söz konusu dört göstergeyi listeledim.

Özünüzde köklü bir bağınız var.
Bu dersi FUBU’nun kurucusu ve bir Shark Tank efsanesi olan Daymond John ile konuşurken öğrendim. Hip-hop topluluğunda küçük, kült bir markayken FUBU’yu ölçeklendirmenin ilk zamanlarında Daymond, dünyanın en popüler rapçilerinden biri olan LL Cool J’den büyük bir iyilik istedi. Yanına gidip şunu sordu: Benim gömleklerimden birini giyip fotoğrafını çekmeme izin verir misin?
Büyük uluslararası giyim markalarıyla lisans anlaşmaları olmasına rağmen, LL Cool J (neticede) evet dedi. Neden? Çünkü kendi mahallesinden çalışkan bir adama destek olmak istiyordu. İki adam aynı sokakta büyümüştü ve Daymond, büyüdükleri mahalle için iyi olacağından LL’nin FUBU’nun büyümesine yardım etmek istediğini biliyordu.
Daymond, LL Cool J’nin FUBU gömleği içindeki o tek fotoğrafının markasını küresel haritaya yerleştirdiğini söylüyor. Her iki tarafı da sıkı sıkıya tutundukları hedefe doğru yönlendiren, kökleri samimiyete dayanan basit bir ortaklıktı.
Farklılıklarınıza rağmen güven duyarsınız.
Yeni bir ortaklık peşindeyken, sizden çok farklı insanlardan uzak durmaya çalışıyor olabilirsiniz ama ben tam tersini iddia ediyorum: Farklılıklarınız aslında güveni artırabilir. Dünya görüşü, geçmiş ve hatta hedeflerdeki farklılıklar, ortaklığınız için olasılıkları artırabilir. Bilginizi ve taktiklerinizi birleştirmek için ortaklığınızı bilinçli olarak oluşturursanız, daha ileriyi görme ve daha hızlı hareket etme şansınızı artırırsınız. Aslında, size benzemeyen bir ortak seçmek, gerçek risk oluşturabilecek türde kör varsayımlarda bulunma şansınızı azaltabilir. Ortağınız sizin gibi düşünmüyorsa, bu sizi, düşündüğünüzü açıklamakta ve dinlemekte daha iyi yapacaktır. Oyununuzu keskinleştirecek ve zamanla karşılıklı güven oluşturacaktır.
Bu, ayrı görüşten iki partinin fikir birliği yapması gibidir. (Örneğin, demokrat politikacı ve girişimci Stacey Abrams ile konuşurken, uzun süredir iş ortağı olan Lara Hodgson’ın bir Cumhuriyetçi olduğunu öğrenmek hoşuma gitmişti.) Bu, çok az etkileşimde bulunduğunuz bir alandan gelen biri anlamına gelebilir; bir teknoloji girişimcisiyle bir akademisyenin veya hükümetten biriyle bir özel sektör uzmanının ortaklığı gibi. Eşinizle aynı kişi olmanız gerekmediğini ve aslında farklılıklarınızın – iyi, kasıtlı iletişimle birlikte – ortaklığınızı güçlendireceğini bilin.
Bu ortağın ekosisteminize ne şekilde uyduğunun farkındasınız.
İşinizi ölçeklendirmenizin ilk aşamalarında, tek ortaklıkla sınırlı kalmayacaksınız. Aslında, birçok ortağınız olacak. Her birinin var olmak için farklı nedenleri, farklı artıları ve farklı zorlukları olacaktır.
Tüm bu farklı ortaklıkları yönetmek zor ama aynı zamanda ağ ölçeğinde büyüme için de bir alan olacak. Ortaklıklarınızı birbirine bağlı bir ekosistemde yapılandırabilirseniz, ölçek potansiyelinizi ve kapsamınızı artırabilirsiniz. Ben buna “ağ ekosistemi” diyorum; operasyonları doğal olarak birbirini destekleyen ve daha fazla işbirliği potansiyeli yaratan bir ortaklar grubu. Potansiyel bir ortağı değerlendirirken şunu sorun: Bu tek ortaklıktan hangi ağ etkileri gelebilir? Toplulukları aracılığıyla hangi topluluklara bağlanabilirim? Etraflarında halihazırda katılabileceğim hangi ekosistem var ve bu ortak merkezde olacak şekilde hangi yeni ekosistemi kurabilirim?
Partneriniz sizin (henüz) görmediğiniz şeyleri görür.
İki kişi her zaman bir kişiden daha uzağı daha net görebilir. Bu nedenle mükemmel bir iş ortağı, bir dönüm noktasını görmenize yardımcı olabilir: O anda açıkça görülemeyen ancak teknolojide, toplumda veya işinizde sizin için her şeyi değiştirebilecek önemli bir an olabilir bu. Akıllı telefon buna harika bir örnek: iPhone öncesi ve iPhone sonrası dönem var ama o dönem herkes her yerde hazır ve nazır bulunan mobil bilgi işlemin sağlayacaklarını hemen görmedi. Cesurca yeni bir alana taşınmak, bazen yalnızca bir ortağın sağlayabileceği türden bir bakış açısı gerektirir.
Bill Gates, Microsoft’taki kurucu ortağı Paul Allen hakkında bana buna benzer bir hikaye anlattı: “Paul, Microsoft konusuna tamamen karşıydı. Donanım hakkında bir şeyler okudu. Ben beğenmedim. Beni bu konuya zorladı. Çiplere ne oluyordu? Bunu da okumamı sağladı. Benden iki yaş büyük. Benim biraz hiper ve enerjik olduğumu söyleyebilirsiniz. Benden mikroişlemcileri de hesaba katmamı istedi. Harvard’a gittiğimde bile o Boston’da bir iş buldu. Bana sürekli ‘Başlamamız lazım’ diyordu.”
İlk günlerde en yeni gelişmeleri takip eden ve Bill’in ilgisini çeken Paul’du. Ancak Bill’in içgörüleri, izledikleri yönü şekillendirdi. “Aslında kişisel bir bilgisayar yapmamızı istedi” dedi bana. “’Hayır, hayır’ dedim, ‘biz sadece yazılım yapacağız.’”
Bill ve Paul arasındaki bu etkileşim, bir kurucu ortağa sahip olmanın neden güçlü olduğunun güzel bir örneği. Küresel ölçekte bir dönüm noktasını başarılı bir şekilde hızlandırmak için Bill Gates’in bile bir kurucu ortağı vardı. Bill ve Paul, ufuktaki bu bükülme noktalarını ve onu hızlandırmada oynayabilecekleri rolü açıkça görebiliyorlardı.
Ortaklıklar son derece önemlidir. Kimse tek başına bir işi ölçeklendiremez. Ortaklıklar kişisel düzeyde olabilir – kurucu ortaklar, mentorlar veya ekipler – ya da şirketler ve diğer kuruluşlar arasında olabilir.